DEVAM: 121-122.
Besmelenin Gizli Okunması Görüşünde Olmayanlar(ın Delilleri)
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْوَارِثِ
بْنُ سَعِيدٍ
عَنْ
حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ
عَنْ
بُدَيْلِ
بْنِ
مَيْسَرَةَ
عَنْ أَبِي
الْجَوْزَاءِ
عَنْ
عَائِشَةَ قَالَتْ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَفْتَتِحُ
الصَّلَاةَ
بِالتَّكْبِيرِ
وَالْقِرَاءَةِ
بِ الْحَمْدُ
لِلَّهِ
رَبِّ
الْعَالَمِينَ
وَكَانَ
إِذَا رَكَعَ
لَمْ
يُشَخِّصْ
رَأْسَهُ
وَلَمْ
يُصَوِّبْهُ
وَلَكِنْ
بَيْنَ
ذَلِكَ
وَكَانَ إِذَا
رَفَعَ
رَأْسَهُ
مِنْ
الرُّكُوعِ
لَمْ يَسْجُدْ
حَتَّى
يَسْتَوِيَ
قَائِمًا
وَكَانَ
يَقُولُ فِي
كُلِّ
رَكْعَتَيْنِ
التَّحِيَّاتُ
وَكَانَ
إِذَا جَلَسَ
يَفْرِشُ رِجْلَهُ
الْيُسْرَى
وَيَنْصِبُ
رِجْلَهُ الْيُمْنَى
وَكَانَ
يَنْهَى عَنْ
عَقِبِ
الشَّيْطَانِ
وَعَنْ
فَرْشَةِ
السَّبُعِ
وَكَانَ
يَخْتِمُ الصَّلَاةَ
بِالتَّسْلِيمِ
Aişe (r.anha)'dan;
demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza tekbir ile, kıraata da
elhamdulillahirabbilalemîn ile başlardı. Rüku'a vardığı zaman başını ne yukarı
kaldırırdı, ne de aşağı eğerdi, fakat ikisinin arasında tutardı. Rüku'dan
başını kaldırdığında dimdik doğrulmadıkça secdeye varmazdı. Secdeden başını
kaldırdığında da iyice doğrulup oturmadıkça secdeye varmazdı. Ve her iki rekat(ın
sonun)da da et-Tehiyyatu'yu okurdu. Oturduğu zaman sol ayağını yere yayar, sağ
ayağını dikerdi. Şeytan oturuşundan nehyeder, vahşi hayvanlar gibi (elleri ve
kolları yere yayarak) secde etmeyi yasaklar, namazı selam vererek bitirirdi.
Diğer tahric: Müslim,
salat; Ahmed b. Hanbel, VI, 31, 194.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerifte Resul-i Zîşan Efendimizin,
namaza tekbir lafzı ile başladığı açıkça ifade ediliyor. Bu bakımdan namaza
tekbir ile başlanacağı noktasında bütün ilim adamları ittifak etmişlerdir. Ancak
tekbir manasını ifade eden başka kelimelerle de namazın caiz olup olmadığı
meselesinde imamlar arasında ihtilaf vardır. Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e
göre "Allahü Ekber" yerine "Allahu A'zam" ve
"er-Rahmamı eceli" gibi tazim manası ifade eden sözlerle tekbir almak
caizdir. Ebu Yusuf'a göre, ise namaza başlamanın caiz olabilmesi için
"Allahu ekber" yahut "Allalıu'l Ekber" veya
"Allahu'I-kebîr" lafızlarından birinin söylenmesi lazımdır. İmam
Şafiî ise, İmam Ebu Yusuf'un caiz gördüğü bu üç lafızdan ikisi ile namaza
başlanabileceğini kabul etmiş, "Allahu'l-Kebîr" lafzı ile başlanabileceğini
ise kabul etmemiştir. İmam Malik'e göre, tekbir ancak "AIlahu ekber"
lafzı ile gerçekleşir. Hanbelîler de bu görüştedirler.
Tekbirin
hükmü ise, Hanefîlerce esasen namazın bir rüknü değil bir şartıdır. Namaza
mukaddemdir. Şu kadar var ki namazın rükünlerine ziyade bitişik olduğu için o
da bir rükün sayılmıştır. Eimme-i Selase'ye göre tahrî-me de esasen namazın bir
rüknüdür.[bk.
Bilmen, Ö. Nasuhi, Büyük islam ilmihali, s. 121]
Yine
bu hadiste Fahr-i Kainat Efendimizin rüku'da iken başı ile sırtını aynı hizada
bulundurduğu, başını yere eğmediği gibi yukarı da kaldırmadığı beyan
edilmektedir. Ayrıca her iki rekatın sonunda oturarak "tahiyyat" okuduğu
da ifade edilmektedir. Ancak bu ifade Fahr-i Kainat Efendimizin kıldığı
namazların ekseriyeti için kullanılmış bir ifadedir. Bilindiği gibi üçüncü
rekatın sonunda da tahiyyat okunan akşam namazı ile vitir namazı bunlardan
müstesnadır.
Hadis-i
şerifte, ayrıca Resül-i Ekrem'in bütün oturuşlarında sol ayağını yayarak sol
kabasını üzerine koyduğu ve sağ ayağını da diktiği ifadesi vardır ki, Hanefî
ulemasına göre bu mevzuda tahiyyat için oturuş ile iki secde arasındaki oturuş
arasında bir fark yoktur. Her ikisinde de sol ayak yere yayılacak üzerine
oturulur ve sağ ayak yukarı dikilir. İmam Malik'e göre sol ayak sağ tarafa
alınarak kabaların üzerine oturulur. Bu meselede İmam Şafiî'nin sözü Hanefîler
gibi ise de yalnız selamdan önceki oturuşta İmam Malik'le beraberdir. İmam Şafiî'ye
göre namazda dört yerde oturuş vardır: 1. İki secde arasındaki oturuş, 2. Her
rekattan sonra ayağa kalkmazdan önceki istirahat oturuşu, 3. İlk teşehhüd için
oturuş, 4. Son teşehhüd için oturuş.
Hanefilere
göre kadınlar ayaklarını sağ taraftan çıkararak otururlar Şafiî'lerle
Malikî'lere göre bu meselede kadınlarla erkekler arasında bir fark yoktur.
Bunlardan kadınların bağdaş kurarak oturacağını söyleyenler olduğu gibi bunun
sadece nafile namazlara mahsus olduğunu söyleyenler de vardır.
Hadis-i
şerifte nehyedilen şeytan oturuşundan maksat, yere oturarak köpekler gibi
dizlerini dikmek ve iki taraftan elleriyle yere dayanmaktır. Bu oturuş
ittifakla mekruhtur. Ancak kabaları ayaklar üzerine koyarak oturmanın İbn
Abbas (r.a.)'a göre sünnet olduğunu Beyhakî rivayet etmiştir.
Kurtubî'nin
de ifade ettiği gibi Hadis-i Şerifte yasaklanan Vahşî hayvan oturuşunun mekruh
oluşunda imamlar görüş birliğine varmışlardır. Vahşi hayvan oturuşundan maksat
ise, secde anında kolları eller ile beraber yere koymaktır. Sünnet olan sadece
elleri yere koyup kolları yere ve yanlara temas etmekten korumaktır.
Hadis-i
şerifte geçen "namazı selam ile bitirirdi" sözünden anlaşılıyor ki,
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamlı olarak namazdan çıkacağında
selam verirdi. "Benden gördüğünüz gibi namaz kılın"[Buharî, ezan]
emri gereğince Resul-i Ekrem'in devam ettiği bu uygulamayı namazda örnek almak
gerekmektedir. Bu bakımdan hadis-i şerif selam vermenin farz olduğuna delalet
eder. İlim adamları bu meselede de ittifak etmişlerdir. Nitekim, İmam Malik,
Şafiî ve Ah-med b. Hanbel Hazretleri ile ulemanın büyük çoğunluğuna göre, selam
vererek namazdan çıkmak farzdır. Selam yerine başka bir söz söylemek namazı bozar.
Ebu Hanife'den gelen bir rivayete ve Evzaî ile Sevrî Hazretlerine göre, selam
sözüyle namazdan çıkmak sünnettir. Bu bakımdan selam lafzı terk edilse bile
namaz sahih olur. Hatta İmam Ebu Hanife'ye göre namaza aykırı olan bir iş veya
sözle de namazdan çıkmak caizdir. Diğer Hanefiyye ulemasına göre selam lafzıyle
namazdan çıkmak farz değil vacibtir. Nitekim bu mevzuda Muhammed Zihni Efendi
şöyle diyor: "Namazın sonunda velevki cenaze ve sehv secdesinde olsun
sağa ve sola selam vermek muvazabat-ı seniyyeye mebnî "es-Selam"
lafzı vacibtir, fakat "aleyküm" lafzı vacib değildir."[M. Zihni Efendi,
Ni'met-i İslam, s. 208]
M.
Zihnî Efendi bu sözlerinin haşiyesinde ise şu açıklamaya yer veriyor: "Bu
söz iki tarafa dönmenin de vacib olduğuna işaret ediyor. Halbuki hakkındaki
nass (delil) bunun hilafınadır. Fukaha "vacib olan ancak lafzıdır"
demişlerdir. Hatta birincisinin vacib ikincisinin sünnet olduğu da söylenir.
Namazdan çıkış bütün alimlere göre bir tarafa selam iledir. Buna göre birinci
selamdan sonra hemen imama uyanın iktidası sahih olmaz."