SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALATU’T-TATAVVU BAHSİ

<< 1285 >>

بَاب صَلَاةِ الضُّحَى

12. Kuşluk Namazı

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ عَنْ عَبَّادِ بْنِ عَبَّادٍ ح و حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ الْمَعْنَى عَنْ وَاصِلٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ عُقَيْلٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ عَنْ أَبِي ذَرٍّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يُصْبِحُ عَلَى كُلِّ سُلَامَى مِنْ ابْنِ آدَمَ صَدَقَةٌ تَسْلِيمُهُ عَلَى مَنْ لَقِيَ صَدَقَةٌ وَأَمْرُهُ بِالْمَعْرُوفِ صَدَقَةٌ وَنَهْيُهُ عَنْ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُهُ الْأَذَى عَنْ الطَّرِيقِ صَدَقَةٌ وَبُضْعَةُ أَهْلِهِ صَدَقَةٌ وَيُجْزِئُ مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ رَكْعَتَانِ مِنْ الضُّحَى قَالَ أَبُو دَاوُد وَحَدِيثُ عَبَّادٍ أَتَمُّ وَلَمْ يَذْكُرْ مُسَدَّدٌ الْأَمْرَ وَالنَّهْيَ زَادَ فِي حَدِيثِهِ وَقَالَ كَذَا وَكَذَا وَزَادَ ابْنُ مَنِيعٍ فِي حَدِيثِهِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَدُنَا يَقْضِي شَهْوَتَهُ وَتَكُونُ لَهُ صَدَقَةٌ قَالَ أَرَأَيْتَ لَوْ وَضَعَهَا فِي غَيْرِ حِلِّهَا أَلَمْ يَكُنْ يَأْثَمُ

 

Ebu Zerr (r.a.)'ın rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Âdem oğlu her bir mafsalı (eklemi) karşılığında bir sadaka (borcu) olarak sabahlar. Karşılaştığı kimseye selâm vermesi bir sadakadır. İyiliğe çağırması bir sadakadır. Kötülükten sakındırması bir sadakadır. Eziyet veren bir engeli yoldan kaldırması bir sadakadır. (Kişinin) ailesine yaklaşması (da) bir sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rekat namaz ise, bütün bu borçlar için yeterlidir."

 

Abbâd'ın hadisi (daha) teferruatlıdır.

 

Müsedded (ise) rivayetinde (iyiliğe) çağırmayı ve (kötülükten) sakındırmayı zikr etmemiş (fakat) "şöyle şöyle söyledi" (kelimelerini) ilâve etmiştir.

 

İbn Men  de rivayetinde (şunları) eklemiştir: "Ey Allah'ın Resûlü, birimizin (ailesine yaklaşarak) şehvetini dindirmesi de kendisi için sadaka olur mu?" diye sordular da: "Onu elâlinin dışında dindirse, günahkâr olmayacak mıdır?" buyurdu.

 

 

İzah:

Buhârî, sulh; cihad; Müslim, müsafirîn; zekât; Ahmed b. Hanbel, II, 316, 328.

 

Sülâmâ kelimesi, "sülâmiye" kelimesinin çoğuludur. Parmak kemiği veya eklemi demektir. "Sülâmiyât" şeklinde cem'lendiği zaman, parmakların eklemleri arasındaki kısımları ifâde ederse de, zamanla bu kelime bedenin bütün kemikleri ve eklemleri için kullanılır ol­muştur. Burada da bu kelimeyi'- bütün eklemler ve kemikler kasd edilmiştir.

 

Sadaka iyilik ve gerçeklik gibi mânâlar taşır. Allah yolunda yapılan har­camaları ifâde eder. Sadaka vermeye "tasadduk" denir. Aslında sadaka çok geniş kapsamlı bir terimdir. Özellikle fakirlere yardım anlamında kullanıl­dığı gibi şu manalarda da kullanılmıştır:

 

1. Kişinin (kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için harcama yapması,[bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 131. ]

 

2. İyiliği emretmek kötalükfvn vazgeçirmek;[bk. Tirmizî, birr]

 

3. Sokakta gelen geçenlere ezâ veren birşeyi kaldırıp kenara koymak,[Buhârî, mezâlim]

 

4. Selâm vermek,[Buhârî, sulh]

 

5. Hz. Nebi'in geride bıraktığı şey,[Müslim, zekât]

 

6. Zayıflara yardım.etmek,[Ahmed b. Hanbel, V, 154.]

 

7. Yumuşak ve tatlı bir söz söylemek[Buhârî, edeb]

 

8. Ekilen ekin ve dikilen ağaçtan canlıların istifâde etmesi,[Müslim, musâkât; Ahmed b. Hanbel, VI, 362.]

 

9. Her türlü iyilik...[Buhârî, edeb]

 

Görülüyor ki sadaka sadece fakirlere verilen mal veya para değildir. Fert­lere ve cemiyete yarar sağlavan her faydalı söz, davranış ve iş bir nevi sada­kadır. Hadis-i şerifte bu gerçeğe işaret edilerek maddî imkânlarıyla sadaka vermekten âciz kalan fakir kimselerin de tasadduk imkânlarının bulunduğu ifâde edilmekte ve onlara da sadaka yollan gösterilmektedir. Ayrıca hadiste her gün Allah'ın nimetlerini göz önünde bulundurmak her gün bu nimetlerin şükrünü edâ için hâlis niyetlerle çalışmak üzerinde duruluyor.

 

Sayıya hesaba gelmez nimetlerden bahsedilirken insan vücudundaki eklem ve kemiklerin birbiriyle bağlandığı yerler söz konusu ediliyor. Bu eklemler, insanın hareket kabiliyetini te'min eder. Bunlar vasıtasıyla insan pek çok ha­reketi rahatlıkla yapar.

 

Kemikler olmasa insan bir et yığını hâlini alır. Vücudda az miktarda bir kireçlenme olması bile insanı doktordan doktora koşturduğu düşünülür­se, kemiklerin ve eklemlerin maddi ölçülere sığmayan değeri karşısında şü­kür borcunu yerine getirmenin lüzum ve ehemiyyeti kolayca anlaşılır.

 

İşte bu nimetlerin borcu, hadiste örnekleri verilen ve sadakanın kapsa­mına giren iyilikleri yapmakla Ödenebilir. Esasen hadis-i şerifte "sadaka" olarak isimlendirilen işlerin günlük hayatımızın ayrılmaz birer parçası oldu­ğu da muhakkaktır. Ancak bunları Allah rızası uğrunda yapmak hem nime­tin şükrü, hem de sevab getirecek birer sadaka olur.

 

Yoldan eziyet veren şeylerin kaldırılması, bir taşın, bir dikenin, bir cam parçasının kaldırılmasından, yolların süpürülüp temizlenmesinden başlaya­rak, en geniş manâsıyla mükemmel bir trafik düzeninin yerleştirilmesine ka­dar, geniş bir kapsama sahiptir. Efendimiz bu konuya ehemmiyet vermiş,, müslümana eziyyet veren herşeyi yoldan temizleyip gidermeyi, imanın şube­lerinden biri olarak takdim etmiştir. Ayrıca hadis-i şerifte selâm vermek de iyiliğe çağırıp kötülükten sakındırmakta ve kendini zinadan korumak mak­sadıyla ailesine yaklaşarak şehvetini dindirmekte sadaka sevabı bulunduğu­na dikkat çekildiği gibi, kuşluk namazındaki fazilet ve sevabın bu fillerin hepsinin fazileti ve sevabına denk olduğu da ifâde ediliyor. Çünkü namaz bütün vücudun iştirakiyle kılındığı için bütün organlarla birlikte eklemler de Allah'a olan borcunu ödemiş olur. Aynı zamanda namaz bütün iyilikleri içine alır. Çünkü namaz kılan kimse nefsini iyiliğe ve hayra çağırmış olduğu gibi, kötülüklerden de sakındırmış olur. Çünkü namaz bütün kötülüklerden uzak­laşarak ilâhî huzura gelmenin ve bu şuura ermenin bir ifadesidir. Nitekim Allah Teâla Kur'an-ı Kerim'inde " = Ger­çekten namaz bütün kötü işlerden alıkoyar"[Ankebût  45] buyurmaktadır.

 

Bu ifâdelerle kuşluk namazının faziletinin ve mevki'inin derecesi veciz bir şekilde açıklanmıştır. Görülüyor ki bu hadis-i şerifi musannif Ebû Dâ-vûd iki ayrı şeyhden nakletmiştir. Bunlardan birisi Ahmed b. Menî\ diğeri de Müsedded'dir. Ve musannif metnin sonuna ilâve ettiği tâ'lik ile Müsedded'den gelen rivayetin daha ayrıntılı olduğunu ifâde ederek bu iki rivayet arasındaki farkları kısaca belirtmek istemiştir.