DEVAM: 17. İmam Her
Gruba Bir Rekat Kıldırır, Sonra Selam Verir. Bunun Üzerine Arkasındaki Grub
Kalkar Bir Rekat Daha Kılarak Öbürlerinin Yerine Gider, Onlar da Bir Rekat Daha
Kılarlar Diyenlerin Görüşü İle İlgili Hadisler)
حَدَّثَنَا
تَمِيمُ بْنُ
الْمُنْتَصِرِ
أَخْبَرَنَا
إِسْحَقُ
يَعْنِي
ابْنَ يُوسُفَ
عَنْ شَرِيكٍ
عَنْ
خُصَيْفٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
قَالَ
فَكَبَّرَ
نَبِيُّ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَكَبَّرَ
الصَّفَّانِ
جَمِيعًا قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
الثَّوْرِيُّ
بِهَذَا
الْمَعْنَى
عَنْ
خُصَيْفٍ
وَصَلَّى
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ
سَمُرَةَ
هَكَذَا
إِلَّا أَنَّ
الطَّائِفَةَ
الَّتِي صَلَّى
بِهِمْ
رَكْعَةً
ثُمَّ سَلَّمَ
مَضَوْا
إِلَى
مَقَامِ
أَصْحَابِهِمْ
وَجَاءَ
هَؤُلَاءِ
فَصَلَّوْا
لِأَنْفُسِهِمْ
رَكْعَةً
ثُمَّ
رَجَعُوا
إِلَى مَقَامِ
أُولَئِكَ
فَصَلَّوْا
لِأَنْفُسِهِمْ
رَكْعَةً
قَالَ أَبُو
دَاوُد
حَدَّثَنَا
بِذَلِكَ
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الصَّمَدِ
بْنُ حَبِيبٍ
قَالَ
أَخْبَرَنِي
أَبِي أَنَّهُمْ
غَزَوْا مَعَ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
سَمُرَةَ
كَابُلَ
فَصَلَّى
بِنَا صَلَاةَ
الْخَوْفِ
(Bir
önceki hadisin 1244.) mânâsını aynı senedle İshâk b.Yûsuf (ve) Şerîk
vasıtasıyla Husayf'tan Temîm b. Muntasır da rivayet etti. (Husayf) dedi ki: "Peygamber
(s.a.v.) tekbir getirince her iki saf da birlikte tekbir getirdi."
Ebû Dâvud dedi ki: Bir
önceki hadisi (Şerîk'in rivayet ettiği) mânâ ile Husayf tan es-Sevrîde rivayet
etmiştir. Abdurrahman b. Semure de (korku namazını) böyle kılmıştır. Ancak
(Semure'nin kıldırdığı korku namazında imama ikinci rekata yetişen ve) imamla
bir rekat namaz kılan grub, (imam) selâm verince (daha önce birinci rekatı
imamla beraber kılıp düşman karşısında beklemekte olan) arkadaşlarının
yerlerine gitmişler, (bu sefer) onlar gelip kendi başlarına bir rekat kılarak
(selâm vermişler) ve öbürlerinin yanına giderek (imamın arkasına gelmelerini)
ve kendi başlarına bir rekat (daha) kılmalarını sağlamışlardır.
Ebû Dâvûd dedi ki: Şu
(bir önceki) hadisi bize Müslim b. İbrahim de Abdussamed b. Habîb'den
nakletti. Abdussamed; babam, Abdurrahman b. Semure ile birlikte Kâbul'e savaşa
gittiklerini söyledi ve "Abdurrahman bize korku namazı kıldırdı"
dedi.
İzah:
Şerîk'in Husayf tan
rivayet ettiği bu hadiste tarif edilen korku namazı bir önceki hadis-i şerifte
tarif edilen korku namazından biraz farklıdır. Çünkü bir önceki hadis-i şerifte
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in korku namazım kıldırırken iki safa ayırdığı cemaatin
biri düşmanı gözetlerken diğerini arkasına durdurtup birinci rekatı
arkasındakilerle kıldığı ve düşman karşısında bulunan grubun iftitah tekbirine
iştirak etmediği ifâde edildiği halde, bu hadis-i şerifte iftitah tekbirine
düşman karşısında bulunan grubun da iştiak ettiği ifâde edilmektedir. Musannif
Ebû Dâvûd (r.a.)
bu hadis-i şerifi
rivayet etmekle düşman karşısında bulunan grubun da birinci rekatın iftitah
tekbirine iştirak etmesi gerektiği,önceki hadiste de zikredilmesi gerekirken
her nasılsa bu durumun ifâde edilmemiş olduğuna dik kati çekmek ve her iki
hadiste Husayf'dan rivayet edildiğine göre, bir önceki hadisin konumuzu teşkil
eden hadise nisbetle biraz noksan olduğunu ifâde etmek istiyor.
Ancak hadis
sarihlerinin beyânına göre aynı hadisi İbn Cerîr de Tefsîr'-inde Şerîk, Husayf,
Ebû Ubeyde ve Ebu Ubeyde'nin babası vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den
nakletmiş ve düşman karşısında bulunan grubun iftitah tekbirine iştirak
ettiğinden bahsetmemiştir.[Taberî, Câmi'ül-beyân, V, 254.] Her ne kadar bu
hadis-i şerifi Beyhaki de rivayet etmişse de senedi muallaktır, muttasıl
değildir.
Musannif Ebû Davud'un,
hadisin sonuna ilâve ettiği talikteki "bu hadisi mânâ olarak Husayf tan
Sevrî de rivayet etti" mealindeki sözü izaha muhtaçtır. Çünkü Süfyan
es-Sevrî'nin bu rivayetini Ebû Cafer et-Tahâvî de muttasıl bir senetle
nakletmiştir. Gerçekten bu rivayetten hem Şerîk'in rivayet ettiği hadis gibi
her iki saffın da iftitah tekbirine iştirak ettiği, hem de bir önceki hadiste
ifâde edildiği gibi düşman karşısında bekleyen saffın iftitah tekbirine
iştirak etmediği mânâsını çıkarmak mümkündür. Çünkü Süfyân es-Sevrî'nin bu
rivayetinde “ = Onlann hepsi namazda idi ve Resülullah hepsine birden bir rekat
namaz kıldırdı" cümlesi bulunmaktadır. Bu cümledeki "hepsi"
sözüyle her iki safın da kast edildiği kabul edilirse, o zaman bu rivayet
Şerîk'in sözünü te'yid eder. Fakat "hepsi" sözüyle "birinci
saftakilerin hepsi" kast edilmiş ise, o takdirde Süfyan es-Sevrî'nin bu
rivayeti bir önceki hadis-i şerifte tarif edilen korku namazı şeklini te'yid
eder. Süfyan es-Sevrî'nin bu rivayetini Şerîk'in birinci mânâda anlayıp da
anladığı gibi rivayet etmiş olması da mümkündür. Esasen Şerîk'irı bu şekilde
rivayetlerde bulunarak pek çok yanlışlıklara düştüğü de bilinen bir gerçekter.
Şurasını da söylemekte fayda var ki bu hadisi Şerîk'ten başka şu kimseler de
rivayet etmişlerdir: 1. İbn Fudayl, 2. Abdulvâhid Ziyad, 3. Abdulmelik b.
el-Huseyn, 4. Süfyan es-Sevri. İftitah tekbirine her iki saffın da beraberce
iştirak ettiğini Şerîk'ten başka rivayet eden olmamıştır. Yine Ebû Davud'un
talikinden korku namazını Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den sonraki devirlerde
Abdurrahman b. Semure'nin de Abdullah b. Mes'ud hadisinde tarif edilen şekilde
kıldığı anlaşılmaktadır. Abdurrahman b. Semure'nin bu uygulaması, Hanefi
ulemâsının büyük çoğunluğunun delil kabul ettiği bir önceki Abdullah b. Mesud
hadisini te'yid ettiği gibi; "Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den sonra korku
namazı yoktur" diyen Hanefî imamlarından Ebû Yûsuf ile Şafiî ulemâsından
Müzenî aleyhine bir delildir. Ancak Abdurrahman'ın bu uygulamasında 1244 no'lu
İbn Mesud hadisinden farklı olarak imama ikinci rekatte yetişen grubun imamla
birlikte bir rekat kılınca namazlarını tamamlamadan tekrar düşman karşısına
gittiklerini, bunun üzerine düşman karşısında bulunan grubun gelip namazlarım
tamamladıklarını ve selâm verip tekrar düşmanın karşısına giderek orada
bekleyenlerin de gelip namazlarını tamamlamalarına imkân verdiklerini
görüyoruz. Halbuki İbn Mesud hadisinde Resûl-i Ekrem'e ikinci rekâtta yetişen
taifenin namazlarını bitirmeden düşmanın karşısına dönmedikleri ifâde
ediliyor. Hanefî ulemâsı, içinde gelip-gitmek gibi namazın ruhuna aykırı
hareketler daha az olduğu için İbn Mesud hadisindeki uygulamayı Abdurrahman'm
uygulamasına tercih etmişlerdir.