DEVAM: 1. Yolcu Namazı
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
وَمُسَدَّدٌ
قَالَا
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
ابْنِ
جُرَيْجٍ ح و
حَدَّثَنَا
خُشَيْشٌ
يَعْنِي
ابْنَ
أَصْرَمَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الرَّزَّاقِ
عَنْ ابْنِ
جُرَيْجٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ أَبِي
عَمَّارٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
بَابَيْهِ
عَنْ يَعْلَى
بْنِ
أُمَيَّةَ
قَالَ قُلْتُ
لِعُمَرَ
بْنِ
الْخَطَّابِ
أَرَأَيْتَ
إِقْصَارَ
النَّاسِ
الصَّلَاةَ
وَإِنَّمَا
قَالَ تَعَالَى
إِنْ
خِفْتُمْ
أَنْ
يَفْتِنَكُمْ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
فَقَدْ
ذَهَبَ ذَلِكَ
الْيَوْمَ
فَقَالَ
عَجِبْتُ
مِمَّا عَجِبْتَ
مِنْهُ
فَذَكَرْتُ
ذَلِكَ
لِرَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
صَدَقَةٌ
تَصَدَّقَ
اللَّهُ بِهَا
عَلَيْكُمْ
فَاقْبَلُوا
صَدَقَتَهُ
Ya'la b. Ümeyye'den;
demiştir ki: Ömer b. Hattâb'a, "Aziz ve celil olan Allah sadece "Eğer
kâfirlerin size fenalık yapacağından korkarsanız" dediği ve (bugün) bu
(korku) da kalmadığı halde insanların (yolculukta) namazı kısaltmalarını nasıl
buluyorsun?" dedim. Ömer (r.a.) dedi ki: Senin hayret ettiğin şey'e ben de
hayret ettim de bunu Resûlullah (s.a.v.)'den sordum. “Bu, aziz ve celil olan
Allah'ın size verdiği bir sadakadır. O'nun sadakasını alınız" buyurdu.
İzah:
Müslim, musâfirîn;
Tirmizî, tefsîru sûre; Nesâî, taksini's-salât; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, salât;
Ahmed b. Hanbel, I, 25, 36.
Metinde söz konusu
edilen Allah Teâlâ'nın sözünden maksat şu ayet-i kerimedir: "Yeryüzünde
sefere çıktığınız zaman eğer kâfirlerin size, fenalık yapacağından endişe
ederseniz, namazı kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur. Şüphesiz ki
kâfirler sizin için apaçık düşmandırlar."[Nisâ 101]
Âyetin zahirinden
seferde namazı kısaltmanın caiz olmadığı, ancak kâfirlerin fitne ve fenalık
yapma tehlikesi olduğu zaman caiz olacağı anlaşılmaktadır. Her ne kadar
İslâmiyetin ilk yıllarında yolculuklar genellikle düşman tehlikesinden emin
değil idiyse de Arab yarımadasının müslümanlaşması ve müslümanların
kuvvetlenmesiyle bu tehlike ortadan kalkmıştı. Bu emniyet ortamının doğmasıyla
artık yolculuklarda düşman tehlikesi kalmadığından dört rekatlı namazların
ikişer rekat olarak kılınabilmesi için şart olan korku da kalmamıştı. Bu
sebeple yolculuk namazının kısaltılarak kılınıp kılınamayacağı müslümanların
zihnini meşgul etmeye başladı. İşte bu meselenin zihnini meşgul ettiği
müslümanlardan biri de Ya'la b. Ümeyye idi. Hz. Ya'la bu meseleyi Hz. Ömer'e
açınca Hz. Ömer Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den işitmiş olduğu hadisi naklederek
onun sorusunu cevaplandırdı.
Seferde dört rekatlı
namazları kısaltarak kılmak bir ruhsattır. Bu bakımdan seferde dört rekatlı
namazları iki rekat kılmak caizse de dört rekat kılmak daha evladır, diyenler
bu hadis-i şerifi kendi görüşleri için bir delil olarak kabul ettikleri gibi,
seferde dört rekatlı namazları ikişer rekat olarak kılmak azimettir diyenler de
kendileri için yine bu hadisi delil kabul ediyorlar.
Nitekim Hattâbî de bu
hadisle ilgili olarak, "bu hadis seferde dört rekatli namazların tam
olarak kılınacağı görüşünde olanlar için bir delildir. Çünkü eğer asıl olan
dört rekatli namazları seferde ikişer kılmak olsaydı, Hz. Ya'lâ ile Hz. Ömer
halkın seferde bu namazları ikişer rekat kılmalarına şaşmazlardı"
demiştir. Binaenaleyh Hattabî'ye göre de bu hadis "seferde dört rekatlı namazların
dörder rekat olarak kılınması asıldır" diyenler için bir delildir.
"Seferde asi olan
dörder rekatlı namazları ikişer rekat olarak kılmaktır" diyen Hanefî
uleması ve taraftarlarına göre ise hadis-i şerifte geçen "onun sadakasını
alınız" sözü bir emirdir. Mutlak emir de farziyyet ifâde eder. Binaenaleyh
bu söz sadakayı kabul etmeme cihetini ortadan kaldırmaktadır. Burada
"hiçbir insan sadaka kabul etmek için zorlanamaz" denilebilir. Bunun
cevabı şudur: Resûlullah sallellahü aleyhi vesellem'in, "Bu aziz ve celil
olan Allah'ın size verdiği bîr sadakadır" beyânının mânâsı, "Allah
size böyle emretti" demektir.