بَاب
الْأَرْضِ
يُصِيبُهَا
الْبَوْلُ
136. İdrarın İsabet
Ettiği Toprak(ın Temizlenmesi)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ عَمْرِو
بْنِ السَّرْحِ
وَابْنُ
عَبْدَةَ فِي
آخَرِينَ وَهَذَا
لَفْظُ ابْنِ
عَبْدَةَ أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيِّبِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةِ
أَنَّ
أَعْرَابِيًّا
دَخَلَ
الْمَسْجِدَ
وَرَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جَالِسٌ
فَصَلَّى
قَالَ ابْنُ
عَبْدَةَ
رَكْعَتَيْنِ
ثُمَّ قَالَ
اللَّهُمَّ
ارْحَمْنِي
وَمُحَمَّدًا
وَلَا
تَرْحَمْ
مَعَنَا
أَحَدًا
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَقَدْ تَحَجَّرْتَ
وَاسِعًا
ثُمَّ لَمْ
يَلْبَثْ أَنْ
بَالَ فِي
نَاحِيَةِ
الْمَسْجِدِ
فَأَسْرَعَ
النَّاسُ
إِلَيْهِ
فَنَهَاهُمْ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَقَالَ
إِنَّمَا
بُعِثْتُمْ
مُيَسِّرِينَ
وَلَمْ تُبْعَثُوا
مُعَسِّرِينَ
صُبُّوا
عَلَيْهِ سَجْلًا
مِنْ مَاءٍ
أَوْ قَالَ
ذَنُوبًا
مِنْ مَاءٍ
Ebu Hureyre (r.a.)'dan
rivayet edilmiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescidde
otururken bir bedevi Mescide girip namaz kıldı.(İbn Abd bu namazın iki rekat
olduğunu söyler). Sonra da: Allah'ım, bana ve Muhammed (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e rahmet eyle, bizimle beraber bir başkasına acıma, dedi. Bunun üzerine
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Geniş olan şeyi men ettin, buyurdu.
Aradan fazla bir zaman
geçmeden bedevi Mescidin içinde (bir kenara) bevletti. Bunu gören sahabiler
bedeviye doğru koştular, fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara
mani oldu ve: Siz ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı
olarak değil. O (bedevinin) bevli üzerine büyük bir kova dolusu veya doluya
yakın su dökünüz" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
vudu, edeb; Müslim, tahare; Tirmızî, tahare; Nesai, tahare; mjyah, İbn Mace,
tahare; Darimîi vudu; Muvatta', tahare, Ahmed b. Hanbel, ÎI, 282.
AÇIKLAMA: A’rabi çöllerde,
kırlarda yaşayan ancak bir ihtiyaç için zamanla şehre gelen Araplara denir.
Hadiste
bahsi geçen A'rabi'nin adı, başka rivayetlerden anlaşıldığına göre Zu'I-Huveysira
el-Yemani veya Ekra' bin Habis et-Temimidir.
Hadisin
siyakından da anlaşılacağı üzere bu zat İslamı yeni kabul etmişti. Henüz İslam
edep ve kültürünü tam olarak elde edememiş, cahiliye ve çöl geleneğini
üzerinden atamamıştı. Bu yüzden Cenab-ı Allah'tan rahmet isterken, başkalarının
rahmetten mahrum olmasını ister hissini veren ifadeler kullanmış ve Mescide
idrar yapmıştı. Rahmet Peygamberi s.a.v. Efendimiz, bu şahsın her iki hatasını
da gayet nazik bir şekilde düzeltmiş ve güzel bir ders vermiştir. Bedevinin
bevletmesine mani olmak üzere harekete geçen sahabileri de daha büyük zararlar
tevlid edebileceği mülahazasıyla durdurmuştur. O'nun "Siz zorlaştırıcı
olarak değil, kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz" tabirini kullanması
mecazi manadadır. Çünkü aslında tebliğ vazifesi ile gönderilen sahabiler değil,
bizzat Resullah'ın kendisidir. Fakat, sahabiler de Resulullah'tan gerek
huzurunda, gerek gıyabında tebliğ vazifesi için onun tarafından gönderilmiş
olmaktadırlar.
(Öte
yandan hiçbir şey tesadüf değildir, Ashab da özel olarak seçilmiş bir
topluluktur.)
Hadis
necis olan arz (yer) üzerine su dökmek suretiyle o mahallin temizleneceğine
delalet etmektedir ki, cumhurun görüşü de bu merkezdedir.
Hanefilere
göre, yeryüzü ve yeryüzünde sabit bulunan her hangi bir şey, pislenince
kurumakla temizlenir. Hidaye'de "güneşte kurumakla" deniyorsa da, İbn
Humam "güneş" kelimesinin kaydı ittifakı olduğunu, rüzgar veya
güneşle kuruması arasında fark olmadığını söyler ki, mezhebin görüşü de bu
şekildedir. Ancak pisliğin renk ve kokusundan eser kalmaması lazımdır.
Necaset
bulaşan yer yüzü (mahal) süratle temizlenmek istenirse, o yeri alt-üst ederek
necasetin kokusu hissedilmeyecek şekilde gömmek ya da üzerine toprak taşımak veya
eseri kalmayıncaya kadar üzerine su dökmekle de temizlenebilir.
Meraki'l-Felah
Haşiyesi Tahtavi'nin beyanına göre arz, üzerine su dökülerek temizlenecekse
toprağın sert veya yumuşak oluşuna göre farklı ameliyeler uygulanır.
Yer
gevşekse, temizlendiği kanaati hasıl oluncaya kadar su dökülür, adet önemli
değildir. Yer engebeli ve sertse, necaset mahalinin alt kısmına bir çukur
kazılır ve necasetin üstüne su dökülür. Çukurun içine dolan suyun üzerine
toprak doldurulur. Yer sert ve düz ise, necaset üzerine üç defa su dökülür
fakat her döküşte temiz bir bez ile kurutulur.
Yukarıda
da işaret edildiği gibi diğer mezheplere göre necaset bulaşan yeryüzü, üzerine
her hangi bir şekil ve tafsilata lüzum görülmeden su dökülerek temizlenir.
Hadisin
sonunda seçil ve zenub kelimelerinin aynı manaya geldiği belirtilmiş ve ikisi
arasında zikredilen ev (veya) ravinin rivayetteki şüphesine hamledilmiştir.
Diğer bir ifadeye göre "seçil" dolu kova; "zenub" ise,
biraz eksik (doluya yakın) olan manalarına gelir. Buna göre raviden bir şüphe
varid olmamış her iki lafız da Resulullah'tan (s.a.v.) varit olmuş olur. O
zaman "ev" kelimesi muhayyerliğe hamledilir. Tercüme buna göre
yapılmıştır.