بَاب
فَرْضِ
الْوُضُوءِ
31. Abdestin Farziyeti
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ أَبِي
الْمَلِيحِ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَقْبَلُ
اللَّهُ
عَزَّ وَجَلَّ
صَدَقَةً
مِنْ غُلُولٍ
وَلَا صَلَاةً
بِغَيْرِ
طُهُورٍ
Ebu'l-Melih Amir, babası
Usame b. Umeyr'den Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah haram'dan verilen hiçbir sadakayı ve
abdestsiz de hiç bir namazı kabul etmez."
Diğer tahric: Buharî,
zekat; Müslim, tahare; Tirmizî (H.no1); Nesaî, tahare; zekat; İbn; Mace,
tahare; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Ğulul: kelimesinin
asıl anlamı, taksim edilmeden önce ganimetten mal çalmaktır. Başkasına, ait
olan bir malı habersiz almak manasına da
gelir. Hadisin metnindeki "ğulul" ise "mutlak haram mal"
demektir. Bu mananın genel olması bakımından terceme buna göre yapılmıştır.
Bu
itibarla haram bir maldan verilen sadakayı Allah teala kabul etmez. Ancak
sahibinin razı olmasıyla kabul eder. Şunlar da bu hükme girer:
Kadının,
kocasının malından izni olmadan sadaka vermesi, Vekilin, müvekkilinin malından
izinsiz sadaka vermesi, Kişinin, ortağının malından izinsiz sadaka vermesi,
Vasi'nin sadaka olarak vermesi gereken malı kendinde harcaması veya harcanması,
gereken yerlerin dışında harcaması, Vakfa bakan kimselerin vakfın gelirlerini
haksızlıkla ele geçirip sadaka olarak vermeleri.
Binaenaleyh
bu durumda olan kişiler bu malları sahiplerine, sahipleri yoksa onun
varislerine iade etmedikçe mesuliyetten kurtulamazlar. Keza usulüne uygun
olmayan alış-verişlerle ele geçen malları sahiplerine geri vermek mümkün
değilse, sevap beklemeden fakirlere vermelidir.
Bu
hadis-i şerif namaz için abdestin farz olduğunu ifade eden bir nass'dır. Farz
olsun, nafile olsun her namaz için abdest şarttır. Bu hususta icma' vardır.
Kadi
İyad diyor ki; "Namaz için abdest'in ne zaman farz kılındığı konusu
ihtilaflıdır. İbn Cehm'e göre islamiyet'in ilk yıllarında abdest almak sünnet
idi. Ancak daha sonra teyemmüm ayetinin inmesiyle farz oldu. Ulema'nın
çoğunluğuna göre ise abdest, teyemmüm ayeti inmeden önce de farz idi. Bir de
her namaz kılmak isteyene mi, yoksa sadece abdestsiz olanlara mı farz olduğu konusunda
da ihtilaf vardır. Selef'ten bazıları, "her namaz için ab-dest almak
farzdır" demişler ve "Namaza kalkmak istediğiniz zaman yüzlerinizi
yıkayın” ayetini delil göstermişlerdir.
Ulema'nın
çoğunluğu "Başlangıçta her namaz kılmak isteyen kimse için abdest almak
farz idi, ama sonra bu ayetin hükmü neshedildi" demişlerdir. Bazılarınca
her namaz için abdest almak menduptur. Bazıları da "ayeti kerimedeki emir
abdesti olmayanlar içindir, abdestli kişiler için abdest yenilemekse
mustehabtır" demişlerdir. Fetva ehli bu görüş üzerinde birleşmişler ve
aralarında ayrılık kalmamıştır. Buna göre ayetin manası şöyle olur; "Eğer
siz abdestsiz iken namaza kalkarsanız abdest alın.”
İmam
Nevevi şöyle der: "Abdest almadan veya teyemmüm etmeden namaz kılmanın haram
olduğunda ulema arasında ittifak ve icma' vardır. Bu hususta farz namazla
nafile namaz arasında fark yoktur. Şükür secdesi, secdc-i tilavet ve cenaze
namazı da aynıdır. Şa'bi ile Ibn Cerir et-Taberi cenaze namazının abdestsiz
kılınabileceğini söylemişlerse de bu görüş batıldır. Bir kimse özürsüz olarak
kasten namazı abdestsiz kılsa, bizim mezhebe (Şafii mezhebi) ve cumhur-u
ulemaya göre kafir olmaz. Ebu Hanife'den kafir olacağına dair bir rivayet
vardır. Çünkü abdestsiz namaz kılmak, namazla alay etmektir. Bizim delilimiz
şudur: Küfür ittikaddan doğar, yani abdestin farz olmadığını itikad ederse
kafir olur. Halbuki biz itikadı sağlam olan kimsenin abdestsiz namaz kılmasını
sözkonusu ediyoruz. Bütün bunlar abdestsiz namaz kılan kimsenin özrü bulunmadığı
hali ile ilgilidir."
İmam
Nevevi, su veya toprak bulamayan kişi hakkında da Şafii ulemasının dört kavli
bulunduğunu, bunların en sahihinin o kişinin içinde bulunduğu hal ile namazını
kılıp sonra suyu bulunca abdest alıp namazını iade edeceği görüşü olduğunu
söyler.
Bu
konuda Menhel yazarı şöyle diyor: Özründen dolayı abdestsiz olarak namaz krlan
kimseye gelince bu kimse su, ya da su yerine geçen toprak cinsinden bir şey
bulamayan kimse gibidir. Bu hususta delil bakımından en kuvvetli görüş su ya da
toprak bulamayan kimsenin bulunduğu hal üzere namazını kılıp iade etmeyeceğine
dair olan görüştür. Bu kimsenin bu haliyle namazını kılması icab ettiğinin
delili, "ben size bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiği ölçüde
yapınız” hadisidir. İade etmemesinin sebebi ise, iade edeceğine dair bir
delilin bulunmamasıdır. Ahmed b. Ahmed ile Şafii'lerden Müzeni bu
görüştedirler. Şafiiyye'den meşhur olan görüşe göre bu kimse namazını kılar,
sonra taharete imkan bulunca iade eder.
"Malikilerden
bazıları da bu görüştedir. Malikilerin mutemed olan görüşüne göre bu kimsenden
namaz edaen ve kazaen sakit ohır".
"İmam
Ebu Hanife'ye göre su ya da toprak cinsinden bir şey bulamayan kimsenin
abdestsiz olarak namaz kılması küfürdür. İmam Ebu Yusuf'a göre ise, bu kimse suyu buluncaya kadar
namaza niyet etmeden namaz kılıyormuş gibi rüku’ ve secde eder fakat suyu
bulunca iade eder"