بَاب
صَلَاةِ
الضُّحَى
12. Kuşluk Namazı
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ مَنِيعٍ
عَنْ عَبَّادِ
بْنِ
عَبَّادٍ ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
الْمَعْنَى
عَنْ وَاصِلٍ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ
عُقَيْلٍ عَنْ
يَحْيَى بْنِ
يَعْمَرَ
عَنْ أَبِي
ذَرٍّ عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ
يُصْبِحُ
عَلَى كُلِّ
سُلَامَى
مِنْ ابْنِ
آدَمَ
صَدَقَةٌ
تَسْلِيمُهُ
عَلَى مَنْ
لَقِيَ
صَدَقَةٌ
وَأَمْرُهُ بِالْمَعْرُوفِ
صَدَقَةٌ
وَنَهْيُهُ
عَنْ
الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ
وَإِمَاطَتُهُ
الْأَذَى
عَنْ الطَّرِيقِ
صَدَقَةٌ
وَبُضْعَةُ
أَهْلِهِ صَدَقَةٌ
وَيُجْزِئُ
مِنْ ذَلِكَ
كُلِّهِ رَكْعَتَانِ
مِنْ
الضُّحَى
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَحَدِيثُ
عَبَّادٍ
أَتَمُّ
وَلَمْ يَذْكُرْ
مُسَدَّدٌ الْأَمْرَ
وَالنَّهْيَ
زَادَ فِي
حَدِيثِهِ
وَقَالَ
كَذَا
وَكَذَا
وَزَادَ
ابْنُ مَنِيعٍ
فِي
حَدِيثِهِ
قَالُوا يَا
رَسُولَ اللَّهِ
أَحَدُنَا
يَقْضِي
شَهْوَتَهُ
وَتَكُونُ
لَهُ
صَدَقَةٌ
قَالَ
أَرَأَيْتَ
لَوْ
وَضَعَهَا
فِي غَيْرِ
حِلِّهَا
أَلَمْ يَكُنْ
يَأْثَمُ
Ebu Zerr (r.a.)'ın
rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Âdem oğlu her bir
mafsalı (eklemi) karşılığında bir sadaka (borcu) olarak sabahlar. Karşılaştığı
kimseye selâm vermesi bir sadakadır. İyiliğe çağırması bir sadakadır. Kötülükten
sakındırması bir sadakadır. Eziyet veren bir engeli yoldan kaldırması bir
sadakadır. (Kişinin) ailesine yaklaşması (da) bir sadakadır. Kuşluk vakti
kılınan iki rekat namaz ise, bütün bu borçlar için yeterlidir."
Abbâd'ın hadisi (daha)
teferruatlıdır.
Müsedded (ise)
rivayetinde (iyiliğe) çağırmayı ve (kötülükten) sakındırmayı zikr etmemiş
(fakat) "şöyle şöyle söyledi" (kelimelerini) ilâve etmiştir.
İbn Men de rivayetinde (şunları) eklemiştir: "Ey
Allah'ın Resûlü, birimizin (ailesine yaklaşarak) şehvetini dindirmesi de
kendisi için sadaka olur mu?" diye sordular da: "Onu elâlinin dışında
dindirse, günahkâr olmayacak mıdır?" buyurdu.
İzah:
Buhârî, sulh; cihad;
Müslim, müsafirîn; zekât; Ahmed b. Hanbel, II, 316, 328.
Sülâmâ kelimesi,
"sülâmiye" kelimesinin çoğuludur. Parmak kemiği veya eklemi demektir.
"Sülâmiyât" şeklinde cem'lendiği zaman, parmakların eklemleri
arasındaki kısımları ifâde ederse de, zamanla bu kelime bedenin bütün kemikleri
ve eklemleri için kullanılır olmuştur. Burada da bu kelimeyi'- bütün eklemler
ve kemikler kasd edilmiştir.
Sadaka iyilik ve
gerçeklik gibi mânâlar taşır. Allah yolunda yapılan harcamaları ifâde eder.
Sadaka vermeye "tasadduk" denir. Aslında sadaka çok geniş kapsamlı
bir terimdir. Özellikle fakirlere yardım anlamında kullanıldığı gibi şu
manalarda da kullanılmıştır:
1. Kişinin (kendisi ve
ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için harcama yapması,[bk. Ahmed b. Hanbel,
IV, 131. ]
2. İyiliği emretmek
kötalükfvn vazgeçirmek;[bk. Tirmizî, birr]
3. Sokakta gelen geçenlere
ezâ veren birşeyi kaldırıp kenara koymak,[Buhârî, mezâlim]
4. Selâm
vermek,[Buhârî, sulh]
5. Hz. Nebi'in geride
bıraktığı şey,[Müslim, zekât]
6. Zayıflara
yardım.etmek,[Ahmed b. Hanbel, V, 154.]
7. Yumuşak ve tatlı bir
söz söylemek[Buhârî, edeb]
8. Ekilen ekin ve
dikilen ağaçtan canlıların istifâde etmesi,[Müslim, musâkât; Ahmed b. Hanbel,
VI, 362.]
9. Her türlü
iyilik...[Buhârî, edeb]
Görülüyor ki sadaka
sadece fakirlere verilen mal veya para değildir. Fertlere ve cemiyete yarar
sağlavan her faydalı söz, davranış ve iş bir nevi sadakadır. Hadis-i şerifte
bu gerçeğe işaret edilerek maddî imkânlarıyla sadaka vermekten âciz kalan fakir
kimselerin de tasadduk imkânlarının bulunduğu ifâde edilmekte ve onlara da
sadaka yollan gösterilmektedir. Ayrıca hadiste her gün Allah'ın nimetlerini göz
önünde bulundurmak her gün bu nimetlerin şükrünü edâ için hâlis niyetlerle
çalışmak üzerinde duruluyor.
Sayıya hesaba gelmez
nimetlerden bahsedilirken insan vücudundaki eklem ve kemiklerin birbiriyle
bağlandığı yerler söz konusu ediliyor. Bu eklemler, insanın hareket
kabiliyetini te'min eder. Bunlar vasıtasıyla insan pek çok hareketi rahatlıkla
yapar.
Kemikler olmasa insan
bir et yığını hâlini alır. Vücudda az miktarda bir kireçlenme olması bile
insanı doktordan doktora koşturduğu düşünülürse, kemiklerin ve eklemlerin
maddi ölçülere sığmayan değeri karşısında şükür borcunu yerine getirmenin
lüzum ve ehemiyyeti kolayca anlaşılır.
İşte bu nimetlerin
borcu, hadiste örnekleri verilen ve sadakanın kapsamına giren iyilikleri
yapmakla Ödenebilir. Esasen hadis-i şerifte "sadaka" olarak
isimlendirilen işlerin günlük hayatımızın ayrılmaz birer parçası olduğu da
muhakkaktır. Ancak bunları Allah rızası uğrunda yapmak hem nimetin şükrü, hem
de sevab getirecek birer sadaka olur.
Yoldan eziyet veren
şeylerin kaldırılması, bir taşın, bir dikenin, bir cam parçasının
kaldırılmasından, yolların süpürülüp temizlenmesinden başlayarak, en geniş
manâsıyla mükemmel bir trafik düzeninin yerleştirilmesine kadar, geniş bir kapsama
sahiptir. Efendimiz bu konuya ehemmiyet vermiş,, müslümana eziyyet veren
herşeyi yoldan temizleyip gidermeyi, imanın şubelerinden biri olarak takdim
etmiştir. Ayrıca hadis-i şerifte selâm vermek de iyiliğe çağırıp kötülükten
sakındırmakta ve kendini zinadan korumak maksadıyla ailesine yaklaşarak
şehvetini dindirmekte sadaka sevabı bulunduğuna dikkat çekildiği gibi, kuşluk
namazındaki fazilet ve sevabın bu fillerin hepsinin fazileti ve sevabına denk
olduğu da ifâde ediliyor. Çünkü namaz bütün vücudun iştirakiyle kılındığı için
bütün organlarla birlikte eklemler de Allah'a olan borcunu ödemiş olur. Aynı
zamanda namaz bütün iyilikleri içine alır. Çünkü namaz kılan kimse nefsini
iyiliğe ve hayra çağırmış olduğu gibi, kötülüklerden de sakındırmış olur. Çünkü
namaz bütün kötülüklerden uzaklaşarak ilâhî huzura gelmenin ve bu şuura
ermenin bir ifadesidir. Nitekim Allah Teâla Kur'an-ı Kerim'inde " = Gerçekten
namaz bütün kötü işlerden alıkoyar"[Ankebût 45] buyurmaktadır.
Bu ifâdelerle kuşluk
namazının faziletinin ve mevki'inin derecesi veciz bir şekilde açıklanmıştır.
Görülüyor ki bu hadis-i şerifi musannif Ebû Dâ-vûd iki ayrı şeyhden
nakletmiştir. Bunlardan birisi Ahmed b. Menî\ diğeri de Müsedded'dir. Ve
musannif metnin sonuna ilâve ettiği tâ'lik ile Müsedded'den gelen rivayetin
daha ayrıntılı olduğunu ifâde ederek bu iki rivayet arasındaki farkları kısaca
belirtmek istemiştir.