DEVAM: 203. ...Cuma
Namazının Fazileti
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
أَخْبَرَنَا
عِيسَى
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ يَزِيدَ
بْنِ جَابِرٍ
قَالَ حَدَّثَنِي
عَطَاءٌ
الْخُرَاسَانِيُّ
عَنْ مَوْلَى
امْرَأَتِهِ
أُمِّ
عُثْمَانَ
قَالَ
سَمِعْتُ عَلِيًّا
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ عَلَى
مِنْبَرِ
الْكُوفَةِ
يَقُولُ
إِذَا كَانَ
يَوْمُ
الْجُمُعَةِ
غَدَتْ
الشَّيَاطِينُ
بِرَايَاتِهَا
إِلَى
الْأَسْوَاقِ
فَيَرْمُونَ
النَّاسَ
بِالتَّرَابِيثِ
أَوْ الرَّبَائِثِ
وَيُثَبِّطُونَهُمْ
عَنْ
الْجُمُعَةِ
وَتَغْدُو
الْمَلَائِكَةُ
فَيَجْلِسُونَ
عَلَى
أَبْوَابِ
الْمَسْجِدِ
فَيَكْتُبُونَ
الرَّجُلَ مِنْ
سَاعَةٍ
وَالرَّجُلَ
مِنْ
سَاعَتَيْنِ
حَتَّى
يَخْرُجَ
الْإِمَامُ
فَإِذَا جَلَسَ
الرَّجُلُ
مَجْلِسًا
يَسْتَمْكِنُ
فِيهِ مِنْ
الِاسْتِمَاعِ
وَالنَّظَرِ
فَأَنْصَتَ
وَلَمْ
يَلْغُ كَانَ
لَهُ
كِفْلَانِ
مِنْ أَجْرٍ
فَإِنْ نَأَى
وَجَلَسَ
حَيْثُ لَا
يَسْمَعُ
فَأَنْصَتَ
وَلَمْ
يَلْغُ لَهُ
كِفْلٌ مِنْ
أَجْرٍ وَإِنْ
جَلَسَ
مَجْلِسًا
يَسْتَمْكِنُ
فِيهِ مِنْ
الِاسْتِمَاعِ
وَالنَّظَرِ
فَلَغَا
وَلَمْ يُنْصِتْ
كَانَ لَهُ
كِفْلٌ مِنْ
وِزْرٍ
وَمَنْ قَالَ
يَوْمَ
الْجُمُعَةِ
لِصَاحِبِهِ
صَهٍ فَقَدْ
لَغَا وَمَنْ
لَغَا
فَلَيْسَ
لَهُ فِي
جُمُعَتِهِ
تِلْكَ
شَيْءٌ ثُمَّ
يَقُولُ فِي
آخِرِ ذَلِكَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
ذَلِكَ قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
عَنْ ابْنِ
جَابِرٍ
قَالَ بِالرَّبَائِثِ
وَقَالَ
مَوْلَى
امْرَأَتِهِ أُمِّ
عُثْمَانَ
بْنِ عَطَاءٍ
Ümmü Osman’ın
azatlısından; demiştir ki: Ali (b. Ebi Talib)’i Kufe minberinde şöyle derken
işittim.
Cuma günü olduğu zaman
şeytanlar sancakları ile sokaklara çıkıp insanlara (onları) başka işten
alıkoyacak mühim işlerini hatırlatırlar ve cumaya gitmelerine mani
olurlar.melekler de gidip mescidin kapısına otururlar ve imam (minbere)
çıkıncaya kadar camiye gelenleri geliş sırasına göre yazarlar. Kişi (hutbeyi)
işitebileceği ve (imamı) görebileceği bir yere oturup susar bir şey konuşmaz ve
boş bir işle meşgul olmazsa, kendisine iki sevaptan iki nasip vardır. (Eğer
uzak oturur ve hutbeyi duyamayacağı bir yerde ise, susar konuşmaz ve boş bir
şeyle meşgul olmazsa, ona sevaptan bir nasip vardır. (Hutbeyi) işitebileceği ve
(imamı) görebileceği bir yere oturur fakat konuşur ve susmazsa ona da günahtan
bir nasip vardır.Her kim Cuma günü (yanındaki) arkadaşına “sus” derse, boş işle
uğramış olur, kim de boş şeyle uğraşır ise, onun (kıldığı) bu cumasından hiçbir
şey (sevab) yoktur.
Daha sonra Ali (r.a.)
"ben, bunları Resûlullah (s.a.v.)'dan duydum" dedi.
Ahmed b. Hanbeİ, I, 93;
Beyhakî, es-Siınenu'l-kübra, IH, 220.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi Velid b. Müslim İbn Cabir'den (şeksiz) olarak (Rabais) diye ibaresini
şeklinde rivayet etmiştir.
Haber aslında Hz.
Ali'nin bir hutbesidir. Ancak Hz.Ali hutbesinde söylediği şeylerin kendi
kafasından çıkmadığını, aksine bunları Resûlullah'tan işittiğini ilâve
etmiştir. Buna göre hadis merfu hükmündedir. Zaten bu tip şeylerin aklen
bilinmesi mümkün değildir.
Hz. Ali'nin haberinden
anladığımıza göre cuma günü şeytanlar ellerinde bayrakları, sancakları olduğu
halde yahut da boyunları bukağılı olarak sokaklara çarşılara çıkıp müslümanlara
bazı ihtiyaçlarım, mühim işlerini hatırlatırlar ve onların cumaya gitmelerini
engellemeye çalışırlar. Melekler ise, camilerin kapısına oturup cumaya gelen
müslümanları geliş sırasına göre kaydederler. Bu iş cumhura göre, sabahtan
itibaren; Mâlikîlere göre ise, zevalden sonra başlar, önce gelenlerin sevabı
sonra gelenlere nisbetle daha fazladır. Ebû Hureyre'den yapılan bir rivayete
göre, namaza ilk gelenler bir deve, ondan sonrakiler sığır, daha sonrakiler
de^bir koç kurban etmiş gibi sevab alırlar. Daha sonra gelenler de sırayla bir
tavuk ve yumurta tasadduk etmiş gibidirler. Meleklerin bu yazma işleri hatib
minbere çıkıncaya kadar devam efler. Hatib minbere çıkınca ise, defterleri
kapatır, hutbeyi dinlemeye başlarlar.[Ebû Dâvûd, Tahare]
Camiye gelip de hatibin
sesini duyabileceği, kendisini görebileceği bir yere oturana ve hiç konuşmadan,
fuzulî işlerle meşgul olmadan hutbeyi dinleyen kimseye iki ecir, hatibin
sesini duyamayacak kadar uzak bîr yere oturan, fakat konuşmayana da bir ecir
verilir. Hatibî görebileceği ve sesini duyabileceği bir yere oturduğu halde
hutbeyi dinlemeyen, konuşan veya boş bir şeyle meşgul olan kimseye de bir günah
vardır. Hatta bir kimsenin, yanında konuşmakta olan arkadaşına "sus"
demesi bile, cumanın sevabım kaybetmeye kâfidir. Bu şekilde hareket eden
kimseden cuma borcu sakıt olur, fakat cuma kılmanın sevabını alamaz. Hz.
Ali'nin Resûlullah'a nisbet ettiği bu ifâdesinden, hutbe okunurken emir
bi'1-ma'ruf ve nehiy ani’l-Mmünker yapmak için bile konuşmanın caiz olmadığı
anlaşılmaktadır.