بَاب
الصَّلَاةِ
يَوْمَ
الْجُمُعَةِ
قَبْلَ
الزَّوَالِ
216-217. Cuma Günleri
Zevaldan Önce Namaz Kılmak
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
حَسَّانُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ لَيْثٍ
عَنْ مُجَاهِدٍ
عَنْ أَبِي
الْخَلِيلِ
عَنْ أَبِي قَتَادَةَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
كَرِهَ
الصَّلَاةَ
نِصْفَ
النَّهَارِ
إِلَّا
يَوْمَ الْجُمُعَةِ
وَقَالَ
إِنَّ
جَهَنَّمَ
تُسَجَّرُ
إِلَّا
يَوْمَ
الْجُمُعَةِ قَالَ
أَبُو دَاوُد
هُوَ مُرْسَلٌ
مُجَاهِدٌ
أَكْبَرُ
مِنْ أَبِي
الْخَلِيلِ
وَأَبُو
الْخَلِيلِ
لَمْ يَسْمَعْ
مِنْ أَبِي
قَتَادَةَ
Ebû Katâde (r.a.)'den;
rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) cum'a günü müstesna -günün tam
yarısında öğleden önce güneş tam tepede iken- namaz kılmayı hoş görmedi ve:
"Şüphesiz cum'a günlerinin dışında cehennem (işte bu vakitte)
tutuşur" buyurdu.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadis mürseldir. Çünkü Mücâhid, Ebu'l-HaliVden daha büyüktür. VeEbu'l-Halil,
Ebû Katâde’den birşey duymamıştır.
Sadece Ebû Dâvûd
rivayet etmiştir.
İzah:
Beyhakî'nin rivayetinde
"beğenmedi" kelimesinin yerine "nehyetti" kelimesi
kullanılmıştır. Görüldüğü gibi Hz. Nebi öğle vakti güneşin zevalinden önce
namaz kılmayı kerih görmüş ve buna cuma günlerinin dışında Cehennem'in bu
vakitte tutuştuğunu sebep göstermiştir.
Hattâbî Cehennem'in
kaynaması, güneşin şeytanın boynuzlan arasına girmesi gibi tabirlerin şer'î
lâfızlar olduğunu bunların mânâlarını şâri'den başkasının tam olarak
anlayamayacağını, bize düşenin onları olduğu gibi tasdik edip orada durmak ve
gereğince amel etmek olduğunu söyler.
İmam Nevevî cumayı
kılmakta acele etmeyi öngören hadislerin şerhinde şöyle der: "Bu hadisler
cumayı erken kılmanın cevazında açıktır. Ancak Mâlik, Ebû Hanife, Şafiî, sahâbi
ve tabiûnun cumhuru cuma namazının ancak güneşin zevalinden sonra caiz
olduğunu söylemişlerdir. Ahmed b. Han-bel ve îshak ise, bunlara muhalefet
etmişler ve zevalden önce de Cuma kılınabiür, demişlerdir."
Kadı İyaz da; "Bu
konuda ashabtan çok şeyler rivayet edilmiştir. Bunlardan sahih olanı cumhurun
kabul ettiği görüştür. Bunlar cumada acele etmeyi öngören hadisleri zevalden
sonra acele etmede mübalağaya hamletmişlerdir. Çünkü sahâbiler cumaya erken
gitmeye teşvik edildikleri için sabah kahvaltısını ve kuşluk uykusunu namazdan
sonraya bırakırlardı" demiştir.
Zevalden önce cuma
kılmayı caiz görenler namaza erken gitmeyi teşvik eden hadislere dayanırlar.
Ancak bu hadisler onların görüşüne delil olmaz.
Ashab devrinde zevalden
önce cuma kılındığına işaret eden haberler ise, senetlerindeki bazı râviler
sebebiyle delil olmaya elverişli değildir. Üzerinde durduğumuz hadisle ilgili
olarak da Aynî şu mutaleada bulunur:
“= günün yarısı"
sözünden, zevalden hemen sonrası öğle namazının ilk vaktinin kastedilmiş olması
mümkündür. Bu vakte (zeval vakti) "günün yansı" denmesi o vakte
yakınlığından dolayıdır. Bu vakitte namaz kılmanın mekruh oluşuna sebeb sıcağın
şiddetidir. Çünkü bir hadis-i şerifde beyân edildiğine göre, sıcağın şiddeti Cehennemin
kaynamasından, kükrümesinden dolayıdır.
"Resûlullah namaz
kılmayı kerih gördü" sözünde kast edilen namaz öğle namazıdır. Bu vakitte
cuma kılmak ise mekruh değildir..."
Yukarıda naklettiğimiz
ihtilâflar cumanın farzı ile alakalıdır. Cumanın sünnetleri veya nafilelerin bu
vakitte kılınması konusunda başka ihtilâflar da vardır. Hanefî imamlarından Ebû
Hanife ve Muhammed bu vakitte nafile ya da sünnetin de mekruh olduğunu
söylerken, Ebû Yûsuf caiz görmüştür. Dürrü'I-Muhtâr'da şöyle denilir:
"Güneş doğarken
veya istiva ânında mutlak olarak namaz tahrimen mekruhtur Namazın kaza, farz,
nafile veya cenaze namazı ya da tilâvet secdesi olması hükmü değiştirmez; ancak
mûtemed olan ikinci görüşe göre, cuma günü bundan müstesnadır." Eşbâh'da
da aynısı göze çarpar. Halebî, Havî'-den fetvanın buna göre olduğunu
nakletmiştir. Fakat Hidâye sarihleri İmam-ı Azam'ın görüşünü (Cuma gününde de
zeval vaktinde sünnet ve nafilelerin mekruh oluşunu) benimsemişler, üzerinde
durduğumuz hadise, istiva vaktinde namazı nehyeden hadislerle cevab
vermişlerdir. Bedayi' sahibi de cumanın istisna edilmesini uygun görmemiştir.
Ebû Dâvûd,
"Miicâhid, Ebu'I-HalH'den büyüktür. Ebû'l-Halil de Ebû Katâde'den birşey
işitmemiştir" derken, hadisin mürsel olduğunu hatırlatmak istemiştir. İbn
Hacer, bunun başka mevsul bir yoldan kuvvetlendiğini söylemişse de, bu senedi
göstermemiştir. Aliyyü'l-Kaarî zikredilmeyen bir senede itibar edilemez diyerek
İbn Hacer'in bu takviyesine itiraz etmiştir.