SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 889 >>

بَاب أَعْضَاءِ السُّجُودِ

150-151. Secde Organları

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَسُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالَا حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أُمِرْتُ قَالَ حَمَّادٌ أُمِرَ نَبِيُّكُمْ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَسْجُدَ عَلَى سَبْعَةٍ وَلَا يَكُفَّ شَعْرًا وَلَا ثَوْبًا

 

İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yedi (organ) üzerine secde etmekle, saç ve elbiseyi toplamamakla emrolundum"

 

Hammad "Nebiimiz (bunlarla) emrolundu" (şeklinde) ri­vayet etti.

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbik

 

AÇIKLAMA:    

 

Bu hadisin "Nebiinize emrolundu" ve "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "ben emrolundum dedi" şeklinde farklı ifadelerle nakli sadece Ebu Davud'da görülmektedir. Mesela bu hadis Müslim'in rivayetin­de aynen şöyledir: "Nebi (s.a.v.) yedi şey üzerine secde etmekle emro­lundu. Saçlarım ve elbisesini toplamaktan da nehyedildi."

 

Bezlu'l-mechud sahibinin dediği gibi, "esasen bu gibi farklı rivayetlere, kendilerine aynı derecede güvenilen ravilerin ifadeleri arasında fark olduğu zaman yer verilir. Burada ise, Hammad'ın karşısında Hammad'a denk ve Hammad'ın rivayetine aykırı düşen bir rivayet yoktur. Herhalde bu ifadele­rin ikisi de Hammad'ın rivayet edildiği için müellif ikisine de yer vermiş olsa gerek. Yahutta musannif bu iki farklı rivayete yer vermekle bu hadisi "Pey­gamber, ben emrolundum buyurdu" şeklinde rivayet eden kimselerin de bu­lunduğuna işaret etmek istemiştir." "Bana şeyhlerim Müsedded ile Süleyman "Nebi, ben emrolundum" buyurdu şeklinde rivayet ettiler ama ben Hammad'ın rivayetine de yer verdim" demek istemiş de olabilir."

 

Bir numara sonra gelecek olan hadis-i şeriften anlaşıldığına göre bu hadis-i şerifte kast edilen yedi organdan maksat alın, eller, dizler ve ayaklardır. "Nebiiniz emrolundu" cümlesi, bu emrin Nebi (s.a.v.)'e ait özel bir emir olduğunu ifade ediyorsa da ulemadan bazıları "yedi organ üzerine secde etmek Resul-i Ekrem (s.a.v.)e olduğu gibi ümmetine de farzdır" demiştir.

 

Secde Organlarına Dair Görüşler

 

1. İmam Şafiî'den bir rivayete göre yedi aza üzerine secde etmek üm­met üzerine de farzdır. Hanbelî uleması da bu görüşü benimsemiştir. Bu alim­lere göre yedi organın hepsinin bir anda secdeye varması şart olmakla beraber bütünüyle varmaları şart değildir. Her azadan bir kısmının secdeye varmış olması namazın sıhhati için yeterlidir. Delilleri de mevzuumuzu teşkil eden Ebu Davud hadisidir.

 

2. Ebü Hanife'ye, Malikîlere ve fıkıh alimlerinin çoğunluğuna göre ise sadece alın üzerine secde etmek farzdır. Diğer organlar üzerine secde etmek­se sünnettir. İmam Şafii'nin bir görüşü de böyledir.

 

3. el-Müeyyed billah iki ayağı bu yedi organdan istisna etmiştir.

 

4. Hadisin zahirine göre secdeye varırken bu organların açık olması ge­rekmez. Çünkü bunları yere koymakla secde hasıl olur. Ancak dizler avret mahalli olduğundan namazda dizlerin açılamayacağı üzerinde ulema ittifak etmiştir. Aynı şekilde ayakların namazda açık bulundurulması da şart değil­dir. Çünkü Allah Teala, ayağa mest giyip üzerine mesh edilmesine izin ver­miştir. Eğer ayağı namazda açık bulundurmak farz olsaydı, mestlerin namaz esnasında çıkartılmasını emrederdi. Bu da abdestin bozulmasına sebep olurdu. Ellerin açılmasında ise, ihtilaf vardır. Ulemanın büyük çoğunluğuna gö­re elleri secdeye koyarken çıplak bulundurmak şart değildir. Delilleri de bu hadis-i şeriftir: "Nebi (s.a.v.) bize Benî Abdileşhel mescidinde namaz kıldırdı. Onu secdeye vardığı zaman elbisesi içinde bulunan ellerini yere ko­yarken gördüm."[İbn Mace, ikame]

 

İmam Şafiî'ye göre eller hakkında iki görüş vardır:

 

a. Alın gibi elleri de açarak secde etmek farzdır.

 

b. Elleri açmak farz değildir.

 

5. Hanbelîlere göre, elleri kapalı bulundurmak mekruhtur.

 

6. Alnın secde esnasında açık bulundurulup bulundurulmayacağı mev­zuunda da ulema arasında farklı görüşler vardır. Davud-ı Zahirî'ye, Şafiî alimlerine ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre secde esnasında alnı açık bulundurmak farzdır. Sarığın dolaması üzerine secde etmek caiz değildir. Bu görüş aynı zamanda İbn Ömer, Ubade b. es-Samit, İbrahim en-Nehaî, İbn Şîrîn, Meymun b. Mihran, Ömer b. Abdüaziz ve Ca'de b. Hübeyre'nin de görüşüdür. Delilleri ise şu hadis-i şeriftir:

 

"Rcsulullah (s.a.v.) alnının üzerine sarık dolamış olduğu halde yanında na­maz kılan bir kimse gördü de hemen onun sarığını alnından çözüp çıkardı"[bk. el-Menhel, V, 341.]

 

Saîd b. el-Müseyyeb, el-Hasen, Bekr el-Müzenî, Mekhul ve ez-Zührî'ye göre ise, alnı açmak farz değildir. Nitekim İmam Ebu Hanife ile İmam Ev-zaî, İshak ve bir kavlinde İmam Ahmed de bu görüştedir. Bu görüşü aynı zamanda ulemanın büyük çoğunluğu da paylaşmaktadır. Ancak bu zatlara göre her ne kadar alnı açık bulundurmak farz değilse de kapalı bulundur­mak mekruhtur. Delilleri ise, Ebu Nuaym'ın HilyeMe İbn Abbas'dan, Ta-beranî'nin İbn Ebî Evfa'dan, İbn Adiyy'in Cabir'den rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: "Nebi (s.a.v.) sarığının dolamı üzerine secde ederdi." Lakin bu hadis zayıftır. Hatta Ebu Hatim bu hadisin tamamen asılsız olduğunu söy­lemiştir. Beyhakî de bu hadis hakkında aynı görüştedir.

 

Bununla beraber bu hadisin sabit olduğu kabul edilse bile Resul-i Ek­rem (s.a.v.)'in rahatsızlığıyla ilgili olduğu söylenebilir ki bu da iki hadisin ara­sını uzlaştırıcı bir yol olur.[el-Menhel, V, 341 - 342.]

 

Hanefî kitaplarından el-Hidaye'de; "Eller, dizler ve ayaklar üzerine sedce etmek farz değildir" denilmiş, fakat İbn Hümam vacib olduğunu söylemiş ve bu, en mutedil görüş kabul edilmiştir.

 

El-vakıat isimli eserde secde halinde dizlerini yere koymayan kimsenin namazının sahih olmayacağı bildirilmektedir. Hulasa secdede ellerle ayakla­rın yere konması hususunda Hanefilerden farz, sünnet, vacih olduğuna dair üç kavil zikredilmiştir.

 

7. Namazda saçını veya elbisesini toplamak mekruhtur. Bu hal cumhur-ı ulemaya göre, namaz içinde de namaza girmezden önce de mekruhtur. Bu­nun hikmeti kibir ve gururluya benzemektir. Halbuki makam tevazu maka­mıdır. Yalnız namazı bozmaz. Fakat Hasan el-Basrî'nin "Bundan dolayı namazı yeniden kılmak lazımdır" dediği rivayet olunur.[Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, III, 296.]