DEVAM: 214-215.
(Camilere) Minber Konulması
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَاصِمٍ عَنْ
ابْنِ أَبِي
رَوَّادٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ أَنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَمَّا
بَدَّنَ
قَالَ لَهُ
تَمِيمٌ
الدَّارِيُّ
أَلَا
أَتَّخِذُ لَكَ
مِنْبَرًا
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
يَجْمَعُ
أَوْ
يَحْمِلُ
عِظَامَكَ
قَالَ بَلَى
فَاتَّخَذَ
لَهُ
مِنْبَرًا
مِرْقَاتَيْنِ
İbn Ömer (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre: Resülullah (s.a.v.) yaşlanınca Temimü'd-Dârî
kendisine: - Ya Resûlallah! Senin için kemiklerini (azalarını) taşıyacak -veya
toplayacak- (üzerine çıkıp hutbe okuyacağın) bir minber temin edeyim mi? dedi.
Efendimiz de: "Evet" buyurdular.
Bunun üzerine Temîm,
Resülullah için iki basamaklı bir minber temin etti.
İzah:
Kütüb-i Sitte içinde
sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.
"Yaşlanınca"
diye terceme ettiğimiz kelimesi
nüshaların çoğunda "daP'ın şeddesi ile şeklindedir. Bu kelimenin
şişmanladı manasına "dal"ın zammesi ile şeklinde okunması da
mümkündür. Ancak Ebû Ubeyd ve et-Tıybî gibi âlimler şişmanlığın Efendimizin
vasfı olmadığını, dolayısıyla yaşlandı mânâsına okunmasının gerektiğini
söylerler. Kadı Iyaz ise, aksine dâl'in zammı ile diye okumuş ve Hz. Âişe'nin
Efendimiz hakkında "Yaşlanıp kilo alınca” dediğim hatırlatmıştır.
Bu hadis-i şerifte
Resûlullah için minber yapmayı teklif eden sahâbinin Temim ed-Dârî olduğu ifâde
edilmektedir. Halbuki önceki hadiste minberi ensârdan bir kadının kölesinin
yaptığı bildirilmişti. Bu durumda hadisler arasında bir ihtilâf ortaya
çıkmaktadır. Ancak bu hadiste minberi Temîm'in yaptığına dâir bir açıklık yok.
Temim minber edinilmesini teklif edenlerden biri olmuş olabilir.
Yine bu hadis Efendimiz
için yapılan minberin iki basamaktan ibaret olduğundan bahsetmektedir. Halbuki
diğer bazı rivayetler ve tarihi vak'alar bu minberin üç basamaklı olduğunu
haber veriyor. Buna göre burada bahsedilen iki basamağın Hz. Nebi'in üzerine
oturduğu basamağın dışındaki basamaklar olduğu ortaya çıkar. Haddi zatında
minber üç basamaklıdır.
Mescid-i Nebeviye
konulan bu ilk minberin yüksekliği takriben iki zira', kıbleye doğru uzunluğu
yine iki zira', genişliği bir zira' civarında idi. Birinci ve ikinci
basamakların yükseklikleri yarımşar zira', Efendimiz'in oturduğu üçüncü
basamağındaki ise, bir zira idi. Oturduğu basamağın sathı da bir zira'a idi.
Minber bu şekli Hulefa-i Râşidin devrinde de aynı şekilde devam etti. Muaviye
Hilâfeti esnasında Medine'ye Mervân'a bir mektup yazarak "Nebi Minberini
söküp Şam'a göndermesini istedi. Mervân minberi yerinden kaldırınca güneş
tutuldu, ortalığı gece karanlığı kapladı. Güpegündüz yıldızlar göründü,
şiddetli bir rüzgâr esti, insanlar birbirine çarptı. Bunun üzerine Mervân
minberi Şam'a göndermekten vazgeçti. Bir marangoz çağırıp altına üç basamak
daha ilâve etti. Böylece minber altı basamaklı oldu.
Başka bir rivayete göre
ise, Hac için gelen Muâviye bizzat kendisi minberi Şam'a götürmek istemiş,
onun yerinden hareket ettirmiş fakat o gün güneş tutulmuş. Bunun üzerine
Muaviye halktan özür dileyip "altında bir çürüme olmasından korktum da
onun için kaldırdım" demiştir.
Minber 654 senesine
kadar Resûlullah’ın koyduğu yerinde kalmış, o sene Mescid-i Nebevi'de çıkan
yangında mescit ile birlikte yanmıştır.
Görüldüğü gibi minberin
ilk hâli sergisiz üç basamaktan ibarettir. İhtiyaç olmadan buna yapılan ilâve
ister basamak ilâvesi şeklinde olsun, isterse kubbe veya sergi, hepsi sonradan
çıkmıştır.