SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 803 >>

بَاب تَخْفِيفِ الْأُخْرَيَيْنِ

125-126. Son İki Rekatte (Kıraati) Kısa Tutmak

 

حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ أَبِي عَوْنٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ قَالَ قَالَ عُمَرُ لِسَعْدٍ قَدْ شَكَاكَ النَّاسُ فِي كُلِّ شَيْءٍ حَتَّى فِي الصَّلَاةِ قَالَ أَمَّا أَنَا فَأَمُدُّ فِي الْأُولَيَيْنِ وَأَحْذِفُ فِي الْأُخْرَيَيْنِ وَلَا آلُو مَا اقْتَدَيْتُ بِهِ مِنْ صَلَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ ذَاكَ الظَّنُّ بِكَ

 

Cabir b. Semure'den demiştir ki: Ömer (r.a.), Sa'd b. Ebî Vakkas'a; "Gerçekten halk senden namaza varıncaya kadar her konuda şikayet etmektedir, dedi. (O da): Ben (namazın) ilk iki rekatını uzatırım, son iki rekatini da kısa tutarım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına uymakta kusur etmem diye cevap vecdi. (Hz. Ömer de): Senden beklenen de budur, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Nesai, Iftıtah; Ahmed b. Hanbel, I, 175, 176, 179, 180.

 

AÇIKLAMA:     Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) Kufe'de vali iken cahil çöl arapları  tarafından Halife Hz. Ömer'e şikayet edilmişti. Bu çöl arapları Hz. Ömer'in tabiriyle "namaza varıncaya kadar her mevzuda Hz. Sa'd'dan şikayetçiydiler." Hz. Sa'd aleyhindeki başlıca şikayet onun namazı sünnete uygun olarak kıldırmamasıdır. Hz. Ömer bunu kendisinden sormuş Hz. Sa'd ona ikna edici cevabı vermişti. Kendisi Resul-i Ekrem gibi ilk re­katta çok duruyor, son iki rekatı hafif tutuyordu. Yani son iki rekatta ya kıraati hazfediyor, yahut kıraati kısa kesiyordu. Onun sözünden kıraati haz­fettiğini (kaldırdığını) anlayanlar bu hadisi son iki rekatta kıraatin olmadı­ğına dair delil gösterirler. Son iki rekatta kıraatı farz görenler ise, Hz. Sa'd'ın "hazfederim" sözünü "kıraati kısa keserim" manasına alarak bu hadisin kendileri için bir delil teşkil ettiğini söylerler.

 

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bazı cahil çöl arabları her rekatta kıra­atin eşit miktarda okunacağını zannederek bu büyük sahabîyi Halife Hz. Ömer'e şikayet etmişlerdi. Hz. Sa'd, aleyhinde vuku' bulan bu ithamdan mü­teessir olarak, "namazı da bir takım bedevilerden mi öğreneceğim?" demişti.

 

Hz. Ömer, Sa'd'ın ikna edici sözlerini duyunca, "zaten bizim de senin hakkındaki kanaatimiz budur" veya "senden beklenen de budur" diye kar­şılık vermiş, memnuniyetini bildirmiştir.

 

Hz. Sa'd aleyhindeki ikinci iddia onun, gaziler arasında ganimetleri eşit dağıtmamasıydı. Gerçi ganimetin gaziler arasında eşit miktarda dağıtılması gerekir. Fakat devlet reisi veya vekili durumunda olan kimse, gördüğü bir maslahattan dolayı bazı gazileri taltif edebilir. Bu maslahatın sadece devlet yetkilisi tarafından bilinmesi yeterlidir. Fakat bedevilerin, özellikle hased ve garaz sahihlerinin bu gibi ince ve ilmî meselelere akıl erdirememesi gayet ta­biîdir.

 

Üçüncü iddia onun halk arasında hüküm verirken adaleti gözetmedi­ği idi. Bilindiği gibi Hz. Sa'd, İmam Malik'in ifadesiyle kıyamete kadar ken­disinden sonra gelecek olanların en adaletlisi idi. Onun için Hz. Sa'd, aley­hindeki bu iftiradan son derece müteessir olmuş ve iftiracı Üsame'ye karşı ellerini kaldırarak "madem ki böyle söyledin, ben de vallahi senin aleyhine üç dua edeceğim dinle! İlahi senin bu kulun yalancı ise, bu sözü riya-süma için ayağa kalkıp söylediyse, ömrünü uzat, fakir kıl, fitnelere uğrat" dedi. Sonraları o adama halinden sorulduğu vakit, "Kocamış, fitneye uğramış, zavallı bir fakirim, Sa'd'ın duası bana isabet etti" derdi. Abdullah b. Umeyr der ki, "sonraları O'nu ben de gördüm, ihtiyarlıktan kaşları gözlerine sark­mış olduğu halde, yolda kendisine rast gelirdim. Kızlara sataşır, onları çim­dikler ve rüsvay olurdu." Hakikaten iftiracı Usame b. Katade halk arasında rüsvay olmuş, hem fakir düşmüştü, hem de bakmakla mükellef bulunduğu

 

On bir tane kızı vardı. Fitnesi kadın yüzündendi. Kadın sesi duyar duymaz hemen o tarafa döner, rezaletten haya etmezdi. Kendisini ayiplayanlara "ne yapalım Sa'd'ın duası beni böyle yaptı" derdi. Gençliğinde de her kopan fit­nede parmağı bulunurdu.

 

Hz. Sa'd'ın aleyhinde vuku bulan şikayetler arasında O'nun güya gani­metlerden beşte birinin satışında bazı kişilere iltimasta bulunduğu, çarşıya yakın bir yerde bina ettiği köşküne, çarşının gürültüsünün kendisini rahat­sız etmemesi için tahtadan kapı yaptırmış olduğu, ava merakı yüzünden sa­vaşlara çıkmadığı gibi asılsız bir takım suçlamalar da vardı. Yalnız Hz. Sa'd'ın konağına kapı yaptırarak halk ile arasına bir engel koymuş olması padişah­ların haline benzemek gibi olduğundan Hz. Ömer'in üzüntüsüne yol açmış­tı. Bundan dolayı konağın kapısının derhal sökülerek yıkılmasını emretmiş, görevli müfettişler konağa yapılan bu kapının dışında hiç bir iddianın doğru olmadığını tespit ederek Hz. Ömer'e bildirmişlerdir. Hz. Ömer yine aynı gö­reve devam etmesini Hz. Sa'd'a rica etmişse de Hz. Sa'd, bunu bir daha ka­bul etmemiştir.[Geniş bilgi için bk. Asr-ı saadet (Ashab-ı kiram), II, 10 vd]

 

 

BAZI HÜKÜMLER

 

1. Üç veya dört rekatli farzların ilk iki rekatlarında kıraat farz, son rekatlarında ise, farz değildir. İmam Ebu Hanife ve onun görüşünü tercih edenler bu hadisi delil getirerek dört ve üç rekatli farz namazların üçüncü-dördüncü rekatlarında kıraatin farz olmadığını söylemişlerdir. Bundan dolayıdır ki, "Hidaye sahibi ile diğer Hanefi uleması farz namazı kılan bir kimse hakkında "son rekatlarda isterse bir Fatiha okur, dilerse tesbih eder yahutta susar" demişlerdir. Bu görüş Hz. Ali, İbn Mes'ud ve Aişe'den de rivayet edilmiştir.

 

2. Memurlarından biri şikayet edilince yönetici, müfettiş göndererek şikayeti yerinde tetkik ettirir. Müfettiş o yerin fazilet sahiblerinden olayı soruşturur.

 

3. Şikayete maruz kalan kişi, şikayet edildiği konuda, töhmetten kurtulmak için etraflı bir savunma yapabilir.