بَاب
الْإِمَامِ
يَتَطَوَّعُ
فِي مَكَانِهِ
72. İmamın (Namaz
Kıldırdığı) Yerde Nafile Kılması
حَدَّثَنَا
أَبُو
تَوْبَةَ
الرَّبِيعُ
بْنُ نَافِعٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْعَزِيزِ بْنُ
عَبْدِ
الْمَلِكِ الْقُرَشِيُّ
حَدَّثَنَا
عَطَاءٌ
الْخُرَاسَانِيُّ
عَنْ
الْمُغِيرَةِ
بْنِ شُعْبَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يُصَلِّ
الْإِمَامُ
فِي
الْمَوْضِعِ
الَّذِي
صَلَّى فِيهِ
حَتَّى
يَتَحَوَّلَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
عَطَاءٌ
الْخُرَاسَانِيُّ
لَمْ
يُدْرِكْ
الْمُغِيرَةَ
بْنَ
شُعْبَةَ
Muğîre b. Şu'be
(r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "İmam, yerini değiştirmedikçe (farz) namaz kıldığı yerde (nafile)
namaz kılamaz"
Ebu Davüd dedi ki; (Bu
hadisin ravilerinden) Ata el-Horasani el-Muğire b. Şu'beye erişmemiştir.
Diğer tahric: İbn
Mace, ikame
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerif farzı kılan imamın nafile
namaz kılmak için farzı kılmış olduğu yeri terk etmesinin mustehab olduğuna
delildir. Bu konuda fakihler arasında görüş ayrılıkları vardır. Ebu Hanife'ye
göre imam, peşinden sünnet kılınacak her farz namazdan sonra yerini değiştirir.
Fakat ikindi ve sabah namazı gibi arkasında sünnet kılınmayacak olan farzlardan
sonra yerini değiştirmesine lüzum yoktur. İmam Muhammed ise, "arkasında
sünnet bulunsun veya bulunmasın her farz namazdan sonra imam bulunduğu yeri
terk etmelidir ki, cemaat bu sayede imamın sehv secdesi yapmak durumunda
olmadığını anlayabilsin" demiştir. Bedayi isimli meşhur fıkıh kitabında
şöyle deniyor: "Rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Bekr ve Ömer farz namazı
kılar kılmaz sanki kızgm bir taşın üzerindeymiş-ler gibi bulundukları yeri
hemen terk ederlermiş." Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilen bir hadis-i
şerifte de Efendimizin şöyle buyurduğu ifade ediliyor: "Biriniz namazını
kıldığı zaman önüne, ardına, sağına veya soluna çekilmekten aciz mi de böyle
yapmıyor?"[Kasanî, Bedayi'ü's-Sanayi]
Maliki,
Şafii ve Hanbelî alimlerine göre imamın farz namazı kıldığı yerde nafile namaz
kılması mekruhtur. Ancak mescidin darlığı gibi bir mazeret varsa, o zaman bu
kerahet de ortadan kalkar.
Bu
şekilde yer değiştirmenin mustehab oluşunun hikmeti, Buharî ve Be-gavî'nin de
İfade ettikleri gibi üzerinde namaz kılınan ve secde edilen yerlerin adedini arttırmaktır.
Çünkü bu yerler kıyamet günü secde eden kişinin ibadet ve secdesine şahitlik
edeceklerdir. Cenab-ı vacibü'l-Vücud, Kur'an-ı Kerim'inde bu gerçeği şu ayet-i
kerime ile ifade buyurmuştur : "Arz kıyamet günü (üzerinde yapılan
amellere ait) haberlerini verecektir"[Zilzal 4] Şu ayet-i kerime de bu
gerçeği dile getirmektedir: "Gök ve yer onların (helaki) üzerine ağlamadı."[Duhan 29]
Rivayet
edildiğine göre her mü'min kul için semada iki kapı vardır. Birinden rızkı
iner, diğerinden ameli yükselip çıkar. Mü'min vefat ettiği zaman namaz kıldığı
ve amellerinin semaya yükseldiği yer onun vefatına ağlayacaktır. Bu sebeble
kişi her namazı ayrı bir yerde kılarak lehinde şahitlik yapacak ve ölümüne
ağlayacak olan mekanların sayısını artırmalıdır.
Ancak
müellif Ebu Davud'un kanaatine göre, bu hadisin ravilerinden Ata
el-Horasanî'nin el-Muğîre'yle bizzat görüşüp ondan hadis aldığı sabit
olmadığından ikisinin arasında bir ravinin bulunması gerekir. İşte bu ravinin
ismi zikredilmediği için kim olduğu bilinmemektedir. Bu sebeble de hadis
sıhhatini kaybederek "munkatî" denilen zayıf hadisler arasına
girmektedir.
İmamın
yer değiştirmesi yalnız imama mahsus olmayıp cemaatle veya tek başına namaz kılanlar
için de geçerlidir. Zira belirtildiği gibi bunun hikmeti yer değiştirerek
namaz kıldığına dair şahitlerin arttırılmasıdır.
İkinci
bir husus da gerek farz öncesi ve gerekse farz sonrası kılınan sünnetlerin
mescidde mi, yoksa evde veya mümkünse iş yerinde mi kılınmasının daha uygun
olduğudur.
Bu
konuda Hanefî alimleri şu noktalara dikkat çekmektedirler:
1.
Sünnetlerin evde kılınması daha faziletlidir. Zira Hz. Nebi (s.a.v.) bu konuda
kendisine tevcih edilen bir soruya cevaben, "Evimin mescide ne kadar yakın
olduğunu biliyorsunuz. Ben buna rağmen sünnetleri evimde kılarım"
buyurmuşlardır. Başka bir hadisinde Hz. Nebi: "Evlerinizi içinde namaz
kılarak nurlan d iriniz" buyurmaları, farz namazlar cemaatle mescidde
kılınacağına göre, buradaki namazdan maksat nafile namazlar olduğu açıkça
anlaşılmaktadır. Her ne kadar bunun tetavvu' namazlarla yapılması mümkün ise
de yukarıdaki hadisin de te'yidiyle revatib dediğimiz farz öncesi ve sonrası
kılınan namazlar kast edilse gerektir. Ayrıca "Farzlar müstesna,kişinin
kıldığı namazların en efdali evinde kaldığı namazdır" buyurulması da bu
hususu desteklemektedir.
2.
Meşguliyetinden dolayı sünnetleri evde veya iş yerinde kılamayacak kimselerin
mescidde kılmaları daha uygundur. Günümüz insanlarının işlerinin fazla olması,
sünnetle farz arasında işleri ile meşgul olmaları, sünnet olan namazların terk
edilmesine yol açacağından ya da sünnet
kılmaktan maksat, farz namazları huzur ve huşu' içinde kılmaları hikmetine
aykırı olacağından mescidde kılınması ve her namaz için yer değiştirilmesi
daha güzel, ibadet maksadına daha uygun olur. Bütün bu ruhsatlar karşısında
sünneti evinde kılma alışkanlığı olan kişiler hakkında, "sünnet
kılmıyor" diye, su-i zan edilmesi doğru değildir. Ama böyle bir töhmetle
karşı karşıya kalmaktansa sünnetleri mescidde kılmak -bilhassa memleketimizde-
uygun olur. Bununla beraber, bu konuda müslümanları mümkün mertebe sünnete
uygun amel etmeye teşvik de ihmal edilmemelidir.