SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 60 >>

DEVAM: 31. Abdestin Farziyeti

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ صَلَاةَ أَحَدِكُمْ إِذَا أَحْدَثَ حَتَّى يَتَوَضَّأَ

 

Ebu Hureyre (r.a.) den, demiştir ki: Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Abdestsiz olduğu zaman, abdest alıncaya kadar (abdest almadıkça) Allah, hiç birinizin namazını kabul etmez.

 

 

Diğer tahric: Buhari, hiyel; vudu' ; Müslim, tahare ; Tirmızi, tahare; Ahmed b. Hanbel

 

AÇIKLAMA:     Hadis-i şerifte geçen "hades" kelimesi ile abdestsizlik, ğusülsiüzlük  ve hayız hallerinin hepsi kast edilmiştir. Bu nedenle namazdan evvel veya namaz içerisinde bu hallerden birinin meydana gelmesiyle namaza devam etmek caiz değildir.

 

Nitekim Ebu Hureyre Hazretlerine hades'in ne olduğu sorulduğu zaman: "yellenmektir" diye cevap vermiş olması, işin en hafifini zikrederek daha ağır hallerin hades sayılmasının pek tabii olacağını ifade etmek içindir.

 

Burada namazın kabul edilemeyeceğinden maksat da, sahih olmayacağıdır. Yoksa "Kim bir kahini tasdik ederse onun namazı kabul olmaz" [Müslim, Selam; Ahmed b. Hanbel] Ve, "Eteğini yerde sürüyen kişinin ve efendisinden kaçan kölenin namazı kabul olmaz.[Müslim, İman; Nesaî, tahrîmu'd-dem]

 

Hadis-i şeriflerindeki gibi namazın semeresi olan sevabı olmaz anlamında değildir. Bir ilahi emir şartları yerine getirilerek yapıldı mı kabul edileceği umulur ve mecazen "kabul edildi" denilir. Bu nedenle namaz kılacak kimse abdestsiz ise, mutlaka abdest almalıdır.

 

Burada "abdest almayınca" denilmesinin hikmeti, taharette suyun asıl oluşundandır. Yoksa su bulunmadığı veya kullanmak mümkün olmadığı zaman teyemmüm edilebilir. Nitekim Ebu Zer (r.a.)'den gelen bir hadis-i şerifte "On sene bile su bulunmasa temiz toprak müslüman'ın abdest suyudur” buyurulmuştur.[Buhari, Teyemmüm; Ebu Davud, tahare; Tirmizi, tahare; Nesai, tahare; Ahmed b. Hanbel]

 

 

DEVAM