بَاب
الْمَسْحِ
عَلَى
الْجَوْرَبَيْنِ
62. Çoraplar Üzerine
Meshetmek
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
عَنْ وَكِيعٍ
عَنْ
سُفْيَانَ
الثَّوْرِيِّ
عَنْ أَبِي
قَيْسٍ
الْأَوْدِيِّ
هُوَ عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ
ثَرْوَانَ
عَنْ
هُزَيْلِ بْنِ
شُرَحْبِيلَ
عَنْ
الْمُغِيرَةِ
بْنِ شُعْبَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تَوَضَّأَ
وَمَسَحَ
عَلَى
الْجَوْرَبَيْنِ
وَالنَّعْلَيْنِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
كَانَ عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ مَهْدِيٍّ
لَا
يُحَدِّثُ
بِهَذَا
الْحَدِيثِ
لِأَنَّ
الْمَعْرُوفَ
عَنْ
الْمُغِيرَةِ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مَسَحَ عَلَى
الْخُفَّيْنِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَرُوِيَ
هَذَا
أَيْضًا عَنْ
أَبِي مُوسَى
الْأَشْعَرِيِّ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
مَسَحَ عَلَى
الْجَوْرَبَيْنِ
وَلَيْسَ
بِالْمُتَّصِلِ
وَلَا
بِالْقَوِيِّ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَمَسَحَ
عَلَى
الْجَوْرَبَيْنِ
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي
طَالِبٍ
وَابْنُ
مَسْعُودٍ وَالْبَرَاءُ
بْنُ عَازِبٍ
وَأَنَسُ
بْنُ مَالِكٍ
وَأَبُو أُمَامَةَ
وَسَهْلُ
بْنُ سَعْدٍ
وَعَمْرُو بْنُ
حُرَيْثٍ
وَرُوِيَ
ذَلِكَ عَنْ
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ
وَابْنِ
عَبَّاسٍ
Muğire b. Şu'be'den,
demiştir ki; "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) abdest aldı,
çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine mesnetti."
Ebu Davud dedi ki;
Abdurrahman b. Mehdi bu hadisten hiç bahsetmezdi. Çünkü, Muğire'den (gelen)
ma'ruf hadis, "Muhakkak ki Nebiyyi Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)
mestler üzerine mesnetti" şeklindedir.
Yine Ebu Davud dedi ki:
Bu hadis, aynı zamanda Nebiyyi Ekrem'den Ebu Musa el-Eş'ari
tarafından;”'Rasulullah (s.a.v.) çoraplar üzerine meshetti" (şeklinde)
raviler zincirinden (bazı raviler) atlanarak ve zayıf senetle rivayet
edilmiştir.
Ebu Davud dedi ki; Ali
b. Ebi Talib, İbn Mes'ud, Bera b, A'zib, Enes b: Malik, Ebu Umame, Sehl b. Sa'd
ve Amr b. Hureys dahi çorapları üzerine meshetmişlerdir. Bu husus Ömer b.
el-Hattab ve İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir.
Diğer tahric: Tinnizi,
tahare; İbn Mace, tahare
AÇIKLAMA: Hadis'te geçen Ve
“çorap” olarak terceme ettiğimiz الْجَوْرَبَيْنِ –cevreb- kelimesinden, pamuk veya yünden mest şeklinde örülmüş
bir ayakkabı çeşididir. Mest ise deriden yapılan ve ayakları topuklara kadar
örten ayakkabı çeşididir. Hanefi alimlerinden Ayni, "Cevreb" hakkında
şunları söylemektedir: "Şiddetli soğukların hüküm sürdüğü memleketlerde
soğuktan korunmak için eğirilmiş yünden yapılan ve ayağa giyilen ve topuklara
kadar uzanan şeydir"Bu cevrab kelimesi üzerinde ulema arasında farklı
görüşler vardır:
Firuzabadi
Kamus'da, Ebu'l-Feyz Murteza, Tacü'l-Arus'ta Cevrab, ayakkabıdır derken,
et-Tayyibi "deriden yapılmış bir ayakkabıdır, diz'e doğru uzanır ve mest
diye bilinir" diyor. Firuzabadi'nin sözü bütün ayakkabı çeşidini ifade
edecek niteliktedir, ister deriden, ister yünden veya kıldan, isterse bunların
dışında bir şeyden olsun hepsini kapsar. Sonra Firuzabadi'nin sözünden bu
ayakkabının kalın veya ince, hatta dikişli veya dikişsiz olup olmamasında da
bir fark olmadığı anlaşılıyor.
et-Tibi
Şevkani ve Şeyh Abdülhak'ın tefsirlerine göre "Cevrab" ciltden mamul
olup mestin başka bir çeşididir, mest'ten daha büyüktür.
Hanefi
imamlarından Şemsu'I-eimme el-Hulvani'ye göre cevrab'ın beş çeşidi vardır:
1-
Tiftikten, 2- Kıldan, 3- Yünden,
4- İnce deriden, 5- Pamuktan.
Bütün
bu ihtilaf iki sebepten ileri gelmektedir:
1-
Cevrab'in imal edildiği madde,
2-
Cevrab’in hacmi ve büyüklüğü, Ayrıca bu ihtilaf'ın cevrab'ın çeşitli ülkelere
göre çeşitli biçim ve büyüklüklerde yapılmış olmasından ileri geldiği de
düşünülebilir. Çünkü şartlara göre bazı ülkelerde deriden, bazısında yünden,
bazısında da diğer mevcut maddelerden dokunmuş olabilir. "Her lugatçı
kendi ülkesinde bulunan cevrab şekillerine bakarak bir tarif yapmıştır"
denebilir. Firuzabadi gibi bazı lügatçiler de bütün ülkelerde bulunan çorap
şekillerini kapsayacak bir tarif ortaya koyabilmişlerdir.
Çoraplar
üzerine meshetmek mevzuunda imamların görüşleri pek farklı değildir. İmam Ebu
Yusuf'a göre, ayakta bağsız.durabilecek şekilde, sık ve sağlam dokunmuş kalın
çoraplar üzerine meshetmek caizdir.
Bu
mevzuda İmam Muhammed'de, Ebu Yusuf'un görüşündedir. İmam Ebu Hanife'nin de
bunların görüşüne döndüğü rivayet edilir. Fetva bu veçhiledir. İmam Malik ise,
çoraplar üzerine meshin caiz olabilmesi için çorapların kalın ve altlarının
deriden yapılmış olmasını şart koşmaktadır.
İmam
Şafii ve Ahmed'in mezheplerine göre de çoraplar üzerine tabansız bile olsalar
meshetmek caizdir.
Hadiste
geçen Na'l kelimesinden maksatsa, ayağı yerden koruyan her çeşit ayakkabıdır.
Ancak 151. Hadiste de açıkladığımız gibi topuklardan aşağı olan ayakkabıların
üzerine meshetmek caiz değildir. Bu Hadis üzerinde fikir beyan eden hadis
şarihlerinden Hattabi ve Menhel sahibi, "Rasulullah (s.a.v.) ayakkabı
üzerine meshederken çoraplar üzerine meshetmeye niyyet etmiştir" diyorlar.
Yani ayakkabıların altında çorap giyili olduğunu, ayakkabıya meshetmekten
gayenin de çoraplar olduğunu, ayakkabıların üzerine yapılan meshin fazladan
olup abdeste hiç engel teşkil etmeyeceğini ifade ediyorlar.
ibnü'l-A'rabi
der ki; Na'l Peygamberlere mahsus bir ayakkabı çeşididir. Daha sonra insanlar
çamur ve yaşdan dolayı kendilerine başka biçimlerde ayakkabılar edindiler.
Peygamber efendimizin ayakkabılarının üzerinde tüy yoktu. Bu ayakkabıların
parmak kısımları üzerinde birer tasma vardı.
Tahavi
Şerhu Meani'l-Asar isimli eserinde "Ayakkabıların üzerine meshetme"
babında şunları söylüyor: "Muteber olan mesh çorapların üzerine yapılan
meshtir. Bununla beraber ayakkabılar üzerine verilen mesh fazladandır."
Her
ne kadar Ebu Davud hadisin sonundaki ta'likinde ibn Mehdi'nin bu hadisin çorap
üzerine meshle ilgili bölümünü münker görüp üzerinde durmadığını, sadece
mestler üzerine mesihle ilgili kısmını ma'ruf bulduğunu söylüyorsa da bu kusur
olarak kabul edilen kısımların, Muğire'nin Rasulullah (s.a.v.)'i meshederken
görmediğine bir delil teşkil etmez.
Muğire'nin
Resul-i Ekrem'i hem sadece ayakkabılarına meshederken hem de ayakkabı ve
çoraplarına meshederken görmüş olması mümkündür. Çünkü bu hadisi aynı zamanda
Ebu Davud'un senediyle Tahavi, ibn Mace ve Tirmizi de rivayet etmiş, Tirmizi
hadis hakkında Hasen-sahih demiştir.
Yine
musannif Ebu Davud bu hadisin bir de Ebu Musa el-Eş'ari'den munkati' ve zayıf
olarak rivayet edildiğini söylüyor ki bu ikinci rivayetin munkati' oluşuna
sebep teşkil eden kusur, senette bulunan Dahhak'ın Ebu Musa'dan (r.a.) hadis
dinlememiş olmasıdır. Hadisin zayıf sayılmasının diğer bir sebebi de raviler
içerisinde Ebu Sinan İsa b. Sinan'ın bulunuşudur.