بَاب مَنْ
جَهَرَ بِهَا
Besmelenin Açıktan
Okunacağını Söyleyenler(in delilleri)
668
أَخْبَرَنَا
عَمْرُو بْنُ
عَوْنٍ
أَخْبَرَنَا
هُشَيْمٌ
عَنْ عَوْفٍ
عَنْ يَزِيدَ
الْفَارِسِيِّ
قَالَ
سَمِعْتُ
ابْنَ
عَبَّاسٍ
قَالَ قُلْتُ
لِعُثْمَانَ
بْنِ عَفَّانَ
مَا
حَمَلَكُمْ
أَنْ
عَمَدْتُمْ إِلَى
بَرَاءَةَ
وَهِيَ مِنْ
الْمِئِينَ وَإِلَى
الْأَنْفَالِ
وَهِيَ مِنْ
الْمَثَانِي
فَجَعَلْتُمُوهُمَا
فِي
السَّبْعِ الطِّوَالِ
وَلَمْ
تَكْتُبُوا
بَيْنَهُمَا
سَطْرَ
بِسْمِ اللَّهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيمِ
قَالَ عُثْمَانُ
كَانَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِمَّا
تَنَزَّلُ
عَلَيْهِ
الْآيَاتُ
فَيَدْعُو
بَعْضَ مَنْ
كَانَ يَكْتُبُ
لَهُ
وَيَقُولُ
لَهُ ضَعْ
هَذِهِ الْآيَةَ
فِي
السُّورَةِ
الَّتِي
يُذْكَرُ
فِيهَا كَذَا
وَكَذَا
وَتَنْزِلُ
عَلَيْهِ
الْآيَةُ
وَالْآيَتَانِ
فَيَقُولُ
مِثْلَ
ذَلِكَ وَكَانَتْ
الْأَنْفَالُ
مِنْ أَوَّلِ
مَا أُنْزِلَ
عَلَيْهِ
بِالْمَدِينَةِ
وَكَانَتْ بَرَاءَةُ
مِنْ آخِرِ
مَا نَزَلَ
مِنْ الْقُرْآنِ
وَكَانَتْ
قِصَّتُهَا
شَبِيهَةً بِقِصَّتِهَا
فَظَنَنْتُ
أَنَّهَا
مِنْهَا
فَمِنْ
هُنَاكَ
وَضَعْتُهَا
فِي
السَّبْعِ
الطِّوَالِ
وَلَمْ أَكْتُبْ
بَيْنَهُمَا
سَطْرَ
بِسْمِ اللَّهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيمِ
İbn Abbas (r.a.)'dan;
demiştir ki: Osman b. Affan'a dedim ki; Enfal Suresi Mesaniden ve Berae Süresi
de miun'dan olduğu halde, ne diye ikisini birden yedi uzun sure içerisine
koydunuz ve aralarına besmeleyi yazmadınız? Osman (r.a.) şöyle cevap verdi:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zaman zaman bazı ayetler nazil olunca,
katiblerden birini çağırır ve; "şu ayeti şu olayların anlatıldığı sureye
koy" derdi. Başka bir veya iki ayet nazil olunca da aynı şekilde
"bunları da falan olayların zikredildiği sureye koyun" derdi.
Enfal suresi Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Medine'de nazil olan (surelerin) ilki idi. Berae
de Kur'an (surelerin)in sonuncusu idi. Enfal konuları da Berae'nin konularına
benzerdi. (Bu bakımdan) ben Berae suresini Enfal Suresinden zannettim ve
ikisini birden yedi uzun (sure) içine koydum ve aralarına (besmele) satır(ını)
yazmadım.
Diğer tahric: Tirmizî,
tefsir; Ahmed b. Hanbel, I, 57.
AÇIKLAMA: Mesanî kelimesi, yüz ayetten kısa ve mufassal
surelerden daha uzun olan sureler hakkında kullanılır. Bu durumda Kur'an
sureleri üç kısma ayrılmış olmaktadır:
1.
Miun (en az yüz ayetlik sureler), 2. Mesanî, 3. Mufassal. Miun dilimizde yüz
yazısının karşılığı olan "inie" kelimesinin çoğuludur. Burada (yüzlükler)
anlamında kullanılmıştır ki, ayetlerinin sayısı yüzü bulan sureler için
kullanılır.
Nesaî
ve Hakim'in İbn Abbas'tan rivayet ettiklerine göre metinde söz konusu edilen
yedi uzun sure şunlardır: Bakara, Ali İmran, Nisa, Maide, En'am, A'raf...
Hadisin ravisi, İbn Abbas tarafından açıklanan yedinci sureyi unuttuğunu
söylemiştir.[bk.
Suyutî, el-İtkan, I, 63]
Bir
rivayete göre bu yedi uzun sure'nin yedincisi Yunus süresidir. Yine Hakim'den
gelen bir rivayete göre de Kehf süresidir. Miun ise, uzun surelerin dışında
kalan ve en az (100) ayet ihtiva eden surelerdir.
Mesanî
ise, miun denilen yüzlük sureleri takibeden surelerdir. Miunu takib ettiği için
bu ismi aldığım söyleyenler olduğu gibi, içinde ibret ve haberlerin fazla
tekrarlanması sebebiyle bu ismi aldığını söyleyenler de vardır.
Mufassal,
ayetleri mesamden daha az olan surelere denir. Kısa ve besmeleli fasılalarla
birbirinden ayrıldıkları için bu ismi almışlardır.[Cerrahoğlu İsmail, TeFsir
Usulü, s. 58]
Mufassal
sureler de üç kısma ayrılır:
1.
Tival-i Mufassal, Hucura! Suresinden, Buruc Suresine kadar olan surelerdir.
2.
Evsat-ı Mufassal, Buruc, Suresinden Beyyine Suresine kadar olan sureler.
3.
Kısar-ı Mufassal, Beyyine Suresinden, Nas Suresine kadar olan surelerdir.
Hadisten anlaşıldığına göre İbn Abbas (r.a.) Osman b. Affan'a üç soru
yöneltiyor:
1.
Enfal Suresinin ayet sayısı 77 olduğu halde yedi uzun sure arasına konulmasının
sebebi nedir?
2.
Berae Suresinin 130 ayeti bulunduğu için uzun sureler arasına yerleştirilmesi
gerekirken niçin (yüzlük) sureler arasına yerleştirilmiştir?
3.
Niçin Enfal Süresiyle Berae Suresinin arasına besmele yazılmamıştır?
Cenab-ı
Nebi'in vahy Katiblerinden olan Hz. Osman'a bu sorunun yöneltilmesinden
anlaşılıyor ki, surelerin tertibi sahabîlerin kendi düşünce ve ictihadlarıyla
olmuştur. Eğer surelerin tertibi Hz. Nebiin emriyle, vahye bağlı olarak yapılmış
olsaydı, İbn Abbas bu soruyu yöneltmezdi. Ancak surelerin tertibinin de vahye
bağlı olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi[Zürkanî, Menahilu'l-İrfan, I, 248.]
surelerin bir kısmının tertibinin vahye bağlı, bir kısmının da sahabenin
içtihadına bağlı olarak yapıldığını kabul eden alimler de vardır.[Karaçam İsmail,
Kıır'an-ı Kerîmin Faziletleri, s. 44]
Hz.
Osman da kendisine yöneltilen bu soruya verdiği cevapta: "Ben bu
surelerdeki olaylar birbirine benzediğinden Berae Suresi'ni Enfal Suresi'nin
devamı zannettiğim için ikisini birleştirerek yedi uzun surenin içine yerleştirdim
ve aralarına besmele yazmaya da lüzum görmedim" demiştir.
Gerçekten
bu iki sure arasında bazı benzerlikler vardır. Enfal Suresinde Resul-i
Ekrem'in Mekkeli müşriklerle mücadelesi anlatılırken, Berae Suresinde de
Resul-i Ekrem'in Medineli Münafıklarla mücadelesi ve bu mücadele esnasında
meydana gelen olaylar anlatılmaktadır. Aynı zamanda her iki surede de Hz.
Nebi'in müşriklerle yaptığı anlaşmalar ve müşriklerin verdikleri sözü tutmadıkları
anlatıldığı gibi, kafirlerle harb edilmesini emreden ayet-i kerimeler
bulunmaktadır. Nitekim: "Ey Nebi, mü'minleri harbe teşvik et"
(el-Enfal (8) 165) "Müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse siz
de onlarla topyekun harb edin." (et-Tevbe (9), 36) ayet-i kerimeleri
bunlardandır.
Demek
ki bütün bu benzerlikler yanında ve bir de aralarında bu iki sureyi
birbirinden ayıran besmelenin bulunmaması sebebiyle Vahy katiblerinden olan
Hz. Osman, bu iki sureyi uzun bir sure zannederek yedi uzun surenin arasına
koymuştur. Hz. Osman'ın bu ifadesinden Berae Suresi'nin başında besmelenin
bulunmadığı anlaşılmaktadır. Besmelenin bu surenin başında bulunmayışını ilim
adamları şöyle açıklamaktadırlar: Berae Suresi'nde savaştan ve azabtan söz
edilmektedir. Besmelede ise, iman ve rahmet manaları vardır. Konusu azab ve
savaş olan bir surenin başına bu sebeble besmele konulmamıştır. Nitekim hayvan
keserken de Allah zikredildiği halde rahman ve rahim sıfatları nasıl terkedilir
ve yalnız bismillah demekle yetinilirse, burada da besmelenin tamamı terk
edilmiştir.