بَاب فِي
وَقْتِ
الْجُمُعَةِ
218. Cuma Namazının
Vakti
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
زَيْدُ بْنُ
الْحُبَابِ
حَدَّثَنِي فُلَيْحُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
حَدَّثَنِي
عُثْمَانُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
التَّيْمِيُّ
سَمِعْتُ
أَنَسَ بْنَ
مَالِكٍ
يَقُولُ
كَانَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
الْجُمُعَةَ
إِذَا مَالَتْ
الشَّمْسُ
Enes b. Mâlik (r.a.)'in
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resûlullah
(s.a.v.) cum'a'yı güneş (batıya)
yöneldiği zaman kılardı.
Diğer tahric: Buhârî,
cuma; Tirmİzî, cuma
AÇIKLAMA:
Hadisin Buhârî'deki
rivayetinde "güneş (batıya) yıkıldığı zaman" denilmektedir.
Hadis-i şerifin ifâde
tarzı, Hz. Nebidin cuma namazını devamlı olarak güneşin zevalinden (batıya
yıkılmasından) sonra kıldığı hissini vermektedir. Buna göre cuma namazının
vakti, öğlenin vakti olmuş oluyor. Mâlik, Ebû Hanife, Şafiî, sahabe ve
tabiînin cumhurunun mezhebi de bu şekildedir. Bu âlimler, üzerinde durduğumuz
bâbtaki hadisleri delil almışlardır.
İmam Nevevî:
"Şafiî, Resûlüllah, Ebû Bekir, Ömer, Osman onlardan sonraki bütün imamlar
her cumayı zevalden sonra kılarlardı" demektedir.
Bir evvelki hadisin
şerhinde de temas edildiği gibi, Hanbelîlerle İshâk, zevalden önce cuma
kılmanın caiz olduğu görüşündedirler. Bunlar önceki hadisin şerhinde işaret
ettiğimiz hadislere ilâveten şu haberlere dayanırlar: Ahmed b. Hanbel, Müslim
ve Nesâî'nin Câbir'den yaptıkları rivayet şöyledir: "Resûlüllah (s.a.v.)
cumayı kıldıktan sonra biz develerimizin yanına gider ve güneş batıya
yöneldiği zaman onları dinlendirildik" Dârekutnî ve Ahmed b. Hanbel'in
Abdullah b. Seydân es-Sülemî'den yaptıkları rivayet de şudur: "Ebû Bekir
ile beraber cuma kıldım, hutbesi ve namazı zevaldan önce idi. Sonra Ömer'le
birlikte kıldım onun da hutbesi ve namazı zevalden hemen önce idi. Osman'la
birlikte kıldım, onun hutbesi ve namazı da zeval anında idi ve hiç kimse
bunları ayıplamadı."
Cumanın zevalden sonra
kılınması gerektiğini söyleyen cumhur bu hadisleri şu şekilde te'vil
etmişlerdir:
Câbir hadisinden maksat
zevalden sonra acele edip namazı serin vakte bırakmamaktır. Namaz ve develeri
dinlendirmenin her ikisi de zevalden sonra olmuştur.
Abdullah b Seydân
es-Sülemî'den rivayet edilen haberde delil olamaz. Çünkü mezkûr zat hakkında
epey söz söylenmiştir. Onun için İbn Hacer( "Büyük bir tabiidir, fakat
adaleti bilinmiyor," İbnü Adiy, "Meçhul gibi"; Buharı de
"hadisine tâbi olunamaz, ona muhalif daha kuvvetli hadis vardır"
ifâdelerini kullanmışlardır.