بَاب
فِي
الْمَذْيِ
82. Mezi'nin Hükmü
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
عَبِيدَةُ
بْنُ
حُمَيْدٍ
الْحَذَّاءُ
عَنْ
الرَّكِينِ
بْنِ
الرَّبِيعِ
عَنْ حُصَيْنِ
بْنِ
قَبِيصَةَ
عَنْ عَلِيٍّ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ قَالَ
كُنْتُ
رَجُلًا
مَذَّاءً
فَجَعَلْتُ
أَغْتَسِلُ
حَتَّى تَشَقَّقَ
ظَهْرِي
فَذَكَرْتُ
ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَوْ ذُكِرَ
لَهُ فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ لَا
تَفْعَلْ
إِذَا رَأَيْتَ
الْمَذْيَ
فَاغْسِلْ
ذَكَرَكَ وَتَوَضَّأْ
وُضُوءَكَ
لِلصَّلَاةِ
فَإِذَا
فَضَخْتَ
الْمَاءَ
فَاغْتَسِلْ
Ali (r.a.) şöyle
demiştir: "Ben mezisi çok gelen biriydim.(meniye kıyas ederek) yıkanmaya
başladım. Öyle ki sırtım çatladı. Bunun üzerine durumu Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) anlattım. Veya: anlatıldı. Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem); "Böyle yapma, meziyi gördüğünde, tenasül organını yıka ve namaz
için abdest aldığın gibi abdest al. Meni çıkdığında ise, yıkan" buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
tahare; Ahmed b. Hanbel Müsned
AÇIKLAMA: Mezi beyaza çalan ve yapışkan bir sıvıdır. Oynaşma
v.s. gibi cinsel isteğin şiddetli ve devamlı olduğu zamanlarda erkekten de
kadından da gelebilir. Bazan çıktığı fark edilemez.
Üzerinde
durduğumuz hadisten, mezi'den dolayı ğuslün gerekmediği, ğusülü gerekli kılan
şeyin meni olduğu anlaşılmaktadır. Bu, mezhepler arasında ittifak edilen bir
noktadır.
Ancak,
mezi geldiğinde yıkanacak yer, mezinin temiz mi pis mi olduğu gibi mes'elelerde
ulema arasında hayli görüş ayrılıkları vardır.
Şimdi
bunları kısaca açıklayalım;
Resulullah
(s.a.v.)'in: "tenasül organını yıka" sözünü zahirine bakarak
Malikiler, zekerin tamamının yıkanmasının şart olduğu görüşüne varmışlardır.
Ahmed
b. Hanbel'den iki görüş nakledilmiştir. Bunlardan biri Malikilerin dediği
gibidir. Diğerine göre ise, zekerin hayalarla birlikte yıkanmasıdır. İleride
gelecek olan İbn Sa'd Hadis’i de Hanbelilerin bu görüşünü takviye eder
görünmektedir. Fakat İmam Nevevi o hadisin, mezi'nin hayalara da bulaşması
haline hamledilmesi gerektiğini veya yıkanmasının mendup olduğunu işaret ettiği
görüşündedir.
Malikilere
göre, zekeri yıkamak teabbudi olduğu için, niyet de şarttır. Hanefi ve
Şafiilere göre, necaset mahallinin yıkanması kafidir.
Nevevi,
bunun, Cumhurun mezhebi olduğunu söylemektedir. Çünkü, yıkamayı gerektiren şey,
çıkan şeydir, bu da çıkanın mahalline mahsus olur.
Tahavi'nin
Şerhu Meani'l-Asar'ında Said b. Cübeyr'den rivayet ettiği "İnsan mezi
çıkardığı zaman haşefeyi (sünnetli yeri) yıkar ve abdest alır" sözü de bu
görüşü destekler.
Bu
Hadis ayrıca meninin çıkmasından dolayı guslün farz olduğuna delalet
etmektedir. Ancak meni'nin temiz olup olmadığı hususunda da ihtilaf edilmiştir.
Şafiilere
ve Hanbelilerin meşhur olan görüşüne göre,meni temizdir .Bu görüş, ashabtan Hz.
Ali b. Ebi Talib Sa'd b. Ebi Vakkas, Ibn Ömer ve Aişe (r.anhum)'den de rivayet
edilmiştir.
Hanefi
ve Malikilere göre, meni pistir. Ancak Hanefilere göre, ıslak hali sadece
yıkamakla temizlendiği halde, kurusu ovalamakla da temizlenebilir. Ancak bu
durumun, idrarından sonra su ile temizlenmesi şartına bağlı olduğunu, fukaha
ayrıca beyan etmektedirler. Malikilere göre ise, hem yaşının hem de kurusunun
yıkanması lazımdır.
Meninin
temiz olduğuna hükmedenler, meninin ovalamakla temizlenebileceğine dair olan
hadislere; pis olduğuna hükmedenler de yıkanmasının lüzumuna işaret eden
hadislere dayanmaktadırlar.
Hafız
ibn Hacer el-Askalani, Fethu'l-Baride, bu hadisler arasında ihtilaf olmadığını
söyler.
Hafız,
"yıkamayı istihbaba hamledersek, Şafii ve Ahmed'in dediği gibi meninin
temiz olduğuna, yıkamayı yaş olan meniye, ovalamayı da kuru olanına hamledersek
Hanefilerin dediği gibi meninin pis olduğuna hükmedilir. Birinci görüş tercihe
şayandır..." (temizdir) demektedir.
Yine
Buhari sarihlerinden Ayni, Askalani'nin bu sözleri Hattabi'den, değiştirerek
aldığını ve bununla Hanefilerin görüşünü çürütmek istediğini söyledikten sonra,
uzun uzun tenkit etmiş ve Hanelileri haklı çıkartarak, Askalani'nin tercihe
şayan dediği görüşün, tercihe şayan olma bir tarafa, sahih bile olmadığını
söylemiştir. Burada bu tenkitlerin zikrine lüzum görmedik.
Görüldüğü
gibi bu meseleyi Hz. Ali'nin doğrudan doğruya Hz. Nebi (s.a.v.)'e sorduğu,
Tirmizi ve Tahavi tarafından desteklenmiş, Nesai ve Abdurrezzak'm rivayetlerine
göre ise, Hz. Ali'nin bu soruyu; Hz. Ammar ve Mikdad vasıtalarıyla sordurduğu
beyan edilmektedir. Buhari'nin bir rivayetine göre ise, Hz. Ali Resulullah
(s.a.v.)'in kız'ı ile evli olması sebebiyle, "Bu soruyu sordurdum"
dediği de bu görüşü desteklemektedir. Fukaha da bu meseleyi bu şekilde izah
etmektedirler. İbn Hıbban ise, Hz. Ali'nin bu meselenin Resulullah'a
sorulmasını istemesine rağmen kendisinin de sormuş olabileceği şeklinde
rivayetleri bir araya getirmiştir.