بَاب
تَخْفِيفِ
الْأُخْرَيَيْنِ
125-126. Son İki Rekatte (Kıraati) Kısa
Tutmak
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
عُبَيْدِ اللَّهِ
أَبِي عَوْنٍ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ
سَمُرَةَ
قَالَ قَالَ
عُمَرُ
لِسَعْدٍ قَدْ
شَكَاكَ
النَّاسُ فِي
كُلِّ شَيْءٍ
حَتَّى فِي
الصَّلَاةِ
قَالَ أَمَّا
أَنَا فَأَمُدُّ
فِي
الْأُولَيَيْنِ
وَأَحْذِفُ
فِي الْأُخْرَيَيْنِ
وَلَا آلُو
مَا
اقْتَدَيْتُ
بِهِ مِنْ
صَلَاةِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ ذَاكَ
الظَّنُّ بِكَ
Cabir b. Semure'den demiştir ki: Ömer (r.a.), Sa'd
b. Ebî Vakkas'a;
"Gerçekten halk senden namaza varıncaya kadar her konuda şikayet etmektedir, dedi. (O da): Ben (namazın) ilk iki rekatını uzatırım, son iki rekatini
da kısa tutarım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına uymakta kusur etmem diye cevap vecdi.
(Hz. Ömer de): Senden beklenen de budur, dedi.
Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Nesai, Iftıtah;
Ahmed b. Hanbel, I, 175,
176, 179, 180.
AÇIKLAMA: Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) Kufe'de vali iken cahil çöl arapları tarafından Halife Hz. Ömer'e şikayet
edilmişti. Bu çöl arapları Hz. Ömer'in tabiriyle
"namaza varıncaya kadar her mevzuda Hz. Sa'd'dan
şikayetçiydiler." Hz. Sa'd
aleyhindeki başlıca şikayet onun namazı sünnete uygun
olarak kıldırmamasıdır. Hz. Ömer bunu kendisinden sormuş Hz. Sa'd ona ikna edici cevabı vermişti. Kendisi Resul-i Ekrem
gibi ilk rekatta çok duruyor, son iki rekatı hafif
tutuyordu. Yani son iki rekatta ya kıraati hazfediyor,
yahut kıraati kısa kesiyordu. Onun sözünden kıraati hazfettiğini
(kaldırdığını) anlayanlar bu hadisi son iki rekatta
kıraatin olmadığına dair delil gösterirler. Son iki rekatta
kıraatı farz görenler ise, Hz. Sa'd'ın
"hazfederim" sözünü "kıraati kısa
keserim" manasına alarak bu hadisin kendileri için bir delil teşkil
ettiğini söylerler.
Bütün
bunlardan anlaşılıyor ki, bazı cahil çöl arabları her
rekatta kıraatin eşit miktarda okunacağını zannederek
bu büyük sahabîyi Halife Hz. Ömer'e şikayet etmişlerdi.
Hz. Sa'd, aleyhinde vuku' bulan bu ithamdan müteessir
olarak, "namazı da bir takım bedevilerden mi öğreneceğim?" demişti.
Hz.
Ömer, Sa'd'ın ikna edici sözlerini duyunca,
"zaten bizim de senin hakkındaki kanaatimiz budur" veya "senden
beklenen de budur" diye karşılık vermiş, memnuniyetini bildirmiştir.
Hz.
Sa'd aleyhindeki ikinci iddia onun, gaziler arasında
ganimetleri eşit dağıtmamasıydı. Gerçi ganimetin gaziler arasında eşit miktarda
dağıtılması gerekir. Fakat devlet reisi veya vekili durumunda olan kimse,
gördüğü bir maslahattan dolayı bazı gazileri taltif edebilir. Bu maslahatın
sadece devlet yetkilisi tarafından bilinmesi yeterlidir. Fakat bedevilerin,
özellikle hased ve garaz sahihlerinin bu gibi ince ve
ilmî meselelere akıl erdirememesi gayet tabiîdir.
Üçüncü
iddia onun halk arasında hüküm verirken adaleti gözetmediği idi. Bilindiği
gibi Hz. Sa'd, İmam Malik'in ifadesiyle kıyamete
kadar kendisinden sonra gelecek olanların en adaletlisi idi. Onun için Hz. Sa'd, aleyhindeki bu iftiradan son derece müteessir olmuş
ve iftiracı Üsame'ye karşı ellerini kaldırarak "madem ki böyle söyledin, ben de vallahi senin aleyhine üç
dua edeceğim dinle! İlahi senin bu kulun yalancı ise, bu sözü riya-süma için ayağa kalkıp söylediyse, ömrünü uzat, fakir kıl,
fitnelere uğrat" dedi. Sonraları o adama halinden sorulduğu vakit,
"Kocamış, fitneye uğramış, zavallı bir fakirim, Sa'd'ın
duası bana isabet etti" derdi. Abdullah b. Umeyr
der ki, "sonraları O'nu ben de gördüm, ihtiyarlıktan kaşları gözlerine
sarkmış olduğu halde, yolda kendisine rast gelirdim. Kızlara sataşır, onları
çimdikler ve rüsvay olurdu." Hakikaten iftiracı
Usame b. Katade halk arasında rüsvay
olmuş, hem fakir düşmüştü, hem de bakmakla mükellef bulunduğu
On
bir tane kızı vardı. Fitnesi kadın yüzündendi. Kadın sesi duyar duymaz hemen o
tarafa döner, rezaletten haya etmezdi. Kendisini ayiplayanlara "ne yapalım Sa'd'ın
duası beni böyle yaptı" derdi. Gençliğinde de her kopan fitnede parmağı
bulunurdu.
Hz.
Sa'd'ın aleyhinde vuku bulan şikayetler
arasında O'nun güya ganimetlerden beşte birinin satışında bazı kişilere
iltimasta bulunduğu, çarşıya yakın bir yerde bina ettiği köşküne, çarşının
gürültüsünün kendisini rahatsız etmemesi için tahtadan kapı yaptırmış olduğu,
ava merakı yüzünden savaşlara çıkmadığı gibi asılsız bir takım suçlamalar da
vardı. Yalnız Hz. Sa'd'ın konağına kapı yaptırarak
halk ile arasına bir engel koymuş olması padişahların haline benzemek gibi
olduğundan Hz. Ömer'in üzüntüsüne yol açmıştı. Bundan dolayı konağın kapısının
derhal sökülerek yıkılmasını emretmiş, görevli müfettişler konağa yapılan bu
kapının dışında hiç bir iddianın doğru olmadığını tespit ederek Hz. Ömer'e
bildirmişlerdir. Hz. Ömer yine aynı göreve devam etmesini Hz. Sa'd'a rica etmişse de Hz. Sa'd,
bunu bir daha kabul etmemiştir.[Geniş bilgi için bk. Asr-ı
saadet (Ashab-ı kiram), II, 10 vd]
BAZI HÜKÜMLER
1.
Üç veya dört rekatli farzların ilk iki rekatlarında kıraat farz, son rekatlarında ise, farz değildir.
İmam Ebu Hanife ve onun görüşünü tercih edenler bu
hadisi delil getirerek dört ve üç rekatli farz
namazların üçüncü-dördüncü rekatlarında kıraatin farz
olmadığını söylemişlerdir. Bundan dolayıdır ki, "Hidaye
sahibi ile diğer Hanefi uleması farz namazı kılan bir kimse hakkında "son rekatlarda isterse bir Fatiha okur, dilerse tesbih eder yahutta susar"
demişlerdir. Bu görüş Hz. Ali, İbn Mes'ud ve Aişe'den de rivayet
edilmiştir.
2.
Memurlarından biri şikayet edilince yönetici, müfettiş
göndererek şikayeti yerinde tetkik ettirir. Müfettiş o yerin fazilet sahiblerinden olayı soruşturur.
3.
Şikayete maruz kalan kişi, şikayet edildiği konuda,
töhmetten kurtulmak için etraflı bir savunma yapabilir.