بَاب
صَلَاةِ
الْمُسَافِرِ
1. Yolcu Namazı
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
صَالِحِ بْنِ
كَيْسَانَ
عَنْ عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهَا
قَالَتْ
فُرِضَتْ
الصَّلَاةُ رَكْعَتَيْنِ
رَكْعَتَيْنِ
فِي الْحَضَرِ
وَالسَّفَرِ
فَأُقِرَّتْ
صَلَاةُ
السَّفَرِ
وَزِيدَ فِي
صَلَاةِ
الْحَضَرِ
Âişe (r.anhâ)'dan;
demiştir ki: Namaz hazarda ve seferde ikişer rekat olarak farz kılındı. Sonra
yolculuk namazı olduğu gibi bırakıldı, hazar namazına ilâve yapıldı.
İzah:
Buhârî, salât; ezan;
taksir, cenaiz; Müslim, müsâfirîn; fedâil; Ebû Dâvûd, vitr; sefer; Tirmizî,
cuma; Nesâî, salât; taksir; salâtü'l-havf; İbn Mâce ikâme; Dârimî, salât;
Muvatta', sefer; Ahmed b. Hanbel, 1-69, 232, 243, 254, 260, 355, 360, 429;
11-65, 271, 489, 505; III, 102; V, 316, 330; VI, 85, 440, 451.
Allahu Teala ve
tekaddes akşam namazının dışında kalan farz namazları Mir’ac gecesinde ikişer
rek’at olarak farz kılmıştı. Nebi s.a.v. Medine'ye hicret ettikten sonra hazar
namazları, iki rekat daha ilave edilerek dört rekat’a çıkarılmış, ancak sabah
namazı ile yolculuk namazı yine eski hali üzerine iki rekat olarak bırakılmıştır.
Bu hadis-i şerifin
anlaşılabilmesi için şu iki meselenin açıklanması gerekmektedir:
1. Bu hadis-i şerifte
yolculuk namazının aslında iki rekat olduğu ifade ediliyor. Bu durumda seferi
namazlarda, namazı kısaltmak diye bir şey yoktur. Çünkü aslı iki rekattır.
Oysa "Yeryüzünde
sefere çıktığınız zaman eğer kâfirlerin size fenalık yapacağından endişe
ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur. Şüphesiz ki,
kâfirler sizin apaçık düşmamnızdır"[Nisâ 101] ayet-i kerimesi yolculuk
esnasında namazın kısaltılmasını emrediyor.
2. Bu hadis-i şerif
hazreti Âişe'den rivayet edildiği halde Hz. Âişe'nin fiiline ters düşmektedir.
Çünkü hadis-i şerif yolculuk namazlarının ikişer rekat kılınacağını ifade
ettiği halde Hz. Âişe’nin seferde öğle, ikindi ve yatsı namazlarını dörder
rekat kıldığı, Nesâî'nin Sünen'inde şu mânâya gelen lâfızlarla ifade
edilmektedir:
Rcsûlullah (s.a.v.) ile
beraber Medine'den Mekke'ye gittik. Mekke'ye varınca:
"Ya Resûlallah,
annem babam sana feda olsun, sen namazları seferi kıldın, bense tam kıldım; sen
yedin, ben oruç tuttum" dedim.
"îyi yaptın,
aferin sana!” dedi. Beni ayıplamadı.[Nesâî, taksir]
Birinci meselenin
anlaşılması tercümesini sunduğumuz Nisa Sûresi'nin yüz bîrinci âyet-i
kerimesini iyi anlamakla mümkündür. Hanefî ulemâsına göre bu âyetteki seferden
maksat harbdir. Nitekim kıymetli müfessirlerimizden Elmalılı Hamdi Yazır bu
âyet-i kerimenin tefsirinde şunları söylemektedir: "Burada alelıtlak
seferî namazlara bir ima bulunsa bile, asıl maksat, havf-i düşmanla alâkadar
olan harb ve hicret seferi olduğundan ayetin hükmü seferiden ziyade mevaki-i
zarurette salat-i havfe nâzıdır."[Elmalılı, A. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran
Dili, II, 1442.]
Yine Hanefî ulemâsından
Cassas da âyet-i kerimede geçen "sefer" kelimesine harb ve hicret
seferi mânâsını vermenin mümkün olacağını söylemektedir.
Buna göre âyet-i
kerimedeki "namazdan kısaltmak” sözünden maksat, namazın rekatlarını
kısaltmak değil, evsafını kısaltmaktır ki, bu da iki şekilde olur:
a. Kıyam yerine
oturarak veya hayvan üstünde binitli olarak, secde yerine ima ile yetinerek
namaz kılmakla olur. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Fakat
korkarsanız o halde yürüyerek yahut süvari olarak kılın"[Bakara 239]
b. Bütün bu
kolaylıklardan yararlanarak, namazı edâ etmek, mümkün olmadığı takdirde de namazı
kazaya bırakmakla olur. Bilindiği gibi Resûl-i Ekrem (s.a.v.) efendimiz Hendek
Savaşında böyle yaptı.
Bazı müfessirlere göre
bu âyet-i kerimedeki ''namazdan kısaltmak" sözünden maksat, dört rekatli
namazları yarıya indirerek kılmaktır. Nitekim zahirî mezhebi ulemâsı âyet-i
kerimeye bu mânâyı vererek, seferî olan bir adamın korkudan emin olmadığı zaman
namazları kısaltabileceğim, emin olduğu zaman ise tam kılması lâzım geldiğini
söylemişlerdir. Şâfiîler de bu manayı vermişlerse de namazları kısaltmak için
korku halini şart koşmamı-şardır. Ve namazları kısaltarak kılmayı caiz, tam
kılmayı ise evla görmüşlerdir.
Âyet-i kerimeye Hanefî
uleması gibi mânâ verilecek olursa, konumuzu teşkil edne hadis-i şerif ile
âyet-i kerime arasında herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Eğer âyet-i
kerimedeki "kısaltmak" sözüne dört rekatlı namazların rekatlarını
yarıya indirmek mânâsı verilecek olursa, o zaman seferde namazların yarıya
indirilerek kılınmasından maksat, seferdeki rekat sayısının değil, hazerdeki
rekat sayısının yarıya indirilerek kılınması demek olur ki, bu durumda da
herhangi bir çelişki söz konusu değildir.
Bu hadisin Hz.Âişe'den
rivayet edildiği halde Hz. Âişe'nin fiiline ters düşmesi meselesine gelince, bu
mesele de hadisin sıhhatine bir zarar getirmez. Aslında bu mevzuda Hanefîlerin
meşhur bir kaidesi vardır: "Bir râvinin reyi veya ameli rivayetine
uymazsa, onun rivayeti ile amel vâcib değildir." Fakat Hz. Âişe'nin bu
hadisle amel etmemiş olması, Hanefîlerin bu kaidelerini geçersiz duruma düşüremez.
Çünkü Hz. Âişe seferde namazı iki rekat kılmayı da dört rekat kılmayı da caiz
görüyordu. Şu halde kendisi iki caizden bin ile amel edivermiş demektir. Eğer
Âişe (r.anhâ) seferde namazı iki rekat kılmayı caiz görmemiş olsaydı, o zaman
Hanefîlerin kaidesi burada geçersiz kalacağı için, Hanefîlerin bu hadisle amel
etmesi gerekmezdi. Hanefi ulemasından Aynî'nin beyânına göre, Hz. Âişe'nin
seferde dört rekatlı namazları dört kılmasının dayanağının şu hadis-i şerif
olması mümkündür: "Resûlullah (s.a.v.) iki şey arasında muhayyer
bırakıldığı zaman haram olmadığı müddetçe-mutlaka en kolay olanını tercih
ederdi"[Buhârî, menâkib, hudüd; fedâil; Ebû Dâvûd, edeb] Bu gerçeği çok
yakından bilen Hz. Âişe'ye göre, seferde dört rekatlı namazları tam kılmak caiz
olduğu halde, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ümmetine kolaylık getirmek için dört
re*katli namazları ikişer rekat kılmıştır. Hz. Âişe ise iki rekat kılmaya da
izin olduğunu bîldiği halde daha çok sevaba erişmek ümidiyle dört rekat kılmayı
tercih etmiştir.
Bu durum Hz. Âişe'nin
fiili ile bu hadis-i şerif arasında herhangi bir tearuz (çelişki) bulunmadığını
gösterir.
Hadis-i şerifteki
"hazar namazına Uâve yapıldı" cümlesinde geçen "ilâve
yapıldı" sözünden ne kast edildiği de ulemâ arasında İhtilaflıdır.
Ebû İshak el-Harbî ile
Yahya b. Sellâm'a göre hazarda yâni evinde veya yurdunda oturanlar için
"ilâve yapılmak"dan maksat, namazın vakitlerinin sayısıdır. Çünkü
İsrâ hadisesinden önce namaz biri, gün batmadan; diğeri de doğmadan önce olmak
üzere iki vakitten ibaretti. Hz. Âişe'nin bu hadisi, sözü geçen iki vakte üç
vakit daha ilâve(edilerek namaz vakitlerinin beş vakte çıkarılmış olduğunu
ifâde eder.
Diğer bazılarına göre
bu hadis-i şeriften maksat İsra gecesi beş vakit namaz kılınırken, evvelâ
ikişer rekat takdir buyurulduğunu, sonra hazarda (yani evinde veya yurdunda)
olanlan için ikişer rekat ilâve edildiğini anlatmaktır. Bu takdirde yapılan
ilâve, namaz vakitleriyle değil, namazın rekâtlarıyla ilgilidir.
Bazıları da bu sözü
"Namaz iki rekat olarak farz kılınmıştır. Yani "Yolcu dilerse,
namazını iki, dilerse, dört rekat kılabilir" şeklinde tefsir etmişlerdir.
Yolculukta Namazın
Kısaltılması Ruhsat Mı, Azimet Mi?
Bu hadis-i şerif yolcu
namazının aslında iki rekat olarak farz kılındığını ve onu iki rekat kılmanın
bir ruhsat değil, azimet olduğunu ifâde etmektedir. Nitekim sahâbe-i kiramdan
Hz. Ömer, Ali, îbn Abbâs, îbn Mes'ûd, İbn Ömer ve Câbir (r.anhum) hazretleri
ile Hanefi ulemâsının görüşü de böyledir. Hanefî uleması bu görüşlerinin
isabetli olduğuna şu hadisleri de delil olarak gösterirler:
1. "Allah Teala
namazı farz kıldığında hazarda da seferde de ikişer rekat olarak farz
kılmıştı. Sefer namazı iki olarak bırakıldı da hazer hâlindeki namaza iki rekat
ziyâde kılındı.”[A. Naim, Tecrid Tercemesİ, II, Hadis no: 228; Müslim,
müsâfirîn]
2. Cenab-ı Hak (öğle,
ikindi, yatsı) namazlarının hazerde dört, seferde iki, harp hâlinde de bir
rekat kılınmasını Peygamberimizin dili ile farz kılmıştır.[Müslim, musafirin;
Nesâî, taksîru's-salat]
3. "Resûlullah ile
birlikte seferde bulundum. Allah ruhunu kabzedinceye kadar (seferde) iki
rekattan fazla namaz kılmadı. Ebû Bekir'le beraber bulundum. O da Allah Teâlâ
ruhunu kabzedinceye kadar iki rekatten fazla namaz kılmadı."[Müslim, musafirin]
4. "O size
Allah'ın bir sadakasıdır. Onu kabul ediniz."[bk. 1199 numaralı hadis.]
Diğer mezheplerin bu
mevzudaki görüşleri ise şöyledir:
İmam Malik'in meşhur
olan görüşüne göre sefer namazlarını kısaltarak kılmak bir ruhsattır. Çünkü
namaz aslında dört rekat olarak farz kılınmıştır. Yolculukta ise rekatları
dört olan namazların kısaltılarak kılınmasına sonradan izin verilmiştir.
Nitekim Şafiî uleması ile Hz. Osman, Sa'd b. Ebî Vakkas, Âişe, Hasan el-Basrî,
Ahmed b. Hanbel, Ebû Sevr ve Dâvûd (r.anhum) da bu görüştedirler. Delilleri
ise, "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman eğer kâfirlerin size fenalık
yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal
yoktur"[Nisa 101] âyet-i kerimesidir. Çünkü âyet-i kerimede geçen
"vebal yoktur" sözü, "mubahtır" anlamında kullanılır. Bunun
benzeri Kur'an-ı Kerim1 de pek çoktur. Nitekim şu âyet-i kerimelerdeki "vebal
yoktur" sözü bu mânâda kullanılmıştır. "Hac mevsiminde ticâretle
Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur"[Bakara 198] "Kendileriyle
temas etmediğiniz, yahut kendilerine bir mehir tayin etmediğiniz kadınları
boşamışsamz (bunda) üzerinize vebal yoktur"[Bakara 236] âyet-i kerimeleri
de böyledir. Binaenaleyh bu mevzuda "Şüphesiz Safa ile Mcrvc Allah'ın
nişânelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bunları güzelce
tavaf etmesinde üzerine bir beis yoktur"[Bakara 158] âyet-i kerimesini
delil getirerek "işte buradaki "beis yoktur" sözü, "vâcib
kılındı" anlamında kullanılmıştır" diye itirazda bulunmak doğru
değildir. Çünkü buradaki "beis yoktur" sözü mü'minlerin kalblerini
tatmin için kullanılmıştır. Bilindiği gibi Safa ile Merve Mekke-i Mükerreme'de
iki tepenin adıdır. Câhiliyye zamamında oralarda meşhur birer put vardı.
Mekke'nin Fethi'nden sonra o putlar kırıldı. Müslümanlar bu iki tepe arasında
say* etmekte tereddüt ettiler Cenab-ı Hak mü'minlerin kalb-lerinden bu
tereddüdü gidermek için bu âyet-i kerimeyi indirdi. Buradan anlaşılıyor ki; bu
âyet-i kerime Safa ile Merve arasında sa'y etmenin vücûbuna delâlet etmez, Safa
ile Merve arasında sa'y etmenin (koşmanın) vücûbu bu âyet-i kerime ile değil de
şu hadis-i şeriflerle sabittir: "Allah (Safa ile Merve arasında)sa'y
etmeyi size farz kılmıştır,Öyleyse(Safa ile Merve arasında) sa'y
ediniz"[Kütüb-i sitte sahiplerinden sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.]
"Say'e Allah'ın başladığı yerden başlayınız"[bk. 1905 no'lu hadis.]
"İyi yaptın aferin sana."[Nesaî, taksîru's-salât]
"Resûlullah
(s.a.v.) Minâ'da namazı iki rekat kıldı. O'ndan sonra Ebû Bekr, Ebû Bekr'den
sonra Ömer ve hilâfetinin ilk zamanlarında Osman hep ikişer rekat kıldılar. Bir
müddet sonra Osman dört kılmaya başladı. İbn Ömer imamla kıldığı vakit dört,
yalnız kıldığında iki rekat kılardı."[Müslim, musafirîn]
Bu görüşte olan ulemâya
göre konumuzu teşkil eden hadisin metninde geçen "namaz hazarda ve seferde
ikişer rekat olarak farz kılındı" sözünden maksat, "namazı seferde
kısaltmak isteyen iki rekat olarak kılabilir" demektir.
Yine bu görüşü
benimseyenlerden îbn Haber Fethu'1-Bari isimli eserinde şunları söylemektedir:
"Allah Teâlâ hazretleri akşam namazının dışında bütün namazları Isra
gecesinde ikişer rekat olarak farz kılmıştır. Hicretten sonra ise, sabah
namazından başka iki rekatlı olan bütün namazlar dört rekata çıkarılmıştır.
Daha sonra Nisa Suresinin (101) âyetiyle yolculuk esnasında dört rekatlı
namazlar hafifletilerek ikiye indirildi ve öylece karar kıldı.
Bu mevzuda Şâfıî
mezhebinin görüşünü mezheb ulemâsından İmam Nevevî şöyle belirtmiştir:
"Hazret-i Âişe her
ne kadar seferde namazın iki rekat olarak farz kılındığını rivayet etmişse de
kendisi bu hadisi te'vil ederek seferde öğle, ikindi ve yatsı namazlarını dört
rekat kılmıştır. Hz. Osman'ın uygulaması da böyledir. Bunlar elbette
doğruluğuna inandıkları için böyle bir uygulamaya lüzum görmüşlerdir. Esasen
(1198 no'lu) Hz. Âişe hadisinin zahirine göre hüküm vermek, Kur'an'a (Nisa,
101) ve yolcuların kıldığı iki rekâtlık namaza "kısaltılmış namaz"
denildiğine dair müslümanlarm icmaına aykırıdır. Bilindiği gibi haber-i âhad
Kur'an'a veya icma'a aykırı olduğu zaman te'vil edilir."
Seferde namazın iki
rekat kılınacağı görüşünde olan Hanefiler delilleri arasında üçüncü maddede
zikrettiğimiz Müslim hadisini, “Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in bir fiile devam
etmesi o fiilin ümmeti üzerine vâcib olduğuna kesinlikle delâlet etmez"
diye te'vil etmişlerdir.
Hanefî ulemâsının
(1198) numaralı hadisi nasıl te'vil ettiklerini söylemiştik. Ayrıca bazı
âlimler "Hz. Osman mü'minlerin imamı, Hz. Âişe de anneleri olduğu için Hz.
Osman'la Hz. Âişe nereye gitseler kendi evlerinde imiş gibi mukim
sayılırlar" diyerek Hz. Osman'la Hz, Âişe'nin bu hadisle amel
etmeyişlerinin sebebini kendilerine göre açıklamaya çalışmışlardır. Bazıları
da Osman (r.a.)'ın Mekke'de evi bulunduğunu ileri sürmüş daha başkaları da
Hz.Osman'ın yanında bedeviler bulunuyordu. Onlar namaz ebedi olarak ikişer
rekata indirildi zannetmesinler diye namazları dörder rekat kılmışlardır"
demişlerse de bu te'viller daima itiraza açık durumdadırlar.
Hanefî ulemâsının yukarıda
maddeler halinde sıraladığımız delilleri görüşlerinin isabetli olduğunu isbat
için yeterlidir. Bu mevzuda Şafiî ulemasından Hattâbî'nin görüşleri de
şöyledir: "Ulemâ bu meselede ihtilâf etmiştir. Selef ulemâsının ve
fukahâ-i emsârın büyük çoğunluğu seferde namazı kısaltarak kılmanın vâcib
olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Ali, Ömer, İbn Ömer ve İbn Abbas'ın kavli
budur. Ömer b. Abdilaziz, Katâde ve Hasan*-dan da bu kavil rivayet edilmiştir.
Hammad b. Süleyman, "seferde dört rekat kılarsa, namazı iade eder"
derken, Mâlik b. Enes, "vaktin içinde olursa iade eder, vakit çıktıktan
sonra iade etmez" demektedir. Ahmed b. Han-bel'in seferde iki rekat
kılmanın sünnet olduğunu söylediği rivayet edildiği gibi, "kendisinin bu
meselede susmayı tercih ettiği" de rivayet edilmiştir.
Hanefîlerin de içinde
bulunduğu rey taraftarları "seferde namazı dört rekat kılan bir kimse eğer
ilk iki rekattan sonra oturmadan üçüncü rekata kalkmış ise, namazı fasit olur.
Çünkü bu kimsenin namazının ilk iki rekatı farzdır. Son iki rekatı ise
nafiledir" derler.
İmam-ı Kurtubî ve İbn
Kesir'e göre mevzumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisinin senedi sahihse de metni
zayıftır. Çünkü beş vakit namaz ikişer rekat olarak farz kılınmış değildir.
Akşam namazı üç rekat olarak farz kılındığı gibi sabah namazı da hem seferde
hem de hazerde iki rekat olarak farz kılınmıştır. Nitekim Ahmed b. Hanbel'in
Hz. Âişe'den naklettiği hadis-i şerifte bu durum açıklanmaktadır.