SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 775 >>

بَاب مَنْ رَأَى الِاسْتِفْتَاحَ بِسُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ

119-120 Namaza Subhaneke Duası İle Başlanacağına Dair Hadisler

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلَامِ بْنُ مُطَهَّرٍ حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ عَنْ عَلِيِّ بْنِ عَلِيٍّ الرِّفَاعِيِّ عَنْ أَبِي الْمُتَوَكِّلِ النَّاجِيِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَامَ مِنْ اللَّيْلِ كَبَّرَ ثُمَّ يَقُولُ سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ وَتَبَارَكَ اسْمُكَ وَتَعَالَى جَدُّكَ وَلَا إِلَهَ غَيْرَكَ ثُمَّ يَقُولُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ ثَلَاثًا ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا ثَلَاثًا أَعُوذُ بِاللَّهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنْ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِ ثُمَّ يَقْرَأُ قَالَ أَبُو دَاوُد وَهَذَا الْحَدِيثُ يَقُولُونَ هُوَ عَنْ عَلِيِّ بْنِ عَلِيٍّ عَنْ الْحَسَنِ مُرْسَلًا الْوَهْمُ مِنْ جَعْفَرٍ

 

Ebu Said el-Hudrî'den; demiştir ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin (teheccüd namazına) kalktığında tekbir alır, sonra: «Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike ve tebareke ismuke ve teala cedduke  ve la ilahe ğayruke. » der sonra da üç defa "La ilahe illallah" der, üç defa "Allahu ekber kebira" der, (daha) sonra da: "(Hakkın rahmetinden) koğulmuş olan şeytandan, vesvesesinden, kurmasından, büyüsünden semi'(her şeyi işiten) ve alîm (her şeyi bilen) Allah'a sığınırım" derdi. Sonra da (bir miktar Kur'an) okurdu.

 

Ebu Davüd dedi ki: (Hadis alimleri) bu hadisin Ali b. Ali ve el-Hasen senediyle mürsel olarak nakledildiğini (merfu olarak zikredilmesindeki) hatanın da Ca'fer'e ait olduğunu söylüyorlar.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat, vitr Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel 50, 69.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerif namazın başında metindeki kelimelerle dua edilebileceğine ve istiazenin de kıraatten Önce olduğuna dela­let etmektedir. İftitah duası da denilen Subhaneke duasını okumak Şafi'i, Hanbelî ve Hanefî ulemasına göre sünnet ise de; Malikî alimlerince meşhur olan görüşe göre, mekruhtur. Bu hadis-i şerif mezkur üç mezheb ulemasının delillerindendir. Ancak Hanbelî mezhebi uleması ile Hanefî mezhebi ulema­sı iftitah duasının yukarıdaki kelimelerle yapılacağı görüşünde oldukları halde Şafiî uleması iftîtah duasının daha önce 760 no'lu hadis-i şerifte geçen şu kelimelerle yapılabileceği görüşündedirler:  ‘’Veccehtu vechiye lillezi feteressemavati vel arda hanifen müslimen vema ene minel muşrikin inne selati ve nusuki ve mehyaye ve memati Lillahi Rabbil alemin la Şerike lehu bi zalike ve ene minel Müslimin’’

 

Hanefiyye uleması, Şafiilerin okuduğu bu duanın farz namazlarda an­cak niyetten önce okunabileceği, nafile namazlarda ise, niyyet edip de tek­bir aldıktan sonra da okunabileceği görüşündedirler.

 

Hanbelîler ise bu mevzuda Hanefîler gibi düşünmekle beraber iftitah duasını Şafiîlerin okuduğu kelimelerle okumakta da bir sakınca görmezler. Hatta bazan birini, bazan da diğerini okumanın daha da faziletli olacağını söylerler.

 

Malikîler ise, iftitah duasının okunacağına dair pek çok sahih hadis bu­lunduğu halde sahabenin bu duayı okumadığını delil getirerek gerek nafile gerekse farz olsun namazda iftitah duası okumanın mekruh olduğu kanaati­ne varmışlardır. Bununla beraber İmam Malik'in iftitah duası okumanın mendub olduğu görüşünde bulunduğunu naklederler.[el-Fıkh ala'l-Mezahihi'I-erbaa, IV, 256]

 

Bu mevzuda 760 no'lu hadisin şerhine de bakılmalıdır. İstiaze ve hükmü Sahabe, tabiîn ve onlardan sonra gelen alimlerin bü­yük çoğunluğuna göre istiaze (euzu okumak) müstehabtır. Nitekim İbn Ömer, Ebu Hureyre, Ata b. Ebî Rebah, Hasan el-Basrî, İbn Sirin, en-Nehaî, el-Evzaî, es-Sevrî, Ebu Hanife diğer rey sahihleri Ahmed ve Davud (r.a.) bu görüştedirler.

 

İmam Malik ve taraftarlarına göre ise nafile namazlarda istiazede bir sakınca yoksa da farz namazlarda mekruhtur. Fakat sahih hadisler bunların aleyhine delalet etmektedir.

 

Yukarıda bir kısmının isimlerini verdiğimiz ve çoğunluğu teşkil eden ule­ma ise istiazenin müstehab olduğuna dair mevzumuzun teşkil eden hadis-i şerifle: "Kur'an okuduğun zaman ev­vela o (Hakk'ın rahmetinden) koğulmuş olan şeytandan Allah'a sığın"[Nahl, 98] ayet-i kerimesini delil getirirler. Bu mevzuda Elmalılı Hamdi Yazır şunları söylemiştir: İstiaze ile emir, manasıyla emirdir. Kur'an okumaktan faydala­nabilmek için evvela Şeytandan Allah'a sığınmak lazımdır. Bu ise esasen kalbin fiilidir. Onun için alimlerin büyük çoğunluğu lafzen istiaze yani euzu çek­mek vacib değil, müstehab demişlerdir.[Hak Dini Kur'an Dili, V, 3123]

 

Fıkıh ve hadis alimlerinin ekseriyeti mevzumuzu teşkil eden hadis-i şe­rife ve benzerlerine dayanarak; فَإِذَا قَرَأْتَ ayetinden mak­sat, "Kur'an okumak istediğin zaman" demektir. Çünkü Kur'an okumadan önce euzu çekmek okuma esnasında şeytanın vereceği vesveseyi önler" de­mişlerdir.

 

Nitekim Mehmet Vehbi Efendi, Hulasatü'l-Beyan fî tefsiri'l-Kur'an isimli eserinde şöyle demektedir: "Tefsir-i Hazin'de beyan olunduğu vecihle, Kur'anı okuyan kimse üzerine istiazenin vacib olması tilavetten hasıl olan ecri riya ve süm'a gibi şeyleri şeytanın vesvese vererek tilaveti ziyaa uğratmak ihti­maline binaen kıraatten sonradır, diyenler varsa da, sahabe ve fıkıh alimlerince Kur'an okumak isteyen kimsenin okumaya başlayacağı zaman euzu çekmesi vacibdir. Ayette hitab, Resülullah'a ise de murad ümmettir. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şeytanın vesvesesinden mahfuzdur. Şu halde ayet ümmet, Muhammed'e talimdir."[Hülasatu'l-Beyan, VII, 2895 - 2896]

 

Bu mevzuda Ebu Hureyre, İbn Sirin ve en-Nehaî ayet-i Kerimesinin za­hirine bakarak eüzunun Kur'an okuduktan sonra çekileceğini söylemişler­dir. Bu alimlerin kanaatine göre okuyucu Kur'an okuduktan sonra Kur'an okuma sevabının kendisi için hasıl olup olmadığında vesveseye kapılabilir. Bu vesveseden kurtulmak için euzu, Kur'an okumaya başlarken değil de oku­duktan sonra çekilmelidir.

 

Euzunun hangi kelimelerden meydana geldiği mevzusu da ulema ara­sında söz konusu olmuştur. Ulemanın büyük çoğunluğuna göre euzu: ‘‘Euzu billahi mineşşeytanirrcaim’’ lafızlarından meydana gelir. Delilleri ise, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu lafızlarla istiaze ettiğine dair Nafî' b. Cübeyr'in rivayet ettiği hadisi [bk. Ahmed b. Hanbel, VI, 426] ile Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in İbn Mes'ud'u bu lafızlarla istiazede bulunması için ikaz ettiğine dair Sa'lebî ve Vahidî'nin rivayet ettiği hadis-i şeriftir. [el-Alusi, Ruhu'l-Meanî, XIV, 228; Buhari, edeb; Müslim; Tirmizî, mevakit, sevabü'l-Kur'an]

 

el-Hasen b. Salih'e göre istiaze ‘’Euzu billahi’s-semi’il alim mineşşeytanirracim’’ kelimelerinden ibarettir. Sevrî'ye ve Medineli alimlere göre ‘‘Euzu billahi mineşşytanirracim İnnallahe semiu’l-Alim’’ kelimelerinden meydana gelir. Hz. Ali de bu görüştedir. İmam Ahmed'e göre, istiazenin kelimeleri şunlardır: ‘‘Euzu billahi’s-semi’il alim mineşşeytanirracim innallahe huve semiu’l-Alim’’

 

İmam Hamza'dan rivayet edildiğine göre istiaze ‘‘Estaizu billahi mineşşeytanirracim İnnallahe huve semiu’l-Alim’’ şeklindedir. İbn el-Hanefiyye'de; ......   şeklinde olduğu rivayet edilmiştir. Daha başka istiaze şekillerinin bulunduğu da söylenmektedir ki, bu mevzuda genişlik vardır.[Toplu bilgi için bk. el-Menhel, V, 187 - 188]

 

Hepsiyle amel etmek caizdir. İmam Şafiî'ye göre istiaze ifade eden her cümle ile istiaze gerçekleşirse de; ‘Euzu billahi mineşşeytanirracim’ kelimeleriyle istia­zede bulunmak daha faziletlidir.

 

İstiazenin namazda gizli mi yoksa aşikare mi yapılacağı meselesi de imam­lar arasında ihtilaf konusu olmuştur.

 

Hz. Ebu Hüreyre'ye göre istiaze, namazda yüksek sesle yapılır. îbn Ömer, Ebu Hanife ve İmam Ahmed'e göre gizli yapılır. İbn Ebî Leyla'ya göre ise, gizli veya aşikare yapılması arasında bir fark yoktur.

 

Şafiî ulemasına göre namazın her rekatında kıraatten önce euzu çek­mek hem imam hem cemaat hem de yalnız başına kılan kimse için müstehabdır. Birinci rekatta euzu çekmek ise, sünnet-i müekkeddir. İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre sadece birinci rekatta imam ve yalnız başına namaz kılan kimse için euzu çekmek sünnettir. Birinci"rekatın dışın­da ise, hiç kimse için gerekli değildir. Ebu Yusuf'a göre ise, birinci rekatta hem imam, hem cemaat hem de münferit için euzu çekmek sünnettir. Bu mevzuda Mehmed Zihni Efendi şunları yazmıştı: "Euzu çekmeye (te'avvuz) denir. Te'avvuz kıraatin sünneti olduğundan onu imam ve yalnız kılan okur. îmam bayram namazında onu bayram tekbirlerinden sonra okur. İmama uyan kimse ise, te'avvuz etmez. Namaza sonradan yetişen kimse kaçırdığı rekati tamamlamak için kalktığında onu okur." İmam Ebu Yusuf (r.a.)'a göre te'-avvüz kıraata değil, siibhanekeye bağlı olup şeytanın vesvesesini def için na­mazın sünnetidir.[bk. Nimet-i İslam, s. 233]

 

Ebu Davud'un talikinden anlaşılıyor ki, bazı hadis alimlerince aslında bu hadisin mürsel olup Hasan el-Basrî'ye kadar ulaştığı, Ebu Said el-Hudrî vasıtasıyla Resül-i Ekrem'e ulaşmadığı iddia edilmektedir. Bu hadisin Ebu Said (r.a.) vasıtas'ıyle Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e ulaşan merfu' bir hadis gibi gös­terilme hatası ravîlerden Cafer'e aittir. Ebu Davud'un bu açıklamayı yap­maktaki gayesi, bu hadisin senedi üzerinden bazı tenkidler bulunduğunu ifade etmektir.

 

Ancak bu mevzuda Bezlu'l-mechud sahibi şunları söylemektedir: Her ne kadar Ebu Davud bu hadisin zayıf olduğunu iddia ediyor ve bu zayıflığı da Ca'fer b. Süleyman'ın vehmine bağlıyorsa da, aslında Ca'fer b. Süley­man vehimli bir kimse değildir. İbn Maîn, O'nun sika bir ravi olduğunu söy­lediği gibi, İmam .Ahmed de zararsız bir ravi olduğunu söylemiştir. İbn el-Medinî de onun sika bir ravi olduğu kanaatindedir. İbn Şahın ise, onun hakkında şöyle demiştir: Onun aleyhinde konuşanlar ancak mezheb taassu­bundan dolayı konuşmaktadırlar. Ben onun hadisini Ammar'dan başka tenkid edeni görmedim. Aynı şekilde Bezzar da O'nu tezkiye etmiş, O'na Şiîlikten başka bir kusur isnad edildiğini duymadım demiştir.

 

Ancak bu hadisi Tirmizî de tenkid etmiş ve hakkında şunları söylemiş­tir: "Ebu Said'in hadisi hakkında söz edilmiştir. Yahya b. Said, Ali b. Ali er-Rifaî hakkında söz ederdi. Ahmed de bu hadis sağlam değildir" derdi.

 

Her ne kadar Tirmizî böyle demişse de Vekî, el-Fadl b. Vekî, Affan, Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Abdillah b. Ammar, İbn Maîn, Ebu Ha­tim, Yakub b. İshak onu tezkiye etmişler, aslında bu kimsenin gözleri tıpkı Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in gözüne benzeyen abid, zahid her gün 600 rek'at na­maz kılan bir zat olduğunu ve kendisine güvenilebileceğini ifade etmişlerdir. Bununla beraber Ahmed b. Hanbel de bu hadisi zayıf saymıştır.[Bezlu'l-mechud, IV, 514]