باب: قول الله
تعالى: {عالم
الغيب فلا
يظهر على غيبه
أحداً} /الجن: 26/.
و: {إنَّ الله
عنده علم الساعة}
/لقمان: 34/. و:
{أنزله بعلمه}
/النساء: 166/. {وما
تحمل من أنثى
ولا تضع إلا
بعلمه} /فاطر: 11/.
{إليه يُرَدُّ
علم الساعة}
/فصلت: 47/.
4. ALLAH TEALA'NIN "O BÜTÜN GÖRÜLMEYENLERİ BİLİR. SIRLARINA
KİMSEYİ MUTTALİ KıLMAZ. "(Cin 26) "KIYAMET VAKTİ HAKKINDAKİ BİLGİ
ANCAK ALLAH'IN KATINDADIR."(Lokman 34) "ONU KENDİ İLMİYLE
İNDİRDİ."(Nisa 166) "ONUN BİLGİSİ OLMADAN HİÇBİR DİŞİ NE GEBE KALIR,
NE DE DOĞURUR. "(Fatır 11) "KIYAMET GÜNÜNÜN BİLGİSİ O'NA HAVALE
EDİLİR."(Fussite! 47) SÖZLERI
قال يحيى:
{الظاهر} على
كل شيء علماً.
{الباطن} /الحديد:
3/: على كل شيء
علماً.
Yahya şöyle demiştir: O her şey üzerinde ilmen zahir, her şey üzerinde
ilmen batındır.
حدثنا خالد
بن مخلد:
حدثنا سليمان
بن بلال: حدثني
عبد الله بن
دينار، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(مفاتيح الغيب
خمس، لا
يعلمها إلا
الله: لا يعلم
ما تغيض الأرحام
إلا الله، ولا
يعلم ما في غد
إلا الله، ولا
يعلم متى يأتي
المطر أحد إلا
الله، ولا تدري
نفس بأي أرض
تموت إلا
الله، ولا
يعلم متى تقوم
الساعة إلا
الله).
[-7379-] Abdullah b. Ömer'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Ğaybın anahtarları beştir ki onları Allah'tan başka kimse
bilemez. Rahimlerin ne eksilttiğini Allah'tan başkası bilemez. Yarın ne
olacağını Allah'tan başka hiçbir kimse bilemez. Yağmurun ne zaman geleceğini de
Allah'tan başka kimse bilemez. Hiçbir nefis hangi yerde öleceğini bilemez.
Allah'tan başka hiçbir kimse kıyametin ne zaman olacağını bilemez. "
حدثنا محمد
بن يوسف:
حدثنا سفيان،
عن إسماعيل،
عن الشعبي، عن
مسروق، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
من
حدثك أن
محمداً صلى
الله عليه
وسلم رأى ربه
فقد كذب، وهو
يقول: {لا
تدركه
الأبصار}. ومن
حدثك أنه يعلم
الغيب فقد
كذب، وهو
يقول: (لا يعلم
الغيب إلا الله).
[-7380-] Aişe r.anha, Mesruk'a şöyle demiştir: Her kim
sana "Muhammed (miraç gecesinde) Rabbini gördü" diye hadis rivayet
ederse yalansöylemiştir. Çünkü Allah "Gözler onu göremez"(En'am 103)
demektedir. Yine her kim sana Muhammed'in gaybı bildiğini rivayet ederse
muhakkak o da yalan söylemiştir.
Çünkü Yüce Allah "Allah'tan başka kimse gaybı
bilmez"(Neml 65) diye söylüyor demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Buradaki örnek ayetlerden ikincisi hakkında Lokman suresinin
tefsiri yapılırken orada zikredilen İbn Ömer hadisini açıkladığımız sırada söz
etmiştik.
Beşinci ayete gelince Taberi şöyle der: Kıyametin ne zaman
kopacağını O'ndan başka hiç kimse bilmez. Buna göre onun takdiri Allah'a
kalmıştır. Kıyamet saatinin bilgisi ona havale edilir. İbn Battal şöyle
demiştir: Bu ayetler Yüce Allah'ın ilmini ispat eden ayetlerdir. İlim, -Allah
ilim olmaksızın alimdir diyen görüşün aksine- zat sıfatlarındandır. Öte yandan
Allah'ın ilminin kadim (ezeli) olduğu sabit olduğuna göre ilminin malum olan
her şeye taallukunun bu ayetlerin delaletiyle hakiki olması gerekir. Bu
açıklama ile onların kudret, kuvvet, hayat ve başka sıfatlar konusundaki
görüşleri de kendilerine reddolunur.
Beyhaki bu bölümde zikredilen ayetlerle bu manada başkalarını
zikrettikten sonra şöyle der: Ebu İshak el-İsferEl.yini'nin görüşü şöyle idi:
"el-Alim" malumatı bilen, "el-habir" bir şeyi daha vücuda
gelmeden bilen, "eş-şehid" hazırı bildiği gibi gaibi de bilen,
"el-muhsi" çokluk, bilmesine engelolmayan demektir. Ebu İshak bundan
sonra "O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir"(Taha 7) ayet-i
kerimesi hakkında İbn Abbas hadisine yer verir ve şöyle der: Allah kulun kendi
içinde sakladığını ve yapmadan önce ileride yapacaklarına dair kendisinin de
bilmediğini bilir. Bir başka isnadla yapılan nakilde İbn Abbas şöyle demiştir:
Allah senin kendi nefsindeki sırrı bildiği gibi, yarın yapacağın şeyi de bilir.
"Yahya, O her şey üzerinde ilmen zahir, her şey üzerinde
ilmen batındır demiştir." Burada adı geçen Yahya, meşhur nahiv alimi Yahya
b. Ziyad el-Ferra'dır. O bu görüşe Maani'l-Kur'an isimli eserinde yer
vermiştir. Bir başkası ise şöyle demiştir: "ez-Zahir" ve
"el-bMın" kelimelerinin manası eşyanın zahirine de, batınına da vakıf
ve haberdar demektir. Bazıları o, delillerle zahir, zatı itibariyle batındır
derken, bir başkası, aklen zahir, hissen batındır demiştir. Bir başka bilgin
ise zahir her şeye all ve yücedir. Çünkü bir şeye galebe çalan varlık, ona galip
gelir ve yüce olur. BMın ise her şeyde bMın yani her şeyin içyüzünü bilen
demektir demiştir. Onun "küllü şey=her şey" sözü, olan ve ileride
olacak olanları bilmesini kapsar. Zira bütün mahlukatı kendi iradesiyle yaratan
varlık, onları bilme ve kendilerine muktedir olma ile niteliklidir.
Necm suresinin tefsirinde Veki vasıtasıyla İsmail'in şu sözüne
yer verilmişti:
"Her kim sana yarın olacakları bildiğini söylerse yalan
söyler." Sonra İsmail, "Hiç kimse yarın ne kazanacağını
bilemez"(Lokman 34) ayetini okunmuştur. Burada bu ayete yer verilmesi,
daha önceki İbn Ömer hadisine paralelolduğu için çok uygun düşmüştür. Fakat
İmam Buhari açıkça söyleyeceği yerde işaret etmeyi tercih etmek gibi çoğunlukla
başvurduğu adetine göre hareket etmiştir. Allah'ı görmeyle ilgili konunun
açıklanması, Necm suresinin tefsirinde geçtiği gibi gaybı bilme ile ilgili
şeyler Lokman suresinin tefsirinde geçmişti.
İbnü't-Tin'in nakline göre Davudi şöyle demiştir: Bu rivayet
yolunda geçen "Her kim sana Muhammed'in gaybı bildiğini rivayet ederse
muhakkak o da yalan söylemiştir." ifadesinin mahfuz olduğunu
zannetmiyorum. Hiç kimse Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine
bildirilenler hariç gaybı bildiğini iddia etmez. Haberin burada yer alan
rivayet yolunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in adı açıkça
zikredilmemektedir.
Haberde "Her kim o bilir diye rivayet ederse" ifadesi
kullanılmaktadır.
Zannediyorum ravi Aişe r.anha'nın ifadesindeki "Sana
rivayet ederse" cümlesindeki zamirin bundan öncekinde geçtiği üzere Muhammed
olduğu düşüncesine dayandırmıştır. Çünkü bundan önceki cümle "Her kim,
sana 'Muhammed (miraç gecesinde) Rabbini gördü' diye hadis rivayet ederse yalan
söylemiştir" cümlesi geçmişti. Aişe r.anha bundan sonra "Her kim sana
o yarın olacakları bilir diye rivayet ederse yalan söylemiştir" demiştir.
Ancak İbrahim en-Nehaı'nin Mesruk vasıtasıyla Aişe r.anha'den naklettiği
rivayet, bu görüşü bulandırmaktadır. İbrahim'in rivayetine göre Aişe r.anha
şöyle demiştir: "Üç şey var ki bunlardan birini söyleyen Allah'a karşı
büyük bir iftirada bulunmuştur: "Her kim o yarın olacakları bildiğini
iddia ederse yalan söylemiştir. "(Müslim, İman)
Bu hadisi Nesai de rivayet etmiştir. İfadenin zahirine göre
zamir, iddiada bulunan kişi yerine kullanılmıştır. Fakat İbn Huzeyme ve İbn
Hibban'ın Şa'b!'den yaptıkları nakillerine göre bu zamirin Muhammed yerine
kullanıldığı açıkça şöyle belirtilmiştir: "Muhammed Rabbini görmüştür ve o
vahiyden bazı şeyleri gizlemiştir. Muhammed yarın olacakları bilir diyen kimse
Allah'a karşı büyük bir yalan iftirada bulunmuştur." Hadis Müslim' de yer
almaktadır ve bu rivayet daha tamdır.(Müslim, İman) Fakat orada "Her kim
onun yarın olacakları haber verdiğini iddia ederse" cümlesi açık isim
değil, zamirle kullanılmıştır. Nitekim İsmail'in "Her kim Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir şey gizlediğini iddia ederse"
şeklindeki cümlesine matuf olan rivayetinde de zamir yer almaktadır.
Dolayısıyla Davud!'nin "Hiç kimse Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kendisine bildirilenler hariç gaybı bildiğini iddia etmez"
şeklindeki iddiası tenkide uğramaktadır. Çünkü imanı kök salmamış bazı
kimselerin düşüncesi bu yönde idi. Hatta onlar Nebiliğin sıhhati, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gayba dair ne varsa tümünü bilmesini gerektirir
düşüncesinde idiler.
Nitekim İbn İshak'ın Meğaz!'sinde yer alan bir habere göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in devesi kaybolur. Bunun üzerine Zeyd b. el-lasıt,
Muhammed Nebi olduğunu iddia edip, semadan haber verdiğini söylüyor. Halbuki
devesinin nerede olduğunu bilmiyor demiştir. Bunun üzerine Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Filanca şöyle şöyle söylüyor. Allah 'a yemin
olsun ki ben sadece onun bana bildirdiğini bilirim. Yüce Allah bana devemin
nerede olduğunu göstermiştir. Devem filan yerdeki dağ yolundadır ve görülmesine
bir ağaç engel olmaktadır" demiş ve bunun üzerine bazıları gidip, devesini
getirmiştir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisinin gayba dair Allah' ın
bildirdiklerinden başkasını bilmediğini ifade etmiştir. Bu, Yüce Allah'ın
"Sırlarını kimseye muttali kılmaz. Ancak (bildirmeyi) dilediği Nebi bunun
dışzndadır"(Cin 27) ayetine uygun düşmf'ktedir. Buradaki "gayb"
kelimesinden maksadın ne olduğu noktasında ihtilaf edilmiştir. Bazıları, kelime
genelliği üzeredir derken, bazıları özellikle vahiyle ilgilidir demişlerdir.
Başkaları ise kıyametin bilgisine dairdir görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ancak bu
yaklaşım, Lokman suresinin tefsirinde "Kıyametin bilgisi Yüce Allah'ın
kendisine ayırdığı bilgilerdendir" şeklinde geçen ifadeye göre zayıftır.