بَاب
فَضْلِ
الْجُمُعَةِ
203. ...Cuma Namazının
Fazileti
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
أَبُو
مُعَاوِيَةَ
عَنْ
الْأَعْمَشِ عَنْ
أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ
تَوَضَّأَ
فَأَحْسَنَ
الْوُضُوءَ
ثُمَّ أَتَى
الْجُمُعَةَ
فَاسْتَمَعَ
وَأَنْصَتَ
غُفِرَ لَهُ مَا
بَيْنَ
الْجُمُعَةِ
إِلَى
الْجُمُعَةِ
وَزِيَادَةَ
ثَلَاثَةِ
أَيَّامٍ
وَمَنْ مَسَّ
الْحَصَى فَقَدْ
لَغَا
Ebü Hureyre (r.a.)'den;
demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kim güzelce abdest
alır sonra cum'a (namazı) ya gelip (hutbeyi) dinler ve konuşmazsa, iki cum'a arasındaki
(günahları) üç gün ziyadesiyle (birlikte) bağışlanır. Çakıllara dokunan kimse
ise, konuşmuş gibidir."
İzah:
Müslim, cuma; Tirmizî,
cuma; İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, II, 424; III, 39; V, 15, 16, 22, 177.
"Güzelce abdest alırsa*'
şeklinde terceme ettiğimiz cümlenin tam karşılığı, "abdest alır ve abdesti
güzel yaparsa" şeklindedir. Bundan maksat, farz ve sünnetlerine tam riâyet
ederek abdest almaktır. Böylece sünnet üzere abdest alıp da cuma kılacağı yere
gelen ve hiç konuşmadan hutbeyi dinleyen kişinin önceki cuma ile bu cuma
arasıdaki günahları üç gün ziyadesiyle birlikte bağışlanır. Hadisin
Tirmizî'deki rivayetinde: "Minberin yakınına oturma" kaydı da
vardır. Âlimler hutbeyi dinlerken susmanın şart olup olmadığında ihtilâf
etmişlerdir. İbn Hacer minbere yakın oturan kimsenin hem susması hem de
hutbeyi dinlemesi gerektiğini minbere uzak olanın ise, sadece susmasının
yeterli olduğunu söyler.
Kılınan bir cumanın,
iki cuma arasındaki yedi güne ilâveten uç günün daha günahlarına keffâret
olması, yapılan bir amele on misli sevab verileceği gerçeği ile ilgilidir.
Bağışlanacağı bildirilen bu günahlar, küçük günahlar olmalıdır.
Hadisin sonunda Hz.
Nebi çakıl (aşlarına dokunan bir kimsenin abesle iştigal ettiğini, faydasız iş yaptığını
bildirmiştir. Çakıl taşına dokunmaktan maksat ya secde edeceği zaman alnının
geleceği yeri düzeltmek için taşlara dokunmak, ya da hutbe esnasında çakıl
taşlan ile oynamaktır.
"Konuşmuş
gibidir" şeklinde terceme ettiğimiz "leğa" kelimesi için Kâmûs'ta
"söz ve başkasından, doğrudan ayrıldı, kaybetti manası verilmiştir, ama
doğrusu birincisidir" denilmektedir.
Buna göre çakıl taşı
ile oynayan kimse sanki hutbe esnasında konuşmuş gibidir.Dolayısıyla boş şey
yapmış sayılır. Hutbenin sevabını kaçırmış olur.