بَاب فِي
اتِّخَاذِ
الْمِنْبَرِ
214-215. (Camilere)
Minber Konulması
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ عَبْدٍ
الْقَارِيُّ
الْقُرَشِيُّ
حَدَّثَنِي
أَبُو حَازِمِ
بْنُ
دِينَارٍ
أَنَّ
رِجَالًا
أَتَوْا
سَهْلَ بْنَ
سَعْدٍ
السَّاعِدِيَّ
وَقَدْ
امْتَرَوْا
فِي
الْمِنْبَرِ
مِمَّ عُودُهُ
فَسَأَلُوهُ
عَنْ ذَلِكَ
فَقَالَ وَاللَّهِ
إِنِّي
لَأَعْرِفُ
مِمَّا هُوَ
وَلَقَدْ
رَأَيْتُهُ
أَوَّلَ
يَوْمٍ
وُضِعَ وَأَوَّلَ
يَوْمٍ جَلَسَ
عَلَيْهِ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَرْسَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِلَى
فُلَانَةَ
امْرَأَةٌ
قَدْ سَمَّاهَا
سَهْلٌ أَنْ
مُرِي
غُلَامَكِ
النَّجَّارَ
أَنْ
يَعْمَلَ لِي
أَعْوَادًا
أَجْلِسُ
عَلَيْهِنَّ إِذَا
كَلَّمْتُ
النَّاسَ
فَأَمَرَتْهُ
فَعَمِلَهَا
مِنْ
طَرْفَاءِ
الْغَابَةِ
ثُمَّ جَاءَ
بِهَا
فَأَرْسَلَتْهُ
إِلَى النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَمَرَ
بِهَا
فَوُضِعَتْ
هَاهُنَا فَرَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ صَلَّى
عَلَيْهَا
وَكَبَّرَ
عَلَيْهَا ثُمَّ
رَكَعَ
وَهُوَ
عَلَيْهَا
ثُمَّ نَزَلَ الْقَهْقَرَى
فَسَجَدَ فِي
أَصْلِ
الْمِنْبَرِ
ثُمَّ عَادَ
فَلَمَّا
فَرَغَ
أَقْبَلَ
عَلَى
النَّاسِ
فَقَالَ
أَيُّهَا
النَّاسُ
إِنَّمَا
صَنَعْتُ
هَذَا
لِتَأْتَمُّوا
بِي
وَلِتَعْلَمُوا
صَلَاتِي
Ebû Hâzim b. Dînar
anlatmıştır: Bazı insanlar, minberin hangi ağaçtan olduğu konusunda münakaşa
ederek, Sehl b. Sa'd es-Sa'idî'ye gelip sordular. Sa'd şöyle dedi: Vallahi ben
onun neden olduğunu çok iyi biliyorum. Onu, mescid'e konulduğu ve Resûlullah'ın
üzerine oturduğu ilk günde gördüm. Hz. Nebi (s.a.v.) -Sehl'in adını da
verdiği- [Bunu Ebû Hazm söylüyor. Yani
Sehl bu kadının ismini söylemiş fakat Ebû Hazm unutmuş.] falan kadına;
"Marangoz kölene
emret, benim için bir minber yapsın. İnsanlara hitab ettiğim zaman üzerine
oturayım" diye haber gönderdi. Kadın köleye emretti, o da minberi Ğabe
ılgınlarından yapıp getirdi. Kadın da Hz. Nebi'ye gönderdi. Resûlullah emretti
ve minber işte oraya kondu. Resûlullah (s.a.v.)'in onun üzerinde namaz
kıldığını gördüm. Tekbir aldı, sonra onun üstünde iken rükû' yaptı daha sonra
da geri geri inip minberin dibinde secde etti. Bilâhere (minbere) tekrar çıktı.
Namazı bitirince cemaate dönüp: "Ey insanlar! Bunu ancak bana uymanız ve
namazımı öğrenmeniz için yaptım" buyurdu.
İzah:
Buhârî, cuma, salât,
buyu', hibe; Müslim, mesâcid; Nesâî, mesâcid; Ahmed b. Hanbel, V, 339.
"Ilgın" diye
terceme ettiğimiz kelimesi kelimesinin cem'iciir. Buharı'de kelimesiyle ifâde
edilmiştir. İkisi de aynı manaya gelir. Daha çok çöllerde olan bir ağaçtır.
Lügatîarda karşılık olarak "ılgın" denilmektedir.
Ğâbe, asıl itibariyle
orman manasına gelir. Fakat burada, Medine'ye dokuz mil mesafedeki bir yerin
adı olarak geçmektedir.
Hadis-i şerifden
anladığımıza göre, Hz. Nebi, kölesi marangoz olan bir kadına haber gönderip
kendisi için cemaate hitâbettiğinde üzerine çıkabileceği bir minber
yaptırmasını istemiş. O da Efendimizin arzusunu yerine getirmiştir. Buhârî'nin
Câbir'den yaptığı rivayette ise, sözü edilen kadın Hz. Nebi'e üzerine oturması
için bir minber yaptırmayı 'teklif etmiştir. Zahirde rivayetler arasında bir
ihtilâf göze çarpmakta ise de aslında böyle bir zıtlık yoktur. Önce kadının
Hz. Nebi'e minber yaptırmayı teklif etmesi, Resûlullah'ın da bu teklifi uygun
bulup bilâhere kadına haber göndermiş olması, gayet tabiidir. Böyle olunca
ortada bir ihtilâf kalmaz.
Hadisten anladığımıza
göre Hz. Nebi minberi sadece hutbe için kullanmakla kalmamış üzerinde namaz da kılmıştır.
Ancak orada secde etmek mümkün olmadığı için, göğsünü kıbleden ayırmamak
maksadıyla geri geri inip minberin dibinde secdesini yapmış. Sonra diğer rekat
için tekrar minbere dönmüştür. Efendimizin böyle minber üstünde namaz kılması
kendisinin de ifâde ettiği gibi cemaatin ona uymasını sağlamak ve namaz kılışını
öğretmek maksadına mebnidir. Bu rivayette, Hz. Nebi'in tekbir aldıktan sonra
okudğuna dair bir kayıt yok. Buhârî'nin, Ebû Hâzim'den yaptığı rivayette ise,
"tekbir aldı, okudu, rüku yaptı sonra başını kaldırdı, sonra da geri geri
indi" denilmiştir.