بَاب
النَّهْيِ
عَنْ
الْكَلَامِ
فِي الصَّلَاةِ
173-174. Namazda
Konuşmanın Yasak Oluşu
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
أَخْبَرَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ أَبِي
خَالِدٍ عَنْ
الْحَارِثِ
بْنِ
شُبَيْلٍ
عَنْ أَبِي
عَمْرٍو
الشَّيْبَانِيِّ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ
أَرْقَمَ قَالَ
كَانَ
أَحَدُنَا
يُكَلِّمُ
الرَّجُلَ إِلَى
جَنْبِهِ فِي
الصَّلَاةِ
فَنَزَلَتْ وَقُومُوا
لِلَّهِ
قَانِتِينَ
فَأُمِرْنَا
بِالسُّكُوتِ
وَنُهِينَا
عَنْ الْكَلَامِ
Zeyd b. Erkam
(r.a.)'den; demiştir ki: Biz namazda yanımızdaki adamla konuşurduk. Nihayet
"Allah'ın huzurunda konuşmadan durunuz" [Bakara 238] (âyeti) indi. Böylece susmakla
emrolunduk. Konuşmaktan nehyedildik.
Diğer tahric: Müslim,
mesâcıd; Nesâî, sehv; Tirmızî, mevâkît; Ahmed b. Hanbel, IV, 368.
AÇIKLAMA:
Hadisi şerifin
tercemesine "konuşmadan" şeklinde geçtiğimiz kelimesinin kökü
olan (Kunût)'un ondan fazla manası
vardır:"Tât, hûşû, namaz, duâ, ibâdet, kıyam, kıyamı uzatmak, susmak"
hep bu kelimenin manalanndandır.
Terceme bu manalardan konuya en uygun
olanına (susmak) göre yapılmıştır.
Hadisi Şerif, namazda
konuşmanın caiz olmadığına işaret etmektedir. Bu konuda, daha önce 'namazda
selâmı iade" bahsinde bilgi verilmiştir. Ancak burada da bazı noktalara
temas etmek yerinde olacaktır.
Bu hadisi şerifin
râvîsi Zeyd b. Erkam hicretten sonra müslüman olmuştur. Ve hadiste zikri geçen
âyet Medine'de nazil olmuştur. Buna göre, müslümanlar Medine devrinde de
ihtiyaç halinde namazda konuşurlardı. Bu hal, namazda konuşmayı men eden (Bakara,
238.) âyeti kerimesi ininceye kadar devam etmiştir. Halbuki "namazda
selâmı iade" konusunda geçen İbn Mes'ûd hadisinden, namazda konuşmanın
nesh edilişinin Mekke devrinde olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü orada İbn Mes'ûd
Habeşistan'dan döndüğünde namaz kılmakta olan Resûlullah'a selâm vermiş, fakat
Efendimiz selâmı iade etmemiştir. Bu, Müslümanların önceleri namaz kılarken
selâmı iade ettiklerine fakat bilâhare bunun nesh edildiğine delildir. Bu
durumda üzerinde durduğumuz hadis ile adı geçen İbn Mes'ûd hadisi arasında bir
tezat ortaya çıkmaktadır. Çünkü namazda konuşmanın nehyi, birisine göre
Mekke'de, diğerine göre Medine'de olmuş'tur. Bu ihtilâfın halli babında âlimler
şu mütâlayı serd etmişlerdir:
"Müslümanların
Habeşistan'a gidip gelmeleri sadece Mekke devrinde olmamıştır. Hicretten sonra
da bir çok defalar Habeşistan'a gidip gelenler olmuştur. Zeyd b. Erkam'ın
rivayetinden de anlaşılmış oluyor ki, İbn Mes'ûd'un haber verdiği bu dönüş
Medine'de olmuştur. Buna göre, hadisler arasında bir tezadın olmadığı ortaya
çıkmış olur."
Hadisi şerif, namazda
konuşmanın haram olduğuna delildir. Konuşmanın bilerek ya da bilmeyerek bir
ihtiyaca binâen veya sebepsiz olması arasında fark yoktur. Çünkü yasaklama
mutlak olarak vârid olmuştur. Hanefî, Şafiî ve Hanbelîlerin görüşü bu
şekildedir. Mâlikîlere göre; konuşma namazla ilgili bir sebebe dayanır da az
olursa namazı Bozmaz, aksi halde bozar.