SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 836 >>

DEVAM: 135-136. Namazdaki Tekbirlerin Tamamını Açıklayan Hadisler

 

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنَا أُبَيٌّ وَبَقِيَّةُ عَنْ شُعَيْبٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو بَكْرِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَأَبُو سَلَمَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ كَانَ يُكَبِّرُ فِي كُلِّ صَلَاةٍ مِنْ الْمَكْتُوبَةِ وَغَيْرِهَا يُكَبِّرُ حِينَ يَقُومُ ثُمَّ يُكَبِّرُ حِينَ يَرْكَعُ ثُمَّ يَقُولُ سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ ثُمَّ يَقُولُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ قَبْلَ أَنْ يَسْجُدَ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ أَكْبَرُ حِينَ يَهْوِي سَاجِدًا ثُمَّ يُكَبِّرُ حِينَ يَرْفَعُ رَأْسَهُ ثُمَّ يُكَبِّرُ حِينَ يَسْجُدُ ثُمَّ يُكَبِّرُ حِينَ يَرْفَعُ رَأْسَهُ ثُمَّ يُكَبِّرُ حِينَ يَقُومُ مِنْ الْجُلُوسِ فِي اثْنَتَيْنِ فَيَفْعَلُ ذَلِكَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ حَتَّى يَفْرُغَ مِنْ الصَّلَاةِ ثُمَّ يَقُولُ حِينَ يَنْصَرِفُ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنِّي لَأَقْرَبُكُمْ شَبَهًا بِصَلَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ كَانَتْ هَذِهِ لَصَلَاتُهُ حَتَّى فَارَقَ الدُّنْيَا قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا الْكَلَامُ الْأَخِيرُ يَجْعَلُهُ مَالِكٌ وَالزُّبَيْدِيُّ وَغَيْرِهِمَا عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عَلِيِّ بْنِ حُسَيْنٍ وَوَافَقَ عَبْدُ الْأَعْلَى عَنْ مَعْمَرٍ شُعَيْبَ بْنَ أَبِي حَمْزَةَ عَنْ الزُّهْرِيِّ

 

Ebu Bekr b. Abdurrahman ile Ebu Seleme'nin naklettiklerine göre, Ebu Hureyre (r.a.) farz ve diğer namazlarda tekbir alırdı. Namaz'a dururken tekbir alırdı. Sonra secdeye gitmeden önce derdi. Sonra ruku'a varırken de tekbir alırdı. Sonra (rüku'dan başını doğrulturken) "Semiallahu limen hamideh" derdi. Sonra secdeye gitmeden önce "Rabbena ve leke'I-hamd", secdeye inerken ve (secdeden) başını kaldırırken de, "Allahu Ekber" derdi. Sonra (ikinci defa) secde ederken, (secdeden başını) kaldırırken ve iki rekatin sonundaki oturuştan kalkarken de tekbir alırdı. Bunu her rekatta namazı bitirinceye kadar (böyle) yapardı. (Namazdan) çıkınca da; "Varlığım (kudret) elinde olan Allah'a yemin olsun ki (içinizde namaz kılmak bakımından) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına en çok benzeyeniniz benim. Dünyayı terkedînceye kadar onun namazı işte budur" derdi.

 

Ebu Davud dedi ki: Şu son cümleyi Malik (b. Enes) ez-Zübeydî ve bunların dışında bazı kimseler, ez-Zühri vasıtasıyle Ali b. Hüseyn'den rivayet ettiler. (Bu sözü) Ma'mer'den nakleden Abdul'a'la da (ay­nen bizim gibi) Şu'ayb b. Ebî Hamza'ya uyarak ez-Zührî vasıtasıyle (Ebu Bekr b. Abdirrahman ile Ebu Seleme'den Ebu Hureyre'nin sözü olarak) nakletmiştir.

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim salat; Nesaî, tatbik; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 270.

 

AÇIKLAMA:    

 

Bu hadis-i şerif Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in farz olsun nafile olsun bütün namazlarda iftitah tekbirini ayakta aldığını ifade etmektedir. Ancak bu, gücü yetenler içindir. Gücü yetmeyenler ve özrü olanlar için oturarak tekbir almağa ruhsat vardır. Nitekim Müslim'in rivayet ettiği; "Mervan, Ebu Hureyre'yi Medine'ye kaymakam bıraktığı zaman, Ebu Hu-reyre farz namaza kalktığında tekbîr alırdı"[Müslim, salat] mealindeki hadis-i şerifde if­titah tekbirinin ayakta alınacağına delalet etmektedir. İftitah tekbiri Şafiî ve Hanefîlere göre farzdır. Diğer tekbirlere gelince, her rekatta beş tekbir var­dır. Üç ve dört rekatli namazlarda ilk oturuşdan kalkarken dahi tekbir alı­nır. Binaenaleyh beş vakit kılınan farz namazlarda iftitah tekbiri ile beraber toplam "94" tekbir vardır.

 

Bu hadisin şerhinde Nevevî şunları söylemektedir: "Namazda her eği­lip doğruldukça tekbir almak, bugün ve geçmiş asırlarda bütün ulemanın it­tifakı ile sübut bulmuş bir meseledir. Tekbir meselesi Ebu Hureyre (r.a.) zamanında ihtilaflı idi. Bazılarına göre tekbir yalnız niyetlenirken getirilir­di. Bir takımları da Ebu Hureyre hadisinin bazı rivayetlerine bakarak iftitah tekbirinden başka ancak bir kaç tekbirin daha meşru olduğuna hükmetmiş­lerdir. Bu zevat herhalde Resulullah (s.a.v.)'in her eğilip doğrulduğunda tek­bir aldığını duymamışlardır. Onun için Hz. Ebu Hureyre kendilerine; "Şüphesiz ki içinizde namazı Resulullah (s.a.v.)'in namazına en çok benzeye­niniz benim" demiştir. Ondan sonra hadis-i şerifin beyan ettiği tarzda her eğilip doğruldukça tekbir almak kabul edildi ve bu suretle uygulama istikrar kazanarak bugüne kadar böyle geldi."

 

İntikal tekbirlerinin hükmüne gelince:

 

1. Namazda intikal tekbirleri sünnettir. Ulemadan Ata b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî, Muhammed b. Şîrîn, İbrahim en-Nehaî, Süfyan es-Sevrî, Ev-zaî, Ebu Hanife, Malik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel hazretleri ile diğer dört mezheb ulemasının görüşleri budur. Bu görüş aynı zamanda İbn Mes'ud, Ebu Hureyre, Cabir ve Kays b. Ubade ile diğer ashab-i kiram'dan da rivayet olunmuştur. Halife Ömer b. Abdilaziz ile Muhammed b. Şîrîn, Kasım b. Abdullah, Saîd b. Cübeyr ve Katade namazda rüku' ve secdeye giderken tekbir almaktalardı. İbn Ebî Şeybe'nin Musannef'inde Ömer b. Abdilaziz'in Ubeydullah b. Ömer'in rivayetinde Kasım ile Salim'in, Amr b. Mürre'nin rivaye­tinde Said b. Cübeyr'in tekbirleri tam almadıkları bildirildiği gibi, Yezid b. Fakîr'in rivayetinde İbn Ömer'in namazda tekbirleri noksan aldığı Mis'ar rivayetinde ise, rüku'dan secdeye inerken ve iki secde arasında tekbir alma­dığı beyan edilmiştir. Aynı hal Ömer (r.a.)'den de rivayet edilmiştir. Abdur-razzak'ın Musannef'inde rivayet edilen bir hadiste Ömer b. Hattab'ın imam olduğu fakat secde tekbirleri almadığı bildirilmiştir. Yine Abdurrazzak'ın, Cabir b. Yezid'den rivayet ettiği bir hadiste; "İbn Abbas'la birlikte Basra'­da namaz kıldım. Eğilirken ve doğrulurken alınan tekbirleri almadı" denil­mektedir. Fakat aynı zevattan meşhur olan rivayet intikal tekbirlerini aldıklarını gösterir. Buradaki rivayetler, caiz olduğunu göstermek için bazan onları terk ettiklerine haml olunur. Yahut raviler onların seslerini duyamadıkları için tekbir alamadıklarını sanmışlardır. Yalnız Emevilerin intikal tekbirlerini terkettikleri rivayet olunur. Bunlar Muaviye, Ziyad ve Ömer b. Abdülaziz hazretleridir. İbn Ebî Şeybe'nin Cerîr tarikiyle Mansur'dan, O'-nun da İbrahim'den rivayet ettiği bir habere göre İbrahim; "tekbirleri ilk defa noksan bırakan Ziyad'dır" demiştir. Taberî'nin rivayetine göre, Hz. Ebu Hüreyre'ye; "tekbirleri ilk terkeden kimdir?" diye sorulmuş; "Muaviye'dir" cevabım vermiştir. Bir rivayete göre, namaz tekbirlerini ilk noksan bırakan Velîd b. Ukbe'dir. Bunu rivayet eden ravi; "tekbiri noksan bıraktılar. Allah da onların ecirlerini noksan bıraksın. Ben Resülullah (s.a.v.)'i her rüku ettikçe, her secdeye gittikçe ve her başını kaldırdıkça tekbir alırken gördüm" demiştir.

 

Selef den bazıları îftitah tekbirinden başka tekbir almazlarmış, ulema­dan bazıları bu hususta cemaat namazı ile yalnız kılınan namaz arasında fark görmüşlerdir. Vakıa Hz. Abdurrahman b. Ebza'mn Resülullah (s.a.v.) ile bir­likte namaz kıldığı ve tekbirleri tam almadığı rivayet edilmiştir. Fakat bu rivayet zayıf ve illetlidir. Hatta Buharî Tarih'inde Ebu Davut et-Tayalisî'den naklen bunun batıl olduğunu söylemiştir. Hadis sahih olsa bile, az evvel be­yan edildiği gibi "cevazını bildirmek için terketmiştir" diye te'vil olunur.

 

2. Birçok zevata göre intikal tekbirleri sünnetdir. îbn Münzir, "Ebu Bekr es-Sıddîk, Ömer, Cabir, Kays b. Ubade, Şa'bî, Evzaî, Said b. Abdilaziz, Ma­lik, Ebu Hanife ve Şafiî'nin kavilleri budur" demiştir. Aynı görüşü İbn Bat­tal da Osman, Ali, İbn Mes'ud, İbn Ömer, Ebu Hureyre, İbn Zübeyr Hazretleri ile Mekhul, İbrahim en-Nehaî ve Ebu Sevr'den nakletmiştir. Za­hirîlerle bir rivayette imam Ahmed b. Hanbel'e göre, bütün intikal tekbirle­ri vacibtir, Ebu Ömer ulemadan bazılarının "tekbir ancak imamın hareketlerini bildirmekten ibarettir. O sünnet değil, namazın şiarıdır. Sade­ce cemaatle kılınan namazlarda sünnettir. Yalnız kılanın tekbir almamasın­da beis yoktur" dediklerini söylemiştir. Said b. Cübeyr de "tekbir yalnız namazı süsleyen bir şeydir" demiştir.

 

İbnu'l-Kasım, "iftitah tekbirinden başka üç veya daha fazla intikal tek­birini yahut bütün intikal tekbirlerini terk eden kimse selam vermezden ön­ce secde eder. Selamdan önce secde etmezse, selam verdikten sonra eder, hiç secde etmeyerek uzun müddet geçerse, namazı batıl olur" demiştir. Bu mev­zuda daha başka görüşler de vardır.

 

3. Hanefîlere göre namazda zikir kabilinden olan sena, teavvuz, intikal tekbirleri ve intikallerdeki teşbih gibi şeyleri terketmekle secde-i sehv lazım gelmez. İntikal tekbirleri eğilirken ve doğrulurken alınır daha önce veya da­ha sonra alınmaz. Tekbiri uzatmak da yoktur.

 

Şafiîlere göre, rüku'a giderken tekbir alınarak gidilir ve iyice rüku'a va­rıncaya kadar tekbir uzatılır. Uzatmanın haram olduğuna dair bir görüş varsa da bütün intikal tekbirlerinde uzatmakla uzatmamanın ikisi de caiz görül­müştür. Sahih olan uzatmaktır.

 

 

4. İntikal tekbirlerinin her namaz kılan için meşru olmasının hikmeti hususunda ulema şunları söylemiştir: "Mükellef olan bir kimsenin namaza tekbirle birlikte niyetlenmesi emrolunmuştur. Bunun muktezası niyyetin ta namazın sonuna kadar devam etmesidir. Bu sebeple namaz esnasında niye­tin tekbirle yenilenmesi emrolunmuştur. Çünkü tekbir niyetin şiarıdır.[Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, III, 55-58.]

 

"Semiallahü limen hamideh" cümlesinin manası, "Allah hamd edene icabet eder" demektir. Zira Allah'dan sevab umarak O'na hamdedene Cenab-ı Hak umduğunu verir. Binaenaleyh ondan sonra "Rabbena ve leke'l-hamd" demek münasib olur. Bunun manası "Ey Rabbimiz, hamd sana mahsustur" demektir. Fakat bu mana cümledeki "vav"ı atıf edatı olarak kabul ettiğimi­ze göredir. Bu atıf, mukadder bir cümle üzerine yapılmış olur. Yani "Ey Rab­bimiz, sana itaat ettik ve sana hamdettik" demek olur. Bununla beraber "Vav"ın hal manasına yahut ziyade olması da mümkündür. Nitekim bir ri­vayette "VAV" yoktur. Zahirî hale göre imam olsun, cemaat olsun her na­maz kılanın "Semiallahü limen hamideh, Rabbena leke'İ-hamd" cümlelerini söylemesi lazımdır. Çünkü mevzumuzu teşkil eden Ebu Davud'un bu hadi­sinden başka Resulullah'ın rüku'dan doğrulurken bu cümleleri söylediğine dair mutlak rivayet vardır. Mutlak lafız kemaline sarf edildiğine göre, Resul-i Ekrem'in bu cümleyi imam iken söylemiş olduğu da düşünülebilir. Resulullah'ın kemal üzere kılacağı namaz, şüphesiz ki cemaatle kıldığı namazdır. Hanefîlerle diğer mezheb ulemasına göre cümlesini mutlak su­rette bütün namazlarda yalnız başına kılan kimse söyleyecektir. Cemaatle kılınan namazlarda cemaat sadece diyecektir. Delilleri de ileride gelecek olan imam "semiallahü limen hamiden"dedi mi, siz de "Rabbena leke'l-hamd" deyiniz" mealindeki 848 numaralı hadis-i şeriftir.