SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEVHİD

<< 2432 >>

باب: قوله: {وكلم الله موسى تكليماً} /النساء: 164/.

37. ALLAH TEALA'NIN "VE ALLAH MUSA İLE GERÇEKTEN KONUŞTU"(Nisa 164) SÖZÜ

 

حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا الليث: حدثنا عقيل، عن ابن شهاب: حدثنا حميد بن عبد الرحمن، عن أبي هريرة:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (احتجَّ آدم وموسى، فقال موسى: أنت آدم الذي أخرجت ذريتك من الجنة؟ قال آدم: أنت موسى الذي اصطفاك الله برسالاته وكلامه، ثم تلومني على أمر قد قُدِّر عليَّ قبل أن أخْلَق؟ فحجَّ آدمُ موسى).

 

[-7515-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:

 

'Adem ile Musa birbirlerine karşı delil getirip çekiştiler. Musa, Adem'e '(Ya Adem!) Sen zürriyetini cennetten çıkarmış olan Adem'sin!' dedi. Adem de Musa'ya A.llah'ın seni elçilikleri ve kelamı ile seçip tercih eylediği Musa'sın. Sonra sen beni, benim yaratılmamdan önce üzerime takdir olunan bir işten dolayı azarlayıp kınıyorsun!' dedi." Bunun ardından Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Böylece Adem, Musa'ya (delil ve burhanla) galip geldi" buyurdu.

 

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا هشام: حدثنا قتادة، عن أنس رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يُجمع المؤمنون يوم القيامة، فيقولون: لو استشفعنا إلى ربنا فيريحنا من مكاننا هذا، فيأتون آدم فيقولون له: أنت آدم أبو البشر، خلقك الله بيده، وأسجد لك الملائكة، وعلمك أسماء كل شيء، فاشفع لنا إلى ربنا حتى يريحنا، فيقول لهم: لست هناكم، فيذكر لهم خطيئته التي أصاب).

 

[-7516-] Enes'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:

 

"Kıyamet gününde mu'minler toplanırlar ve 'İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumdan bizleri kurtarıp, rahat ettirmesi için Rabbimizden şefaat istesek!' derler. Akabinde Adem'e gelirler ve ona

 

'Sen beşerin babası Adem'sin. Allah seni kendi eliyle yarattı; Melekleri senin için secde ettirdi ve sana her şeyin isimlerini öğretti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarması için Rabbimiz yanında bizlere şefaat et!' derler. Adem de 'Ben buna ehil değilim' der ve onlara vaktiyle işlemiş olduğu hatfeyi (günahı) hatırlatır."

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثني سليمان، عن شريك بن عبد الله أنه قال: سمعت أنس بن مالك يقول:

 ليلة أسري برسول الله صلى الله عليه وسلم من مسجد الكعبة: إنه جاءه ثلاثة نفر قبل أن يوحى إليه، وهو نائم في المسجد الحرام، فقال أولهم: أيهم هو؟ فقال أوسطهم: هو خيرهم، فقال آخرهم: خذوا خيرهم، فكانت تلك الليلة، فلم يرهم حتى أتوه ليلة أخرى، فيما يرى قلبه، وتنام عينه ولا ينام قلبه، وكذلك الأنبياء تنام أعينهم ولا تنام قلوبهم، فلم يكلموه حتى احتملوه، فوضعوه عند بئر زمزم، فتولاه منهم جبريل، فشق جبريل ما بين نحره إلى لبَّته، حتى فرغ من صدره وجوفه، فغسله من ماء زمزم بيده، حتى أنقى جوفه، ثم أتي بطست من ذهب فيه تَوْرٌ من ذهب، محشوًّا إيماناً وحكمة، فحُشي به صدره ولغاديده، يعني عروق حلقه، ثم أطبقه ثم عرج به إلى السماء الدنيا، فضرب باباً من أبوابها، فناداه أهل السماء: من هذا؟ فقال: جبريل، قالوا: ومن معك؟ قال: معي محمد، قال: وقد بُعث؟ قال: نعم، قالوا: فمرحباً به وأهلاً، فيستبشر به أهل السماء، لا يعلم أهل السماء بما يريد الله به في الأرض حتى يعلمهم، فوجد في السماء الدنيا آدم، فقال له جبريل: هذا أبوك فسلِّم عليه، فسلَّم عليه وردَّ عليه آدم وقال: مرحباً وأهلاً بابني، نعم الابن أنت، فإذا هو في السماء الدنيا بنهَرين يطَّردان، فقال: (ما هذان النهَران يا جبريل). قال: هذا النيل و الفرات عنصرهما، ثم مضى به في السماء فإذا هو بنهَر آخر، عليه قصر من لؤلؤ وزبرجد، فضرب يده فإذا هو أمسك أذفر، قال: (ما هذا يا جبريل). قال: هذا الكوثر الذي خبأ لك ربك، ثم عرج به إلى السماء الثانية، فقالت الملائكة له مثل ما قالت له الأولى: من هذا؟ قال: جبريل، قالوا: ومن معك؟ قال: محمد صلى الله عليه وسلم، قالوا: وقد بُعث إليه؟ قال: نعم، قالوا مرحباً به وأهلاً، ثم عرج به إلى السماء الثالثة، وقالوا له مثل ما قالت الأولى والثانية، ثم عرج به إلى الرابعة، فقالوا له مثل ذلك، ثم عرج به إلى السماء الخامسة، فقالوا مثل ذلك، ثم عرج به إلى السماء السادسة، فقالوا له مثل ذلك، ثم عرج به إلى السماء السابعة، فقالوا له مثل ذلك، كل سماء فيها أنبياء قد سمَّاهم، فوعيت منهم إدريس في الثانية، وهارون في الرابعة، وآخر في الخامسة لم أحفظ اسمه، وإبراهيم في السادسة، وموسى في السابعة بتفضيل كلام الله، فقال موسى: ربِّ لم أظنَّ أن ترفع عليَّ أحداً، ثم علا به فوق ذلك بما لا يعلمه إلا الله، حتى جاء سدرة المنتهى، ودنا الجبَّار ربُّ العزَّة، فتدلَّى حتى كان منه قاب قوسين أو أدنى، فأوحى الله فيما أوحى إليه: خمسين صلاة على أمتك كل يوم وليلة، ثم هبط حتى بلغ موسى، فاحتبسه موسى فقال: يا محمد ماذا عهد إليك ربك؟ قال: (عهد إلي خمسين صلاة كل يوم وليلة). قال: إنَّ أمتك لا تستطيع ذلك، فارجع فليخفف عنك ربك وعنهم، فالتفت النبي صلى الله عليه وسلم إلى جبريل كأنه يستشيره في ذلك، فأشار إليه جبريل: أن نعم إن شئت، فعلا به إلى الجبَّار، فقال وهو مكانه: (يا ربِّ خفِّف عنَّا، فإنَّ أمتي لا تستطيع هذا). فوضع عنه عشر صلوات، ثم رجع إلى موسى فاحتبسه، فلم يزل يردده موسى إلى ربه حتى صارت إلى خمس صلوات، ثم احتبسه موسى عند الخمس فقال: يا محمد، والله لقد راودتُ بني إسرائيل قومي على أدنى من هذا فضعفوا فتركوه، فأمتك أضعف أجساداً وقلوباً وأبداناً وأبصاراً وأسماعاً، فارجع فليخفِّف عنك ربك، كل ذلك يلتفت النبي صلى الله عليه وسلم إلى جبريل ليشير عليه، ولا يكره ذلك جبريل، فرفعه عند الخامسة فقال: (يا رب إن أمتي ضعفاء، أجسادهم وقلوبهم وأسماعهم وأبدانهم، فخفف عنا). فقال الجبَّار: يا محمد، قال: (لبيك وسعديك). قال: إنه لا يُبَدَّل القول لدي، كما فرضت عليك في أمِّ الكتاب، قال: فكل حسنة بعشر أمثالها، فهي خمسون في أمِّ الكتاب، وهي خمس عليك، فرجع إلى موسى فقال: كيف فعلت؟ فقال: (خفَّف عنا، أعطانا بكل حسنة عشر أمثالها). قال موسى: قد والله راودت بني إسرائيل على أدنى من ذلك فتركوه، ارجع إلى ربك فليخفِّف عنك أيضاً، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يا موسى، قد والله استحييت من ربي مما اختلفت إليه). قال: فاهبط باسم الله، قال: واستيقظ وهو في مسجد الحرام.

 

[-7517-] Enes b. Malik Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ka'be mescidinde geceleyin yürütüldüğü geceyi şöyle anlatıyordu:

 

Kendisine o hususta vahiy gelmeden önce Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mescid-i Haram'da uyurken yanına üç nefer melek geldi. Onların birincisi "(Yatmakta olan üç kişinin) hangisi odur?" diye sordu.

 

Diğeri "Onların ortasındakidir, o onların hayırlısıdır" dedi. O üç neferin sonuncusu da "(Semaya çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın!" dedi. Bu olay bu gece meydana geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O üç kişiyi bundan sonra görmedi. Nihayet onlar diğer bir gecede Nebiin gözünü uyur ve kalbini görür halde iken onun yanına geldiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kalbi uyumuyordu. Bütün Nebiler de böyledir; Onların gözleri uyur fakat kalpleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Nebile konuşmadılar, nihayet onu taşıdılar ve zemzem kuyusunun yanına koydular. O üç kişiden Muhammed'in işini Cebrail üzerine aldı. Cebrail onun göğsüyle gerdanı arasını yardı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince Cebrail kendileri ile zemzem suyundan alıp, orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı.

 

Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına altından bir leğen getirildi.

Onun içinde de yine altından yapılmış su içecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi iman ve hikmetle doldurulmuştu. Cebrail bununla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri yani boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra onu dünyaya en yakın semaya çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu. Sema ahalisi ona "Kimdir o?" dediler. "Ben Cebrail'im" dedi. Sema ehli "Beraberindeki kimdir?" dediler. Cebrail "Beraberimdeki Muhammed"dir dedi. İçerideki "Ona davet gönderilmiş midir?" dedi. Cebrail "Evet, gönderilmiştir" dedi. İçeridekiler ona "Merhaba ve hoş geldin!" dediler. Akabinde sema ehli Muhammed'i bu davetinden dolayı müjdelediler. Semadakiler, Allah'ın onunla yer hakkında ne yapmak istediğini Cebrail'in diliyle onlara bildirinceye kadar bilmiyorlardı. Dünya semasında Adem'i buldu. Cebrail, Nebie "Bu, baban Adem'dir, ona selam ver" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Adem' e selam verdi, Adem de selamını alıp mukabele etti ve "Merhaba ve hoş geldin benim oğlum, sen ne iyi oğulsun!" dedi. Bir de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dünyaya en yakın semada devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı ve

 

"Bu iki nehir nedir ya Cebrail?" dedi. Cebrail "Bu ikisi Nil ile Fırat'ın asıllarıdır" dedi. Sonra Nebii dünya semasında yürüttü. Bu arada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem diğer bir nehirle karşılaştı ki onun üzerinde inciden ve zebercedden yapılmış bir saray vardı. Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki o en iyi cins misktir. Cebrail'e "Bu nedir ey Cebrail?" diye sordu. Cebrail "Bu Rabbinin senin için hazırlamış olduğu kevserdir" dedi. Bundan sonra Cebrail onu ikinci semaya yükseltti. Orada da melekler ona birinci semadaki meleklerin sordukları gibi "Bu kimdir?" dediler. Cebrail "Ben Cebrail'im!" dedi. "Beraberindeki kimdir?" dediler. "Muhammed' dir" dedi. "Ona davet gönderilmiş midir?" dediler. "Evet, gönderilmiştir" dedi. "Ona merhaba ve hoş geldin!" dediler. Bundan sonra Cebrail onu üçüncü semaya yükseltti. Oradakiler de ona birinci ve ikinci semadaki meleklerin söyledikleri gibi sorup cevap aldılar.

 

Bundan sonra Cebrail onu dördüncü semaya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semalardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevap aldılar. Bundan sonra Cebrail onu beşinci semaya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semalardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevap aldılar. Bundan sonra Cebrail onu altıncı semaya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cebrail onu yedinci semaya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin sözleri gibi söylediler. Her bir semada isimlerini söylediği Nebiler vardı. Ben onlardan ikinci semada İdris'i, dördüncü semada Harun'u, beşinci semada ismini ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semada İbrahim'i, yedinci semada Musa'yı Allah'ın onu kelamıyla tafdil etmesi sebebiyle ezberledim. Musa "Ey Rabbim! Benim üzerime yükseltilen kimse var olduğunu zannetmiyordum" dedi. Sonra Cebraiı, Muhammed'i ancak Allah'ın bilmekte olduğu şeylerle bu katın üstüne çıkarttı. Nihayet Sidretü'l-münteha'ya geldi. Rabbu'l-izzet olan cebbar Allah "Yaklaştı ve tecelli etti." (Daha çok yaklaşmak istedi) ve nihayet (bu suretle o Nebie) 'iki yay kadar yahut daha yakın oldu da' Allah kuluna vahyettiğini etti. Allah ona vahyettiği şeyler için de, ümmetinin üzerine her gün ve gecede elli vakit namazı da vahyetti.

 

Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın yanına ulaştı. Musa onu biraz alıkoydu ve "Ya Muhammed! Rabbin sana neyi ahdetti (yani sana neyi emretti?)" diye sordu. "Rabbim bana hergün ve gecede elli namaz emretti" dedi. Musa "Senin ümmetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabbin senden ve ümmetinden bunu hafifletsin" dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cebrail' e yöneldi ve sanki bu konuda Cebrail'le istişare etmek istiyor gibiydi. Cebrail kendisine "Evet, istersen bunu iste!" diye işaret etti. Akabinde Cebrail onu cebbar olan Allah' ın huzuruna doğru yükseltti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:

 

Ce bb ar olan Allah ewelki durduğu makamında idi. "Ey Rabbim! Hafiflet çünkü ümmetin buna güç yetiremez!" dedi. Yüce Allah elli'den on namazı indirdi. Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Musa'nın yanına döndü. Musa onu alıkoymakta ve Rabbine geri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz beş namaz oldu. Sonra Musa onu bu beş namazın yanında durdurup "(Ya Muhammed!) Vallahi ben kavmim İsrailoğullarına bundan daha azıyla döndüm de onlar zayıf olup bunu terk ettiler. Senin ümmetin cesetler, kalpler, bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zayıftır. Geri dön de Rabbin senden bunun hepsini hafifletsin!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun kendisine işaret etmesi için Cebraiı' e yöneldi. Cebrail bunu çirkin görmüyordu. Cebrail onu beşinci defa da yükseltti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ey Rabbim! Şüphesiz benim ümmetim cesetleri, kalpleri, işitmeleri, bedenleri zayıf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet!" diye niyaz etti.

 

Bunun üzerine cebbar olan Allah "Ya Muhammed" diye nida etti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Lebbeyk ve sadeyk ey Rab!" diye cevap verdi. Allah "Şu bir hakikat ki benim nezdimde söz (hüküm ve kaza) tebdil olunmaz! Bu, senin ve ümmetin üzerine ana kitapta farz ettiğim gibidir!" buyurdu ve yine "Her bir hasene on misliyle karşılanır. Bu, ümmü'l-kitabta elli vakittir ve senin ve ümmetin üzerine beş vakittir!" buyurdu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Musa'nın yanına döndü. Musa ona "Ne yaptın?" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Allah bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misliyle karşılık verdi" dedi. Musa "Ben İsrailoğullarını bundan daha azı dönüp tecrübe ettim, onlar bunu da terk ettiler. Sen yine Rabbine dön de senden yine hafifletsin!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Ya Musa! Ben vAllahi Rabbime çok gidip gelmekten dolayı utandım" dedi. Cebrail de ona "Allah'ın ismiyle in!" dedi. Ravi, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mescid-i Haram içinde uykusunda iken uyandı demiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Yüce Allah'ın 'Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu' sözü." İmamlar şöyle derler: Bu ayet Mutezile'nin görüşünü red noktasında en güçlü delildir. enNehhas'ın görüşü şudur:

 

Nahiv bilginleri bir fiilin mastarla tekid edildiği takdirde mecaz manası taşımadığı noktasında icma etmişlerdir. Yüce Allah ayette "teklımen" buyurduğuna göre söz konusu konuşmanın aklen kavranılan hakiki manada olması gerekir.

 

İmam Buhari Halk-u Ef'ali'l-İbad isimli eserinde Halid b. Abdullah elKısrl'nin şu görüşüne yer verir:

 

Ben el-Ca'd b. Dirhem'in görüşüne kurban gittim. Çünkü o, Yüce Allah'ın kendisine bir dost edinmediğini ve Musa ile konuşmadığını iddia etmektedir. Tevhid Bölümünün baş rafında Silm b. Ahvez'in, Cehm b. Safvan'ı Allah'ın Musa ile konuştuğunu inkar etmesi sebebiyle öldürdüğü geçmişti. İmam Buhari bu konuda üç hadise yer vermiştir. Bunlardan birincisi, Ebu Hureyre'nin Adem'le Musa'nın çekiştiklerini ifade eden hadisidir. Bu hadisin açıklaması Kader Bölümünde geçmişti. Hadise burada yer verilmesinin nedeni, "Adem de Musa'ya Allah'm seni elçilikleri ve kelamı ile seçip tercih eylediği Musa'sm" cümlesidir. Kuşmıhenl'de "ve kelamihı" yerine "ve bi kelamihı" ifadesi yer almaktadır.

 

İkincisi Enes'in şefaat konusunda rivayet ettiği hadistir. Bu hadisin geniş bir açıklaması Rikak Bölümünde geçmişti.

 

"Onların birincisi "(Yatmakta olan üç kişinin) hangisi odur?" diye sordu."

 

Bu ifade Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in en azı iki olan bir grubun içinde yatmakta olduğuna işaret etmektedir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in O anda amcası Hamza b. Abdulmuttaiib ile amcaoğlu Cafer b. Ebu Talib'in arasında yatmakta olduğu geçmişti.

 

"Cebrail onun göğsüyle gerdanı arasını yard!." Hadiste geçen "lebbe" göğsün gerdanlık konulan kısmıdır. Deve göğsün bu noktasından boğazianır. Hadis açıklanırken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in İsra gecesi göğsünün yarıldığını inkar edenlere ve bunun o küçükken meydana geldiğini ileri sürenlere verilecek cevap geçmişti. Ben Buhari ve Müslim'de, Şerık rivayeti dışında Ebu Zerr'in rivayetinde de bunun sabit olduğunu ve Nebi olarak gönderildiği esnada da göğsünün yarıldığını açıklamıştım. Nitekim Ebu Davud et-Tayalısı Müsned'inde, Ebu Nuaym ve Delailü'n-Nübüvve'de Beyhaki bunu rivayet etmişlerdir.

 

"Boğazının içindeki etleri yani boğazındaki damarları doldurdu." Hadiste geçen "leğadıd" hakkında dilbilimdler şöyle demişlerdir: Leğadıd damakla boynun yan tarafları arasında bulunan et parçalarıdır. Tekili "luğdud" ve "liğdıd" şeklindedir. Buna ayrıca "luğd" ve çoğuluna "elğad" denilmektedir.

 

"Sonra göğsünü kapattı. Sonra onu dünyaya en yakın semaya çıkardı." Şayet bu olayla ilgili anlatım birden çoksa herhangi bir problem yoktur. Şayet birse bu ifade akışında bir atlama (hazf) sözkonusudur. Takdiri de şöyledir:

 

Cebraiı, Nebii Burak'a bindirip, Mesdd-i Aksa'ya kadar götürdü. Sonra miraçla getirdi.

 

"Akabinde sema ehli Muhammed'i bu davetinden dolayımüjdelediler."

 

Sanki onlara Muhammed'in göğe yükseltileceği bildirilmiş gibiydi. Bundan dolayı onun gelmesini bekliyorlardı.

 

"Bir de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dünyaya en yakın semada devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı." Bu ibarenin zahiri Malik b. Sa'saa hadisi ile çelişmektedir. Çünkü o hadiste Sidretü'l-münteha'dan söz edildikten sonra "Bir de ne göreyim onun kökünde dört tane nehir vardı" denilmektedir. Ancak onun asıl kaynağının Sidretü'l-münteha'nın altı olduğu ve ikisinin de dünyaya en yakın semada bulundukları ve buradan yere aktıkları noktasında bilginler görüş birliği etmişlerdir. Bu hadiste "Nil ve Fırat'ı;; o nehrin unsuru, yani aslı olduğu ifade edilmektedir."