بَاب
السَّكْتَةِ
عِنْدَ
الِافْتِتَاحِ
120-121. Namaza
Başlarken (Hafif) Susmak
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
عَنْ يُونُسَ
عَنْ
الْحَسَنِ
قَالَ قَالَ
سَمُرَةُ
حَفِظْتُ
سَكْتَتَيْنِ
فِي
الصَّلَاةِ
سَكْتَةً
إِذَا
كَبَّرَ
الْإِمَامُ
حَتَّى
يَقْرَأَ
وَسَكْتَةً
إِذَا فَرَغَ
مِنْ
فَاتِحَةِ
الْكِتَابِ
وَسُورَةٍ
عِنْدَ
الرُّكُوعِ
قَالَ
فَأَنْكَرَ
ذَلِكَ
عَلَيْهِ
عِمْرَانُ
بْنُ
حُصَيْنٍ
قَالَ
فَكَتَبُوا
فِي ذَلِكَ
إِلَى الْمَدِينَةِ
إِلَى
أُبَيٍّ
فَصَدَّقَ
سَمُرَةَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد كَذَا
قَالَ
حُمَيْدٌ فِي
هَذَا
الْحَدِيثِ
وَسَكْتَةً
إِذَا فَرَغَ
مِنْ
الْقِرَاءَةِ
Semure (r.a.) şöyle
demiştir: Ben namazda iki yerde sekte olduğunu öğrendim: Birincisi, İmam
tekbiri aldıktan sonra okumaya (başlayıncaya) kadar. İkincisi de Fatiha ve
Sureyi bitirince rüku'a varmadan önce.
(Ravî Hasan el-Basrî)
dedi ki: "İmran b. Husayn (Semure'nin) bu söz(ün)e inanmadı. Bunun üzerine
bu mevzuda Medine'ye Ubey'ye mektub yazdılar. O da Semure'yi tasdik etti.
Ebu Davud dedi ki: Bu
hadisi Humeyd, "sükutun biri de kıraat bitirdikten sonradır" şeklinde
rivayet etti.
AÇIKLAMA: Metinde geçen sekte'den maksat, sesli okumayı
keserek biri iftitah tekbirinden sonra, diğeri de rüku'dan evvel olmak üzere
Hz. Nebi'den iki yerde susulacağını öğrendiğini kesinlikle ifade ettiği halde
îmran b. Husayn, Semure'nin bu haberine inanmamış ve bu meselenin tahkiki için
o sırada Medine'de yaşamakta olan sahabî Übey b. Kab'a bir mektub yazılarak bu
mevzudaki fikri sorulmuş, o da Semura (r.a.)'nın sözünü tasdik etmiştir.
Buna
göre cemaatle kılınan bir namazın ilk rekatinda imam iki yerde sesini
kısacaktır, birinde sübhaneke duasıyla meşgul olduğu için, diğerinde de kıraat
esnasında nefesi daraldığından dolayı nefes almak ve kendini toparlamak
içindir.
Hattabî'nin
beyanına göre, imam kıraatten sonra da susar ve arkasında bulunan cemaatin
kıraati tamamlamasına imkan verir, bu sayede imamla cemaatin kıraati arasında
bir çelişkinin doğması önlenmiş olur. Nitekim Evzaî, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e
göre bu sükut müstehabdır. Malik b. Enes'le Ebu Hanife (r.a.) ve taraftarlarına
göre ise, imamın bu şekilde susması mekruhtur.[Hattabî, Mealimu's-sünen, I, 492;
Şevkanî, Neylü'l-evtar, II, 267]
Şafıî
alimlerinden Nevevi’nin beyanına göre ise, imam bir de Fatiha'dan sonra
cemaatin bir Fatiha okumasına yetecek kadar susar, bu müddet içerisinde
kendisi sessizce dua, zikir veya kıraatle meşgul olur. Çünkü imamın tamamen
susması caiz değildir. Neylu'l-evtar sahibinin beyanına göre ve kelimeleri
arasında susmak, Şafiî mezhebine göre müstehabtır.[Şevkanî,
Neylu'l-evtar, II, 261.]
Ancak
Hafız el-Mubarekfurî, Tirmizi üzerine yazdığı Tuhfetu'l-ahvezî isimli eserinde
şunları söylemektedir: İmamın susmasının bir Fatiha okunacak miktarda olması
bir delile muhtaçtır. Aynı şekilde sessizce dua, zikir veya kıraatle meşgul
olması da bir delile muhtaçtır. Böyle bir delil ise bilinmemektedir.[Neylu'l-evtar, II,
267.]
Tirmizî'nin
rivayetinde ise, bu sükutun üç yerde olduğu şöyle ifade ediliyor: "Said
diyor ki: Katade'ye bu iki sekte nedir, diye sorduk. Birinci sekte (ara verme)
namaza girdiği zaman ve ikincisi kıraati bitirdiği zaman, dedi. Biraz durdu,
sonra ve, okuduğu zaman, dedi.[bk. Tirmizi, salat]
Tirimizî'nin
bu rivayeti ile 781 no'lu Ebu Hureyre hadisi göz önünde bulundurulursa Resul-i
Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in cemaatle kılınan namazın üç yerinde
sükut ettiği anlaşılır:
1.
İftitah tekbirinden sonra, 2. Fatihadan sonra, 3. Zamm-i Sureden sonra. Bu
üçüncü sükut diğer ikisinden daha az olur. Ancak kıraat ile rüku tekbirini
biri birinden ayıracak kadardır. Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu ikisinin
birbirine eklenmesini yasaklamıştır.
Cemaatin,
Semure'nin haberinin doğru olup olmadığını tahkik için Medine'ye mektub
yazması, mektubla hadis alıp rivayet etme usulünün caiz olduğuna delalet
ediyor ki, buna miikatebe (yazışma) denir.
İmam
Ebu Hanife (r.a.) ile taraftarlarına göre hadis-i şerifteki tekbirden sonraki
sükuttan maksat, tamamen susmak değil, sesi kısarak gizlice okumaktır. Nitekim
imam iftitah tekbirinden sonra gizlice sübhaneke okur. Fatihadan sonra sessizce
"amin" der. Zamm-i sureden sonra sükut ederek kıraatle rüku-arasını
ayırır. Acele rüku'a gitmez, fakat bu sükut kasden uzatılırsa, mekruh olur.
Sehven uzatılırsa sehv secdesi gerekir.
Müellif
Ebu Davud'un bu hadis-i şerifin sonundaki talikten maksadı, bu hadisi rivayet
eden Yakub b. İbrahim'in rivayeti ile bu hadisi başka bir senedle rivayet eden
Humeyd'in rivayeti arasındaki farkı belirtmektir.
Bu
talikten anlaşıldığına göre Yakub; "Resul-i Ekrem Fatihayı ve zamm-i
sureyi okuduktan sonra susardı" dediği halde, Humeyd "Zamm-: sureyi
bitirdikten sonra susardı" demiştir. Humeyd'in bu rivayeti Ahmed b.
Han-bel'in Müsned'inde [Ahmed b. Hanbel, V, 11 - 12.] merfu' olarak
geçmektedir.