بَاب
التَّطَوُّعِ
عَلَى
الرَّاحِلَةِ
وَالْوِتْرِ
8. Binek Üzerinde
Nafile Ve Vitir Kılmak
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
يُونُسُ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
سَالِمٍ عَنْ
أَبِيهِ قَالَ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُسَبِّحُ
عَلَى الرَّاحِلَةِ
أَيَّ وَجْهٍ
تَوَجَّهَ
وَيُوتِرُ
عَلَيْهَا
غَيْرَ
أَنَّهُ لَا
يُصَلِّي الْمَكْتُوبَةَ
عَلَيْهَا
Salim, babası (İbn
Ömer)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Resûlullah (s.a.v.) yönü ne tarafa olursa olsun, deve üzerinde nafile ve
vitir namazı kılardı. Fakat deve üzerinde farz namazı kılmazdı.
izah:
Buhâri, salât; vitr;
taksir; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, mevâkît; Nesâî, salât; kıble; Muvatta',
sefer; Ahmed b. Hanbel, Iî, 2, 4, 7, 20, 38, 41, 44.
Hadisin muhtelif
rivayetleri binit üzerinde nafile namaz
kılınabileceğine, bu
arada vitir namazını dahi hayvan üzerinde kılmanın caiz olduğuna delâlet
etmektedir.
Hayvan üzerinde nafile
namaz kılmak bi'1-ittifak caizdir. Yalnız Dârekutnî ve başkaları burada râvî
Amr b. Yahya'nın hata ettiğini söylemiş ve; "Peygamber (s.a.v.)'in malum
olan namazı deve üzerinde idi. Doğrusu mer-keb üzerinde namaz kılmak Müslim'in
de zikrettiği vechle Enes'in yaptığı bir iştir” demişlerdir.
Sübha'dan murad, nafile
namazdır. Tesbih'in hakikati noksanlıklardan tenzih demektir. Ancak mecazen
tahmîd, temcîd ve sairede kullanıldığı gibi cüz'ü zikir, küllü irade kabilinden
mecaz-i mürsel olmak üzere nafile namaza da sübha denilir.
Bu babda her mezhebin
tafsilâtı vardır. Şöyle ki:
1. Şâfiîlere göre,
hayvan üzerinde nafile kılan bir kimse gideceği tarafa doğru namaz kılar. O
taraftan başka yere inhiraf etmesi caiz değildir. Meğer ki kıble başka tarafta
olup da onun için inhiraf etmiş ola! Aksi takdirde namazı bozulur.
Hayvan üzerinde namaz
ancak sefer şartı ile caizdir. Velev ki gideceği -yer sefer mesafesinden az
olsun. Meşakkat yoksa namazı rükü'u ile sücûdu ile kılmak icab eder. Meşakkat varsa
rükû' ve sücûdu imâ ile yapar. Kıbleye karşı dönmek vâcibtir. Fakat o da
meşakkatli ise yalnız iftitâh tekbirini alırken kıbleye dönmek icabeder. O da
meşakkatli olursa altı şartla kıbleye karşı dönmek ondan sakıt olur. Bu
şartlar:
a) Seferin mubah
olması,
b) Seferin cuma ezanı
işitilmeyecek kadar uzak bir yere yapılması.
c) Seferin ticâret gibi
şer'i bir maksatla yapılması,
d) Seferin namazdan
çıkıncaya kadar devam etmesi,
e) Yürüyüşün devam
etmesidir. Namaz esnasında istirahat için durmak, veya hayvandan inmek, namazı
bozar, o namazı yeniden kılmak icabeder.
f) Özürsüz ve ihtiyaç
yokken hayvanı mahmuzlamak ve koşturmak gibi fi'l-i kesirden (yani namazla
alâkası olmayan fazla fiil ve hareketten) sakınmaktır. Zaruret veya ihtiyaç
varsa, bu gibi fiiller, namaza zarar vermez.
Hayvanın üzerinde
oturacağı yer temiz olmalıdır. Hayvanın yuları elinde iken hayvan bevleder
veya ağzı kanar yahut necaset üzerine basarsa, namazı bozulur. Yülan, elinde
değilse, bunların, namaza zararı yoktur.
Yolcunun yürürken
nafile namaz kılması caizdir. Yol, çamur değilse namazı rükûu ile, sücûdu île
kılmak ve bunları yaparken kıbleye dönmek icabeder. Nitekim namaza
niyetlenirken ve iki secde arasında otururken dahi kıbleye dönmek lâzımdır.
Namazda yalnız kıyam hâlinde, rüku'dan doğrulurken, teşehhüd okurken ve selâm
verirken yürür. Kar, çamur veya su içinde yürüyen kimse rükû' ve sücudunu imâ
ile yapabilir. Yalnız kıbleye dönmesi icab eder, yürüyerek namaz kılan kimse
kasten necaset üzerine basarsa namazı bozulur. Unutarak basarsa ayağına bulaşıp
kalmamak şartı ile namazı sahihtir, bulaşırsa namazı bozulur.
2. Malikilere göre
sefer mesafesine giden yolcunun hayvanın üzerinde nafile hatta vitir namazını
kılması caizdir. Buna yolcunun namazını kasr etmeye başladığı yerden başlanır.
Hayvanın üzerinde tahtırevan veya mihaffe gibi bir şey bulunur da rükû ve sücûd
yapmak mümkün olursa, ya ayakta yahut oturarak namazı rükû'u ile, sücûdu ile
kılmak icâb eder. Sefer edeceği tarafa dönmek istikbal-i kıble yerini tutar.
Eşek veya katır gibi bir hayvan üzerinde namaz kılan rükû' ve sücûdu imâ ile
yapabilir. Fakat imânın semer üzerine değil de yere yapılması ve alnının açık
bulunması şarttır. İmâ ettiği yerin temiz olması ve keza istikbâl-i kıble şart
değildir. Şart olan gideceği yere göre dönmesidir. Zaruret yokken kasden
gideceği yerden başka tarafa dönmek namazı bozar. Bundan yalnız kıble
müstesnadır. Çünkü kıble asıldır.
Hayvan üzerinde nafile
namaz kılan kimsenin mümkünse namaza, kıbleye karşı niyetlenmesi mendubtur.
Fakat yaya giden veya sefer mesafesinden daha yakın bir yere niyet eden ve
keza hayvana mutad şekilde binmemiş, (mesela ters binmiş) olan kimsenin namazı
ancak kıbleye karşı dönerek rükû ve sücûdunu tam yapmakla sahih olur.
Hayvanın üzerinde
nafile kılan kimse hayvanı kamçılamak ayağı ile dürtmek ve yularını eliyle
tutmak gibi zarurî fiilleri yapabilir. Yalnız konuşamaz ve bakınamaz.
Hayvanın üzerinde
namaza niyet eden kimse durur da bulunduğu yerde ikâmete niyet ederse,
hayvanından inerek yerde rükû' ve sücûdu ile namazını tamamlar. Sefer hükmüne
son veren ikâmete niyet etmezse, namazını hayvanın üzerinde tamamlar ve
kıraati hafif tutar.
Hayvanın üzerinde farz
namaz kılmak caiz değildir. Yalnız hevdec gibi bir şey içinde bulunursa,
kıbleye karşı ayakta durmak, rükû' ve sücûdu yapmak şartı ile namazı sahihdir.
3. Han belilere göre
mubah olmak şartı ile muayyen bir yere yola çıkan bir yolcunun hayvan üzerinde
nafile namaz kılması caizdir. Yaya giden bir kimsenin yürürken nafile kılması
dahi böyledir. Hayvan üzerinde kılan kimsenin meşakkatsiz mümkün olduğu
takdirde bütün namazını kıbleye karşı dönerek rükû'u ile sücûdu ile kılması
icab eder. Meşakkat varsa bunlardan hiçbiri vâcib olmaz. Kıbleye karşı
dönemeyen gideceği yere doğru kılar. Rükû' ve sücûd'dan birini yapamayan onu
ima ile edâ eder. Mümkün olursa secde için rükû'dan daha fazla eğilerek ima
yapmak gerekir.
Yaya giden kimsenin,
kıbleye doğru namaza niyetlenmesi ve yine kıbleye doğru rükû' ve secde yapması
lâzımdır. Namazın sair kısımlarını gideceği tarafa doğru dönerek edâ eder.
Gerek hayvan üzerinde gerekse yaya giderken, nafile kılan bir kimse, gideceği
tarafa döndürülse yahut kendisi dönse, özürü bulunmadığı takdirde namazı mutlak
surette bâtıl olur. Meğer ki, kıbleye dönmüş ola! Bir özürden dolayı başka
tarafa dönmüş ve örfen çok sayılacak derecede ise, namazı bâtıl olur. Aksi
takdirde namazı sahihtir.
Hayvanın temiz olması
şart değilse de üzerinde, namaz kılan kimsenin altındaki heybe ve benzeri şeylerin
temiz olması şarttır.
Muayyen bir yere
gitmeyi niyet etmeyen, yahut mekruh veya haram bir sefere çıkan kimseye kıbleye
dönmek ve sair namazın bütün şartlarını yerine getirmek vacibtir.
4. Hanefîlere göre,
hayvan nereye dönerse namazı o tarafa doğru kılmak mendubtur. Hayvanın döndüğü
tarafı bırakıp da başka tarafa dönmek caiz değildir. Çünkü bunun için bir
zaruret yoktur.
Hayvan üzerinde namaz
kılmak için sefer dahi şart değildir. Mukim olan bir kimse hiçbir özrü olmadığı
halde yolcunun namazını kasr etmeye başladığı yere (şehir dışına) çıktığı
vakit hayvanın üzerinde nafile namazı kılabilir.
Bu namaz da imâ ile
kılınır. Namaza niyetlenirken kıbleye karşı dönmek şart değildir. Çünkü
namazın kendisi kıbleye dönmeden caiz olunca, kıbleye dönmeden niyet de
caizdir. Yalnız kıbleye karşı dönmek imkânı varsa ona karşı niyetlenmek
müstehabtır. Namaza yerde niyetlenen bir kimse, onu hayvanın üzerinde
tamamlayamaz. Fakat şehir dışında hayvan üzerinde başladığı namazım, şehir
içine girdiği vakit de hayvan üzerinde tamamlayabilir.
Farz ve vâcib namazları
ile sabah namazının sünnetini hayvan üzerinde kılmak caiz değildir. Meğer ki
kendinin veya hayvanının hırsız yahut yırtıcı hayvan tehlikesine maruz kalması
gibi bir zaruret buluna!
Hayvan üzerinde namazın
sahih olması için hayvanın temiz olması şart değildir. Hayvanın vücudunda hatta
semeri ile özengisinde necaset bulunması namaza mâni değildir. Yaya giden bir
kimsenin yürürken nafile kılması caiz değildir; namaz kılacağı vakit durması
ve namazını dururken kılması icab eder.