بَاب
الْجَمْعِ
بَيْنَ
الصَّلَاتَيْنِ
5. Yolculukta İki
Namazı Birleştirerek Kılmak
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
أَبِي
الزُّبَيْرِ
الْمَكِّيِّ
عَنْ أَبِي
الطُّفَيْلِ
عَامِرِ بْنِ
وَاثِلَةَ
أَنَّ مُعَاذَ
بْنَ جَبَلٍ
أَخْبَرَهُمْ
أَنَّهُمْ خَرَجُوا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي غَزْوَةِ
تَبُوكَ
فَكَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَجْمَعُ
بَيْنَ الظُّهْرِ
وَالْعَصْرِ
وَالْمَغْرِبِ
وَالْعِشَاءِ
فَأَخَّرَ
الصَّلَاةَ
يَوْمًا
ثُمَّ خَرَجَ
فَصَلَّى
الظُّهْرَ
وَالْعَصْرَ
جَمِيعًا
ثُمَّ دَخَلَ
ثُمَّ خَرَجَ
فَصَلَّى
الْمَغْرِبَ
وَالْعِشَاءَ
جَمِيعًا
Ebu't-Tufeyl Âmir b.
Vâsile'den rivayete göre Muaz b. Cebel (r.a.), kendilerine şu haberi vermiştir:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Tebuk gazvesine
çıktıklarında (Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) öğley ile ikindiyi, akşam ile de yatsıyı birleştirerek kılardı.
Bir gün (öğle) namazı(nı) geciktirmiş, sonra (çadır’dan) çıkıp öğleyle ikindiyi
birleştirerek kılmış. Bir süre sonra (tekrar çadıra) girip çıkmış ve akşamla
yatsıyı birleştirerek kılmış.
Diğer tahric: Buhari,
mevakît, taksîrü's-salat; Müslim, musafirîn; Nesai, mevakit; Tirmizî, salat;
cuma; Ahmed b. Hanbel, II, 4, 7, 8, 34, 51, :0, 77, ICC, 125, 148, 150, 152,
!57, 129.
AÇIKLAMA:
Tebûk Gazvesi Peygamber
(s.a.v.)'in iştirak ettiği son gazvedir.Hicretin dokuzuncu senesinin Receb
ayında vaki olmuştur.Bizanslıların Şam'da İslâm aleyhine büyük bir ordu
hazırlamış oldukları haber alınınca, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) otuz bin kişilik
bir ordu ile Medine-i Münevvere'den çıktı. Tebûk'e vardı. Yirmi gün kadar orada
kaldı. Fakat düşmandan hiçbir hareket görülmedi. Artık Şam'a kadar gidilmesini
muvafık görmeyip Medine-i Münevvere'ye avdet buyurdu.
Tebûk seferi esnasında
Medine-i Tâhire'de kıtlık vardı. İslâm ordusu güçlükle teçhiz edildiği için bu
orduya "Ceyşu'l-usre'Menilmiştir.
İki namazın
birleştirilerek kılınması:
Caiz olduğunu kabul
edenlere göre, iki namazı birleştirerek kılmak iki şekilde olur:
1. Takdim ederek; öğle
namazı ile ikindiyi ele alacak olursak, öğle vakti girince önce öğle namazı
kılınır arkasından da ikindi namazı kılınır. Buna "cem'üt-takdîm = takdim
cem'i" denir.
2. Te'hir ederek; öğle
namazı, vakti girdiği halde kılınmaz ikindiye kadar geciktirilir. İkindi vakti
girince önce öğle, arkasından da vakti giren ikindi namazı kılınır. Buna da
"cem'ü't-te'hîr = geciktirme cem'i" denir.
İki ayrı namazı
birleştirerek kılmayı caiz gören kimselere göre, bu hadis-i şerifteki birinci
cümlede birleştirilerek kılındığı ifade edilen namazlar te'hir cem'iyle
kılınmışlardır. Fakat takdim cem'iyle kılınmış olması da mümkündür.
Aynı zamanda Resûlullah
(s.a.v.) bu namazları fiilen yola devam ederken değil, yolculuk esnasında
dinlenmek için konakladığı bir esnada kılmıştır. Çünkü " = çıktı" ve
" = girdi" fiilleri eve veya ev hükmünde olan çadır ve benzeri
yerlere girib çıkmak için kullanılır. Bu durum "bilfiil seferde olmadıkça
iki namazı cem'etmek caiz değildir" diyenlerin aleyhine delildir.
Bu hadis-i şerif Arafat
ve Müzdelife'nin dışında bile olsa, yolculukta iki namazı birleştirerek
kılmanın mutlak surette caiz olduğunu söyleyen ve ulemânın çoğunluğunu teşkil
eden kimseler için de bir delildir. Nitekim Sa'd b. Ebî Vakkâs, İbn Ömer, İbn
Abbâs, EbûMûsâ el-Eş'arî, Usâme b. Zeyd, Ömer, Osman, İmam Mâlik, Ahmed b.
Hanbel, Şafiî ve Ebû Sevr bu görüştedirler. Ayrıca şu hadis-i şerifler de
bunların görüşünü te'yid etmektedir:
1. "Resülullah
(s.a.v.) yola çıkacağı zaman şayet güneş batıya doğru meyletmişse, öğleyle
beraber ikindiyi de kılar sonra yola çıkardı."[el-Muttekî, Kenzu'l-Ummâl,
VIII, 248.]
2. "Size
Resülullah (s.a.v.)'in namazını anlatayım mı? (Daha yola çıkmadan) evinde iken
güneş batıya meyi edecek olursa, ikindiyi öğle namazıyla birleştirerek kılar,
ondan sonra yola çıkardı. Eğer güneş batıya meyletmeden önce yola çıkacak
olursa, öğleyi geciktirir ve ikindiyle birleştirerek kılardı.”[Müslim,
müsâfirîn]
İmam Nevevî'ye göre
ashab ve tabiûn arasında meşhur olan uygulama budur.
Bazı ilim adamlarına
göre ise, Arafat ve Müzdelife'nin dışında yolculuktan dolayı iki vakti
birleştirerek namaz kılmak caiz değildir. Ancak Arafat'ta öğle vaktinde öğle
ile ikindi namazım yolcular ve mukimler Müzdelife'de de yatsı vaktinde akşamla
yatsı namazını birleştirerek kılarlar. Hasan el-Basrî, İbrahim en-Nehaî, İbn
Şîrîn, Mekhûl, Ebû Hanife ve taraftarları bu görüştedirler. Şafiî ulemâsından
Müzenî de bu görüştedir. Delilleri ise, Buhârî ve Müslim'in rivayet ettikleri,
"Allah'a yemin olsun Resülullah (s.a.v.)'in bir namazı kendi vaktinden
başka bir vakitte kıldığını görmedim. Ancak Müzdelife müstesna. Çünkü orada
akşamla yatsıyı birden kılmış, ertesi gün sabah namazını da vaktinden önce kılmıştır"[Buhârî,
meğâzî, hac; Müslim, hac; Nesâî, mevâkît] hadisidir.
Arafat ve Müzdelife
dışında Cem'e karşı olanların bir başka delilleri de Müslim'in rivayet ettiği
şu hadis-i şeriftir: "Dikkat edin! Uyku (sebebiyle namaz kaçırmak) da bir
kusur yoktur. Kusur ancak uyanıkken (başka namazın vakti gelinceye kadar)
namazını kılmayan kimsede vardır. Binaenaleyh bu uyuyup kalma işini kim
yaparsa uyandığı zaman, o namazı kıhversin. Ertesi gün ise, o namazı vaktinde
kılsın"[Ebû Dâvûd, salât; Tirmizî, mevâkît. Nesâî, mevâkıî; İbn Mace,
salat; Ahmed İbn Hanbel V, 305.]
Bu görüşte olan ilim
adamları seferde, Arafat ve Müzdelife'nin dışında bile olsa, mutlak surette
namaz vakitlerini birleştirerek namaz kılmanın caiz olduğuna delâlet eden
hadisleri te'vil ederek; "Bu hadislerdeki namaz vakitlerini
birleştirmekten maksat, hakiki manada birleştirmek değildir. Öğleyi son vaktine
kadar te'hir ederek kılmak ve arkasından da .giren ikindiyi kılmak gibi şeklî
bir birleştirmedir. Yani namazın birincisini son vaktinde, ikincisini de ilk
vaktinde kılmaktır ki, her iki namaz peşi peşine kılındığı için görünüşte ikisi
de birleştirilerek, bir vakitte kılınmış hissini verir" derler. Bu
te'villerine de Müslim'in rivayet ettiği şu hadis-i şerifi delil getirirler:
"Resû-hıilalı (s.a.v.) hiçbir korku ve sefer yokken öğle ile ikindiyi
akşamla da yatsıyı toptan kıldı" ve hiçbir kimse, korku ve sefer olmadığı
halde Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in hakikî manada iki namazı birleştirerek
kıldığını iddia edemeyeceğine göre, bu hadisleri ve benzerlerini te'vil edip
bu hadislerdeki namazları birleştirmekten maksat, şeklen birleştirme olduğunu
bilmelidir. Nitekim tercümesini sunacağımız 1210 numaralı Ebû Dâvûd hadisi de
bunların görüşünü te'yia" eder.
Ancak Arafat ve
Müzdelife'nin dışında bile olsa, mutlak surette iki vakti birleştirerek
namazları toptan kılmanın caiz olduğu görüşünde olan ulemâ, kendilerinin
dayandıkları hadislerin seferde iki vakti birleştirerek kılmanın caiz olduğunu
isbatlayan müsbet hadisler olduğunu, İbn Mes'ud hadisinin ise, menfi olduğunu,
müsbet hadislerinse kaide icabı menfî hadislere tercih edileceğini söyleyerek
kendi görüşlerinin daha isabetli olduğunu iddi ederler. Yine bu âlimlere göre
muarızlarının dayandıkları diğer hadis-i şerifler hazara ve sefere şâmil mânâsı
umumî olan hadislerdir. Kendilerinin dayandıkları hadisler ise sadece seferle
ilgilidir. Aynı görüşü paylaşan ilim adamlarından Hattâbî de bu mevzuda-
şunları söylüyor: Bu hadis-i şeriflerdeki seferde iki namazı birleştirerek
kılmanın caiz olduğuna delâlet eden kelimeleri te'vil ederek; "buradaki
birleştirmeden maksat, hakiki birleştirmek değil, şeklen birleştirmektir"
demek, doğru değildir. Çünkü namazları birleştirerek kılmak, ümmet için
kolaylık getiren bir ruhsattır. Namazları şeklî olarak birleştirmek de ise,
zorluk vardır. Çünkü namazların son vakti ile ilk vaktini tespit etmek herkes
için her zaman kolay bir iş değildir." İnsanların pek çoğu bundan âcizdir.
Ancak Hanefî uleması
"Allah Teâlâ kullarına vakitlerin başını ve sonunu açık bir şekilde
bildirmiştir. Bunu herkes kolaylıkla tespit edebilir" diyerek bunlara
cevab vermiş ve görüşlerinde ısrar etmişlerdir.