DEVAM: 22. Mescid'e
Tükürmenin Keraheti
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
الْفَضْلِ
السِّجِسْتَانِيُّ
وَهِشَامُ
بْنُ
عَمَّارٍ وَسُلَيْمَانُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
الدِّمَشْقِيَّانِ
بِهَذَا
الْحَدِيثِ
وَهَذَا
لَفْظُ
يَحْيَى بْنِ
الْفَضْلِ
السِّجِسْتَانِيِّ
قَالُوا
حَدَّثَنَا
حَاتِمُ بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ بْنُ
مُجَاهِدٍ
أَبُو
حَزْرَةَ
عَنْ عُبَادَةَ
بْنِ
الْوَلِيدِ
بْنِ
عُبَادَةَ
بْنِ الصَّامِتِ
أَتَيْنَا
جَابِرًا
يَعْنِي ابْنَ
عَبْدِ
اللَّهِ
وَهُوَ فِي
مَسْجِدِهِ
فَقَالَ
أَتَانَا رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فِي
مَسْجِدِنَا
هَذَا وَفِي
يَدِهِ
عُرْجُونُ
ابْنِ طَابٍ
فَنَظَرَ
فَرَأَى فِي
قِبْلَةِ
الْمَسْجِدِ
نُخَامَةً فَأَقْبَلَ
عَلَيْهَا
فَحَتَّهَا
بِالْعُرْجُونِ
ثُمَّ قَالَ
أَيُّكُمْ
يُحِبُّ أَنْ
يُعْرِضَ
اللَّهُ
عَنْهُ
بِوَجْهِهِ
ثُمَّ قَالَ
إِنَّ أَحَدَكُمْ
إِذَا قَامَ
يُصَلِّي
فَإِنَّ اللَّهَ
قِبَلَ
وَجْهِهِ
فَلَا
يَبْصُقَنَّ
قِبَلَ
وَجْهِهِ
وَلَا عَنْ
يَمِينِهِ
وَلْيَبْزُقْ
عَنْ
يَسَارِهِ
تَحْتَ
رِجْلِهِ الْيُسْرَى
فَإِنْ
عَجِلَتْ
بِهِ
بَادِرَةٌ
فَلْيَقُلْ
بِثَوْبِهِ
هَكَذَا
وَوَضَعَهُ
عَلَى فِيهِ ثُمَّ
دَلَكَهُ
ثُمَّ قَالَ
أَرُونِي
عَبِيرًا
فَقَامَ
فَتًى مِنْ
الْحَيِّ
يَشْتَدُّ
إِلَى
أَهْلِهِ
فَجَاءَ
بِخَلُوقٍ
فِي رَاحَتِهِ
فَأَخَذَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَجَعَلَهُ
عَلَى رَأْسِ
الْعُرْجُونِ
ثُمَّ لَطَخَ
بِهِ عَلَى
أَثَرِ
النُّخَامَةِ
قَالَ
جَابِرٌ
فَمِنْ هُنَاكَ
جَعَلْتُمْ
الْخَلُوقَ
فِي مَسَاجِدِكُمْ
Cabir b. Abdullah
(r.a.)'den demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elinde İbn
Tab Hurması salkımının sapından bir çubuk olduğu halde bizim şu mescidimize
geldi. Mescid'in kıble duvarında bir balgam gördü. Gidip o balgamı çubuğu ile
kazıdı, sonra: "Hanginiz Allah'ın kendisinden yüz çevirmesini ister? Bilin
ki, biriniz namaz kılmaya kalktığında Allah (ın kıblesi) onun yüzünü döndüğü
taraftadır. (Öyleyse) sakın ön tarafına ve sağına tükürmesin. Soluna, sol
ayağının altına tükürsün. Eğer kendisini balgam sıkıştırırsa, elbisesine
şöylece tükürsün" buyurdu ve ağzına elbisesinin (ucunu) koydu, sonra da
orayı ovalayıp: "Bana abir (bir çeşit renkli koku) getiriniz” buyurdu.
Kabileden bir genç,
koşarak evine gitti ve avucunda haluk olduğu halde geldi. Hz. Nebi o'nu alıp
çubuğun tepesine koydu, sonra balgam'ın yerine sürdü.
Cabir (r.a.): "İşte
bundan dolayı siz, mescidlerinizde haluk kullanır oldunuz" dedi.
Diğer tahric: Müslim,
zuhd
AÇIKLAMA: İbn Tab, Medineli bir
şahıstır. Bir hurma nevi onun ismine nisbet edilmekte idi. Resulullah'ın
elindeki çubuk o hurma çeşidinin salkımının sapından yapılmıştı.
Cabir,
hadiseyi anlatırken zikri geçen mescidde idi. Bu mescid Beni Seleme mescididir.
"Mescidu Beni Haram" da denilir.
Hadis-i
şerifin benzerleri daha evvel nakledilmiştir. Onlardan farklı olarak bu
rivayette hadisenin vuku bulduğu yer zikredilmekte ve olay daha tafsilatlı
olarak anlatılmaktadır. Bu hadiste bahsi geçen olay ile aynı manaya gelen
diğer hadislerde anlatılan olayların aynı olması muhtemel olduğu gibi, ayrı
olmaları da muhtemeldir.
Cenab-ı
Allah'ın bir kimseden yüz çevirmesinden maksat, ona gazab etmesi, rahmetinden
uzaklaştırmasıdır.
Hz.
Nebiin, mecbur kalan kimseye, balgamını elbisesine çıkarmayı emretmesi, balgam
ve sümük gibi şeylerin temiz olduğuna delildir. Zaten, tükrüğün temizliğinde
ihtilaf yoktur. Sadece İbrahim en-Nehai'nin bunu pis saydığına dair zayıf bir
rivayet vardır.
Netice
: Bundan önceki babta, mescidlerin temizlenmesi, kudsiyetini muhafaza için
kirletilmemesi, huzur içinde ibadet yapmanın sağlanması, ecir ve sevabın
artması için nelerin okunmasının gerektiği belirtilmişti. Burada ise, camiyi
veya mescidi kirleten, ibadet huzurunu bozan ve adaba aykırı olan camiye
tükürme, sümkürme ve balgam ile ilgili hususlar açıklanmış, hakimane bir
şekilde eğitim ve öğretim yolları belirtilerek mürebbinin nasıl olması
gerektiği hakkında örnekler sergilenmiştir.
Yukarıda
da belirtildiği gibi günümüz insanının:"Böyle şey olur mu"deme-den
önce, bu hadiselerin oluş şeklini düşünmesi gerekir. O günün mescidleri, üstü
açık, içi 40-50 derece sıcak, namaz kılınan yerler kumluk... Böyle bir ortamda
sola veya ayağının altına tükürmek onu izale etmek insanlara kerih
görünmeyebilir. Bu davranışlar oranın şartları ve o zamanın insanına göredir.
Mescidlerde Tükürmenin Hükmü
Mescidler,
ibadet edilen yer olması bakımından davranışların da buradaki ibadet
kudsiyetine uygun olmasını gerektirir. Orada sümkürmek balgam ve benzeri
şeyler sakildir. Onun için de mezhepler bunun üzerinde titizlikle durmuşlardır.
Şafiiler:
Mescidin zemini yumuşak (yani toprak, kum ve çakıl taşları ile örtülü) ise,
tükürük veya sümüğün örtülmesine ve gömülmesine müsait olur ve bunu gömer ve
örterse hareketi uygun olmamakla beraber haram da değildir. Zemin sert veya
örtülü ise, tükürmek veya sümkürmek haramdır. Hemen izalesi gerekir. Aksi halde
haram hükmü ve günahı devam eder görüşündedirler.
Malikilere
göre: sert zeminli mescitlerde tükrüğün azı mekruh, çoğu ise, haramdır. Zemin
yumuşak, izalesi mümkünse, herhangi bir beis sözkonusü değildir.
Hanefilere
ve Hanbelilere göre de camiye tükürmek kesinlikle caiz değildir. Ancak
Hanefilerce tahrimen mekruh, Hanbelilerce haramdır. Hanefiler mescidin zemini
ne olursa olsun, camiyi kirletmek tahrimen mekruhtur, izalesi ise vacibtir,
demektedirler.
Görülüyor
ki, mesele, sanıldığı gibi basit değildir. Her müslümanın camide hareketlerine
dikkat etmesi ve ibadetini yaptığı yere hürmette kusur etmemesi gerekir. Soğan
ve sarımsak yiyen ve benzeri kerih kokuları bulunan kişilerin cemaate eza
vereceğinden; "camilerimize yaklaşmasın" mealindeki hadislerle
mescidlerden uzak durmaları bildirilmektedir. Geçici olan bu durumdaki hüküm
böyle olursa, kısmen devamlılık arz eden mescide tükürenin halini düşünmek
gerekir.
Bu
husustaki hadislerin beyan ettiği mescide tüküren bir kimsenin imamlıktan
reddedilmesi bir daha imam olmaması, Resulullahın; "Sen Allah'ın Resulüne
eziyet ettin" buyurmasını çok düşünmek gerekir.
Ayrıca
burnunu elleri ile karıştırarak pisliklerini örtüler üzerine süren ve atan
kişilerin de kendilerini buna kıyas etmeleri gerekir.