DEVAM: 1. (Günlük
Nafileler)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
أَخْبَرَنَا
خَالِدٌ ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ
حَدَّثَنَا
خَالِدٌ
الْمَعْنَى
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَقِيقٍ
قَالَ
سَأَلْتُ
عَائِشَةَ
عَنْ صَلَاةِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِنْ
التَّطَوُّعِ
فَقَالَتْ
كَانَ
يُصَلِّي
قَبْلَ
الظُّهْرِ أَرْبَعًا
فِي بَيْتِي
ثُمَّ
يَخْرُجُ فَيُصَلِّي
بِالنَّاسِ
ثُمَّ
يَرْجِعُ
إِلَى
بَيْتِي
فَيُصَلِّي
رَكْعَتَيْنِ
وَكَانَ
يُصَلِّي
بِالنَّاسِ
الْمَغْرِبَ
ثُمَّ
يَرْجِعُ
إِلَى بَيْتِي
فَيُصَلِّي
رَكْعَتَيْنِ
وَكَانَ يُصَلِّي
بِهِمْ
الْعِشَاءَ
ثُمَّ يَدْخُلُ
بَيْتِي
فَيُصَلِّي
رَكْعَتَيْنِ
وَكَانَ
يُصَلِّي
مِنْ اللَّيْلِ
تِسْعَ
رَكَعَاتٍ
فِيهِنَّ
الْوِتْرُ
وَكَانَ
يُصَلِّي
لَيْلًا
طَوِيلًا قَائِمًا
وَلَيْلًا
طَوِيلًا
جَالِسًا فَإِذَا
قَرَأَ
وَهُوَ
قَائِمٌ
رَكَعَ
وَسَجَدَ
وَهُوَ
قَائِمٌ
وَإِذَا
قَرَأَ
وَهُوَ قَاعِدٌ
رَكَعَ
وَسَجَدَ
وَهُوَ
قَاعِدٌ وَكَانَ
إِذَا طَلَعَ
الْفَجْرُ
صَلَّى
رَكْعَتَيْنِ
ثُمَّ يَخْرُجُ
فَيُصَلِّي
بِالنَّاسِ
صَلَاةَ الْفَجْرِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Abdullah b. Şakîk'den
(şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir:) Âişe (r.a.)'ye Resûlullah (s.a.v.)'în
(kıldığı) tatavvu namazını sordum da (şöyle) cevab verdi: "Öğleden evvel
evimde dört rekat kılar, sonra çıkar cemaate namazı kıldırdıktan sonra tekrar
evime gelir iki rekat (daha) kılardı. Cemaate akşam namazını kıldırır. Sonra
evime döner iki rekat (daha nafile namaz) kılardı. Cemaate yatsı namazını
kıldırdıktan sonra da evime girip iki rekat daha kılardı. Geceleyin de vitir
dahil dokuz rekat (namaz) kılardı. Bazı geceler oturarak ve (bazı geceler de)
ayakta uzun zaman namaz kılardı. Ayakta kılarken okursa, rükû ve sücûda da
ayaktan varırdı. Otururken okursa rükû' ve sücûdu da oturarak yapardı. Sabah
olunca da iki rekat (nafile) kılardı. Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine
olsun."
İzah:
Müslim, müsâfirîn;
Tirmizî, salât; Nesaî, kıyamu'l-leyl; Ibn Mâce, ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 98,
100, 166, 217, 236, 241.
1. Bu hadis-i şerifte
Cenab-ı Nebi (s.a.v.)'in bazı geceler vitir dâhil on rekat namaz kıldığı ifâde
edilirken Bu
hârî'nin bir
rivayetinde "geceleyin on bir"[Buhari, teheccüd] bazı rivayetlerde de
"oniiç rekat kılar"[bk. 1339 no'lu hadis.] dediği ifâde
edilmektedir. Hz. Âişe'den gelen diğer bir rivayette de “geceleyin dokuz rekat
namaz kılardı, fakat yaşlanınca yedi rekat kılmaya başladığı" rivayet
olunmaktadır.[Nesaî, kıyamu'l-leyl]
Yine Hz. Âişe'den
rivayet edilen bir hadis-i şerifte de; "Resûl-i Ekrem (s.a.v.) gece onüç,
sabah ezanından sonra da iki rekat daha namaz kılardı"[ez-Zürkânî,
Şerhü'l-Muvattâ' I, 366; Ebû Dâvûd, hadis no: 1339.] dediği ifâde edilmektedir
ki toplam onbeş rekât eder.
Resul-i Ekrem'in gece
namazlarım onüç rekat kıldığını ifâde eden Hadis-i şerifte, Resûl-i Ekrem'in
gece namazları, yatsının son sünneti ile beraber hesaplanmıştır. Resûl-i Ekrem
gece namazına kalktığı zaman devamlı kıldığı iki rekat abdest namazı [bk. 1323
no'lu hadis.] veya vitirden sonra oturarak kıldığı iki rekat namaz bu sayıya
dahil edildiği için bu hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in gece namazlarını onüç
rekât olarak kıldığı ifade edilmiş de olabilir. Sözü geçen namazlar hesaba
katılmazsa, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in gece namazlarının on-bir rekat olduğu
ortaya çıkar. Nitekim Hz. Âişe validemizin rivayet ettiği diğer bir hadis-i
şerifte Resûl-i Ekrem'in Ramazan ayında on bir rekattan fazla gece namazı
kılmadığını ifâde etmektedir.[Müslim, müsâfirîn] Bu hadis-i şerifte sabah
namazı ve gece namazına başlamadan önce kılınan namaz rekatları sayıya
katılmadığı için Resûl-i Ekrem Efendimizin kıldığı gece namazları onbir rekat
olarak tespit edilmiştir.
2. Kasım b. Muhammed'in
yine Hz. Âişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise, şöyle buyuruluyor:
"Resûlullah (s.a.v.)'ın gece namazı on rekat idi. Bir secde ile vitir
yapar ve sabah'm iki rekat sünnetini kılardı.”[Buhârî, teheccüd; Müslim,
müsafirin ] (Bu suretle kıldığı namazlar on üç rekat olurdu.)
Bu hadis-i şerifte
Resûl-i Ekrem'in kıldığı ifade edilen on üç rekat namazdan sabah namazına ait
olan iki rekatla vitir namazına ait olan bir rekat çıkarılacak olursa geriye on
rekat kalır.
3. Mesrûk'un Hz.
Âişe'den rivayet ettiği hadis-i şerifte ise sabah namazının sünneti dışında
yedi, dokuz ve onbir rekat kıldığı ifade ediliyor.[Buhârî, teheccüd]
4. Hanefî ulemâsından
Aynî'ye göre Resûlullah (s.a.v.)'m gece namazıyla ilgili hadislerden Kasım b.
Muhammed hadisi, Resî-i Ekrem (s.a.v.)'in gece namazlarında ekseriyetle riâyet ettiği
rekat sayısına, Mesrûk hadisi muhtelif zamanlarda duruma ve şartlara göre
kıldığı gece namazının rekat sayısına delâlet etmektedir. Netice olarak
diyebiliriz ki: "Resûl-i Ekrem (s.a.v.) gece namazlarını genellikle on
rekat olarak kılardı. Duruma göre yedi, dokuz, onbir rekat da
kıldığı olurdu. Onüç
rekattan fazla yedi rekattan az kılmazdı.[İbn Hacer, Fethü'I-Bari
III, 263; Aynî, Umdetü'l-Kaarî, VII, 187.]
Kurtubî, Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'in gece namazıyla ilgili görüşlerini açıklarken şunları söylemektedir:
"Bu mevzudaki Hz. Âişe hadislerini çözmekte ulemâ hayli zorluk çekmiş,
bazıları bu hadislerin muzdarib olduğunu, birini diğerine tercih ederek bir
neticeye varmanın mümkün olmadığını söylemişse de bu söz gerçeğin ifâdesi
olmaktan uzaktır. Çünkü bu hadislerin hepsini Hz. Âişe'den aynı râvi rivayet
etmediği ve bu hadislerde anlatılan hadiseler aynı zamana nisbet edilmediği
için bu hadislere muzdarib denilemez.
"İşin doğrusu şu
ki, Hz. Nebi muhtelif zamanlarda, içinde bulunduğu ruhî ve tabiî duruma göre
yedi rekattan onüç rekata kadar değişik sayılarda gece namazı
kılmıştır."[Zürkânî, Şerhu'l-Muvatta'. I, 367.]
Konumuzu teşkil eden
Ebû Dâvûd hadisi, Resûl-i Ekrem'in dört rekat öğleden önce, iki rekat öğle
namazından sonra, iki rekat akşam namazından sonra, iki rekat da yatsı
namazından sonra ve iki rekat da sabah namazından önce olmak üzere on iki
rekat namazı evinde ve devamlı olarak kıldığına delâlet etmektedir. Resûl-i
Ekrem'in böyle farz ve vacibin dışında bir ibâdeti devamlı olarak yapması onun
müekked bir sünnet olduğuna delâlet eder. Hadiste sünnetlerden bahsedilirken
öğle namazının sünnetinden başlanması, beş vakit namazın meşru kılınışındaki
sıraya riâyet hikmetine mebni olsa gerektir. Resûlri Ekrem'in bu sünnetleri
evde kılması ise, İbn Melek'e göre, sünnetleri evde kılmanın m üst eh ab
oluşuna delâlet ederse de bazıları, "bugün için sünnetleri camide kılmak
daha evlâdır. Çünkü bu sayede sünnetin halk arasında yaygınlaşması gerçekleşir
ve böyle hareket eden kişi başkalarının kendisine bid'atci demelerini Önlemiş
olur" demişlerdir.Ancak İbn Melek’in sözü sünnetin ruhuna daha uygundur.
Hanefî ulemâsından İbn Melek, "teheccüdle vitir aynı şeydir" derken;
hadisin zahiri, "geceleyin, içinde vitr namazı da dâhil on üç rekat namaz
kılan kimsenin kıldığı rekatların tümüne vitir denebileceğini" ifade etmek
istemiştir.
Ancak Hanefî mezhebine
göre vitir namazı, teheccüd namazından farklıdır. Çünkü vitir namazı vaciptir,
üç rekatlıdır. Bir selamla kılınır. Yatsı namazından sonra olmak şartıyla
gecenin herhangi bir vaktinde kılınabilir. Ancak gecenin son vaktine kadar
te'hiri efdaldir.
Hadis-i şerif bir de
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in kıraati kıyamda edâ ettiği bir nafile namazda rüku ve
secdelere kıyamdan intikal ettiğini yani rükû ve sücûddan evvel asla oturup da
namazı oturarak devam ettirmediğini, kıraati oturarak edâ ettiği bir namazda da
rükû için ayağa kalkmadığını ifâde etmektedir. Hanefî imamlarından Tahâvi
diyor ki; "bazılarına göre oturarak başlanan bir namazda rüku için ayağa
kalkmak mekruhtur. Bazılarına göre ise bunda bir sakınca yoktur", Oturan
bir kimsenin ayağa kalkması faziletli bir durumdan efdal bir duruma intikal
etemis olduğundan bunda bir sakıncanın bulunmaması lâzımdır. Nitekim İmam Ebû
Yusuf ile Muhammed (r.a.)'e göre oturarak namaza başlayan bir kimsenin rükû
için ayağa kalkmasında bir sakınca yok ise de, ayakta namaza başlayan bir
kimsenin rükû-dan önce oturup da namaza oturduğu yerden devam etmesi mekruhtur.
Dört mezheb imamına göre ise, her iki durumda da bir sakınca yoktur. Metinde
geçen selâm, Rağıb'a göre, görünür-görünmez âfetlerden uzak olmak demektir.
Hakiki selâmet ancak Cennette olur. Zira sonsuz hayat orada, fakirlik şaibesi
olmayan zenginlik ile zilletin arız olamadığı şan ve şeref oradadır. Hastalık
yüzü görmemek şartıyla ebedi sıhhat yine oradadır.
Salât kelimesi
Allah'dan rahmet anlamına gelir. Allah Teâlâ insanlar arasında bu kelimeyle duâ
edilmesini, şereflerinden ötürü Nebie tahsis etmiştir.[îbn Humam, Kitabu’l
müsayere s. 6.]