باب: كلام
الرب عز وجل
يوم القيامة
مع الأنبياء
وغيرهم.
36. ALLAH TEALA'NIN KIYAMET GÜNÜ NEBİLER VE BAŞKALARI iLE
KONUŞMASı
حدثنا يوسف
بن راشد:
حدثنا أحمد بن
عبد الله: حدثنا
أبو بكر بن
عيَّاش، عن
حميد قال:
سمعت أنساً رضي
الله عنه قال:
سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(إذا كان يوم
القيامة
شُفِّعْتُ،
فقلت: يا ربِّ
أدخل الجنة من
كان في قلبه
خردلة،
فيدخلون، ثم
أقول: أدخل
الجنة من كان
في قلبه أدنى
شيء). فقال أنس: كأني
أنظر إلى
أصابع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
[-7509-] Enes b. Malik'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle haber vermiştir:
"Kıyamet günü olduğunda (Allah tarafından) bana şefaat etme
yetkisi verilir. Ben de 'Ya Rabbi! Kalbinde hardal tanesi kadar imanı olanları
cennete koy!' diye niyaz ederim. Bunlar cennete girerler, sonra ben 'Ya Rabbi
kalbinde hardal tanesinden daha az imanı olanları da cennete koy!' diye şefaat
ederim."
Enes b. Malik, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in azlığa
işaret etmek için parmaklarını birbirine yumarak yaptığı işaret hala gözlerimin
önündedir demiştir.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حمَّاد بن
زيد: حدثنا
معبد بن هلال
العنزي قال:
اجتمعنا ناس
من أهل
البصرة،
فذهبنا إلى
أنس بن مالك،
وذهبنا معنا
بثابت
البُناني
إليه، يسأله
لنا عن حديث
الشفاعة،
فإذا هو في
قصره،
فوافقناه
يصلي الضحى،
فاستأذنَّا
فأذن لنا وهو
قاعد على
فراشه، فقلنا
لثابت: لا تسأله
عن شيء أول من
حديث
الشفاعة،
فقال: يا أبا
حمزة، هؤلاء
إخوانك من أهل
البصرة،
جاؤوك يسألونك
عن حديث
الشفاعة،
فقال:
حدثنا
محمد صلى الله
عليه وسلم
قال: (إذا كان يوم
القيمة ماج
الناس بعضهم
في بعض،
فيأتون آدم
فيقولون: اشفع
لنا إلى ربك،
فيقول: لست
لها، ولكن عليكم
بإبراهيم
فإنه خليل
الرحمن،
فيأتون إبراهيم،
فيقول: لست
لها، ولكن
عليكم بموسى
فإنه كليم
الله، فيأتون
موسى، فيقول: لست
لها، ولكن
عليكم بعيسى
فإنه روح الله
وكلمته،
فيأتون عيسى
فيقول: لست
لها، ولكن
عليكم بمحمد
صلى الله عليه
وسلم،
فيأتونني،
فأقول: أنا
لها، فأستأذن
على ربي فيؤذن
لي، ويلهمني
محامد أحمده
بها لا تحضرني
الآن، فأحمده
بتلك المحامد،
وأخرُّ له
ساجداً،
فيقال: يا
محمد ارفع
رأسك وقل
يُسمع لك، وسل
تُعط، واشفع
تُشَفَّع، فأقول:
يا رب، أمتي
أمتي، فيقال:
انطلق فأخرج منها
من كان في
قلبه مثقال
شعيرة من
إيمان، فأنطلق
فأفعل، ثم
أعود فأحمده
بتلك المحامد
ثم أخرُّ له
ساجداً،
فيقال: يا
محمد ارفع
رأسك، وقل
يُسمع لك، وسل
تُعط، واشفع
تُشَفَّع،
فأقول: يا رب
أمتي أمتي،
فيقال: انطلق
فأخرج منها من
كان في قلبه
مثقال ذرة أو
خردلة من إيمان،
فأنطلق
فأفعل، ثم
أعود فأحمده
بتلك المحامد
ثم أخر له
ساجداً،
فيقال: يا
محمد ارفع رأسك،
وقل يُسمع لك،
وسل تُعط،
واشفع
تُشَفَّع،
فأقول: يا رب
أمتي أمتي،
فيقول: انطلق
فأخرج من كان
في قلبه أدنى
أدنى أدنى
مثقال حبة
خردل من إيمان
فأخرجه من
النار،
فأنطلق فأفعل).
فلما خرجنا
من عند أنس،
قلت لبعض
أصحابنا: لو مررنا
بالحسن، وهو
متوار في منزل
أبي خليفة، فحدثناه
بما حدثنا أنس
بن مالك،
فأتيناه فسلمنا
عليه فأذن
لنا، فقلنا
له: يا أبا
سعيد، جئناك
من عند أخيك
أنس بن مالك،
فلم نر مثل ما
حدثنا في
الشفاعة،
فقال: هِيهِ،
فحدثناه
بالحديث،
فانتهى إلى
هذا الموضع،
فقال: هِيهِ،
فقلنا: لم يزد
لنا على هذا،
فقال: لقد حدثني،
وهو جميع، منذ
عشرين سنة،
فلا أدري أنسي
أم كره أن
تتكلوا، قلنا
يا أبا سعيد
فحدثنا: فضحك
وقال: خلق
الإنسان
عجولاً، ما
ذكرته إلا
وأنا أريد أن
أحدثكم،
حدثني كما
حدثكم به،
وقال: (ثم أعود
الرابعة
فأحمده بتلك
المحامد، ثم
أخرُّ له
ساجداً،
فيقال: يا
محمد ارفع رأسك،
وقل يُسمع،
وسل تُعطه،
واشفع
تُشَفَّع،
فأقول: يا رب
ائذن لي فيمن
قال لا إله
إلا الله،
فيقول: وعزتي
وجلالي
وكبريائي
وعظمتي
لأخرجنَّ
منها من قال
لا إله إلا
الله).
[-7510-] Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle demiştir: Basra
ahalisinden birkaç kişi ile toplanıp, Enes b. Malik'i ziyarete gittik. Bizimle
birlikte Sabit el-Bünani de gitmişti. Sabit bizim için Enes'e
'Büyük şefaat hadisi'ni soracaktl. Enes Basra'ya iki fersah
uzaklıkta bulunan Zaviye mevkiindeki kasrında ikamet ediyordu. Ziyaretimiz
Enes'in kuşluk namazı kıldığı bir zamana tesadüf etmişti. İçeri girmek istedik,
bize izin verdi. Verilen izin üzerine Enes b. Malik'in huzuruna girdik. Enes
bir minder üzerinde oturuyordu. Girerken Sabit' e şefaat hadisinden önce hiçbir
şey sormamasını tembih etmiştik. O da "Ey Ebu Hamza! Bu Basralı
kardeşlerimiz size şefaat hadisini sormaya geldiler" dedi.
Bunun üzerine Enes, Hz. Muhammed bize şöyle anlattı dedi:
"Kıyamet günü olduğu zaman insanlar birbiri üzerine dalgalanıp
çalkalanırlar. Nihayet Adem'e gelirler ve 'Rabbin huzurunda bize şefaat et!'
derler. O da 'Ben buna ehil değilim. Fakat İbrahim'e gidin, çünkü o
halilullahtır' der." Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle devam
etti:
"Sonra İbrahim'e gelirler. O da 'Ben buna ehil değilim, fakat
siz Musa'ya gidin. Çünkü o kelimullahtır (yani Allah 'ın kelam ettiği Nebidir)'
der. Akabinde insanlar Musa'ya gelirler. O da 'Ben buna ehil değilim, fakat
sizler İsa'ya gidin. Çünkü o Allah 'ın ruhu ve kelimesidir' der. İsa'ya
gelirler, o da 'Ben buna ehil değilim fakat siz Muhammed'e gidin' der. İnsanlar
bana gelirler. Ben de 'Ben onun için (yaratılmış)ımdır' derim. Hemen gider
Rabbimin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Bana şimdi hatırlayamadığım,
kendisine yapacağım birtakım hamdler ilham eder. Ben bu hamdlerle hamdederim ve
kendisine secdeye kapanırım.
Bana 'Ya Muhammed! Başını kaldır, söyle, sözün dinlenir, iste,
isteğin sana verilir, şefaat et, şefaatin kabul edilir!' buyrulur. Bunun
üzerine ben 'Ya Rab! Ümmetimi, ümmetimi!' diye şefaat dilerim. Bana 'Git,
kalbinde bir arpa ağırlığı kadar iman bulunan kimseleri oradan çıkar!' denilir.
Ben de gider bunu yaparım. Sonra yine Rabbime döner bu hamdlerle ham d ederim,
sonra Rabbime secdeye kapanmm. Bana 'Ya Muhammed! Başını kaldır, söyle sözün
dinlenir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabulolunur!' denilir. Bunun
üzerine ben 'Ya Rabbi! Ümmetimi, ümmetimil' diye şefaat dilerim.
Bana 'Git kalbinde bir zerre ağırlığınca yahut hardal tanesi kadar
iman bulunanları oradan çıkar!' denilir. Ben gider bunu yaparım, sonra döner
yine bu hamdler ile Rabbime hamd ederim. Sonra ona secdeye kapanmm. Bana 'Ya
Muhammed! Başını kaldır, söyle, sözün dinlenir; iste, isteğin sana verilir.
Şefaat et, şefaatin kabul edilir!' buyurulur. Bunun üzerine ben 'Ya Rabbi!
Ümmetimi, ümmetimil' diye şefaat dilerim. Bana 'Git, kalbinde bir hardal tanesi
ağırlığından daha az, daha az, daha az iman bulunan kim varsa onları da ateşten
çıkar!' buyurur. Ben hemen gider bunu yaparım."
Ma'bed şöyle dedi: Akabinde Enes'in yanından çıktığımızda
arkadaşlarımızdan bazılarına "Hasan el-Basrl'nin yanına uğrasak. O Ebu
Halife et-Taı'nin evinde (Haccac'ın zulmünden) gizlenmiş bir halde
bulunmaktadır" dedim. Enes b. Malik'in bize rivayet ettiği hadisle
Hasan'ın yanına vardık, ona selam verdik. Bize izin verdi. Ona "Ey Ebu
Said! Kardeşin Enes b. Malik'in yanından geldik. Şefaat hakkında bize rivayet
ettiği hadisin benzerini hiç duymamıştık" dedik. O
"Devam edin, hadisi söyleyin!" dedi. Biz de ona bu
hadisi rivayet ettik. Hadis bu son noktaya ulaşınca Hasan bize "Devam
edin, daha söyleyinı" dedi. Biz de ona "Enes bize daha fazla bir şey
söylemedi" dedik. O da bize şunları söyledi:
"Yemin olsun o bunu bana yirmi sene önce rivayet etmişti.
Kendisi o günlerde bütün hafızasını ve kuwetini toplamış haldeydi. Şimdi ise
bir kısım şeyi terk etmiştir. O bunu unuttu mu, yoksa güvenip dayanırsınız diye
sizlere rivayet etmeyi mi hoş görmedi bilmiyorum" dedi. Biz de ona
"Ey Ebu Said! Bize sen rivayet et" dedik.
Bunun üzerine güldü ve "İnsan aceleci (bir ta bey'at ta)
yaratılmıştır"(Enbiya 37) Bunu size sadece o hadisi rivayet etmeyi
isteyerek zikrettim dedi ve şöyle devam etti:
"Enes bana bu hadisi size rivayet ettiği gibi nakletti.
Bundan sonra Resulullah s.a.v. şöyle demiştir:
"Sonra ben dördüncü defa yine Rabbime döner bu hamdler ile
O'na tekrar hamd ederim. Sonra ona secde ederek kapanmm. Bunun üzerine bana 'Ya
Muhammed başını kaldır ve söyle; sözün dinlenir, iste sana verilir, şefaat et
şefaatin kabul edilir!' buyurulur. Ben de 'Ya Rab! Bana izin ver de la ilahe
illailah diyen bütün tevhid ehli hakkında şefaat edeyim diye niyaz ederim.
Bunun üzerine Yüce Allah 'İzzetim, celalim, kibriyam, azametim hakkı için la
ilahe illailah diyen tevhid ehlinin hepsini muhakkak surette cehennemden
çıkaracağım!' buyurur."
حدثنا محمد
بن خالد:
حدثنا عبيد
الله بن موسى،
عن إسرائيل،
عن منصور، عن
إبراهيم، عن
عبيدة، عن عبد
الله قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (إن آخر
أهل الجنة
دخولاً
الجنة، وآخر
أهل النار
خروجاً من
النار، رجل
يخرج حبواً،
فيقول له ربه:
ادخل الجنة،
فيقول: رب
الجنة ملأى،
فيقول له ذلك
ثلاث مرات،
فكل ذلك يعيد
عليه: الجنة
ملأى فيقول:
إن لك مثل الدنيا
عشر مرار).
[-7511-] Abdullah b. Mes'ud'un nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:
"Cehennem ehli arasından cehennemden en son çıkacak ve cennet
ehli içinden cennete en son girecek olan kimse öyle bir adamdır ki cehennemden
emekliye emekliye çıkar. Rabbi ona 'Git cennete gir!' buyurur. O da 'Rabbim
cennet dopdoludur' der. Rabbi ona bunu üç kere söyler. Her defasında kul
Allah'a 'Cennet doludur' diye tekrar eder. Bunun üzerine Yüce Allah 'Sana
dünyanın benzeri on misli kadar yer vardır!' buyurur."
حدثنا علي بن
حجر: أخبرنا
عيسى بن يونس،
عن الأعمش، عن
خيثمة، عن عدي
بن حاتم قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (ما منكم
من أحد إلا
سيكلمه ربه
ليس بينه
وبينه
ترجمان، فينظر
أيمن منه فلا
يرى إلا ما
قدَّم من
عمله، وينظر
أشأم منه فلا
يرى إلا ما
قدَّم، وينظر
بين يديه فلا
يرى إلا النار
تلقاء وجهه،
فاتقوا النار
ولو بشِقِّ
تمرة).
قال الأعمش:
وحدثني عمرو
بن مُرَّة، عن
خيثمة: مثله.
وزاد فيه: (ولو
بكلمة طيبة).
[-7512-] Adiy b.Hatim'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
Aranızdan Rabbinin kendisiyle arasında bir tercüman olmaksızın
konuşmayacağı hiçbir kimse yoktur. O kimse sağına bakar, önden gönderdiği
amelinden başka bir şey göremez. Soluna bakar, önden gönderdiğinden başka bir
şey göremez. Önüne bakar yüzünün karşısında ateşten başka bir şey göremez. Onun
için sizler şimdiden bir tek hurmanın yansıyla olsun ateşten korunun!"
حدثنا عثمان
بن أبي شيبة:
حدثنا جرير،
عن منصور، عن
إبراهيم، عن
عبيدة، عن عبد
الله رضي الله
عنه قال:
جاء
حبر من اليهود
فقال: إنه إذا
كان يوم
القيامة، جعل
الله
السماوات على
إصبع،
والأرضين على
إصبع، والماء
والثرى على
إصبع،
والخلائق على
إصبع، ثم
يهزُّهنَّ،
ثم يقول: أنا
الملك أنا
الملك، فلقد
رأيت النبي
صلى الله عليه
وسلم يضحك حتى
بدت نواجذه، تعجباً
وتصديقاً لقوله،
ثم قال النبي
صلى الله عليه
وسلم: {وما
قدروا الله حق
قدره - إلى قوله
- يشركون}.
[-7513-] Abdullah b. Mes'ud şöyle demiştir: Yahudilerden
bir alim geldi ve şöyle dedi:
Şu muhakkak ki kıyamet günü olduğu zaman Allah gökleri bir parmak
üzerine, yerleri bir parmak üzerine, suları ve toprakları bir parmak üzerine,
diğer bütün mahlukatı bir parmak üzerine kor. Sonra bunların hepsini hareket
ettirir. Sonra "Melik ancak benim, melik ancak benim!" buyurur. İbn
Mesud dedi ki:
Ben Nebii bu sözlerden hoşlanarak ve Yüce Allah'ın şu kavlini
tasdik olarak azı dişleri görününceye kadar gülerken gördüm. Sonra Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp,
bilemediler"(Zümer 67) ayetini sonuna kadar okudu.
حدثنا مسدد:
حدثنا أبو
عوانة، عن
قتادة، عن صفوان
بن مُحْرِز:
أن رجلاً سأل
ابن عمر:
كيف
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول في
النجوى؟ قال:
(يدنو أحدكم
من ربه حتى
يضع كنفه
عليه، فيقول:
أعملت كذا
وكذا؟ فيقول:
نعم، ويقول:
أعملت كذا
وكذا؟ فيقول
نعم، فيقرره
ثم يقول: إني
سترت عليك في
الدنيا، وأنا
أغفرها لك
اليوم).
وقال آدم:
حدثنا شيبان:
حدثنا قتادة:
حدثنا صفوان،
عن ابن عمر:
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم.
[-7514-] Saffan b. Muhlis şöyle anlatmıştır: Bir adam İbn
Ömer'e "Allah'ın mu'min kulu ile gizli konuşması hakkında Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den nasıl bir açıklama duydun?" diye sordu.
İbn Ömer dedi ki:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Herhangi biriniz Rabbine yaklaşır da Rabbi onun üzerine kenefini
(perdesini) kor ve 'Filan ve filan günahları işledin mi?' diye sorar:
mu'min de 'Evet Rabbim işledim!' der. Rabbi yine ona 'Filan ve
filan günahları da işledin!' buyurur. mu'min de 'Evet' diyerek tasdik eder.
Böylece Rabbi ona işlediği günahlarını ikrar ve itiraf ettirir:
Sonra Yüce Allah 'Ben senin bu günahlarını dünyada iken (haktan) gizledim.
Bugün de onları senin lehine mağfiret ediyorum!' buyurur:"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buhari bu başlık altında beş hadise yer vermiştir. Enes b.
Malik'in rivayet ettiği birinci sıradaki şefaat hadisini önce çok kısa, sonra
uzun uzadıya rivayet etmiştir. Hadisin geniş bir açıklaması Rikak Bölümünde
geçmişti.
"Ve hüve cemI'un." O, hafızasını ve kuwetini toplamış
haldeydi. Bu, Enes'in o zamanlar zihnin dağılmasının ve hafızada karışıklık
meydana gelmesinin mümkün olduğu ileri yaşa gelmemiş olduğuna işaret
etmektedir.
"Cennet ehli içinden cennete en son girecek olan
kimse." İmam Buhari bu hadisi son derece kısa olarak rivayet etmiştir.
Hadis bütünlüğü içinde açıklamasıyla birlikte Rikak Bölümünde geçmişti.
"Herhangi biriniz Rabbine yaklaşır." İbnü't-Tın yani
Rabbinin rahmetine yaklaşır demektir demiştir.
"Rabbi onun üzerine kenefini kor." Burada
"el-kenef" kelimesinden maksat perdedir.
Abdullah b. el-Mübarek şöyle demiştir:
Allah'ın kenefi, onun perdesi demektir. Müellif bu hadise Halku
ef'ali'l-ibad Bölümünde yer vermiştir. Manası Rabbi onu tam olan inayetiyle
kuşatır, demektir.