SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 790 >>

بَاب فِي تَخْفِيفِ الصَّلَاةِ

123-124. Namazda Kısa Okumak

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو وَسَمِعَهُ مِنْ جَابِرٍ قَالَ كَانَ مُعَاذٌ يُصَلِّي مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ يَرْجِعُ فَيَؤُمُّنَا قَالَ مَرَّةً ثُمَّ يَرْجِعُ فَيُصَلِّي بِقَوْمِهِ فَأَخَّرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْلَةً الصَّلَاةَ وَقَالَ مَرَّةً الْعِشَاءَ فَصَلَّى مُعَاذٌ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ جَاءَ يَؤُمُّ قَوْمَهُ فَقَرَأَ الْبَقَرَةَ فَاعْتَزَلَ رَجُلٌ مِنْ الْقَوْمِ فَصَلَّى فَقِيلَ نَافَقْتَ يَا فُلَانُ فَقَالَ مَا نَافَقْتُ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ إِنَّ مُعَاذًا يُصَلِّي مَعَكَ ثُمَّ يَرْجِعُ فَيَؤُمُّنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَإِنَّمَا نَحْنُ أَصْحَابُ نَوَاضِحَ وَنَعْمَلُ بِأَيْدِينَا وَإِنَّهُ جَاءَ يَؤُمُّنَا فَقَرَأَ بِسُورَةِ الْبَقَرَةِ فَقَالَ يَا مُعَاذُ أَفَتَّانٌ أَنْتَ أَفَتَّانٌ أَنْتَ اقْرَأْ بِكَذَا اقْرَأْ بِكَذَا قَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ بِسَبِّحْ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى فَذَكَرْنَا لِعَمْرٍو فَقَالَ أُرَاهُ قَدْ ذَكَرَهُ

 

Cabir (r.a.)'den; demiştir ki: Muaz (r.a.) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile namaz kılar, sonra gelip bize imam olurdu. (Amr, bu cümleyi:) Bir de "sonra gelir kavmine imam olurdu" (şeklinde) rivayet etti. Bir gece Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı geç kıldırmıştı. (Amr bu cümleyi) bir de "yatsıyı geciktirmişti" (şeklinde) nakletti. Muaz (bir gün yine) Peygamber (s.a.v.)'le namaz kıldı, sonra gelip kavmine imam oldu ve Bakara Suresi'ni okumaya başladı. Bunun üzerine bir adam cemaatten ayrılarak (kendi başına) namaz(ını) kıldı. (O'na): "Be adam sen münafık oldun" denilince: Ben münafık olmadım, diye cevab verdi. Sonra Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Resülu! Muaz seninle beraber namaz kılıyor, sonra gelip bize imam oluyor. Bizse develerle su taşıyan ve ellerimizle çalışan kimseleriz. Muaz gelip bize imam oldu ve (namazda) Bakara Suresini okudu dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Ey Muaz! Sen fitneci misin? Fitneci misin sen? Filan ve filan sureleri okusaydın ya!" buyurdular.

 

Ebu'z-Zübeyr dedi ki: "Nebi (s.a.v.) (Muaz'a) "Sebbihisme Rabbika'la'la, velleyli iza yağşa (surelerini okusaydın ya)" demişti. Biz (bunu) Amr'e hatırlattık. (O da); "Öyle zannediyorum ki (bunu) Cabir de (böyle) söylemişti" dedi.

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; edeb; Müslim, Salat; Nesaî, iftitah; imame

 

AÇIKLAMA:     Bu  hadisin kütüb-i sittede bulunan rivayetlerin tümü bir araya getirilince, Hz. Muaz’ın yatsı namazını Resul-i Ekrem'le be­raber kıldıktan sonra bir de gelip kavmine aynı namazı imam olarak kıldır­dığı ve bunu devamlı yaptığı anlaşılıyor. Bazı rivayetlerde bu namazın akşam namazı olduğu ifade ediliyor.[bk. 791.had] Bu, Mz. Muaz'ın bazan da akşam namazı­nı Resul-i Ekrem'in ardında eda ettikten sonra gelip aynı namazı bir de imam olarak kavmine kıldırdığını gösterir. Akşam namazı ile mecazen yatsı na­mazı da kast edilmiş olabilir.

 

Bu olay, ilim adamları arasında farz kılmak isteyen bir kimse nafile kı­lan bir imama uyarak farz namazı kılabilir mi, kılamaz mı? meselesine ve bu mesele üzerinde farklı görüşlerin doğmasına yol açmıştır.

 

Bazıları bu hadisi delil göstererek; "Hz. Muaz, farz olan yatsı namazı­nı Resul-i Ekrem'in arkasında eda ettiği halde bir de kavmine gidip onlara aynı namazı imam olarak kıldırdı. Dolayısıyla Hz. Muaz'ın imam olarak kıl­dırdığı bu namaz kendisi için nafile, cemaat için farz idi" demek suretiyle, farz kılan bir kimsenin nafile kılan bir kimseye uyabileceğini söylerler.

 

Nitekim Şafiî, Evzaî, Ahmed b. Hanbel, Ata ve Tavus bu görüştedirler.

 

İmam Malik'e göre, imam ile cemaatin niyet ettikleri namaz farklı olursa cemaatin o imamla kıldığı namaz makbul değildir.

 

Hanefî ulemasına göre ise, farz kılan nafile kılana uyamaz ise de, nafile kılan farz kılana uyabilir.

 

Hanefî uleması gibi farz kılanın nafile kılana uyamayacağı görüşünde olan bazı ilim adamları, "Hazret-i Muaz'ın Resul-i Ekrem (s.a.v.) ile kıldığı namazın nafile olduğunu, daha sonra gelip kavmine kıldırdığı namazın farz olduğunu" söyleyerek bu hadisi te'vil etmişlerdir. Nitekim bunlardan biri de Hanefî ulemasından Buharî şarihi merhum Aynîdir. Ayni'nin bu mevzu-daki sözlerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

 

1. Hz. Muaz'ın bu hareketi farz kılan bir kimsenin nafile kılan bir kim­seye uyabilmesi için bir delil olamaz. Çünkü Resul-i Ekrem'in Muaz'ın bu olayını ayrıntılı olarak dinlememiş olması mümkündür. Bu bakımdan bu olay Resul-i Ekrem'in tasvib ve takririnin bir ifadesi değildir.

 

2. Niyyet gizli bir şeydir. Bu bakımdan Hz. Muaz'ın önce Resul-i Ek­rem'in arkasında imamlığın inceliklerini kavramak için nafile niyetiyle na­maz kılıp sonra da kavmine gelerek, imam olmak suretiyle farz namaz kıldırmış olması ve cemaatin de bunu bilmemiş olması mümkündür.

 

3. el-Mühelleb'e göre Muaz hadisi İslamın ilk devirlerine aittir.

 

4. Ravinin bahsettiği Hz, Muaz'ın, Hz. Nebi'in ardında kıldığı namaz belki de gündüzün kılınan namazlardan biridir.

 

5. Bu hadis mensuhtur. Nitekim Tahavî merhum bu mevzuda şunları söylemiştir: "İhtimal ki Hz. Muaz'ın aynı namazı iki defa kılması farzların ikişer defa kılındığı zamanlarda olmuştur. Çünkü İslamın ilk zamanlarında böyle yapılırdı." Tahavî bu sözüne delil olarak da "Bir namaz günde iki de­fa kılınamaz" mealindeki İbn Ömer hadisini göstermiştir.[Aynî, Umdetu'l-Kaarî, V, 237-239]

 

Namazdan çıkan bu zatın kim olduğu hakkında kesin bir bilgi olma­makla beraber Ebu Davud et-Tayalisî bu zatın Hazm b. Ebî Ka'b olduğunu söylemiştir. Haram b. Milhan olduğunu söyleyenler de vardır. Rivayete gö­re, Hz. Haram, Enes b. Malik'in dayısıymış. Namazdan sonra hurma bah­çesini sulamak istiyormuş. Bu sebeble namazdan ayrılarak tek başına kılıp gitmiş. Namazdan ayrılmadığını, sadece cemaatten ayrılıp namazını imamla kıldığı namazın üstüne bina ettiğini söyleyenler varsa da bir delile dayanmı­yorlar. Hem de Müslim'in rivayetinde bu adamın selam vererek namazdan ayrıldığı açıkça ifade ediliyor.

 

Hadis-i şerifte geçen "fettan" kelimesi, nefret ettiren manasında kulla­nılmıştır. Çünkü namazda uzun okumak cemaatin namazdan çıkmalarına ve cemaatten nefret edip uzaklaşmalarına sebep olur. Bazıları fettan sözüyle azab vermek manası kast edilmiş olduğu görüşündedirler. Çünkü Hz. Muaz (r.a.) uzun okumakla cemaata azab vermiştir.

 

Hadis-i şerifin sonundaki Ebu'z-Zübeyr'in sözlerinden anlaşılıyor ki, as­lında Resul-i Zişan Efendimiz, Hz. Muaz'a "Bakara Suresi'ni okuyacağına A'la ve Leyi surelerini okusaydın olmaz mıydı?" dediği halde, Ravî Amr, bu hadisi Hz. Cabir'den naklederken, bu surelerin isimlerini unutmuş ve fa­lan falan sure diye nakletmiştir. Sonra Ebu'z-Zübeyr bu durumu kendisine hatırlatarak; "bu sureler A'la ve Leyi sureleri değil miydi?" deyince; "Öyle zannediyorum ki Cabir bu sureleri söylemişti ama ben unutmuşum" diye cevap vermiştir.