SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 1081 >>

DEVAM: 214-215. (Camilere) Minber Konulması

 

حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنْ ابْنِ أَبِي رَوَّادٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا بَدَّنَ قَالَ لَهُ تَمِيمٌ الدَّارِيُّ أَلَا أَتَّخِذُ لَكَ مِنْبَرًا يَا رَسُولَ اللَّهِ يَجْمَعُ أَوْ يَحْمِلُ عِظَامَكَ قَالَ بَلَى فَاتَّخَذَ لَهُ مِنْبَرًا مِرْقَاتَيْنِ

 

İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resülullah (s.a.v.) yaşlanınca Temimü'd-Dârî kendisine: - Ya Resûlallah! Senin için kemiklerini (azalarını) taşıyacak -veya toplayacak- (üzerine çıkıp hutbe okuyacağın) bir minber temin edeyim mi? dedi. Efendimiz de: "Evet" buyurdular.

 

Bunun üzerine Temîm, Resülullah için iki basamaklı bir minber temin etti.

 

 

İzah:

Kütüb-i Sitte içinde sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.

 

"Yaşlanınca" diye terceme ettiğimiz  kelimesi nüshaların çoğunda "daP'ın şeddesi ile şeklindedir. Bu kelimenin şişmanladı manasına "dal"ın zammesi ile şeklinde okunması da mümkündür. Ancak Ebû Ubeyd ve et-Tıybî gibi âlim­ler şişmanlığın Efendimizin vasfı olmadığını, dolayısıyla yaşlandı mânâsına okunmasının gerektiğini söylerler. Kadı Iyaz ise, aksine dâl'in zammı ile diye okumuş ve Hz. Âişe'nin Efendimiz hakkında "Yaşlanıp kilo alınca” dediğim hatırlatmıştır.

 

Bu hadis-i şerifte Resûlullah için minber yapmayı teklif eden sahâbinin Temim ed-Dârî olduğu ifâde edilmektedir. Halbuki önceki hadiste minberi ensârdan bir kadının kölesinin yaptığı bildirilmişti. Bu durumda hadisler ara­sında bir ihtilâf ortaya çıkmaktadır. Ancak bu hadiste minberi Temîm'in yap­tığına dâir bir açıklık yok. Temim minber edinilmesini teklif edenlerden biri olmuş olabilir.

 

Yine bu hadis Efendimiz için yapılan minberin iki basamaktan ibaret olduğundan bahsetmektedir. Halbuki diğer bazı rivayetler ve tarihi vak'alar bu minberin üç basamaklı olduğunu haber veriyor. Buna göre burada bah­sedilen iki basamağın Hz. Nebi'in üzerine oturduğu basamağın dışın­daki basamaklar olduğu ortaya çıkar. Haddi zatında minber üç basamaklıdır.

 

Mescid-i Nebeviye konulan bu ilk minberin yüksekliği takriben iki zi­ra', kıbleye doğru uzunluğu yine iki zira', genişliği bir zira' civarında idi. Birinci ve ikinci basamakların yükseklikleri yarımşar zira', Efendimiz'in otur­duğu üçüncü basamağındaki ise, bir zira idi. Oturduğu basamağın sathı da bir zira'a idi. Minber bu şekli Hulefa-i Râşidin devrinde de aynı şekilde devam etti. Muaviye Hilâfeti esnasında Medine'ye Mervân'a bir mektup ya­zarak "Nebi Minberini söküp Şam'a göndermesini istedi. Mervân min­beri yerinden kaldırınca güneş tutuldu, ortalığı gece karanlığı kapladı. Güpegündüz yıldızlar göründü, şiddetli bir rüzgâr esti, insanlar birbirine çarp­tı. Bunun üzerine Mervân minberi Şam'a göndermekten vazgeçti. Bir ma­rangoz çağırıp altına üç basamak daha ilâve etti. Böylece minber altı basamaklı oldu.

 

Başka bir rivayete göre ise, Hac için gelen Muâviye bizzat kendisi min­beri Şam'a götürmek istemiş, onun yerinden hareket ettirmiş fakat o gün güneş tutulmuş. Bunun üzerine Muaviye halktan özür dileyip "altında bir çürüme olmasından korktum da onun için kaldırdım" demiştir.

 

Minber 654 senesine kadar Resûlullah’ın koyduğu yerinde kalmış, o se­ne Mescid-i Nebevi'de çıkan yangında mescit ile birlikte yanmıştır.

 

Görüldüğü gibi minberin ilk hâli sergisiz üç basamaktan ibarettir. İhti­yaç olmadan buna yapılan ilâve ister basamak ilâvesi şeklinde olsun, isterse kubbe veya sergi, hepsi sonradan çıkmıştır.