DEVAM: 134-135. Okuyup
Yazma Bilmeyen Veya Dili Dönmeyen Kimselere Namazda Yeterli Olan Kıraat
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
عَمْرٌو
وَابْنُ لَهِيعَةَ
عَنْ بَكْرِ
بْنِ
سَوَادَةَ
عَنْ وَفَاءِ
بْنِ
شُرَيْحٍ
الصَّدَفِيِّ
عَنْ سَهْلِ
بْنِ سَعْدٍ
السَّاعِدِيِّ
قَالَ خَرَجَ
عَلَيْنَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَوْمًا
وَنَحْنُ
نَقْتَرِئُ
فَقَالَ
الْحَمْدُ
لِلَّهِ
كِتَابُ
اللَّهِ
وَاحِدٌ
وَفِيكُمْ
الْأَحْمَرُ
وَفِيكُمْ
الْأَبْيَضُ
وَفِيكُمْ
الْأَسْوَدُ
اقْرَءُوهُ
قَبْلَ أَنْ
يَقْرَأَهُ
أَقْوَامٌ
يُقِيمُونَهُ
كَمَا
يُقَوَّمُ
السَّهْمُ
يُتَعَجَّلُ
أَجْرُهُ
وَلَا
يُتَأَجَّلُهُ
Sehl b. Sa'd es-Saidî
(r.a.)'den; demiştir ki: Bir gün biz Kur'an-i Kerim okurken Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanımıza çıkageldi (ve bizi bu halde görünce); "Allah'a
hamdolsun, her ne kadar sizin içinizde kırmızısı, beyazı ve siyahı bulunuyorsa
da, Allah'ın Kitabı birdir. Onu ok gibi dosdoğru okuyup (fakat) ecrini dünyada
alacak ve ahirete bırakmayacak kavimler gelmeden o'nu (işte böyle)
okuyunuz" buyurdu.
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel, III, 146, 153, 357, 397; V, 338.
AÇIKLAMA:
Bazı hadis alimlerine
göre hadis-i şerifte geçen kırmızı (renkli) kimselerden maksat Şamlılardır.
Çünkü bunların tenleri hafif kırmızı olduğu gibi servetlerinin büyük
çoğunluğunu da kırmızı altınlar teşkil eder. Beyaz (renkli) kimselerden maksat
ise, İranlılardır. Çünkü bunların derileri beyaz olduğu gibi servetlerinin ekseriyetini
gümüş paralar teşkil eder, siyah renkli kimseler ise, Arablardır. Çünkü
bilindiği gibi bunların ekseriyetini de esmer renkli kimseler teşkil eder.
Resül-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Efendimiz yanlarına uğradığı muhtelif renk ve ırklardan meydana gelen bu
sahabî topluluğuna" okuyunuz" demekle "dilleriniz farklı da
olsa okuyunuz, kolayınıza geldiği şekilde kendinizi zorlamadan Allah'ın
Kitabi'm okuyunuz. Yeter ki bu okuyuştan muradınız Allah'ın rızasını ve
helalini öğrenip onları aramak, haram kıldığını da haram bilip ondan kaçınmak
olsun" demek istemiş ve onları gördüğü şekilde Kur'an'ı okumaya teşvik
etmiştir.
Bu ve bundan önceki
hadis, her ikisi de dünyevî bir menfaat umarak Kur'an okumanın caiz olmadığına
delalet etmektedirler. Çünkü Kur'an-ı Kerim, muhkem ayetleriyle amel etmek,
müteşabih ayetlerine iman etmek, kıssalarından hisse almak va'dlerine ve
tehditlerine kulak vermek, müjdelerine sevinmek, korkutmalarından ürpermek,
öğütlerini tutmak, emirlerine sarılıp nehylerinden kaçınmak için okunur.
Kur'an-ı Kerim'i.bunun dışında bir maksatla okumanın caiz olmadığına delalet
eden daha pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Bakara suresinin 41.
ayeti kerimesinde cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Benim ayetlerimi az bir
fialla değişmeyin" Bu ayetle Cenab-ı Hak kullarını ikaz ederek,
"benim ayetlerimi Cennette mü'minler için hazırladığım nimetlere nisbetle
çok az ve değersiz olan dünya menfaatlerine değişmeyiniz" buyuruyor.
Aslında satın alınan dünya menfaati, bu menfaat karşılığında ödenen fiyatta
Kur'an-ı Kerim olduğu halde tam tersine ayette dünya menfaatinden bir fiyatmış
gibi söz edilmesi aslında "ayetin ayet, gayenin de gaye olarak kalması
bunların bir birlerinin yerine geçmemesi" gibi mühim bir esasa dikkati
çekmek ve gaflet sebebiyle gaye olan Kur'an ayetlerinin dünya menfaatlerine
alet edildiğine ve alet olarak kullanılması gereken dünya menfaatlerinin de
gaye edildiğine işaret etmek içindir. Bu ifadede bu işi yapanların cahilliğini
ve yaptıkları işlerin tersliğini ortaya koyan ince bir mana ve ince bir nükte
vardır.
Tirmizî'nin rivayet
ettiği bir hadis-i şerifte de buyruluyor ki: İmran b. Husayn Kur'an okuyarak
dilenen bir kişiye rastlayınca diyerek şunları söylemiştir: "Ben Resul-i
Ekrem (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken işittim: Kur'an
okuyan kimse karşılığını Allah'dan istesin. Çünkü ileride öyle kavimler
gelecektir ki, bunlar Kur'an okuyarak dileneceklerdir."[Tirmızî,
sevabu'l-Kur'an]
Musanıf Ebu Davud'un
Ubade b. es-Samit'den rivayet ettiği ileride gelecek bir hadiste de şöyle
buyuruluyor: Ubade (r.a.) dedi ki: "Ben ehl-i Suffeden bazı kimselere
Kur'an öğretmiştim. İçlerinden birisi bana bir yay hediye etti. Kendi kendime,
"Bu dünyalık bir mal değil, bununla Allah yolunda atış yaparım"
diyordum. Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in huzuruna vararak "Ya Resulallah!
Kur'an öğrettiğim bir kimse bana bir yay hediye etti. Bu dünyalık bir mal
değil, Allah yolunda onunla atış yapmak istiyorum" dedim. Bunun üzerine
bana hitaben:
"Eğer boynuna
ateşten bir halka takılmasını istiyorsan, bunu kabul et," buyurdular.[bk.
3416 no'lu hadis-i şerif.] İnşallah ileride bu mevzuda geniş bilgi
verilecektir.