بَاب مَنْ
رَأَى
الِاسْتِفْتَاحَ
بِسُبْحَانَكَ
اللَّهُمَّ
وَبِحَمْدِكَ
119-120 Namaza Subhaneke Duası İle
Başlanacağına Dair Hadisler
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
السَّلَامِ
بْنُ مُطَهَّرٍ
حَدَّثَنَا
جَعْفَرٌ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ عَلِيٍّ
الرِّفَاعِيِّ
عَنْ أَبِي
الْمُتَوَكِّلِ
النَّاجِيِّ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
قَالَ كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا قَامَ
مِنْ اللَّيْلِ
كَبَّرَ
ثُمَّ
يَقُولُ
سُبْحَانَكَ
اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ
وَتَبَارَكَ
اسْمُكَ
وَتَعَالَى
جَدُّكَ
وَلَا إِلَهَ
غَيْرَكَ
ثُمَّ يَقُولُ
لَا إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
ثَلَاثًا
ثُمَّ
يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
كَبِيرًا
ثَلَاثًا
أَعُوذُ
بِاللَّهِ
السَّمِيعِ
الْعَلِيمِ
مِنْ
الشَّيْطَانِ
الرَّجِيمِ
مِنْ
هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ
وَنَفْثِهِ
ثُمَّ
يَقْرَأُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَهَذَا
الْحَدِيثُ
يَقُولُونَ
هُوَ عَنْ
عَلِيِّ بْنِ
عَلِيٍّ عَنْ
الْحَسَنِ
مُرْسَلًا
الْوَهْمُ
مِنْ جَعْفَرٍ
Ebu Said el-Hudrî'den;
demiştir ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin (teheccüd namazına)
kalktığında tekbir alır, sonra: «Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike ve tebareke
ismuke ve teala cedduke ve la ilahe ğayruke.
» der sonra da üç defa "La ilahe
illallah" der, üç defa "Allahu ekber kebira" der, (daha)
sonra da: "(Hakkın rahmetinden) koğulmuş olan
şeytandan, vesvesesinden, kurmasından, büyüsünden semi'(her şeyi işiten) ve alîm (her şeyi bilen) Allah'a sığınırım" derdi. Sonra
da (bir miktar Kur'an) okurdu.
Ebu Davüd dedi ki: (Hadis alimleri) bu hadisin Ali b. Ali ve el-Hasen
senediyle mürsel olarak nakledildiğini (merfu olarak zikredilmesindeki) hatanın da Ca'fer'e ait olduğunu söylüyorlar.
Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat, vitr Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel 50, 69.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerif namazın başında metindeki
kelimelerle dua edilebileceğine ve istiazenin de
kıraatten Önce olduğuna delalet etmektedir. İftitah
duası da denilen Subhaneke duasını okumak Şafi'i, Hanbelî ve Hanefî ulemasına göre sünnet ise de;
Malikî alimlerince meşhur olan görüşe göre, mekruhtur.
Bu hadis-i şerif mezkur üç mezheb
ulemasının delillerindendir. Ancak Hanbelî mezhebi uleması ile Hanefî mezhebi
uleması iftitah duasının yukarıdaki kelimelerle
yapılacağı görüşünde oldukları halde Şafiî uleması iftîtah
duasının daha önce 760 no'lu hadis-i şerifte geçen şu
kelimelerle yapılabileceği görüşündedirler:
‘’Veccehtu vechiye lillezi feteressemavati vel arda hanifen müslimen vema ene minel muşrikin inne selati ve nusuki ve mehyaye ve memati Lillahi Rabbil alemin la Şerike lehu bi zalike
ve ene minel Müslimin’’
Hanefiyye uleması, Şafiilerin okuduğu bu duanın farz
namazlarda ancak niyetten önce okunabileceği, nafile namazlarda ise, niyyet edip de tekbir aldıktan sonra da okunabileceği
görüşündedirler.
Hanbelîler
ise bu mevzuda Hanefîler gibi düşünmekle beraber iftitah
duasını Şafiîlerin okuduğu kelimelerle okumakta da bir sakınca görmezler. Hatta
bazan birini, bazan da
diğerini okumanın daha da faziletli olacağını söylerler.
Malikîler
ise, iftitah duasının okunacağına dair pek çok sahih
hadis bulunduğu halde sahabenin bu duayı okumadığını delil getirerek gerek
nafile gerekse farz olsun namazda iftitah duası
okumanın mekruh olduğu kanaatine varmışlardır. Bununla beraber İmam Malik'in iftitah duası okumanın mendub
olduğu görüşünde bulunduğunu naklederler.[el-Fıkh ala'l-Mezahihi'I-erbaa, IV, 256]
Bu
mevzuda 760 no'lu hadisin şerhine de bakılmalıdır. İstiaze ve hükmü Sahabe, tabiîn ve onlardan sonra gelen alimlerin büyük çoğunluğuna göre istiaze
(euzu okumak) müstehabtır.
Nitekim İbn Ömer, Ebu Hureyre, Ata b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî, İbn Sirin, en-Nehaî,
el-Evzaî, es-Sevrî, Ebu Hanife diğer rey sahihleri Ahmed
ve Davud (r.a.) bu görüştedirler.
İmam
Malik ve taraftarlarına göre ise nafile namazlarda istiazede
bir sakınca yoksa da farz namazlarda mekruhtur. Fakat sahih hadisler bunların
aleyhine delalet etmektedir.
Yukarıda
bir kısmının isimlerini verdiğimiz ve çoğunluğu teşkil eden ulema ise istiazenin müstehab olduğuna dair
mevzumuzun teşkil eden hadis-i şerifle: "Kur'an okuduğun zaman evvela o (Hakk'ın rahmetinden) koğulmuş olan şeytandan Allah'a sığın"[Nahl, 98] ayet-i kerimesini delil getirirler. Bu mevzuda
Elmalılı Hamdi Yazır şunları söylemiştir: İstiaze ile emir, manasıyla emirdir. Kur'an
okumaktan faydalanabilmek için evvela Şeytandan Allah'a sığınmak lazımdır. Bu
ise esasen kalbin fiilidir. Onun için alimlerin büyük
çoğunluğu lafzen istiaze yani euzu
çekmek vacib değil, müstehab
demişlerdir.[Hak
Dini Kur'an Dili, V, 3123]
Fıkıh
ve hadis alimlerinin ekseriyeti mevzumuzu
teşkil eden hadis-i şerife ve benzerlerine dayanarak; فَإِذَا
قَرَأْتَ ayetinden maksat, "Kur'an okumak
istediğin zaman" demektir. Çünkü Kur'an okumadan
önce euzu çekmek okuma esnasında şeytanın vereceği
vesveseyi önler" demişlerdir.
Nitekim
Mehmet Vehbi Efendi, Hulasatü'l-Beyan fî tefsiri'l-Kur'an isimli eserinde
şöyle demektedir: "Tefsir-i Hazin'de beyan olunduğu vecihle, Kur'anı okuyan kimse üzerine istiazenin
vacib olması tilavetten hasıl
olan ecri riya ve süm'a gibi şeyleri şeytanın vesvese
vererek tilaveti ziyaa uğratmak ihtimaline binaen
kıraatten sonradır, diyenler varsa da, sahabe ve fıkıh alimlerince Kur'an okumak isteyen kimsenin okumaya başlayacağı zaman euzu çekmesi vacibdir. Ayette hitab, Resülullah'a ise de murad ümmettir. Çünkü Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şeytanın
vesvesesinden mahfuzdur. Şu halde ayet ümmet, Muhammed'e talimdir."[Hülasatu'l-Beyan,
VII, 2895 - 2896]
Bu
mevzuda Ebu Hureyre, İbn Sirin ve en-Nehaî ayet-i Kerimesinin zahirine bakarak eüzunun Kur'an okuduktan sonra
çekileceğini söylemişlerdir. Bu alimlerin kanaatine
göre okuyucu Kur'an okuduktan sonra Kur'an okuma sevabının kendisi için hasıl olup olmadığında
vesveseye kapılabilir. Bu vesveseden kurtulmak için euzu,
Kur'an okumaya başlarken değil de okuduktan sonra
çekilmelidir.
Euzunun hangi kelimelerden meydana geldiği mevzusu da
ulema arasında söz konusu olmuştur. Ulemanın büyük çoğunluğuna göre euzu: ‘‘Euzu billahi mineşşeytanirrcaim’’ lafızlarından meydana gelir. Delilleri
ise, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu lafızlarla istiaze
ettiğine dair Nafî' b. Cübeyr'in
rivayet ettiği hadisi [bk. Ahmed b. Hanbel,
VI, 426]
ile Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in İbn Mes'ud'u
bu lafızlarla istiazede bulunması için ikaz ettiğine dair
Sa'lebî ve Vahidî'nin
rivayet ettiği hadis-i şeriftir. [el-Alusi, Ruhu'l-Meanî, XIV, 228; Buhari, edeb; Müslim; Tirmizî, mevakit, sevabü'l-Kur'an]
el-Hasen b. Salih'e göre istiaze ‘’Euzu billahi’s-semi’il alim mineşşeytanirracim’’ kelimelerinden ibarettir. Sevrî'ye ve Medineli alimlere göre
‘‘Euzu billahi mineşşytanirracim
İnnallahe semiu’l-Alim’’
kelimelerinden meydana gelir. Hz. Ali de bu görüştedir. İmam Ahmed'e göre, istiazenin
kelimeleri şunlardır: ‘‘Euzu billahi’s-semi’il alim mineşşeytanirracim
innallahe huve semiu’l-Alim’’
İmam
Hamza'dan rivayet edildiğine göre istiaze ‘‘Estaizu billahi mineşşeytanirracim
İnnallahe huve semiu’l-Alim’’ şeklindedir. İbn el-Hanefiyye'de; ...... şeklinde olduğu rivayet edilmiştir. Daha başka istiaze şekillerinin bulunduğu da söylenmektedir ki, bu
mevzuda genişlik vardır.[Toplu bilgi için bk. el-Menhel, V, 187 - 188]
Hepsiyle
amel etmek caizdir. İmam Şafiî'ye göre istiaze ifade
eden her cümle ile istiaze gerçekleşirse de; ‘Euzu billahi mineşşeytanirracim’
kelimeleriyle istiazede bulunmak daha faziletlidir.
İstiazenin namazda gizli mi yoksa aşikare
mi yapılacağı meselesi de imamlar arasında ihtilaf konusu olmuştur.
Hz.
Ebu Hüreyre'ye göre istiaze, namazda yüksek sesle yapılır. îbn
Ömer, Ebu Hanife ve İmam Ahmed'e
göre gizli yapılır. İbn Ebî
Leyla'ya göre ise, gizli veya aşikare yapılması
arasında bir fark yoktur.
Şafiî
ulemasına göre namazın her rekatında kıraatten önce euzu çekmek hem imam hem cemaat hem de yalnız başına kılan
kimse için müstehabdır. Birinci rekatta
euzu çekmek ise, sünnet-i müekkeddir.
İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre sadece
birinci rekatta imam ve yalnız başına namaz kılan
kimse için euzu çekmek sünnettir. Birinci"rekatın
dışında ise, hiç kimse için gerekli değildir. Ebu
Yusuf'a göre ise, birinci rekatta hem imam, hem cemaat
hem de münferit için euzu çekmek sünnettir. Bu
mevzuda Mehmed Zihni Efendi şunları yazmıştı: "Euzu çekmeye (te'avvuz) denir. Te'avvuz kıraatin sünneti olduğundan onu imam ve yalnız
kılan okur. îmam bayram namazında onu bayram
tekbirlerinden sonra okur. İmama uyan kimse ise, te'avvuz
etmez. Namaza sonradan yetişen kimse kaçırdığı rekati
tamamlamak için kalktığında onu okur." İmam Ebu
Yusuf (r.a.)'a göre te'-avvüz
kıraata değil, siibhanekeye
bağlı olup şeytanın vesvesesini def için namazın sünnetidir.[bk. Nimet-i İslam, s.
233]
Ebu Davud'un talikinden anlaşılıyor
ki, bazı hadis alimlerince aslında bu hadisin mürsel olup Hasan el-Basrî'ye
kadar ulaştığı, Ebu Said
el-Hudrî vasıtasıyla Resül-i
Ekrem'e ulaşmadığı iddia edilmektedir. Bu hadisin Ebu
Said (r.a.) vasıtas'ıyle
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e ulaşan merfu' bir hadis gibi
gösterilme hatası ravîlerden Cafer'e aittir. Ebu Davud'un bu açıklamayı yapmaktaki
gayesi, bu hadisin senedi üzerinden bazı tenkidler
bulunduğunu ifade etmektir.
Ancak
bu mevzuda Bezlu'l-mechud
sahibi şunları söylemektedir: Her ne kadar Ebu Davud bu hadisin zayıf olduğunu iddia ediyor ve bu
zayıflığı da Ca'fer b. Süleyman'ın vehmine bağlıyorsa
da, aslında Ca'fer b. Süleyman vehimli bir kimse değildir.
İbn Maîn, O'nun sika bir ravi olduğunu söylediği gibi, İmam .Ahmed de zararsız bir ravi
olduğunu söylemiştir. İbn el-Medinî
de onun sika bir ravi olduğu kanaatindedir. İbn Şahın ise, onun hakkında şöyle demiştir: Onun aleyhinde
konuşanlar ancak mezheb taassubundan dolayı
konuşmaktadırlar. Ben onun hadisini Ammar'dan başka tenkid edeni görmedim. Aynı şekilde Bezzar
da O'nu tezkiye etmiş, O'na Şiîlikten başka bir kusur isnad
edildiğini duymadım demiştir.
Ancak
bu hadisi Tirmizî de tenkid
etmiş ve hakkında şunları söylemiştir: "Ebu Said'in hadisi hakkında söz edilmiştir. Yahya b. Said, Ali b. Ali er-Rifaî
hakkında söz ederdi. Ahmed de bu hadis sağlam
değildir" derdi.
Her ne kadar Tirmizî böyle
demişse de Vekî, el-Fadl b.
Vekî, Affan, Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Abdillah b. Ammar, İbn Maîn,
Ebu Hatim, Yakub b. İshak
onu tezkiye etmişler, aslında bu kimsenin gözleri tıpkı Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in gözüne benzeyen abid, zahid
her gün 600 rek'at namaz kılan bir zat olduğunu ve
kendisine güvenilebileceğini ifade etmişlerdir. Bununla beraber Ahmed b. Hanbel de bu hadisi
zayıf saymıştır.[Bezlu'l-mechud,
IV, 514]