SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 783 >>

DEVAM: 121-122. Besmelenin Gizli Okunması Görüşünde Olmayanlar(ın Delilleri)

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ عَنْ بُدَيْلِ بْنِ مَيْسَرَةَ عَنْ أَبِي الْجَوْزَاءِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَفْتَتِحُ الصَّلَاةَ بِالتَّكْبِيرِ وَالْقِرَاءَةِ بِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَكَانَ إِذَا رَكَعَ لَمْ يُشَخِّصْ رَأْسَهُ وَلَمْ يُصَوِّبْهُ وَلَكِنْ بَيْنَ ذَلِكَ وَكَانَ إِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنْ الرُّكُوعِ لَمْ يَسْجُدْ حَتَّى يَسْتَوِيَ قَائِمًا وَكَانَ يَقُولُ فِي كُلِّ رَكْعَتَيْنِ التَّحِيَّاتُ وَكَانَ إِذَا جَلَسَ يَفْرِشُ رِجْلَهُ الْيُسْرَى وَيَنْصِبُ رِجْلَهُ الْيُمْنَى وَكَانَ يَنْهَى عَنْ عَقِبِ الشَّيْطَانِ وَعَنْ فَرْشَةِ السَّبُعِ وَكَانَ يَخْتِمُ الصَّلَاةَ بِالتَّسْلِيمِ

 

Aişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza tekbir ile, kıraata da elhamdulillahirabbilalemîn ile başlardı. Rüku'a vardığı zaman başını ne yukarı kaldırırdı, ne de aşağı eğerdi, fakat ikisinin arasında tutardı. Rüku'dan başını kaldırdığında dimdik doğrulmadıkça secdeye varmazdı. Secdeden başını kaldırdığında da iyice doğrulup oturmadıkça secdeye varmazdı. Ve her iki rekat(ın sonun)da da et-Tehiyyatu'yu okurdu. Oturduğu zaman sol ayağını yere yayar, sağ ayağını dikerdi. Şeytan oturuşundan nehyeder, vahşi hayvanlar gibi (elleri ve kolları yere yayarak) secde etmeyi yasaklar, namazı selam vererek bitirirdi.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, VI, 31, 194.

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerifte Resul-i Zîşan Efendimizin, namaza tekbir lafzı ile başladığı açıkça ifade ediliyor. Bu bakımdan namaza tekbir ile başlanacağı noktasında bütün ilim adamları ittifak etmişlerdir. An­cak tekbir manasını ifade eden başka kelimelerle de namazın caiz olup ol­madığı meselesinde imamlar arasında ihtilaf vardır. Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre "Allahü Ekber" yerine "Allahu A'zam" ve "er-Rahmamı eceli" gibi tazim manası ifade eden sözlerle tekbir almak caizdir. Ebu Yu­suf'a göre, ise namaza başlamanın caiz olabilmesi için "Allahu ekber" yahut "Allalıu'l Ekber" veya "Allahu'I-kebîr" lafızlarından birinin söylenmesi lazımdır. İmam Şafiî ise, İmam Ebu Yusuf'un caiz gördüğü bu üç lafızdan ikisi ile namaza başlanabileceğini kabul etmiş, "Allahu'l-Kebîr" lafzı ile baş­lanabileceğini ise kabul etmemiştir. İmam Malik'e göre, tekbir ancak "AIlahu ekber" lafzı ile gerçekleşir. Hanbelîler de bu görüştedirler.

 

Tekbirin hükmü ise, Hanefîlerce esasen namazın bir rüknü değil bir şar­tıdır. Namaza mukaddemdir. Şu kadar var ki namazın rükünlerine ziyade bitişik olduğu için o da bir rükün sayılmıştır. Eimme-i Selase'ye göre tahrî-me de esasen namazın bir rüknüdür.[bk. Bilmen, Ö. Nasuhi, Büyük islam ilmihali, s. 121]

 

Yine bu hadiste Fahr-i Kainat Efendimizin rüku'da iken başı ile sırtını aynı hizada bulundurduğu, başını yere eğmediği gibi yukarı da kaldırmadığı beyan edilmektedir. Ayrıca her iki rekatın sonunda oturarak "tahiyyat" oku­duğu da ifade edilmektedir. Ancak bu ifade Fahr-i Kainat Efendimizin kıl­dığı namazların ekseriyeti için kullanılmış bir ifadedir. Bilindiği gibi üçüncü rekatın sonunda da tahiyyat okunan akşam namazı ile vitir namazı bunlar­dan müstesnadır.

 

Hadis-i şerifte, ayrıca Resül-i Ekrem'in bütün oturuşlarında sol ayağını yayarak sol kabasını üzerine koyduğu ve sağ ayağını da diktiği ifadesi vardır ki, Hanefî ulemasına göre bu mevzuda tahiyyat için oturuş ile iki secde ara­sındaki oturuş arasında bir fark yoktur. Her ikisinde de sol ayak yere yayı­lacak üzerine oturulur ve sağ ayak yukarı dikilir. İmam Malik'e göre sol ayak sağ tarafa alınarak kabaların üzerine oturulur. Bu meselede İmam Şafiî'nin sözü Hanefîler gibi ise de yalnız selamdan önceki oturuşta İmam Malik'le beraberdir. İmam Şafiî'ye göre namazda dört yerde oturuş vardır: 1. İki secde arasındaki oturuş, 2. Her rekattan sonra ayağa kalkmazdan önceki istirahat oturuşu, 3. İlk teşehhüd için oturuş, 4. Son teşehhüd için oturuş.

 

Hanefilere göre kadınlar ayaklarını sağ taraftan çıkararak otururlar Şa­fiî'lerle Malikî'lere göre bu meselede kadınlarla erkekler arasında bir fark yoktur. Bunlardan kadınların bağdaş kurarak oturacağını söyleyenler oldu­ğu gibi bunun sadece nafile namazlara mahsus olduğunu söyleyenler de vardır.

 

Hadis-i şerifte nehyedilen şeytan oturuşundan maksat, yere oturarak kö­pekler gibi dizlerini dikmek ve iki taraftan elleriyle yere dayanmaktır. Bu oturuş ittifakla mekruhtur. Ancak kabaları ayaklar üzerine koyarak otur­manın İbn Abbas (r.a.)'a göre sünnet olduğunu Beyhakî rivayet etmiştir.

 

Kurtubî'nin de ifade ettiği gibi Hadis-i Şerifte yasaklanan Vahşî hay­van oturuşunun mekruh oluşunda imamlar görüş birliğine varmışlardır. Vahşi hayvan oturuşundan maksat ise, secde anında kolları eller ile beraber yere koymaktır. Sünnet olan sadece elleri yere koyup kolları yere ve yanlara te­mas etmekten korumaktır.

 

Hadis-i şerifte geçen "namazı selam ile bitirirdi" sözünden anlaşılıyor ki, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamlı olarak namazdan çıkacağında selam verir­di. "Benden gördüğünüz gibi namaz kılın"[Buharî, ezan] emri gereğince Resul-i Ekrem'­in devam ettiği bu uygulamayı namazda örnek almak gerekmektedir. Bu bakımdan hadis-i şerif selam vermenin farz olduğuna delalet eder. İlim adam­ları bu meselede de ittifak etmişlerdir. Nitekim, İmam Malik, Şafiî ve Ah-med b. Hanbel Hazretleri ile ulemanın büyük çoğunluğuna göre, selam vererek namazdan çıkmak farzdır. Selam yerine başka bir söz söylemek namazı bo­zar. Ebu Hanife'den gelen bir rivayete ve Evzaî ile Sevrî Hazretlerine göre, selam sözüyle namazdan çıkmak sünnettir. Bu bakımdan selam lafzı terk edilse bile namaz sahih olur. Hatta İmam Ebu Hanife'ye göre namaza aykırı olan bir iş veya sözle de namazdan çıkmak caizdir. Diğer Hanefiyye ulemasına göre selam lafzıyle namazdan çıkmak farz değil vacibtir. Nitekim bu mev­zuda Muhammed Zihni Efendi şöyle diyor: "Namazın sonunda velevki ce­naze ve sehv secdesinde olsun sağa ve sola selam vermek muvazabat-ı seniyyeye mebnî "es-Selam" lafzı vacibtir, fakat "aleyküm" lafzı vacib değildir."[M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslam, s. 208]

 

M. Zihnî Efendi bu sözlerinin haşiyesinde ise şu açıklamaya yer veri­yor: "Bu söz iki tarafa dönmenin de vacib olduğuna işaret ediyor. Halbuki hakkındaki nass (delil) bunun hilafınadır. Fukaha "vacib olan ancak lafzıdır" demişlerdir. Hatta birincisinin vacib ikincisinin sünnet olduğu da söylenir. Namazdan çıkış bütün alimlere göre bir tarafa selam iledir. Buna göre birin­ci selamdan sonra hemen imama uyanın iktidası sahih olmaz."