DEVAM: 236-238.
Cumadan Sonra Kılınan Namaz
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ
جُرَيْجٍ
أَخْبَرَنِي
عُمَرُ بْنُ
عَطَاءِ بْنِ
أَبِي
الْخُوَارِ
أَنَّ
نَافِعَ بْنَ
جُبَيْرٍ
أَرْسَلَهُ
إِلَى
السَّائِبِ
بْنِ يَزِيدَ
ابْنَ أُخْتِ
نَمِرٍ
يَسْأَلُهُ
عَنْ شَيْءٍ
رَأَى مِنْهُ
مُعَاوِيَةُ
فِي الصَّلَاةِ
فَقَالَ
صَلَّيْتُ
مَعَهُ
الْجُمُعَةَ
فِي
الْمَقْصُورَةِ
فَلَمَّا
سَلَّمْتُ
قُمْتُ فِي
مَقَامِي
فَصَلَّيْتُ
فَلَمَّا
دَخَلَ
أَرْسَلَ
إِلَيَّ
فَقَالَ لَا
تَعُدْ لِمَا
صَنَعْتَ
إِذَا
صَلَّيْتَ
الْجُمُعَةَ
فَلَا تَصِلْهَا
بِصَلَاةٍ
حَتَّى
تَكَلَّمَ
أَوْ تَخْرُجَ
فَإِنَّ
نَبِيَّ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَمَرَ بِذَلِكَ
أَنْ لَا
تُوصَلَ
صَلَاةٌ
بِصَلَاةٍ حَتَّى
يَتَكَلَّمَ
أَوْ
يَخْرُجَ
Amr b. Atâ b.
Ebi'l-Huvâr'dan rivayet edildiğine göre; Nâfi b. Cubeyr kendisini es-Sâib b.
Yezid b. Uht-i Nemir'e gönderip Muâviye'nin namaz konusunda onda gördüğü
birşeyi sordurmuş, es-Sâib de şu cevabı vermiştir: Muaviye ile birlikte imam
odasında cum'a namazı kıldım. Selâm verince olduğum yerde kalkıp (nafile) namaz
kıldım. Muaviye (evine) girince bana haber gönderdi ve şöyle dedi: Bu yaptığını
bir daha tekrarlama. Cum'a'yı kıldığın zaman konuşmadıkça veya (camiden)
çıkmadıkça ona bir namaz ekleme. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) böyle yani
konuşmadıkça ya da (mescid'den) çıkmadıkça bir namaz'a başka bir namazın
eklenmemesini emretti.
Diğer tahric: Müslim,
cuma
AÇIKLAMA:
Hadis-i şerifin
Müslim'deki rivayetinde: “ - selâm verince” cümleciğinin yerinde " = imam
selam verince" cümleciği yer almıştır.Ayrıca Ebû Dâvûd'daki " = ResûluHah böyle
emretti" cümlesi de Müslim'de “ResûluHah bize böyle emretti"
şeklindedir.
“Maksure", caminin
içerisinde sultanların namaz kılması için yapılan küçük odacıklardır. Bugün o
odacıklar daha çok "imam odası" adiyle imamların sünnet kılmaları
veya soyunup giyinmeleri için kullanılmaktadır. Bu odacığı ilk defa Haricîlerin
suikast teşebbüsleri üzerine Hz. Muâviye ihdas etmiştir.
Kadı İyâz, bu odalara
müteahhirûndan bazılarının cevaz verdiğini kaydederek bunun safların arasını
ayırmaya ve imamın, arkasındaki cemaat tarafından görülmesine mani olduğu için
hata olduğunu söyler.
Bu odalarda kılınan
namazın hükmü ulemâ arasında ihtilaflıdır.
Hasen, Kasım, Salim ve
diğer bazı âlimler buralardaki namazın kerâhetsiz caiz olduğunu söylerler.
İbn Ömer, Şa'bî, Şafiî,
Ahmed b. Hanbel ve İshâk'a göre ise, buralarda namaz kılmak mekruhtur. Hatta
İbn Ömer, namaza ikâmet edildiğinde maksurede olursa dışarıya çıkarmış.
Kadı İyaz "Bu odacıklara
girmek için herkese izin verilmişse oralarda cuma namazı kıhnabilir, aksi halde
kılınamaz. Çünkü cami hükmünden çıkmış olur" demiştir.
Hadis-i şerif, farz
namazdan sonra aynı yerde ve hiç konuşmadan nafile kılmamın uygun olmadığını
bildirmektedir. Çünkü bu hareket camiye sonradan gelenlere farzın kılınmakta
olduğu intibaını verebilir.
İmam Nevevî bu konu ile
ilgili olarak şöyle der:
"Bu hadis revâtib
sünnetlerin veya başkalarının farz kılınan yerden başka yerde kılınmasının
müstehab olduğunu söyleyen âlimlerimize delildir. En iyisi nafile için
mescidden çıkıp eve gitmektir. Bu mümkün olmazsa, secde yerlerini artırmak ve
farzı nafilelerden ayırmak için cami içerisinde yer değiştirmek gerekir.
Hadisteki "konuşmadıkça" ifâdesi farz ile nafilenin arasının
konuşmakla ayrılabileceğine delildir. Ancak, yer değiştirmek daha
efdaldir."
Nevevî'nin
söyledikleri, aynı zamanda Şâfiîlerin görüşüne ışık tutmaktadır. Hanefîlerin
mezhebi de bundan pek farklı değildir. Bu mezhebin önde gelen fıkıh kitablarından
Bedaiü's-sanâî'de şöyle deniliyor:
"Muhammed'den
şöyle dediği rivayet edildi: Cemaatin safları bozmaları ve dağılmaları
müstehabtır."
Ebû Hüreyre'den merfuan
rivayet edilen "Biriniz namazı bitirince öne veya geriye gitmekten aciz
mi?"[bk. 1006 no'lu hadis.] hadisi de farzdan ayrılınca yer değiştirmenin
müstehab oluşunun delillerindendir.