SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 1128 >>

DEVAM: 236-238. Cumadan Sonra Kılınan Namaz

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا إِسْمَعِيلُ أَخْبَرَنَا أَيُّوبُ عَنْ نَافِعٍ قَالَ كَانَ ابْنُ عُمَرَ يُطِيلُ الصَّلَاةَ قَبْلَ الْجُمُعَةِ وَيُصَلِّي بَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ فِي بَيْتِهِ وَيُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَفْعَلُ ذَلِكَ

 

Nafi'den; demiştir ki: İbn Ömer (r.anhüma) cum'a'dan önce namazı uzatır, cum'a'dan sonra ise, evinde iki rekat kılar ve Resûlullah (s.a.v.)'in de böyle yaptığını söylerdi.

 

 

İzah:

Müslim, cuma; Nesaî, imame, cuma; Tİrmizi, cuma, ibn Mace, ikame; Darimî, salat ; Ahmed b. Hanbel, II, II, 35, 75, 77.

 

Yukarıdaki iki rivayet de îbn Ömer'den Nafi vasıtasıyla nakledilmiştir. Müellif, birincisini Muhammed b. Ubeyd ve Süleyman b. Davud'dan almış, onlar da, Hammad b. Zeyd aracılığı ile Eyyûb'dan; Eyyûb ise Nafi'den rivayet etmiştir. İkincisi ise, müellife Müsed-ded, İsmail, Eyyûb ve Nafi senediyle intikal etmiştir.

 

Birinci rivayette görüldüğü gibi İbn Ömer cuma namazı kılındıktan sonra aynı yerinde namaz kılan birini görüp yaptığının doğru olmadığını hatırlat­mış ve adamı olduğu yerden uzaklaştırmıştır. îbn Ömer'in bu hareketi farz kılınan yerde nafile kılmanın mekruh olduğunu bildiren hadislere istinaden olmuştur. Maksadı adamın namaz kılmasına mani olmak değildir. Çünkü Nafi'nin her iki rivayette de haber verdiği gibi, kendisi de cuma namazından sonra, fakat evinde iki rekat namaz kılar ve fahr-i kainat'ın öyle yaptığını haber verirdi.

 

İkinci rivayette birincisinden farklı olarak İbn Ömer'in cumadan evvel uzunca namaz kıldığı bildirilmiş ve Hz. Nebi'in adetinin de bu oldu­ğu vurgulanmıştır. İbnu'l-Münzir, İbn Ömer'in cumadan evvel on iki rekat namaz kıldığını rivayet etmiştir. Bu sahabeyi celîlin cumadan evvel namaz kılması, cumanın farzından önce sünnetinin de olduğunu söyleyenlerin de­lilleri arasında sayılmaktadır.

 

îslam alimleri cuma namazından önce sünnet olup olmadığı konusun­da ihtilaf etmişlerdir.

 

Bazı alimler cumanın farzından önce cumaya ait bir sünnetin olmadığı­nı söylemişler.İbnu'l-Kayyım'm bildirdiğine göre, meşhur görüşünde Ahmed b. Hanbel ve bazı Şafiilerin mezhebi bu yöndedir.

 

İbnu'l-Kayyım Zadü'l-Mead'de şöyle der:

 

"Bilal ezanı bitirince, Hz. Nebi derhal hutbeye başlardı. Hiç kimse kesinlikle iki rekat namaz kılmazdı. Ezan da tekti. Bu gösteriyor ki, cuma da bayram gibidir. Onun sünneti yoktur. Ulemanın esah olan görüşü bu­dur. Sünnet de buna delildir. Çünkü Efendimiz evinden çıkar çıkmaz doğru minbere gider, oraya çıkınca da Bilal ezana başlardı. Ezam bitirince ResÛ­lullah hiç ara vermeden hutbeye başlardı. Gözün gördüğü bu. Peki ashab sünneti ne zaman kılıyorlardı? Cumadan önce sünnet olmadığına dair söylediğimiz, aynı zamanda Malik'in, meşhur rivayette Ahmed b. Hanbel'in ve Şafiîlerin bir kısmının görüşüdür.”

 

Şevkanî ise, İbn Ömer hadisinin cuma namazından evvel namaz kılma­nın meşru olduğuna delil olduğunu söylemiş, namazı meşru saymamak için bir nehyin bulunması gerektiğini, zeval vakti ile ilgili nehyin dışında da bir nehyin varid olmadığını hatırlatmıştır. Netice olarak, cumadan önce namaz kılmanın rağbet edilecek bir davranış olacağına dikkati çekmiştir.

 

Nevevî'nin üstadı Ebû Şame de "el-Bais ala inkari'l-bid'a ve'1-havadis" adındaki kitabında cuma günü iki ezan arasında iki veya dört rekat namaz kılmanın caiz, mubah olduğunu,namaz olması yönünden kınanamayacağını ama bunu sünnet telakki etmenin ayıplanacağını söyleyerek "Cuma müsta­kil bir namazdır, ondan evvel sünnet yoktur" demiştir.

 

Bu görüşte olanlar, İbn Ömer'den gelen rivayet için "O camiye erken gelir, içeride boş oturmamak için nafile namaz kılarak vaktini değerlendirirdi" derler. Cumadan evvel sünnet bulunduğuna daha açık ifadelerle işaret eden hadisleri ise, değişik yönlerden tenkide tabi tutarlar.

 

Hanefî ve ŞafiHere göre, cumadan evvel dört rekat sünnet kılınır. Bun­lar, üzerinde durduğumuz İbn Ömer hadisine ilaveten şu aşağıdaki rivayet­leri de kendilerine delil alırlar:

 

Abdullah b. Muğaffel'den merfu olarak rivayet edilmiştir: "Her iki ezan arasında namaz vardır"[Buharî, ezan; Müslim, musafirin] İbn Abbas (r.anhuma) haber verdi ki: "Resûlullah (s.a.v.) cumadan önce dört rekat namaz kılar, onların arasını bir şeyle (selamla) ayırmazdı" ibn Mace, ikame. Bu hadis oldukça zayıftır. Senedi zayıflarla doludur. Mesela Atiyye'nın zayıf olduğunda ittifak vardır. Haccac Mudellis Mubeşşir b. Ubeyd, yalancı, Bakiyye (İbnu'l-Velid) mudellistir. Bu hadis için Hulasa'da Nevevî de "Batıldır. Onda şu dört zayıf ravî bir araya gelmiştir" der.

 

"Abdullah b. Mes'ud cumadan evvel dört, sonra da dört rekat namaz kılardı"[Tırmızî, cum'a]

 

Ubeyde'den rivayet edildi: "Resûlullah (s.a.v.) cumadan önce dört ve cu­madan sonra yine dört rekat namaz kılardı" (Taberanî).

 

Bu görüş sahibleri, cumayı öğle namazına kıyas ederek cumadan önce dört rekat sünnet olacağını isbat cihetine giderler.

 

İmam Buharı, cuma namazından sonra kılman namazları topladığı baş­lığa “ = Cumadan Önce ve sonra kılınan namaz" adını vermiştir. Sarih Aynî, hadisler içerisinde cumadan ön­ceki namaza delalet eden hiç bir hadis olmadığı halde Buharî'nin bu şekilde başlık atmasının sebebini özet olarak şu şekilde izah eder:

 

1. Sanki Buharî bu isimle hadisin Ebü Davûd ve İbn Hibban'daki fark­lı rivayetlerine işaret etmek istemiştir. (Bu rivayet, üzerinde durduğumuz hadistir).

 

2. Müellif bununla öğle ile cuma arasındaki eşitliğe işaret etmek istemiş olabilir.

 

3. Cumadan sonra kılınan namaz hakkında varid olan haberler açıktır. Bu başlıkta önceki kılman namaza dikkat çekmek istemiştir.

 

Cumanın farzından sonra kılınacak namazın rek'at adedi bakımından birbirinden farklı rivayetler varid olmuştur. Bu rivayetleri farklılığı aynı za­manda değişik görüşlerin çıkmasına sebeb olmuştur.

 

Aynî bu ihtilafları şöyle özetler:

 

Üzerinde durduğumuz İbn Ömer hadisi, Buharî'nin Malik ve Nafi kanalıyla İbn Ömer'den yaptığı nakil, Ebû Davûd ve Müslim'in aynı babta yi­ne İbn Ömer'den yaptıkları rivayetler, cuma namazından sonra kılınan namazın iki rekat olduğunu bildirmektedir. Bu iki rekatin camide değil de evde kılınması gerekir. Hz. Ömer İmran b. Husaynj Nehaî ve Malik'in gö­rüşleri bu merkezdedir.

 

Ali, İbn Ömer [îbn Ömer'den iki türlü rivayet "gelmiştir. Bunlardan birine göre iki rekat diğerine göre altı rekattır.], Ebû Mûsa, Ata, Sevrî ve Ebû Yûsuf'a göre cuma­dan sonra altı rekat sünnet kılınır. Ancak bu zevattan Ebû Yûsuf bu altı re­katin önce dört, sonra iki sırasıyle kılınacağı görüşündedir. Hz. Ömer'den rivayet edilen "Bir namazdan sonra aynısı yoktur" tarzındaki habere daya­nır. Diğerlerine göre ise, Önce iki, sonra dört rekat kılınarak altıya tamam­lanır. Bunların delili Ebû İshak'ın Ata'dan rivayet ettiği şu haberdir: "îbn Ömer'le birlikte cuma namazı kıldım, selamı verince kalkıp iki rekat nafile kıldı. Sonra kalkıp dört rekat daha kıldı ve ayrıldı."

 

İmam Şafiî "Cumadan sonra ne kadar çok nafile kılınırsa bence o ka­dar iyidir” demiştir. Fakat Şafiî mezhebinde cumanın son sünneti dört re­kattır.

 

İbn Mes'ud, Alkame, Nehaî, İshak ve Ebû Hanife'ye göre de cumanın son sünneti dört rekattir. Bunların delili Ebû Hüreyre'den rivayet edilen şu hadis olmuştur: ''Si/den cumadan sonra namaz kılan dört rekat kılsın.”[bk. 1131 numaralı hadis.]

 

Görüldüğü gibi bütün haberler cumadan sonra namaz kılmanın meşru ve mesnûn oluşunda müttefiktir. Ancak kılınacak namazın rekat adedinde ihtilaf edilmiştir. Bu ihtilaflar, iki, dört ve-alti olmak üzere üç rakam ve gö­rüş etrafında toplanmaktadır.

 

Zuhr-ı Ahir'in Hükmü

 

O halde bugün bizim kıldığımız ve "Zuhr-ı ahır" dediğimiz namazın kaynağı ve mesnedi nedir? Çünkü görüldüğü gibi bu namazın sünnette delili yoktur. Hatta çok eski kaynaklarımızda bu namazın adına bile rastlanma­maktadır.

 

Hayreddin Karaman, Diyanet Dergisindeki bir makalesinde bu konu­yu ele almış, kılınması taraftan olanlarla karşı görüş sahiblerini ve her iki görüşün delillerini ortaya koymuştur.[bk. Diyanet Dergisi XII. sayı: 4.] Şimdi biz önce bu makaleden özetle her iki görüşün taraftar ve delillerini verecek sonra da İbn Abidin'in aynı konudaki yazdıklarım aktaracağız.

 

Zuhr-ı ahir bilindiği gibi cumanın son sünneti dediğimiz dört rekat sün­netten sonra kılınan dört rekatlık bir namazdır. Kılınmasına taraftar olanla­ra göre, bunun kendisine has özel bir niyeti vardır. Şu şekilde niyet edilir: "Vaktine yetişip henüz eda edemediğim - ya da henüz üzerimden düşmeyen-son farzı kılmaya niyet ettim."

 

Bu namazın kılınmasına sebeb, cumanın sıhhati için şart koşulan esasların tahakkuk etmemesi korkusudur. Zira bu durumda kılman cu­ma sahih olmayacağı için mükellef, borçlu kalacaktır. Bu borçtan kurtulabilmek için şayet cuma sahih değilse, o günün öğle namazı yerine ka­im olmak üzere bir namaz kılınmaya başlanmıştır. Zuhr-ı Ahir kılmanın ca­iz olup olmadığı alimler arasında ihtilaflıdır.

 

îbn Nüceym, Alaeddin el-Haskefî ve Cemaleddin el-Kasımî gibi alim­ler, şüphenin ibadeti ifsad edeceği görüşünden hareket ederek zühr-i ahir kıl­manın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre cuma gibi mübarek bir namazı eda edenlerin "bu namaz belki şöyle bir ihtilafdan dolayı sahih olmamıştır" şüphesiyle zühr-ı ahir kılmaları cumayı ifsad eder. Ayrıca bu, cahil halkın cuma farz değil, öğlen farzdır gibi bir yanlış anlayışa kapılması­na sebep olabilir.

 

Şevkanî, Avnü'l-Ma'bûd sahibi Azimabadî, yukarıda adım zikrettiği­miz Cemaleddin Kasımî gibi bazı alimler de bid'at olma noktasından hare­ket ederek Zühr-ı ahir kılmayı men'etmişler ve caiz görmemişlerdir. Bunların delillerinin özeti şudur: "Batıl olduğunu bile bile cuma namazı kılmak ha­ramdır. Cumanın sahih olduğuna marnlıyorsa, öğle namazını kılmaya ihti­yaç yoktur. Böyle bir namaz sahabe, tabiûn ve müctehid imamlar devrinde kılınmamıştır. Dinde olmayan bir ibadeti adet haline getirip dine sokmak bid'attir, günahtır. Bunu yapan da günahkar olur."

 

Kılınması Taraftarı Olanlar: Bu görüşte olanların hareket noktası he­men hemen aynıdır. Bu bir şehir veya kasabada birden fazla camide kılınan cuma namazının sahih olup olmaması ihtimalidir.

 

İmam Şafiî'ye göre iki veya daha fazla yerde kılınan cuma namazların­dan sadece İlk defa kılanların cuması sahihtir. Sonra kılanlarınki olmamış­tır. Dolayısıyla sonra kılanların öğleyi yeniden kılmaları farzdır. Cumayı hangisinin önce kıldığı belli değilse, hepsinin öğleyi tekrar kılmaları gerekir.

 

Daha sonra gelen Şafiî fakihleri, imam Şafiî'den nakledilen bu hükmün, ihtiyaç olmadığı halde birden fazla camide cuma kılmakla ilgili olduğunu söylemişler, şehir veya kasaba halkını caminin almaması halinde birden faz­la camide cuma kılmanın sahih olacağı kanaatine varmışlardır. Buna göre cumadan sonra öğle kılmanın farziyeti düşmüş olur. Ancak bu alimlere gö­re öğle kılmak müstehabtır.

 

Hanbelî mezhebinin bu konudaki görüşü de Şafiîlerden farklı değildir.

 

Hanefîlerden, Zuhr-ı ahiri caiz görenleri İbn Abidin, el-Makdisî'nin "Nûru'ş-Şem'a fî zuhr-i'I-cum'a" adındaki risalesine dayanarak nakletmiştir.

 

İbn Abidin önce bir şehirde birden fazla camide cumanın kılınmasının caiz olduğu görüşünün racih olduğunu, dolayısıyla zuhr-ı ahir kılmanın uy­gun olmayacağını söyleyen Bahr'm ibaresini nakletmiş, daha sonra buna karşı çıkarak "aksine zuhr-ı ahiri kılmak sorumluluktan kurtulma yönünden ihti­yattır. Çünkü her ne kadar birden fazla camide cumanın sahih olduğu racîh ve delil yönünden daha kuvvetli ise de, kuvvetli bir şüpheyi içine almakta­dır. Zira Ebû Hanife'den bunun hilafı (bir şehirde birden fazla camide cu­manın sahih olmadığı görüşü) rivayet edilmiş, Tahavî, Timürtaşî, Sahibü'l-Muhtar da bunu tercih etmiştir.Hattabî buna daha zahir der,Şafi-î'nin mezhebi, Malik'in meşhur, Ahmed b. Hanbel'in iki kavlinden biri de budur. Makdisî, "Nuruş-Şem'a fi Zuhri'I-Cum'a" adındaki risalesinde böy­lece naklettikten sonra Şafiîlerden Sübkî'nin, "bu ulemanın çoğunluğunun görüşüdür. Hiçbir sahabi ve tabiinden cumanın teaddüdünün caiz olduğu mahfuz değildir" dediğini nakleder. İbn Abidin sözünün devamında Beda-yi'de birden fazla camide namazın sahih olmayışı görüşünün Zahirü'rrivaye olarak takdim edildiğini, şerhü'l-Münyede'de Cevamiü'l-Fikh'dan naklen bu­nun imamdan nakledilen rivayetlerin esahhı olduğunun belirtildiğini söyler. İbn abidin, fetvanın bu vecihle olduğuna işaret edildiğini Razi'nin tekmile-si'nde de biz "bunu alırız" denildiğini söyler.

 

Bunları zikrettikten sonra İbn abidin şöyle devam eder:

 

"O halde mezhepte mutemed olan görüş, birkaç camide kılman nama­zın sahih olmayışıdır. Bunun için Münye şerhinde "evla olan ihtiyat tarafı­dır. Çünkü teaddüdün caiz olup olmayışmdaki ihtilaf kuvvetlidir. Zaruretten dolayı zuhr-ı ahirin caiz oluşuna fetva vermek, takvada ihtiyatın meşru olu­şuna manî değildir" denilmektedir.

 

Ben derim ki, eğer birden fazla camide cumanın caiz olmadığı görüşü zayıf bile olsa, ihtilaftan korunmak daha evladır. Bu kadar imamın ihtilafı halinde durumun nasıl olacağını sen düşün. Müttefekün aleyh olan bir ha­diste şüphelerden korunmanın dinini ve ırzını temizlediği bildirilmektedir. Bunun için bazı alimler ömründe hiç namaz geçirmeyen bir kimsenin ihtiya­ten tüm namazlarını kaza etmesinin mekruh olmadığını söylemişlerdir. Çünkü bu ihtiyata sarılmaktan ibarettir.

 

Kmye'de eğer namazında müctehidlerin ihtilafı varsa kaza daha güzel­dir deniliyor. Yukarda geçen ihtilaflar bizim için yeterlidir.

 

Makdisi Muhît'ten naklen "Şehir olup olmadığında şüphe edilen yerde oturanların, cumadan sonra ihtiyaten öğle niyetiyle dört rekat namaz kıl­maları gerekir. Şayet cuma sahih olmamışsa bu namaz onun yerine geçer. Böylece mükellefler farz borcundan kurtulmuş olurlar. Bu ibarenin bir ben­zeri Kfifi'de de mevcuttur. Kmye'de de bildirildiğine göre Merv ahalisi iki camide cuma kılmak mecburiyetinde kalınca imamları onlara cumadan son­ra ihtiyaten dört rekat kılmalarını vacib olmak üzere emretmişlerdir" der.

 

Hidaye sarihlerinin çoğu da aynı şeyi nakletmişlerdir. Zahiriyye de Bu­hara ulemasının da bu görüşte olduğu ifade edilmiştir.

 

Makdisî Feth'den naklen şöyle demektedir: "Bulunduğu yerin şehir olup olmadığında tereddüt ederse veya birden fazla yerde cuma kılmmışsa, kişi­nin vaktine ulaşıp da henüz eda edemediğim son öğleyi kılmaya niyet ettim, şeklinde de bir niyetle dört rekat namaz kılması gerekir."

 

îbn Abidin başka bazı nakilleri de yaptıktan sonra kendi görüşünün de ifadesi olarak sonucu şu sözleri ile toplar:

 

"Bilcümle cumadan sonra bu dört rekatin kılınması gerekir."

 

Zuhr-ı ahirin cevazı kabul edildiği takdirde hükmünün ne olduğunda da ihtilaf edilmiştir.

 

İbnü'ş-Şıhne dedesinden naklen mücerred vehm halinde onun mendub, cumanın sıhhati konusunda şüphe olduğu takdirde ise vacib olduğunu söy­ler. Bu görüş İbnu'I-Hümam'dan da nakledilmiştir.