DEVAM: 135-136.
Namazdaki Tekbirlerin Tamamını Açıklayan Hadisler
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
عُثْمَانَ
حَدَّثَنَا
أُبَيٌّ
وَبَقِيَّةُ
عَنْ
شُعَيْبٍ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
قَالَ
أَخْبَرَنِي
أَبُو بَكْرِ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
وَأَبُو
سَلَمَةَ أَنَّ
أَبَا
هُرَيْرَةَ
كَانَ
يُكَبِّرُ فِي
كُلِّ
صَلَاةٍ مِنْ
الْمَكْتُوبَةِ
وَغَيْرِهَا
يُكَبِّرُ
حِينَ
يَقُومُ
ثُمَّ يُكَبِّرُ
حِينَ
يَرْكَعُ
ثُمَّ
يَقُولُ سَمِعَ
اللَّهُ
لِمَنْ
حَمِدَهُ
ثُمَّ يَقُولُ
رَبَّنَا
وَلَكَ
الْحَمْدُ
قَبْلَ أَنْ
يَسْجُدَ
ثُمَّ يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
حِينَ
يَهْوِي سَاجِدًا
ثُمَّ
يُكَبِّرُ
حِينَ
يَرْفَعُ رَأْسَهُ
ثُمَّ
يُكَبِّرُ
حِينَ
يَسْجُدُ ثُمَّ
يُكَبِّرُ
حِينَ
يَرْفَعُ
رَأْسَهُ ثُمَّ
يُكَبِّرُ
حِينَ
يَقُومُ مِنْ
الْجُلُوسِ
فِي اثْنَتَيْنِ
فَيَفْعَلُ
ذَلِكَ فِي
كُلِّ
رَكْعَةٍ
حَتَّى
يَفْرُغَ
مِنْ
الصَّلَاةِ
ثُمَّ يَقُولُ
حِينَ
يَنْصَرِفُ
وَالَّذِي
نَفْسِي
بِيَدِهِ
إِنِّي
لَأَقْرَبُكُمْ
شَبَهًا
بِصَلَاةِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنْ كَانَتْ
هَذِهِ
لَصَلَاتُهُ
حَتَّى
فَارَقَ
الدُّنْيَا
قَالَ أَبُو
دَاوُد هَذَا
الْكَلَامُ
الْأَخِيرُ
يَجْعَلُهُ
مَالِكٌ
وَالزُّبَيْدِيُّ
وَغَيْرِهِمَا
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ حُسَيْنٍ
وَوَافَقَ
عَبْدُ
الْأَعْلَى
عَنْ
مَعْمَرٍ
شُعَيْبَ
بْنَ أَبِي
حَمْزَةَ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
Ebu Bekr b. Abdurrahman
ile Ebu Seleme'nin naklettiklerine göre, Ebu Hureyre (r.a.) farz ve diğer
namazlarda tekbir alırdı. Namaz'a dururken tekbir alırdı. Sonra secdeye
gitmeden önce derdi. Sonra ruku'a varırken de tekbir alırdı. Sonra (rüku'dan
başını doğrulturken) "Semiallahu limen hamideh" derdi. Sonra secdeye
gitmeden önce "Rabbena ve leke'I-hamd", secdeye inerken ve (secdeden)
başını kaldırırken de, "Allahu Ekber" derdi. Sonra (ikinci defa)
secde ederken, (secdeden başını) kaldırırken ve iki rekatin sonundaki oturuştan
kalkarken de tekbir alırdı. Bunu her rekatta namazı bitirinceye kadar (böyle)
yapardı. (Namazdan) çıkınca da; "Varlığım (kudret) elinde olan Allah'a
yemin olsun ki (içinizde namaz kılmak bakımından) Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in namazına en çok benzeyeniniz benim. Dünyayı terkedînceye kadar
onun namazı işte budur" derdi.
Ebu Davud dedi ki: Şu
son cümleyi Malik (b. Enes) ez-Zübeydî ve bunların dışında bazı kimseler,
ez-Zühri vasıtasıyle Ali b. Hüseyn'den rivayet ettiler. (Bu sözü) Ma'mer'den
nakleden Abdul'a'la da (aynen bizim gibi) Şu'ayb b. Ebî Hamza'ya uyarak
ez-Zührî vasıtasıyle (Ebu Bekr b. Abdirrahman ile Ebu Seleme'den Ebu
Hureyre'nin sözü olarak) nakletmiştir.
Diğer tahric: Buharî,
ezan; Müslim salat; Nesaî, tatbik; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 270.
AÇIKLAMA:
Bu hadis-i şerif Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in farz olsun nafile olsun bütün namazlarda iftitah tekbirini
ayakta aldığını ifade etmektedir. Ancak bu, gücü yetenler içindir. Gücü
yetmeyenler ve özrü olanlar için oturarak tekbir almağa ruhsat vardır. Nitekim
Müslim'in rivayet ettiği; "Mervan, Ebu Hureyre'yi Medine'ye kaymakam
bıraktığı zaman, Ebu Hu-reyre farz namaza kalktığında tekbîr
alırdı"[Müslim, salat] mealindeki hadis-i şerifde iftitah tekbirinin
ayakta alınacağına delalet etmektedir. İftitah tekbiri Şafiî ve Hanefîlere göre
farzdır. Diğer tekbirlere gelince, her rekatta beş tekbir vardır. Üç ve dört
rekatli namazlarda ilk oturuşdan kalkarken dahi tekbir alınır. Binaenaleyh beş
vakit kılınan farz namazlarda iftitah tekbiri ile beraber toplam "94"
tekbir vardır.
Bu hadisin şerhinde
Nevevî şunları söylemektedir: "Namazda her eğilip doğruldukça tekbir
almak, bugün ve geçmiş asırlarda bütün ulemanın ittifakı ile sübut bulmuş bir
meseledir. Tekbir meselesi Ebu Hureyre (r.a.) zamanında ihtilaflı idi.
Bazılarına göre tekbir yalnız niyetlenirken getirilirdi. Bir takımları da Ebu
Hureyre hadisinin bazı rivayetlerine bakarak iftitah tekbirinden başka ancak
bir kaç tekbirin daha meşru olduğuna hükmetmişlerdir. Bu zevat herhalde Resulullah
(s.a.v.)'in her eğilip doğrulduğunda tekbir aldığını duymamışlardır. Onun için
Hz. Ebu Hureyre kendilerine; "Şüphesiz ki içinizde namazı Resulullah
(s.a.v.)'in namazına en çok benzeyeniniz benim" demiştir. Ondan sonra
hadis-i şerifin beyan ettiği tarzda her eğilip doğruldukça tekbir almak kabul
edildi ve bu suretle uygulama istikrar kazanarak bugüne kadar böyle
geldi."
İntikal tekbirlerinin
hükmüne gelince:
1. Namazda intikal
tekbirleri sünnettir. Ulemadan Ata b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî, Muhammed b.
Şîrîn, İbrahim en-Nehaî, Süfyan es-Sevrî, Ev-zaî, Ebu Hanife, Malik, Şafiî ve
Ahmed b. Hanbel hazretleri ile diğer dört mezheb ulemasının görüşleri budur. Bu
görüş aynı zamanda İbn Mes'ud, Ebu Hureyre, Cabir ve Kays b. Ubade ile diğer
ashab-i kiram'dan da rivayet olunmuştur. Halife Ömer b. Abdilaziz ile Muhammed
b. Şîrîn, Kasım b. Abdullah, Saîd b. Cübeyr ve Katade namazda rüku' ve secdeye
giderken tekbir almaktalardı. İbn Ebî Şeybe'nin Musannef'inde Ömer b.
Abdilaziz'in Ubeydullah b. Ömer'in rivayetinde Kasım ile Salim'in, Amr b.
Mürre'nin rivayetinde Said b. Cübeyr'in tekbirleri tam almadıkları
bildirildiği gibi, Yezid b. Fakîr'in rivayetinde İbn Ömer'in namazda tekbirleri
noksan aldığı Mis'ar rivayetinde ise, rüku'dan secdeye inerken ve iki secde
arasında tekbir almadığı beyan edilmiştir. Aynı hal Ömer (r.a.)'den de rivayet
edilmiştir. Abdur-razzak'ın Musannef'inde rivayet edilen bir hadiste Ömer b.
Hattab'ın imam olduğu fakat secde tekbirleri almadığı bildirilmiştir. Yine
Abdurrazzak'ın, Cabir b. Yezid'den rivayet ettiği bir hadiste; "İbn
Abbas'la birlikte Basra'da namaz kıldım. Eğilirken ve doğrulurken alınan
tekbirleri almadı" denilmektedir. Fakat aynı zevattan meşhur olan rivayet
intikal tekbirlerini aldıklarını gösterir. Buradaki rivayetler, caiz olduğunu
göstermek için bazan onları terk ettiklerine haml olunur. Yahut raviler onların
seslerini duyamadıkları için tekbir alamadıklarını sanmışlardır. Yalnız
Emevilerin intikal tekbirlerini terkettikleri rivayet olunur. Bunlar Muaviye,
Ziyad ve Ömer b. Abdülaziz hazretleridir. İbn Ebî Şeybe'nin Cerîr tarikiyle
Mansur'dan, O'-nun da İbrahim'den rivayet ettiği bir habere göre İbrahim;
"tekbirleri ilk defa noksan bırakan Ziyad'dır" demiştir. Taberî'nin
rivayetine göre, Hz. Ebu Hüreyre'ye; "tekbirleri ilk terkeden
kimdir?" diye sorulmuş; "Muaviye'dir" cevabım vermiştir. Bir
rivayete göre, namaz tekbirlerini ilk noksan bırakan Velîd b. Ukbe'dir. Bunu
rivayet eden ravi; "tekbiri noksan bıraktılar. Allah da onların ecirlerini
noksan bıraksın. Ben Resülullah (s.a.v.)'i her rüku ettikçe, her secdeye
gittikçe ve her başını kaldırdıkça tekbir alırken gördüm" demiştir.
Selef den bazıları
îftitah tekbirinden başka tekbir almazlarmış, ulemadan bazıları bu hususta
cemaat namazı ile yalnız kılınan namaz arasında fark görmüşlerdir. Vakıa Hz.
Abdurrahman b. Ebza'mn Resülullah (s.a.v.) ile birlikte namaz kıldığı ve
tekbirleri tam almadığı rivayet edilmiştir. Fakat bu rivayet zayıf ve
illetlidir. Hatta Buharî Tarih'inde Ebu Davut et-Tayalisî'den naklen bunun
batıl olduğunu söylemiştir. Hadis sahih olsa bile, az evvel beyan edildiği
gibi "cevazını bildirmek için terketmiştir" diye te'vil olunur.
2. Birçok zevata göre
intikal tekbirleri sünnetdir. îbn Münzir, "Ebu Bekr es-Sıddîk, Ömer, Cabir,
Kays b. Ubade, Şa'bî, Evzaî, Said b. Abdilaziz, Malik, Ebu Hanife ve Şafiî'nin
kavilleri budur" demiştir. Aynı görüşü İbn Battal da Osman, Ali, İbn Mes'ud,
İbn Ömer, Ebu Hureyre, İbn Zübeyr Hazretleri ile Mekhul, İbrahim en-Nehaî ve Ebu
Sevr'den nakletmiştir. Zahirîlerle bir rivayette imam Ahmed b. Hanbel'e göre,
bütün intikal tekbirleri vacibtir, Ebu Ömer ulemadan bazılarının "tekbir
ancak imamın hareketlerini bildirmekten ibarettir. O sünnet değil, namazın
şiarıdır. Sadece cemaatle kılınan namazlarda sünnettir. Yalnız kılanın tekbir
almamasında beis yoktur" dediklerini söylemiştir. Said b. Cübeyr de
"tekbir yalnız namazı süsleyen bir şeydir" demiştir.
İbnu'l-Kasım,
"iftitah tekbirinden başka üç veya daha fazla intikal tekbirini yahut bütün
intikal tekbirlerini terk eden kimse selam vermezden önce secde eder. Selamdan
önce secde etmezse, selam verdikten sonra eder, hiç secde etmeyerek uzun müddet
geçerse, namazı batıl olur" demiştir. Bu mevzuda daha başka görüşler de
vardır.
3. Hanefîlere göre
namazda zikir kabilinden olan sena, teavvuz, intikal tekbirleri ve
intikallerdeki teşbih gibi şeyleri terketmekle secde-i sehv lazım gelmez.
İntikal tekbirleri eğilirken ve doğrulurken alınır daha önce veya daha sonra
alınmaz. Tekbiri uzatmak da yoktur.
Şafiîlere göre, rüku'a
giderken tekbir alınarak gidilir ve iyice rüku'a varıncaya kadar tekbir
uzatılır. Uzatmanın haram olduğuna dair bir görüş varsa da bütün intikal
tekbirlerinde uzatmakla uzatmamanın ikisi de caiz görülmüştür. Sahih olan uzatmaktır.
4. İntikal
tekbirlerinin her namaz kılan için meşru olmasının hikmeti hususunda ulema
şunları söylemiştir: "Mükellef olan bir kimsenin namaza tekbirle birlikte
niyetlenmesi emrolunmuştur. Bunun muktezası niyyetin ta namazın sonuna kadar
devam etmesidir. Bu sebeple namaz esnasında niyetin tekbirle yenilenmesi
emrolunmuştur. Çünkü tekbir niyetin şiarıdır.[Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme
ve Şerhi, III, 55-58.]
"Semiallahü limen
hamideh" cümlesinin manası, "Allah hamd edene icabet eder"
demektir. Zira Allah'dan sevab umarak O'na hamdedene Cenab-ı Hak umduğunu
verir. Binaenaleyh ondan sonra "Rabbena ve leke'l-hamd" demek münasib
olur. Bunun manası "Ey Rabbimiz, hamd sana mahsustur" demektir. Fakat
bu mana cümledeki "vav"ı atıf edatı olarak kabul ettiğimize göredir.
Bu atıf, mukadder bir cümle üzerine yapılmış olur. Yani "Ey Rabbimiz,
sana itaat ettik ve sana hamdettik" demek olur. Bununla beraber
"Vav"ın hal manasına yahut ziyade olması da mümkündür. Nitekim bir rivayette
"VAV" yoktur. Zahirî hale göre imam olsun, cemaat olsun her namaz
kılanın "Semiallahü limen hamideh, Rabbena leke'İ-hamd" cümlelerini
söylemesi lazımdır. Çünkü mevzumuzu teşkil eden Ebu Davud'un bu hadisinden
başka Resulullah'ın rüku'dan doğrulurken bu cümleleri söylediğine dair mutlak
rivayet vardır. Mutlak lafız kemaline sarf edildiğine göre, Resul-i Ekrem'in bu
cümleyi imam iken söylemiş olduğu da düşünülebilir. Resulullah'ın kemal üzere
kılacağı namaz, şüphesiz ki cemaatle kıldığı namazdır. Hanefîlerle diğer mezheb
ulemasına göre cümlesini mutlak surette bütün namazlarda yalnız başına kılan
kimse söyleyecektir. Cemaatle kılınan namazlarda cemaat sadece diyecektir.
Delilleri de ileride gelecek olan imam "semiallahü limen hamiden"dedi
mi, siz de "Rabbena leke'l-hamd" deyiniz" mealindeki 848
numaralı hadis-i şeriftir.