SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 773 >>

DEVAM: 118-119. Namaza Başladıktan Sonra Okunacak Dualar

 

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَسَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الْجَبَّارِ نَحْوَهُ قَالَ قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا رِفَاعَةُ بْنُ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رِفَاعَةَ بْنِ رَافِعٍ عَنْ عَمِّ أَبِيهِ مُعَاذِ بْنِ رِفَاعَةَ بْنِ رَافِعٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ صَلَّيْتُ خَلْفَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَعَطَسَ رِفَاعَةُ لَمْ يَقُلْ قُتَيْبَةُ رِفَاعَةُ فَقُلْتُ الْحَمْدُ لِلَّهِ حَمْدًا كَثِيرًا طَيِّبًا مُبَارَكًا فِيهِ مُبَارَكًا عَلَيْهِ كَمَا يُحِبُّ رَبُّنَا وَيَرْضَى فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ انْصَرَفَ فَقَالَ مَنْ الْمُتَكَلِّمُ فِي الصَّلَاةِ ثُمَّ ذَكَرَ نَحْوَ حَدِيثِ مَالِكٍ وَأَتَمَّ مِنْهُ

 

Rifaa b. Rafi'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldım, Rifaa (yani ben) aksırdı(m.) (Diğer ravi) Kuteybe (ise) Rifaa'dan bahsetmedi. (Rifaa sözlerine şöyle devam etti): Bunun üzerine "Rabbimizin sevdiği ve razı olduğu şekilde pek çok, ziyadeleşen güzel ve hiç kesilmeyen hamdler kendisine olsun" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı kılıp bitirince; "Namazda konuşan kimdi?" dedi. Sonra (Kuteybe) Malik hadisinin benzerini daha tam olarak nakletti.

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacid; Nesaî, tatbîk, iftitah; Tirmizî, salat ;Muvatta', Kur'an ;Ahmedb. Hanbel, III, 106, 158, 168, 188, 191,252,269, IV, 340.

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerifi nakleden Rifaa'nın, Resul-i Zîşan Efendimizin arkasında namaz kıldığı ve bu arada başından geçen olayı anlatırken birden bire "Rifaa aksırdı" diyerek kendisinden üçüncü bir şahısmış gibi bahsettiği görülmektedir. İşte sözün böyle mütekellimden (birin­ci şahıstan) gaibe (üçüncü şahsa) veya muhataba (ikinci şahsa) intikal etmesine edebiyatta "iltifat" denir. Fakat diğer ravi Kuteybe'nin rivayet ettiği bu ha­disin tamamı 770 no'lu Malik hadisidir. Muhterem okuyucularımızın hatır­layacağı üzere orada mezkur hadis şöyle devam ediyor: "Otuz küsur melek gördüm ki, bunu hangisi önce yazacak diye yarışıyorlardı" bu hadisi şeri­fin Nesaî'deki rivayet edilen şekli şöyledir:

 

"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namazda konuşan kimdi?" diye sordu. Kimse cevab vermedi. Bu­nun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.) ikinci defa olmak üzere: "Namazda konuşan kimdi?" diye sorunca, Rifa'a b. Rafi': Bendim Ya Resulallah, diye cevab verdi. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'de na­sıl bir dua etmiştin? diye sordu. O da;  şeklinde dua ettim, ey Allah'ın Resulü, diye cevab verdi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: "Nefsim yedi kudretinde olan zata yemin ederim ki, otuzun üstün­de melek, onu hangisi (Allah katına) çıkaracak diye harekete geçtiler"

 

Ancak Nesaî'nin bu rivayetine bakınca insanın aklına kendiliğinden şöyle bir soru gelebilir: Nebiin sorusuna cevab vermek veya emrine uymak farz olduğu halde Rifaa, Resul-i Ekrem'in sorusuna nasıl olmuş da cevab vermekten kaçınmıştır? Hatta Rifaa'nın duasını işiten herkesin üzerine ce­vab vermek farz olmuştu. Çünkü Resul-i Ekrem sorusunu hepsine birden yöneltmiş olup içlerinden belli bir kimseyi kast etmemişti. Buna iki şekilde cevap verilebilir:

 

1. Bu cemaat Nebi’in bu soruyu cevap istemek maksadıyla de­ğil de bu hareketi beğenmediğini ifade etmek maksadıyla yani istifham-i inkarî   olarak   yönelttiğini   zannetmişlerdi. Bu yüzden cevap vermeye çekinmişlerdi. Fakat aynı soruyu ikinci defa sorunca o zaman cevap istediğini anladılar ve cevap vermekte gecikmediler.

 

2. Soru içlerinde belli bir kişiye yöneltilmediği için her biri cevabı bir diğerinden bekliyordu. Aynı zamanda arkadaşlarının büyük bir hata işledi­ği için çok korktuklarından nasıl cevap vereceklerini bilemiyorlardı. Bu se-beble de sükutlarıyla Resul-i Ekrem'den af diliyorlardı. Fakat aynı soru ikinci defa tekrarlanınca Resul-i Ekrem'in soru sormaktan maksadının konuşan kimseyi öğrenmek olduğunu anladılar. Bunun üzerine     cemaat adına bizzat Rifa'a cevab verdi. Cemaatin birinci soru karşısındaki duyduğu korkuyu Said b. Abdilcebbar'ın rivayet ettiği şu hadis-i şerif ne güzel ifade etmektedir: Rifa'a dedi ki; Resul-i Ekrem'in bu sorusunu işitince kendi kendime, keşke na­maz karşılığında keffaret vermek mümkün olsaydı bu namaz için bütün malımı verseydim de tek Resul-i Ekrem (s.a.v.)'i üzen böyle bir davranışta bu­lunmak talihsizliğine uğradığım bu namazda bulunmasaydım" dedim.

 

Aslında Nebiyy-i Zişan Efendimizin bu soruyu yöneltmekteki maksadı bu duanın faziletini; meleklerin bu duanın sevabını yazmak için nasıl yarışa girdiklerini haber vererek başkalarının da bu duayı okuyup faziletine nail olmalarını te'min etmektir.

 

Tirmizî bu hadisle ilgili olarak şunları söylemektedir: "Bu babta Enes, Vail b. Hucr ve Amir b. Rabia'dan hadis rivayet edilmiştir. Rifaa'nın hadisi hasendir. Bazı ilim ehline göre bu hadis nafile namaz hakkındadır. Zira Ta­biinden müteaddit kişiler şöyle diyorlar: "Kişi farz namazda aksırırsa Al­lah'a ancak içinden hamd eder" Bundan fazlasına müsaade etmemişlerdir."

 

Müslim'in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte açıklandığına göre Resul-i Ek­rem Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Şu namaz yok mu? Onun içinde insan sözünden hiç bir şey konuşmak caiz değildir. O ancak tesbih, tekbir ve kur'an okumaktan ibarettir."[Müslim, mesacid]

 

Ancak Hz. Nebi'in bu ikazı namazda bulunan bir sahabenin dı­şardan aksırana "Yerhamükellah" demesi üzerine olmuştur. Namazda bu­lunan bir kimsenin namazda bulunan diğer bir kimse hakkında yaptığı dua ile ilgili değildir. el-Halebî, "el-Munye" şerhinde şöyle demektedir: Namaz kılmakta olan bir kimse aksırır da arkasından elhamdülillah derse, namazı bozulmaz. Çünkü bu söz bu duadan, bir övgüden başka bir şey değildir. Her­hangi bir kimseye hitaben de söylenmiş değildir, Ebu Hanife'den bîr rivayete göre ise, dudaklarını hareket ettirmeden içinden elhamdülillah derse, namazı bozulmaz. Fakat sesli olarak söylerse, namazı bozulur. Namaz kılan kimse sükut etmeli, aksırdığı zaman elhamdülillah demekten sakınmalıdır. İçinden hamd etmekte bir sakınca olmadığından içinden hamdetmelidir, diyenler de vardır.[bk. Bezlu'l-mechud, IV, 510-511]

 

Muhammed Zihni Efendi merhum bu mevzuda şunları söylemektedir: "Aksırana namaz içinde yerhamükellah diyerek hayır duada bulunmuş ol­mak da namazı bozar. İmam Ebu Yusuf'a göre namazı bozulmaz.[Nimet-i İslam, s.277-278]