DEVAM: 66. İmamın
Cemaatten Daha Yüksek Bir Yerde Durması
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
حَجَّاجٌ
عَنْ ابْنِ
جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِي
أَبُو
خَالِدٍ عَنْ
عَدِيِّ بْنِ
ثَابِتٍ
الْأَنْصَارِيِّ
حَدَّثَنِي
رَجُلٌ
أَنَّهُ كَانَ
مَعَ
عَمَّارِ
بْنِ يَاسِرٍ
بِالْمَدَائِنِ
فَأُقِيمَتْ
الصَّلَاةُ
فَتَقَدَّمَ عَمَّارٌ
وَقَامَ
عَلَى
دُكَّانٍ
يُصَلِّي
وَالنَّاسُ
أَسْفَلَ
مِنْهُ
فَتَقَدَّمَ
حُذَيْفَةُ
فَأَخَذَ
عَلَى
يَدَيْهِ فَاتَّبَعَهُ
عَمَّارٌ حَتَّى
أَنْزَلَهُ
حُذَيْفَةُ
فَلَمَّا فَرَغَ
عَمَّارٌ
مِنْ
صَلَاتِهِ
قَالَ لَهُ حُذَيْفَةُ
أَلَمْ
تَسْمَعْ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
إِذَا أَمَّ
الرَّجُلُ
الْقَوْمَ
فَلَا يَقُمْ
فِي مَكَانٍ
أَرْفَعَ
مِنْ مَقَامِهِمْ
أَوْ نَحْوَ
ذَلِكَ قَالَ
عَمَّارٌ
لِذَلِكَ
اتَّبَعْتُكَ
حِينَ
أَخَذْتَ
عَلَى
يَدَيَّ
Adiyy b. Sabit
el-Ensarî, "biri bana dedi ki" diyerek şunları nakletmiştir: Ammar b.
Yasir, Medayin'de iken kamet edildiği zaman, namaz kıldırmak üzere öne geçip
yüksekçe bir yer'e durdu. Halk ise ondan daha aşağı bir seviyede (bulunuyordu).
Huzeyfe, hemen ilerleyip onun ellerinden tutup çekti. O da o'na tabî oldu.
Nihayet Huzeyfe o'nu (oradan aşağıya) indirdi. Ammar namazını bitirince Huzeyfe
O'na; (Sen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın; "Bir kimse bir
cemaata imam olduğu zaman cemaatin durduğu yerden daha yüksek bir yerde
durmasın" buyurduğunu -veya bu
manada bir söz söylediğini- duymadın mı? dedi. Ammar da; Elimi tuttuğunda ben
de sana zaten bunun için itaat ettim karşılığını verdi.
Kütüb-ü Sitte'den
sadece Ebu Davud rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Her ne kadar bu hadis-i şerifte imamlık edenin
Ammar b.Yasir olduğu, onu bulunduğu yüksek yerden çekip indirenin de Huzeyfe
olduğu kaydedilmekte ise de, bundan evvelki hadis-i şerifte, imamlık yapanın
Huzeyfe ve O'nun gömleğinden tutup indirenin de Ebu Mes'ud olduğu zikredildiği
için iki hadis-i şerif arasında bir uyuşmazlık var gibi görünmektedir. Ama
gerçekte böyle bir uyuşmazlık yoktur. Çünkü bu iki hadis-i şerifte beyan edilen
hadislerin ayrı ayrı zamanlarda adı geçen kişiler arasında meydana gelmiş iki
ayrı hadise olması mümkündür. Ancak bu ikinci hadis-i şerifin ravileri arasında
ismi kesinlikle bilinemeyen meçhul bir kimse bulunduğundan, bir evvelki
hadis-i şerif daha kuvvetli ve tercihe daha layıktır. Çünkü bir evvelki
hadis-i şerifi aynı zamanda İbn Huzeyme, İbn Hibban ve el-Hakim' de rivayet
etmişlerdir. Ayrıca Hakim'in rivayetinde hadisinmerfu' olduğuna dair sarahat
vardır.
Bu
hadis-i şerif imamın cemaatten yüksek bir yerde bulunmasını mutlak surette
yasaklamaktadır. Nitekim Hanbelîler bu görüştedir. Bunlara göre mekruh olan
yükseklik bir arşın kadar olan yüksekliktir. Daha azı zarar vermez. Bu hadis-i
şerifle, Buharî ve Müslim'in Sehl (r.a.)'den rivayet ettikleri:
"Resulullah (s.a.v.) minber üzerinde namaz kıldı. Sonra geri geri gelerek
minberden inip secde etti. Cemaatde onunla beraber secdeye vardı. Sonra tekrar
yerine döndü. Namazı bitirince bu kıldığım namazı öğrenesiniz ve bana uyasınız
diye böyle yaptım" buyurdu.[bk. 1080 numaralı hadis, Buharî, cuma; Müslim, mesacid] Mealindeki hadis-i
şerifin arasını uzlaştırmak için minber basamağı yüksekliğinin namaza zarar
vermeyeceğini söylerler. Demek ki; Resulullah, en alt basamakta
bulunuyormuşki, namaz esnasında minberden ameli kesiri gerektirmeden inip
çıkmış ve namazına bir zarar gelmemiş.
Hanefîler
ise, sadece imamın yüksek bir yerde bulunup da cemaatin aşağıda bulunmasını
Ehl-i Kitabın papazlarına ve hahamlarına yüksekçe bir yer ayırarak ibadetlerini
o şekilde eda etmelerine benzeterek bunun mekruh olduğunu fakat imamın yanında
cemaatten bir kişi daha bulunsa bu kerahetin kalkacağını söylerler.[bk. es-Subkî,
el-Menhel, IV, 322.]
İbn
Hümam'ın beyanına göre keraheti gerektiren bu yükseklik hakkında çeşitli
görüşler ileri sürülmüşse de tercih edilen görüşe göre, bu yüksekliğin miktarı
bir arşındır. Bir arşın, 68 cm. bir uzunluğa tekabül etmektedir.
Şafiîlere
göre de herhangi bir zaruret olmaksızın imamın böyle yüksek bir yerde namaz
kıldırması mekruhtur. Ancak öğretmek gibi bir maksatla böyle yüksekçe bir yerde
namaz kıldırmak zorunluluğu doğarsa kerahet yoktur.
Malikîler
de bu görüştedirler. Onlara göre "İmamın yanında cemaatten biri bulunursa
bu kerahet kalkar" diye görüş var ise de sarih olan kavle göre yine
mekruhtur. Ancak İmamın yüksekte bulunuşu imama bir kibir ve böbürlenme hissi
veriyorsa, namazı batıl olur. Bir arşından aşağı yüksekliklerin namaza zararı
yoktur.
İbn.Dakiki'l-îyd
ise.öğretmek gayesinin dışında imamın yüksekte bulunmasının kesinlikle mekruh
olduğu kanaatindedir.
Şevkanî'nin
Neyi'de naklettiğine göre; cemaatin imamdan yüksekte bulunması Hanefilerle
Şafiîlere göre, mekruhsa da Malikîlere ve Hanbelîlere göre mekruh değildir.
Ancak Malikîlere göre imama uyanın yüksekte duruşu kibir sebebiyle ise, namazı
batıldır.