SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALATU’S-SEFER BAHSİ

<< 1224 >>

بَاب التَّطَوُّعِ عَلَى الرَّاحِلَةِ وَالْوِتْرِ

8. Binek Üzerinde Nafile Ve Vitir Kılmak

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي يُونُسُ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُسَبِّحُ عَلَى الرَّاحِلَةِ أَيَّ وَجْهٍ تَوَجَّهَ وَيُوتِرُ عَلَيْهَا غَيْرَ أَنَّهُ لَا يُصَلِّي الْمَكْتُوبَةَ عَلَيْهَا

 

Salim, babası (İbn Ömer)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:  Resûlullah (s.a.v.) yönü ne tarafa olursa olsun, deve üzerinde nafile ve vitir namazı kılardı. Fakat deve üzerinde farz namazı kılmazdı.

 

 

izah:

Buhâri, salât; vitr; taksir; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, mevâkît; Nesâî, salât; kıble; Muvatta', sefer; Ahmed b. Hanbel, Iî, 2, 4, 7, 20, 38, 41, 44.

 

Hadisin muhtelif rivayetleri binit üzerinde nafile namaz

 

kılınabileceğine, bu arada vitir namazını dahi hayvan üze­rinde kılmanın caiz olduğuna delâlet etmektedir.

 

Hayvan üzerinde nafile namaz kılmak bi'1-ittifak caizdir. Yalnız Dârekutnî ve başkaları burada râvî Amr b. Yahya'nın hata ettiğini söylemiş ve; "Peygamber (s.a.v.)'in malum olan namazı deve üzerinde idi. Doğrusu mer-keb üzerinde namaz kılmak Müslim'in de zikrettiği vechle Enes'in yaptığı bir iştir” demişlerdir.

 

Sübha'dan murad, nafile namazdır. Tesbih'in hakikati noksanlıklardan tenzih demektir. Ancak mecazen tahmîd, temcîd ve sairede kullanıldığı gibi cüz'ü zikir, küllü irade kabilinden mecaz-i mürsel olmak üzere nafile nama­za da sübha denilir.

 

Bu babda her mezhebin tafsilâtı vardır. Şöyle ki:

 

1. Şâfiîlere göre, hayvan üzerinde nafile kılan bir kimse gideceği tarafa doğru namaz kılar. O taraftan başka yere inhiraf etmesi caiz değildir. Me­ğer ki kıble başka tarafta olup da onun için inhiraf etmiş ola! Aksi takdirde namazı bozulur.

 

Hayvan üzerinde namaz ancak sefer şartı ile caizdir. Velev ki gideceği -yer sefer mesafesinden az olsun. Meşakkat yoksa namazı rükü'u ile sücûdu ile kılmak icab eder. Meşakkat varsa rükû' ve sücûdu imâ ile yapar. Kıbleye karşı dönmek vâcibtir. Fakat o da meşakkatli ise yalnız iftitâh tekbirini alır­ken kıbleye dönmek icabeder. O da meşakkatli olursa altı şartla kıbleye kar­şı dönmek ondan sakıt olur. Bu şartlar:

 

a) Seferin mubah olması,

 

b) Seferin cuma ezanı işitilmeyecek kadar uzak bir yere yapılması.

 

c) Seferin ticâret gibi şer'i bir maksatla yapılması,

 

d) Seferin namazdan çıkıncaya kadar devam etmesi,

 

e) Yürüyüşün devam etmesidir. Namaz esnasında istirahat için durmak, veya hayvandan inmek, namazı bozar, o namazı yeniden kılmak icabeder.

 

f) Özürsüz ve ihtiyaç yokken hayvanı mahmuzlamak ve koşturmak gibi fi'l-i kesirden (yani namazla alâkası olmayan fazla fiil ve hareketten) sakın­maktır. Zaruret veya ihtiyaç varsa, bu gibi fiiller, namaza zarar vermez.

 

Hayvanın üzerinde oturacağı yer temiz olmalıdır. Hayvanın yuları elin­de iken hayvan bevleder veya ağzı kanar yahut necaset üzerine basarsa, na­mazı bozulur. Yülan, elinde değilse, bunların, namaza zararı yoktur.

 

Yolcunun yürürken nafile namaz kılması caizdir. Yol, çamur değilse na­mazı rükûu ile, sücûdu île kılmak ve bunları yaparken kıbleye dönmek ica­beder. Nitekim namaza niyetlenirken ve iki secde arasında otururken dahi kıbleye dönmek lâzımdır. Namazda yalnız kıyam hâlinde, rüku'dan doğrulurken, teşehhüd okurken ve selâm verirken yürür. Kar, çamur veya su için­de yürüyen kimse rükû' ve sücudunu imâ ile yapabilir. Yalnız kıbleye dönmesi icab eder, yürüyerek namaz kılan kimse kasten necaset üzerine basarsa namazı bozulur. Unutarak basarsa ayağına bulaşıp kalmamak şartı ile namazı sahihtir, bulaşırsa namazı bozulur.

 

2. Malikilere göre sefer mesafesine giden yolcunun hayvanın üzerinde nafile hatta vitir namazını kılması caizdir. Buna yolcunun namazını kasr et­meye başladığı yerden başlanır. Hayvanın üzerinde tahtırevan veya mihaffe gibi bir şey bulunur da rükû ve sücûd yapmak mümkün olursa, ya ayakta yahut oturarak namazı rükû'u ile, sücûdu ile kılmak icâb eder. Sefer edece­ği tarafa dönmek istikbal-i kıble yerini tutar. Eşek veya katır gibi bir hayvan üzerinde namaz kılan rükû' ve sücûdu imâ ile yapabilir. Fakat imânın semer üzerine değil de yere yapılması ve alnının açık bulunması şarttır. İmâ ettiği yerin temiz olması ve keza istikbâl-i kıble şart değildir. Şart olan gideceği yere göre dönmesidir. Zaruret yokken kasden gideceği yerden başka tarafa dönmek namazı bozar. Bundan yalnız kıble müstesnadır. Çünkü kıble asıldır.

 

Hayvan üzerinde nafile namaz kılan kimsenin mümkünse namaza, kıb­leye karşı niyetlenmesi mendubtur. Fakat yaya giden veya sefer mesafesin­den daha yakın bir yere niyet eden ve keza hayvana mutad şekilde binmemiş, (mesela ters binmiş) olan kimsenin namazı ancak kıbleye karşı dönerek rü­kû ve sücûdunu tam yapmakla sahih olur.

 

Hayvanın üzerinde nafile kılan kimse hayvanı kamçılamak ayağı ile dürt­mek ve yularını eliyle tutmak gibi zarurî fiilleri yapabilir. Yalnız konuşamaz ve bakınamaz.

 

Hayvanın üzerinde namaza niyet eden kimse durur da bulunduğu yerde ikâmete niyet ederse, hayvanından inerek yerde rükû' ve sücûdu ile namazı­nı tamamlar. Sefer hükmüne son veren ikâmete niyet etmezse, namazını hay­vanın üzerinde tamamlar ve kıraati hafif tutar.

 

Hayvanın üzerinde farz namaz kılmak caiz değildir. Yalnız hevdec gibi bir şey içinde bulunursa, kıbleye karşı ayakta durmak, rükû' ve sücûdu yap­mak şartı ile namazı sahihdir.

 

3. Han belilere göre mubah olmak şartı ile muayyen bir yere yola çıkan bir yolcunun hayvan üzerinde nafile namaz kılması caizdir. Yaya giden bir kimsenin yürürken nafile kılması dahi böyledir. Hayvan üzerinde kılan kim­senin meşakkatsiz mümkün olduğu takdirde bütün namazını kıbleye karşı dönerek rükû'u ile sücûdu ile kılması icab eder. Meşakkat varsa bunlardan hiçbiri vâcib olmaz. Kıbleye karşı dönemeyen gideceği yere doğru kılar. Rükû' ve sücûd'dan birini yapamayan onu ima ile edâ eder. Mümkün olursa secde için rükû'dan daha fazla eğilerek ima yapmak gerekir.

 

Yaya giden kimsenin, kıbleye doğru namaza niyetlenmesi ve yine kıble­ye doğru rükû' ve secde yapması lâzımdır. Namazın sair kısımlarını gideceği tarafa doğru dönerek edâ eder. Gerek hayvan üzerinde gerekse yaya giderken, nafile kılan bir kimse, gideceği tarafa döndürülse yahut kendisi dönse, özürü bulunmadığı takdirde namazı mutlak surette bâtıl olur. Meğer ki, kıb­leye dönmüş ola! Bir özürden dolayı başka tarafa dönmüş ve örfen çok sa­yılacak derecede ise, namazı bâtıl olur. Aksi takdirde namazı sahihtir.

 

 

Hayvanın temiz olması şart değilse de üzerinde, namaz kılan kimsenin altındaki heybe ve benzeri şeylerin temiz olması şarttır.

 

Muayyen bir yere gitmeyi niyet etmeyen, yahut mekruh veya haram bir sefere çıkan kimseye kıbleye dönmek ve sair namazın bütün şartlarını yerine getirmek vacibtir.

 

4. Hanefîlere göre, hayvan nereye dönerse namazı o tarafa doğru kıl­mak mendubtur. Hayvanın döndüğü tarafı bırakıp da başka tarafa dönmek caiz değildir. Çünkü bunun için bir zaruret yoktur.

 

Hayvan üzerinde namaz kılmak için sefer dahi şart değildir. Mukim olan bir kimse hiçbir özrü olmadığı halde yolcunun namazını kasr etmeye başla­dığı yere (şehir dışına) çıktığı vakit hayvanın üzerinde nafile namazı kılabilir.

 

Bu namaz da imâ ile kılınır. Namaza niyetlenirken kıbleye karşı dön­mek şart değildir. Çünkü namazın kendisi kıbleye dönmeden caiz olunca, kıbleye dönmeden niyet de caizdir. Yalnız kıbleye karşı dönmek imkânı var­sa ona karşı niyetlenmek müstehabtır. Namaza yerde niyetlenen bir kimse, onu hayvanın üzerinde tamamlayamaz. Fakat şehir dışında hayvan üzerin­de başladığı namazım, şehir içine girdiği vakit de hayvan üzerinde tamamla­yabilir.

 

Farz ve vâcib namazları ile sabah namazının sünnetini hayvan üzerinde kılmak caiz değildir. Meğer ki kendinin veya hayvanının hırsız yahut yırtıcı hayvan tehlikesine maruz kalması gibi bir zaruret buluna!

 

Hayvan üzerinde namazın sahih olması için hayvanın temiz olması şart değildir. Hayvanın vücudunda hatta semeri ile özengisinde necaset bulun­ması namaza mâni değildir. Yaya giden bir kimsenin yürürken nafile kılma­sı caiz değildir; namaz kılacağı vakit durması ve namazını dururken kılması icab eder.