DEVAM: 202. Cuma Günü
Duanın Kabul Edildiği Vakit Hangi Vakittir?
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
مَخْرَمَةُ
يَعْنِي
ابْنَ
بُكَيْرٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي
بُرْدَةَ
بْنِ أَبِي
مُوسَى
الْأَشْعَرِيِّ
قَالَ قَالَ
لِي عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ أَسَمِعْتَ
أَبَاكَ
يُحَدِّثُ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي شَأْنِ
الْجُمُعَةِ
يَعْنِي السَّاعَةَ
قَالَ قُلْتُ
نَعَمْ
سَمِعْتُهُ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يَقُولُ هِيَ
مَا بَيْنَ
أَنْ يَجْلِسَ
الْإِمَامُ
إِلَى أَنْ
تُقْضَى الصَّلَاةُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
يَعْنِي
عَلَى
الْمِنْبَرِ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin
oğlu Ebû Burde'den; demiştir ki: Abdullah b. Ömer bana "Babanın, cum'a
yani (icabet) saati hakkında Resûlullah'dan (bir şey) haber verdiğini duydun
mu?" dedi.
Ben de dedim ki:
Evet ben babamın
Resûlullah'ı;
"O (icabet saati)
imamın (minbere) oturuşu ile namazın bitimi arasındaki zamandır" derken
işittim" dediğini duydum.
Ebu Davud minbere (oturduğunu)
kastediyor, dedi.
İzah:
Müslim, cum'a; Beyhaki,
es-Sünenu'I-kübrâ, III, 250.
Bu hadis-i şerifte cuma
günündeki duaların kabul edildiği vaktin imamın hutbe okumak için minbere çıkıp
oturması ile namazın bitimi arasındaki vakit olduğu belirtilmektedir. Halbuki
bundan önceki hadiste bu vaktin ikindiden sonra günün son demlerinde olduğu
haber verilmişti. Buna göre söz konusu vaktin bir zamandan başka bir zamana
intikal ettiği anlaşılmaktadır. Eğer böyle bir intikalin olmadığı gozonüne
alınırsa, o zaman hadisler arasında tercih yapmak gerekir.
Ulemâdan bazıları, bu
hadisi tercih etmişlerdir, tmam Müslim, Beyha-kî, Îbnu'l-Arabî bu
görüştedirler.
Tirmizî, Ahmed b.
HanbePden, Abdullah b. Selâm'ın hadisindeki manayı te'yid eden başka rivayetlerin
de olduğunu naklederken îbn Abdilber, "O bu konuda en sabit şeydir"
demiştir. Said (b. Mansûr)'ın SüneiTinde Ebû Seleme'den, Ahmed b. Hanbel'in Ebû
Said el-Hudrî ve Kbü Hüreyre'-den yaptıkları rivayetler icabet vaktinin
ikindiden sonra olduğuna delâlet etmektedirler. Âlimlerin çoğu, üzerinde
durduğumuz Ebû Mûsâ hadisinin hem ızdırab hem de inkitâ dolayısıyle ma'lûl
olduğunu söylerler. İnkıta şu yöndendir: Muhakkiklerin nakline göre Mahreme
babasından hadis duymamıştır. Zrakî'nin ifâdesine göre, ızdırab da şu
cihettendir: Râvilerin çoğunluğu bu haberi Resûlullah'a kadar ref etmemişler,
bu sözün Ebû Bürde'ye ait olduğunu söylemişlerdir.
Gerek üzerinde
durduğumuz hadisin malul oluşu, gerekse icabet vaktinin günün sonunda olduğunu
belirten haberlerin çokluğu, bu ikinci grubun haberlerin tercihini
gerektirmektedir.
Cumanın İcabet Saatiyle
İlgili Bazı Görüşler:
Müellifin bu babta
zikrettiği icabet vakti ile ilgili haberler, bu konudaki beyanlardan sadece
ikisidir. Bazıları bu görüşleri kırk ikiye kadar çıkarırlar. Bu kavillerden
bazıları şöyledir:
1. Ahmed ve Hâkim'in
Ebû Said'den naklettikleri bir rivayete göre, Kadir gecesini gizlediği gibi
Cenab-ı-Allah bu vakti tüm gün içerisinde gizlemiştir. Bu vaktin gizlenmesi,
cuma günü mü'minlerin ibâdet, dua ve zikirlerini çoğaltmalarını teşvik
hikmetine mebnîdir.
2. İcabet saati, cuma
günü içerisinde değişik vakitlere intikal eder. Muayyen bir vakitle kayıtlı
değildir. Gazalî ve İbn Asâkir bu görüştedirler.
3. Fecr ile güneşin
doğması ve ikindi ile güneşin batması arasıdır.
4. Zevalden güneşin
batmasına kadarki zamandır.
5. Cuma ezanı ile
namazın bitimi arasıdır.
6. İki hutbe arasındaki
oturuş ânıdır.
Bu görüşler içerisinde
en tercihe şayan olanı, bir kere daha tekrar edelim ki ikindiden sonra olduğu
görüşüdür.