SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 159 >>

بَاب الْمَسْحِ عَلَى الْجَوْرَبَيْنِ

62. Çoraplar Üzerine Meshetmek

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ عَنْ وَكِيعٍ عَنْ سُفْيَانَ الثَّوْرِيِّ عَنْ أَبِي قَيْسٍ الْأَوْدِيِّ هُوَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ ثَرْوَانَ عَنْ هُزَيْلِ بْنِ شُرَحْبِيلَ عَنْ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ وَمَسَحَ عَلَى الْجَوْرَبَيْنِ وَالنَّعْلَيْنِ  قَالَ أَبُو دَاوُد كَانَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ لَا يُحَدِّثُ بِهَذَا الْحَدِيثِ لِأَنَّ الْمَعْرُوفَ عَنْ الْمُغِيرَةِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَسَحَ عَلَى الْخُفَّيْنِ قَالَ أَبُو دَاوُد وَرُوِيَ هَذَا أَيْضًا عَنْ أَبِي مُوسَى الْأَشْعَرِيِّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ مَسَحَ عَلَى الْجَوْرَبَيْنِ وَلَيْسَ بِالْمُتَّصِلِ وَلَا بِالْقَوِيِّ قَالَ أَبُو دَاوُد وَمَسَحَ عَلَى الْجَوْرَبَيْنِ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ وَابْنُ مَسْعُودٍ وَالْبَرَاءُ بْنُ عَازِبٍ وَأَنَسُ بْنُ مَالِكٍ وَأَبُو أُمَامَةَ وَسَهْلُ بْنُ سَعْدٍ وَعَمْرُو بْنُ حُرَيْثٍ وَرُوِيَ ذَلِكَ عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ وَابْنِ عَبَّاسٍ

 

Muğire b. Şu'be'den, demiştir ki; "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) abdest aldı, çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine mesnetti."

 

Ebu Davud dedi ki; Abdurrahman b. Mehdi bu hadisten hiç bahsetmezdi. Çünkü, Muğire'den (gelen) ma'ruf hadis, "Muhakkak ki Nebiyyi Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) mestler üzerine mesnetti" şeklindedir.

 

Yine Ebu Davud dedi ki: Bu hadis, aynı zamanda Nebiyyi Ekrem'den Ebu Musa el-Eş'ari tarafından;”'Rasulullah (s.a.v.) çoraplar üzerine meshetti" (şeklinde) raviler zincirinden (bazı raviler) atlanarak ve zayıf senetle rivayet edilmiştir.

 

Ebu Davud dedi ki; Ali b. Ebi Talib, İbn Mes'ud, Bera b, A'zib, Enes b: Malik, Ebu Umame, Sehl b. Sa'd ve Amr b. Hureys dahi çorapları üzerine meshetmişlerdir. Bu husus Ömer b. el-Hattab ve İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir.

 

 

Diğer tahric: Tinnizi, tahare; İbn Mace, tahare

 

AÇIKLAMA:     Hadis'te geçen Ve “çorap” olarak terceme ettiğimiz الْجَوْرَبَيْنِ –cevreb- kelimesinden, pamuk veya yünden mest şeklinde örülmüş bir ayakkabı çeşididir. Mest ise deriden yapılan ve ayakları topuklara kadar örten ayakkabı çeşididir. Hanefi alimlerinden Ayni, "Cevreb" hakkında şunları söylemektedir: "Şiddetli soğukların hüküm sürdüğü memleketlerde soğuktan korunmak için eğirilmiş yünden yapılan ve ayağa giyilen ve topuklara kadar uzanan şeydir"Bu cevrab kelimesi üzerinde ulema arasında farklı görüşler vardır:

 

Firuzabadi Kamus'da, Ebu'l-Feyz Murteza, Tacü'l-Arus'ta Cevrab, ayakkabıdır derken, et-Tayyibi "deriden yapılmış bir ayakkabıdır, diz'e doğru uzanır ve mest diye bilinir" diyor. Firuzabadi'nin sözü bütün ayakkabı çeşidini ifade edecek niteliktedir, ister deriden, ister yünden veya kıldan, isterse bunların dışında bir şeyden olsun hepsini kapsar. Sonra Firuzabadi'nin sözünden bu ayakkabının kalın veya ince, hatta dikişli veya dikişsiz olup olmamasında da bir fark olmadığı anlaşılıyor.

 

et-Tibi Şevkani ve Şeyh Abdülhak'ın tefsirlerine göre "Cevrab" ciltden mamul olup mestin başka bir çeşididir, mest'ten daha büyüktür.

 

Hanefi imamlarından Şemsu'I-eimme el-Hulvani'ye göre cevrab'ın beş çeşidi vardır:

 

1- Tiftikten,  2- Kıldan,  3- Yünden,  4- İnce deriden,  5- Pamuktan.

 

Bütün bu ihtilaf iki sebepten ileri gelmektedir:

 

1- Cevrab'in imal edildiği madde,

 

2- Cevrab’in hacmi ve büyüklüğü, Ayrıca bu ihtilaf'ın cevrab'ın çeşitli ülkelere göre çeşitli biçim ve büyüklüklerde yapılmış olmasından ileri geldiği de düşünülebilir. Çünkü şartlara göre bazı ülkelerde deriden, bazısında yünden, bazısında da diğer mevcut maddelerden dokunmuş olabilir. "Her lugatçı kendi ülkesinde bulunan cevrab şekillerine bakarak bir tarif yapmıştır" denebilir. Firuzabadi gibi bazı lügatçiler de bütün ülkelerde bulunan çorap şekillerini kapsayacak bir tarif ortaya koyabilmişlerdir.

 

Çoraplar üzerine meshetmek mevzuunda imamların görüşleri pek farklı değildir. İmam Ebu Yusuf'a göre, ayakta bağsız.durabilecek şekilde, sık ve sağlam dokunmuş kalın çoraplar üzerine meshetmek caizdir.

 

Bu mevzuda İmam Muhammed'de, Ebu Yusuf'un görüşündedir. İmam Ebu Hanife'nin de bunların görüşüne döndüğü rivayet edilir. Fetva bu veçhiledir. İmam Malik ise, çoraplar üzerine meshin caiz olabilmesi için çorapların kalın ve altlarının deriden yapılmış olmasını şart koşmaktadır.

 

İmam Şafii ve Ahmed'in mezheplerine göre de çoraplar üzerine tabansız bile olsalar meshetmek caizdir.

 

Hadiste geçen Na'l kelimesinden maksatsa, ayağı yerden koruyan her çeşit ayakkabıdır. Ancak 151. Hadiste de açıkladığımız gibi topuklardan aşağı olan ayakkabıların üzerine meshetmek caiz değildir. Bu Hadis üzerinde fikir beyan eden hadis şarihlerinden Hattabi ve Menhel sahibi, "Rasulullah (s.a.v.) ayakkabı üzerine meshederken çoraplar üzerine meshetmeye niyyet etmiştir" diyorlar. Yani ayakkabıların altında çorap giyili olduğunu, ayakkabıya meshetmekten gayenin de çoraplar olduğunu, ayakkabıların üzerine yapılan meshin fazladan olup abdeste hiç engel teşkil etmeyeceğini ifade ediyorlar.

 

ibnü'l-A'rabi der ki; Na'l Peygamberlere mahsus bir ayakkabı çeşididir. Daha sonra insanlar çamur ve yaşdan dolayı kendilerine başka biçimlerde ayakkabılar edindiler. Peygamber efendimizin ayakkabılarının üzerinde tüy yoktu. Bu ayakkabıların parmak kısımları üzerinde birer tasma vardı.

 

Tahavi Şerhu Meani'l-Asar isimli eserinde "Ayakkabıların üzerine meshetme" babında şunları söylüyor: "Muteber olan mesh çorapların üzerine yapılan meshtir. Bununla beraber ayakkabılar üzerine verilen mesh fazladandır."

 

Her ne kadar Ebu Davud hadisin sonundaki ta'likinde ibn Mehdi'nin bu hadisin çorap üzerine meshle ilgili bölümünü münker görüp üzerinde durmadığını, sadece mestler üzerine mesihle ilgili kısmını ma'ruf bulduğunu söylüyorsa da bu kusur olarak kabul edilen kısımların, Muğire'nin Rasulullah (s.a.v.)'i meshederken görmediğine bir delil teşkil etmez.

 

Muğire'nin Resul-i Ekrem'i hem sadece ayakkabılarına meshederken hem de ayakkabı ve çoraplarına meshederken görmüş olması mümkündür. Çünkü bu hadisi aynı zamanda Ebu Davud'un senediyle Tahavi, ibn Mace ve Tirmizi de rivayet etmiş, Tirmizi hadis hakkında Hasen-sahih demiştir.

 

Yine musannif Ebu Davud bu hadisin bir de Ebu Musa el-Eş'ari'den munkati' ve zayıf olarak rivayet edildiğini söylüyor ki bu ikinci rivayetin munkati' oluşuna sebep teşkil eden kusur, senette bulunan Dahhak'ın Ebu Musa'dan (r.a.) hadis dinlememiş olmasıdır. Hadisin zayıf sayılmasının diğer bir sebebi de raviler içerisinde Ebu Sinan İsa b. Sinan'ın bulunuşudur.

 

 

DEVAM