DEVAM: 5. Yolculukta
İki Namazı Birleştirerek Kılmak
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْعَتَكِيُّ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
حَدَّثَنَا
أَيُّوبُ
عَنْ نَافِعٍ
أَنَّ ابْنَ
عُمَرَ
اسْتُصْرِخَ
عَلَى
صَفِيَّةَ
وَهُوَ بِمَكَّةَ
فَسَارَ
حَتَّى
غَرَبَتْ
الشَّمْسُ وَبَدَتْ
النُّجُومُ
فَقَالَ
إِنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ كَانَ
إِذَا عَجِلَ
بِهِ أَمْرٌ
فِي سَفَرٍ جَمَعَ
بَيْنَ
هَاتَيْنِ
الصَّلَاتَيْنِ
فَسَارَ
حَتَّى غَابَ
الشَّفَقُ
فَنَزَلَ
فَجَمَعَ
بَيْنَهُمَا
Nâfî'den rivayet
olunduğuna göre; İbn Ömer (r.a.)'e Mekke'de iken (eşi) Safiyye'nin ölüm
döşeğinde olduğu haberi gelince, hemen yola çıktı. Nihayet güneş batıp da
yıldızlar görülmeye başlayınca; "Nebi (s.a.v.) acele yola çıkmasını
gerektiren bir iş olduğu zaman şu iki namazı (akşam ile yatsıyı)
birleştirirdi" dedi. Nihayet şafak kaybolunca (hayvanından) inip ikisini
birleştirdi.
İzah:
Buhârî,
taksini's-salât, umre, cihâd; Nesâî, mevâkit; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, cuma
; Ahmed b. Hanbel, II, 4, 7, 8, 34, 51, 54, 56, 77, 80, 106, 125, 148, 150,
152, 157.
Hadis-i şerifte ismi
geçen Safiyye, Hz. Abdullah b. Ömer'in eşi Safiyye bint Ebî Ubeyd b. Mes'ud
es-Sakafiyye'dir. Hz.İbn Ömer Mekke'de iken eşi Safiyye'nin hastalanıp ölüm
döşeğine düştüğü haberini alması üzerine acele yetişmek üzere yola çıkmış ve
yolda akşam namazım te'hîr etmiş ve nihayet akşam namazım sonra da yatsı
namazını birleştirerek kılmıştır.
Bu hâdise Nesâî'nin
rivayetinde Kesir b. Kârevendâ tarafından şöyle anlatılıyor: Salim b.
Abdullah'a:
Baban Abdullah
(r.a.)'in seferde namazları cem ettiği olur muydu? diye sordu. Salim:
Hayır sadece
Müzdelife'de cem' ederdi, dedi. Sonra hatırlayıp şunları anlattı:
Zevcesi Safiye babam
Abdullah'a "dünyanın son, âhiretin ilk günün-.deyim (ecelim çok
yakın)" diye haber salmış. Babam devesine bindi, ben de beraberdim.
Sür'atle gidiyorduk. Namaz vakti gelince müezzin:
Ya Ebû Abdurrahman,
namazı kılalım dedi ise de, babam yola devam etti. Öğle ile ikindi arası olunca
devesinden indi ve müezzine:
Kamet et, öğle namazını
kılıp selam verince yerinden ayrılmadan tekrar kamet et, dedi. Müezzin kamet
etti iki rekat öğle namazım kıldı. Müezzin tekrar kamet etti iki rekat ikindi
namazını kıldıktan sonra süratle yola çıktı. Güneş batınca müezzin yine;
Ya Ebû Abdurrahman
namaz, - deyince babam:
Önceki yaptığın gibi
yapacaksın- dedi ve yürüdü. Akşam karanlığı basıp yıldızlar çoğalınca indi,
müezzine:
Kamet et, ben selâm verince,
tekrar kamet et- dedi. Üç rekat akşam namazını kıldı. Müezzin yerinden
ayrılmadan tekrar kamet etti. Yatsı namazını kılınca ön tarafına bir defa
selâm verdi ve bize dönerek:
Resûlullah (s.a.v.);
"herhangi biriniz, gecikmesinden korktuğu bir işi olursa namazları böyle
kılsın" buyurdu dedi.[Nesaî, mevâkit]
Yine Nesâî'nin Kesir b.
Kârevendâ'dan rivayet ettiği diğer bir hadiste ise, "Bir gün babam tarlada
iken zevcesi Ebû Ubeyde'nin kızı Safiyye, "dünyanın son gününde, âhiretin
ilk günündeyim (ecelim yakın)" diye yazmış"[Nesaî, mevâkit] ifadeleri
geçmektedir. Bu rivayete göre Hz. İbn Ömer'e eşinin hastalığı haberi
kendisinin tarlada bulunduğu sırada erişmiştir. Oysa konumuzu teşkil eden Ebû
Dâvûd hadisinde ise bu haberin îbn Ömer'e Mekke'de iken eriştiği ifâde
edilmektedir. Bu haberler bir arada mütelaa edilecek olursa Nesâî'nin
rivayetinde söz konusu edilen tarlanın Mekke civarında bulunan bir tarla olduğu
ve iki hadis arasında bir çelişkinin bulunmadığı anlaşılır.
Hadis-i şerifte geçen
"şafak" kelimesi sözlükte akşamleyin ufukta beliren kızıllık ve
kızıllıktan sonra ortaya çıkan beyazlık anlamlarına gelir. Akşam namazı
vaktinin tesbitinde imam Ebû Hanife (r.a.) ikinci mânâyı; İmameyn de birinci
mânâyı tercih etmişlerdir.
"Yolculukta Arafat
ve Müzdelife'den başka yerde iki namazı cem etmek caiz değildir"diyen
ulemâya göre burada “şafak kayboldu" cümlesinin anlamı, şafak neredeyse
kaybolmuştu, yani kaybolması yaklaşmıştı, demektir. Delilleri ise Nesâî'nin
rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir:
Nâfi anlatıyor:
Abdullah b. Ömer'le beraber Mekke'den yola çıktık. Akşam karanlığında yol
aldık. Akşam namazını unuttu sanarak kendisine:
Namazı kılalım, dedik.
Ses çıkarmadan yola devam etti. Neredeyse ufuktaki kızıllık kaybolacaktı. Sonra
bineğinden indi akşamı kıldı. Kızıllık kaybolmuştu ki yatsıyı da kıldıktan
sonra bize döndü ve:
Yolda sür'atli
gittiğimiz zamanlarda Resûlullah (s.a.v.) ile beraber böyle yapardık,
dedi.[Nesaî, mevâkit]
Nitekim müellif Ebû
Davud'un ileride tercümesini sunacağımız (1212) numaralı hadisi de bu görüşü
çok açık ve kuvvetli bir şekilde te'yid etmekte-' dir. Bu te'vile göre İbn Ömer
(r.a.) akşamı son vaktine kadar geciktirerek kılmış ve yatsıyı da hemen
arkasından ilk vaktinde kılmıştır. Aksi görüşte olan ulemâya göre ise, akşam
namazını yatsı vakti girince kılmış ve arkasından da yatsı namazını kılmıştır.