SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 808 >>

DEVAM: 126-127 Öğle-İkindi Namazlarında Kıraatin Mikdarı

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ مُوسَى بْنِ سَالِمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ دَخَلْتُ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ فِي شَبَابٍ مِنْ بَنِي هَاشِمٍ فَقُلْنَا لِشَابٍّ مِنَّا سَلْ ابْنَ عَبَّاسٍ أَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقْرَأُ فِي الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ فَقَالَ لَا لَا فَقِيلَ لَهُ فَلَعَلَّهُ كَانَ يَقْرَأُ فِي نَفْسِهِ فَقَالَ خَمْشًا هَذِهِ شَرٌّ مِنْ الْأُولَى كَانَ عَبْدًا مَأْمُورًا بَلَّغَ مَا أُرْسِلَ بِهِ وَمَا اخْتَصَّنَا دُونَ النَّاسِ بِشَيْءٍ إِلَّا بِثَلَاثِ خِصَالٍ أَمَرَنَا أَنْ نُسْبِغَ الْوُضُوءَ وَأَنْ لَا نَأْكُلَ الصَّدَقَةَ وَأَنْ لَا نُنْزِيَ الْحِمَارَ عَلَى الْفَرَسِ

 

Abdullah b. Übeydillah dedi ki: Beni Haşim gençlerinden oluşan bir toplulukla beraber İbn Abbas'ın yanına vardım. İçimizden bir genc'e dedik ki: Sor (bakalım) İbn Abbas'a Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle ve ikindi namazlarında (Kur'an) okur muydu? (O genç bu soruyu sorunca İbn Abbas); "Hayır, asla!" diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Abbas'a; "Belki de içinden okuyordu" denildi. O da "Tuh sana bu birincisi (olan hiç okumamak) dan daha fena! (Çünkü) O (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine gönderileni tebliğle memur idi. Üç özelliğin dışında bizi diğer insanlardan ayırmadı: 1. Bize abdesti güzelce almamızı; 2. Sadaka yemememizi; 3. Eşeği ata çekmememizi emretti" dedi.

 

 

Diğer tahric: Tirmizî, cıhad; Nesaî, tahare, hayl, Ahmed b Hanbel, I, 78, 95, 132, 225, 234, 249.

 

AÇIKLAMA:     Metinde geçen "şebab" kelimesi genç anlamına gelen "şab” kelimesinin çoğuludur. Buluğ çağından itibaren otuz yaşına kadar olanlar genç sayılır. İbn Abbas (r.a.)'a soru yönelten gencin ismi ha­dis kitaplarında açıklanmamıştır. Hz. İbn Abbas'ın bu soruya "hayır hayır” diye iki defa üst üste cevap vermesinden maksadı Resul-i Ekrem'in öğle ve ikindi namazlarında Kur'an okumadığını kesinlikle ifade etmektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi İbn Abbas gerçekten Resul-i Ekrem'in öğle ve ikindi na­mazlarında Kur'an okumadığını zannediyordu. Çünkü Hz. Nebi'in sağ­lığında küçük bir çocuk olduğu için devamlı surette namazını çocuklara ayrılan saflarda kılmış ve bu yüzden de Fahr-i Kainat'ın öğle ve ikindi namazların­da Kur'an okumadığını zannetmiştir. Halbuki 805-807 numaralı hadisler ve bunların dışındaki pek çok sahih hadisler Resul-i Zişan'ın diğer namazlarda olduğu gibi öğle ve ikindi namazlarında da Kur'an okuduğunu ortaya koy­maktadır. Hz. İbn Abbas'ın; "bu birincisinden daha fena; (çünkü) o kendi­sine gönderileni tebliğle memur bir kul idi” sözü, "O kendisine verilen emri başkalarına ulaştırmakla yani tebliğ vazifesiyle görevli bir kuldu. İnsanlara tebliğ ile görevli olduğu bir işi onlardan gizli tutması düşünülemez. Siz nasıl oluyor da Resulullah'ın öğle ve ikindi namazlarında Kur'an'ı insanlardan gizliyerek sessizce okuyabileceğine ihtimal veriyorsunuz? Sizin bu düşünce­niz Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hakkında bir su-i zan, hatta büyük bir iftiradır. Buna nasıl cür'et ediyorsunuz? Gizli okuması hiç okumamasından daha sa­kıncalı!..." anlamına gelir.

 

Hz. Abdullah b. Abbas (r.a.) kendisine soru yönelten gencin Nebi (s.a.v.) sülalesinin dinî emir ve yasaklar karşısında diğer insanlardan tama­men farklı zannettiğini anladığı için Haşimî sülalesinin üç meselenin dışında dinî hükümler karşısında diğer insanlardan farklı olmadığını hatırlatmak lü­zumunu hissetmiştir. Bu üç mesele şunlardır:

 

1. Abdesti çok güzel almalarıdır. Abdesti farz, vacib ve sünnetlerine ri­ayet ederek almak yalnız Ehl-i Beyt'e has olan bir hüküm değildir. Bütün mü'minlere Şamildir. Hz. Nebi Ehl-i Beyti üzerinde titizliği ve onlara da aynı tavsiyeyi daha çok yapması dolayısıyla İbn Abbas (r.a.) bu hususun kendilerine has olduğunu sanmış olabilir. "Her ne kadar bu durum önceleri Ehl-i Beyt'e farz idiyse de daha sonra neshedildi" diyenler de vardır.

 

2. Haşimî sülalesinin dinî emirler karşısında ikinci özel durumları sada­ka almamalarıdır. Bazıları, zekat, öşür, keffaret gibi farz olan sadakalar ha­ram olmakla beraber, vakıf malı ve nafile sadakanın da helal olduğunu söylemişlerse de muhakk ik İbn Hümam, nafile sadakanın da haram oldu­ğunu söylemiştir ki, bu görüş hem Şafiîlerin hem de Hanefîlerin görüşüdür.

 

3. Nebi (s.a.v.)'in sülalesinin üçüncü özelliği, eşeği kısrakla çiftleştirmenin kendilerine haram oluşudur. Halbuki eşeği kısrakla çiftleştirmek diğer insanlar için mekruhtur.[el-Menhel, V, 232.]

 

Resül-i Ekrem'in ve sülalesinin en büyük özellikleri mücahid oluşlarıdır. Eşeğin kısrakla çiftleşmesiyle en kıymetli cihad vasıtası olan at nesli azalır ve tükenir. Eşekle kısrağın çiftleşmesinden doğacak katırda ise, atın özellikleri yoktur. Nitekim Tirmizî bu hadisi cihad bölümünde nakletmiştir.

 

 

BAZI HÜKÜMLER

 

1. Ehli Bevt'e sadaka almak caiz değildi.

2. Abdestin erkanına ve adabına riayet ederek alınmasının, Ehl-i Beyt için özel bir önemi vardır. Bununla ilgili hüküm yukarıda açıklanmıştır.

 

3. Merkebin ata çekilmesinin caiz olmadığı, yine Ehl-i Beyt'e has olan bir hükümdür. Bununla ilgili tafsilat yukarıda verilmiştir.

 

4. Her ne kadar hadisin zahirinden öğle ve ikindi namazlarında kıraatin olmadığı anlaşıyorsa da gerçekte pek çok sahih hadis öğle ve ikindi namazlarında da kıraatin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Doğru olan da budur.