بَاب
الْجُمُعَةِ
لِلْمَمْلُوكِ
وَالْمَرْأَةِ
208-209. Köle Ve Kadın
İçin Cuma
حَدَّثَنَا
عَبَّاسُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَظِيمِ
حَدَّثَنِي
إِسْحَقُ
بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
هُرَيْمٌ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ مُحَمَّدِ
بْنِ
الْمُنْتَشِرِ
عَنْ قَيْسِ
بْنِ
مُسْلِمٍ
عَنْ طَارِقِ
بْنِ شِهَابٍ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ الْجُمُعَةُ
حَقٌّ
وَاجِبٌ
عَلَى كُلِّ
مُسْلِمٍ فِي
جَمَاعَةٍ
إِلَّا
أَرْبَعَةً
عَبْدٌ
مَمْلُوكٌ
أَوْ
امْرَأَةٌ
أَوْ صَبِيٌّ
أَوْ مَرِيضٌ قَالَ
أَبُو دَاوُد
طَارِقُ بْنُ
شِهَابٍ قَدْ
رَأَى
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَلَمْ
يَسْمَعْ
مِنْهُ شَيْئًا
Târik b. Şihâb'dan
rivayet edildiğine göre, Reaulullah (Sallallahu aleyhi ve Sekkem) şöyle
buyurmuştur: "Köle, kadın, çocuk ve hasta dışındaki bütün müslümanlara
cemaatle cum'a (kılmaları) farz-ı ayındır."
Beyhakî,
es-Sünenü'l-Kübrâ, III, 172.
Ebu Davud dediki: Tarık
b. Şihab Resûluilah s.a.v.'i görmüş fakat ondan birşey işitmemiştir.
İzah:
Hadis-i şerifte istisna
edilen dört grubun dışında bütün müslümanlara cuma namazını cemaatle
kılmalarının farz olduğu beyân edilmektedir. Diğer bazı rivayetlerde müsafir de
bu dört gruba ilhak edilmiştir.
Cuma namazı farz-ı
ayındır. Yani her müslüman tarafında kılınmalıdır. Dört mezhebin görüşü bu
merkezde olduğu gibi sahabe ve tabiûnun cumhûruda aynı görüştedir.
İbnu'I-Münzir cumanın farz-ı ayn olduğunda icma olduğunu söylerken Hattâbî,
fukahanm ekserisinin bu görüşte olduğunu kayd eder. Ancak muhalif olanlar -hem
adet hem de delil İtibariyle- üzerinde durmaya değmez. İmam Şafiî'den, cumanın
farz-ı kifâye olduğu tarzında nakilde bulunanlar varsa da Dârimî ve Mervezî
gibi âlimler bu naklin hata olduğunu, İmam Şafiî'ye böyle bir görüş nisbet
etmenin yerinde olmadığını söylerler.
Hadis-i şerifte genel
hükümlerden istisna edilen yani kendilerine cumanın farz olmadığı bildirilen
dört grubtan kadın, çocuk ve hasta hakkında ittifak vardır. Köle hakkında bazı
önemsiz ihtilâflar varsa da zaten ortada kölelik diye bir müessese kalmadığı
için üzerinde durmaya lüzum görülmemiştir.
Ebû Hanife ve Mâlikîler
ihtiyarları hasta sınıfına ilhak ederek onlara da cumanın farz olmadığım
söylemişlerdir. Ebû Yûsuf, Muhammed, Ahmed b. Hanbel ve Şâfiîlere göre ise,
ihtiyar mülk olarak veya kira ile üzerine binip camiye gideceği bir vasıta
teminine muktedirse kendisine cuma farz, aksi halde farz değildir.
Gözü görmeyenler hakkındaki
hüküm de ihtilaflıdır. Ebû Hanife ve İmam Yahya, A'rnâya cumanın farz
olmadığını söylerler. Mâliki, Hanbelî ve Şâfiîlerle Hanefîlerden Ebû Yûsuf ve
Muhammed'in mezhebine göre âmâ kendi kendine veya bir başkasının yardımı ile
cumaya gitme imkanına sa-hibse kendisine cuma farz, değilse, farz değildir.
Bunlar cuma ile cemaat arasında fark görmezler. Cemaat konusunda Hz. Nebi'in
İbn Ümmi Mektûm'a verdiği cevabı esas alırlar.[bk. 552 numaralı hadis.]
Hadis-i Şeriften cuma
namazının cemaatle kılınmasının şart olduğu anlaşılıyor. Ulemâ arasında bunun
aksi bir görüşe sahib olanı da yoktur. Fakat cemaatin adedi konusunda çok
farklı görüşler ortaya konmuştur. Bunlar:
1. Cemaatin en azı
imamdan başka iki kişidir. Bu Hanefîlerden Ebû Yûsuf'la Leys'in görüşüdür.
Delil olarak şunu söylerler: İkide, bir şeyi başka bir şeye cem etme vardır.
Cuma cemaat'den müştaktır. İkide de cemaat mânâsı vardır.
2. Ebû Hanife,
Muhammed, Müeyed-billah, Ebû Tâlib, İbnu'I-Münzir, Müzem, Süyûtî, ve Sevrî'ye
göre cemaatin en azı imamdan başka üc kişidir.
Çünkü
"koşunuz"[Cum'a 9] emri cum'aya koşanların cemi'i (çoğul) olmasını
gerektirir. En az çoğul ise, üçtür. Yine işaret edilen âyetteki “= Allah'ın
zikrine" sözü, Allah'ı zikreden birinin olmasını gerektirir ki, o da
imamdır. O halde cuma için en azından bir imam, üç de cemaat olmalıdır.
Bunların imameti caiz olanlardan olması şarttır.
3. İkrirne ve Rabia'dan
cemaatın en azının yedi kişi olması gerektiği rivayet edilmiştir.
4. Mâlikîlere göre, en
az 12 kişi olmalıdır. İmam bu sayının dışındadır. Resûlullah (s.a.v.) bir cuma
günü hutbe okurken, Şam'dan gelen bir kafileyi karşılamak üzere cemaatin
çıkması ve içerde sadece on iki kişinin kalması bunların delilidir. Bunlara
göre bu on iki kişinin kendilerine cuma farz olanlardan olması gerekir.
5. Cuma için şart olan
cemaat, en aşağı imamla birlikte kırk kişi olmalıdır. İshâk ile Hanbelî ve
Şâfiîler bu görüştedirler. Bunlar Dârekutnî ve Bey-hakî'nin Câbir'den rivayet
ettikleri "Her kırk ve daha fazlasına cuma kurban ve bayram namazı
vardır" hadisi ile Beyhakî'nin İbn Mes'ud'dan rivayet ettiği
"Resûlullah bizi cum'ada topladı, en son gelen ben oldum ve biz kırk kişi
idik" hadisidir. Ancak bunların her ikisi de istidlal açısından mahzurlu
görülmüştür. Birincisi senedindeki, Abdülaziz b. Abdirrahman'dan dolayı zayıf
sayılır. Bu zat hakkında Ahmed b. Hanbel: "Hadislerine, yaian veya
mevzu damgası vurulur",Nesâî,
"sika değildir"; Dârekutnî,
"hadisi münkerdir" demişlerdir. İbn Hıbbân bu zâtın rivayetini hüccet
saymazdı. Beyhakî ise, bu hadis hakkında "bu gibi hadisler hüccet
olmaz" der, İkinci hadis ise, bir hükmü değil bir vakıayı ortaya
koymaktadır. İbn Mes'ud'un oraya en. son gelmesi ve onunla birlikte cemaatin
kırka baliğ olması cumanın sıhhati için bu sayının gerekli olduğunu göstermez.
6. Ömer b. Abdilaziz'e
ve Ahmed b. Hanbel'den bir rivayete göre, cemaat £n azından elli kişi
olmalıdır.
7. İbn Hazm, imamdan
başka bir kişinin kâfi olduğunu söylemiş, Mâzirî ise, seksen kişiyi şart
koşmuştur.
Şevkânîbu görüşlerle ilgili
olarak şöyle der: "Bunlardan, bir kişi ile cumayı caiz görmenin dayanağı
olmadığı gibi, cemaat için sekseni, dokuzu veya yediyi şart koşmanın da
dayanağı yoktur. Ama iki kişi ile sahih olduğunu söyleyenler, adedin hadis ve
icma ile vâcib oluşunu delil göstermişlerdir. Ayrıca cuma için belirli bir
adedin şart olduğuna dâir bir delil sabit olmamıştır. Diğer namazlarda iki
kişi ile cemaat sahihtir. Cuma ile diğer namazlardaki cemaat arasında da fark
yoktur..." Şevkânî bunları söyledikten sonra, cuma için belirli bir adedi
emreden bir nass olmadığına göre, cuma namazının da diğer cemaatlerde olduğu
gibi iki kişi ile sahih olduğu görüşünü benimsediğini ortaya koymaktadır.
Hatta bazı eserlerde
daha da ileri gidilerek cuma namazının diğer namazlardan farkının olmadığı
dolayısıyla cuma için şart koşulan devlet başkanı, şehir ve sayı gibi şartlara
lüzum olmadığı söylenmektedir. Ancak daha evvel tafsilatlı olarak açıkladığımız
gibi bu, cumhurun görüşüne aykırıdır.[bk. 1055 numaralı hadisin açıklaması.]