SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 616 >>

بَاب الْإِمَامِ يَتَطَوَّعُ فِي مَكَانِهِ

72. İmamın (Namaz Kıldırdığı) Yerde Nafile Kılması

 

حَدَّثَنَا أَبُو تَوْبَةَ الرَّبِيعُ بْنُ نَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ الْقُرَشِيُّ حَدَّثَنَا عَطَاءٌ الْخُرَاسَانِيُّ عَنْ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يُصَلِّ الْإِمَامُ فِي الْمَوْضِعِ الَّذِي صَلَّى فِيهِ حَتَّى يَتَحَوَّلَ قَالَ أَبُو دَاوُد عَطَاءٌ الْخُرَاسَانِيُّ لَمْ يُدْرِكْ الْمُغِيرَةَ بْنَ شُعْبَةَ

 

Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İmam, yerini değiştirmedikçe (farz) namaz kıldığı yerde (nafile) namaz kılamaz"

 

Ebu Davüd dedi ki; (Bu hadisin ravilerinden) Ata el-Horasani el-Muğire b. Şu'beye erişmemiştir.

 

 

Diğer tahric: İbn Mace, ikame

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerif farzı kılan imamın nafile namaz kılmak için farzı kılmış olduğu yeri terk etmesinin mustehab olduğuna delildir. Bu konuda fakihler arasında görüş ayrılıkları vardır. Ebu Hanife'ye göre imam, peşinden sünnet kılınacak her farz namazdan sonra yerini de­ğiştirir. Fakat ikindi ve sabah namazı gibi arkasında sünnet kılınmayacak olan farzlardan sonra yerini değiştirmesine lüzum yoktur. İmam Muhammed ise, "arkasında sünnet bulunsun veya bulunmasın her farz namazdan sonra imam bulunduğu yeri terk etmelidir ki, cemaat bu sayede imamın sehv secdesi yapmak durumunda olmadığını anlayabilsin" demiştir. Bedayi isim­li meşhur fıkıh kitabında şöyle deniyor: "Rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Bekr ve Ömer farz namazı kılar kılmaz sanki kızgm bir taşın üzerindeymiş-ler gibi bulundukları yeri hemen terk ederlermiş." Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de Efendimizin şöyle buyurduğu ifade edili­yor: "Biriniz namazını kıldığı zaman önüne, ardına, sağına veya soluna çe­kilmekten aciz mi de böyle yapmıyor?"[Kasanî, Bedayi'ü's-Sanayi]

 

Maliki, Şafii ve Hanbelî alimlerine göre imamın farz namazı kıldığı yerde nafile namaz kılması mekruhtur. Ancak mescidin darlığı gibi bir mazeret var­sa, o zaman bu kerahet de ortadan kalkar.

 

Bu şekilde yer değiştirmenin mustehab oluşunun hikmeti, Buharî ve Be-gavî'nin de İfade ettikleri gibi üzerinde namaz kılınan ve secde edilen yerle­rin adedini arttırmaktır. Çünkü bu yerler kıyamet günü secde eden kişinin ibadet ve secdesine şahitlik edeceklerdir. Cenab-ı vacibü'l-Vücud, Kur'an-ı Kerim'inde bu gerçeği şu ayet-i kerime ile ifade buyurmuştur : "Arz kıyamet günü (üzerinde yapılan amellere ait) haberlerini verecektir"[Zilzal 4] Şu ayet-i kerime de bu gerçeği dile getirmek­tedir: "Gök ve yer onların (helaki) üzerine ağla­madı."[Duhan  29]

 

Rivayet edildiğine göre her mü'min kul için semada iki kapı vardır. Bi­rinden rızkı iner, diğerinden ameli yükselip çıkar. Mü'min vefat ettiği za­man namaz kıldığı ve amellerinin semaya yükseldiği yer onun vefatına ağlayacaktır. Bu sebeble kişi her namazı ayrı bir yerde kılarak lehinde şahit­lik yapacak ve ölümüne ağlayacak olan mekanların sayısını artırmalıdır.

 

Ancak müellif Ebu Davud'un kanaatine göre, bu hadisin ravilerinden Ata el-Horasanî'nin el-Muğîre'yle bizzat görüşüp ondan hadis aldığı sabit olmadığından ikisinin arasında bir ravinin bulunması gerekir. İşte bu ravinin ismi zikredilmediği için kim olduğu bilinmemektedir. Bu sebeble de ha­dis sıhhatini kaybederek "munkatî" denilen zayıf hadisler arasına girmektedir.

 

İmamın yer değiştirmesi yalnız imama mahsus olmayıp cemaatle veya tek başına namaz kılanlar için de geçerlidir. Zira belirtildiği gibi bunun hik­meti yer değiştirerek namaz kıldığına dair şahitlerin arttırılmasıdır.

 

İkinci bir husus da gerek farz öncesi ve gerekse farz sonrası kılınan sün­netlerin mescidde mi, yoksa evde veya mümkünse iş yerinde mi kılınmasının daha uygun olduğudur.

 

Bu konuda Hanefî alimleri şu noktalara dikkat çekmektedirler:

 

1. Sünnetlerin evde kılınması daha faziletlidir. Zira Hz. Nebi (s.a.v.) bu konuda kendisine tevcih edilen bir soruya cevaben, "Evimin mescide ne kadar yakın olduğunu biliyorsunuz. Ben buna rağmen sünnetleri evimde kılarım" buyurmuşlardır. Başka bir hadisinde Hz. Nebi: "Evlerinizi içinde namaz kılarak nurlan d iriniz" buyurmaları, farz namazlar cemaatle mescidde kılınacağına göre, buradaki namazdan maksat nafile namazlar ol­duğu açıkça anlaşılmaktadır. Her ne kadar bunun tetavvu' namazlarla ya­pılması mümkün ise de yukarıdaki hadisin de te'yidiyle revatib dediğimiz farz öncesi ve sonrası kılınan namazlar kast edilse gerektir. Ayrıca "Farzlar müstesna,kişinin kıldığı namazların en efdali evinde kaldığı namazdır" buyurulması da bu hususu desteklemektedir.

 

2. Meşguliyetinden dolayı sünnetleri evde veya iş yerinde kılamayacak kimselerin mescidde kılmaları daha uygundur. Günümüz insanlarının işleri­nin fazla olması, sünnetle farz arasında işleri ile meşgul olmaları, sünnet olan namazların terk edilmesine  yol açacağından ya da sünnet kılmaktan maksat, farz namazları huzur ve huşu' içinde kılmaları hikmetine aykırı ola­cağından mescidde kılınması ve her namaz için yer değiştirilmesi daha güzel, ibadet maksadına daha uygun olur. Bütün bu ruhsatlar karşısında sünneti evinde kılma alışkanlığı olan kişiler hakkında, "sünnet kılmıyor" diye, su-i zan edilmesi doğru değildir. Ama böyle bir töhmetle karşı karşıya kalmaktansa sünnetleri mescidde kılmak -bilhassa memleketimizde- uygun olur. Bu­nunla beraber, bu konuda müslümanları mümkün mertebe sünnete uygun amel etmeye teşvik de ihmal edilmemelidir.