باب: الحجة
على من قال: إن
أحكام النبي
صلى الله عليه
وسلم كانت
ظاهرة، وما
كان يغيب
بعضهم من
مشاهد النبي
صلى الله عليه
وسلم وأمور
الإسلام.
22. "NEBİ S.A.V.'İN HÜKÜMLERİ İNSANLAR İÇİN GİZLİ DEGİLDİ.
BAZI SAHABİLER, NEBİ S.A.V.'İN HAZIR BULUNDUĞU YERLERDE BULUNMAZLAR VE İSLAMLA
İLGİLİ MESELELERİ BİLMEZLERDİ" DİYEN KİMSEYE KARŞI DELİL
(Yani Rafızi ve Hariciler derki: 'Nebi s.a.v. tüm hükümleri aynı
zaman diliminde her sahabiye ulaştırdı, hepsinin bilmediği hükümle amel edilmez.
Haber-i vahid reddedilir.' İşte bu
görüşe karşı delil.)
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن بن جريج:
حدثني عطاء،
عن عبيد بن
عمير قال:
استأذن
أبو موسى على
عمر، فكأنه
وجده مشغولاً
فرجع، فقال
عمر: ألم أسمع
صوت عبد الله
بن قيس؟
ائذنوا له.
فدعي له،
فقال: ما حملك
على ما صنعت؟
فقال: إنا كنا
نؤمر بهذا. قال:
فأتني على هذا
ببيِّنة أو
لأفعلنَّ بك،
فانطلق إلى
مجلس من
الأنصار،
فقالوا: لا
يشهد إلا
أصاغرنا،
فقام أبو سعيد
الخدري فقال:
قد كنا نؤمر
بهذا، فقال
عمر: خفي
عليَّ هذا من
أمر النبي صلى
الله عليه
وسلم، ألهاني
الصفق
بالأسواق.
[-7353-] Ubeyd b. Ömer şöyle demiştir: Ebu Musa Ömer'in
yanına girmek için izin istemiş, ancak onu meşgul bulup geri dönmüştü. Ömer
"Duyduğum Abdullah b. Kays'ın sesi değil miydi? Ona izin
verin gelsin!" dedi. Akabinde Ebu Musa çağrıldı. Ömer "Bu yaptığın
işe (beklemeyip, geri dönmene) seni sevkeden nedir?" diye sordu. Ebu Musa
da "Biz böyle yapmakla emrolunduk" dedi. Ömer "Ya bu söylediğin
şeyi teyid eden bir delil getirirsin ya da emin ol seni cezalandırınm!"
dedi. Bunun üzerine Ebu Musa ensardan (oluşan) bir meclise gitti, (onlardan
buna şahitlik edecek bir kimse istedi.) Orada bulunanlar "Bu mesele
hakkında en küçüklerimiz bile şahitlik eder" dediler. Akabinde Ebu Said
elHudrı ayağa kalktı ve gidip Ömer' e hitaben "Biz böyle yapmakla emrolunduk"
dedi. Bunun üzerine Ömer "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emrinden
olan bu iş bana gizli kalmış, çarşılarda (yaptığım) alışveriş, beni (bu hükmü
öğrenmekten) alıkoymuş" dedi.
حدثنا علي:
حدثنا سفيان:
حدثني
الزُهري: أنه
سمعه من
الأعرج يقول:
أخبرني أبو
هريرة قال:
إنكم
تزعمون أن أبا
هريرة يكثر
الحديث على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
والله
الموعد، إني
كنت امرأ
مسكيناً،
ألزم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم على
ملء بطني،
وكان
المهاجرون يشغلهم
الصفق
بالأسواق،
وكانت
الأنصار
يشغلهم
القيام على
أموالهم،
فشهدت من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ذات
يوم، وقال: (من
يبسط رداءه
حتى أقضي
مقالتي، ثم
يقبضه، فلن
ينسى شيئاً
سمعه مني).
فبسطت بردة
كانت عليَّ،
فوالذي بعثه
بالحق، ما
نسيت شيئاً
سمعته منه.
[-7354-] Ebu Hureyre şöyle demiştir: Sizler "Ebu
Hureyre, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den çok hadis rivayet
ediyor" diye iddia ediyorsunuz. Allah vadedendir. (Yani yalan söylersem
kıyamet günü beni hesaba çekecektir.) Ben miskin, fakir bir kimse idim. Karın
tokluğuna Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den hiç ayrılmazdım.
Muhacirler çarşı ve pazarlarda alışveriş etmekle, ensar da malları, toprakları
üzerindeki işlerinde çalışmakla meşgul bulunurlardı. Ben bir gün Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şuna şahit oldum: Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem "Her kim ben sözümü bitirinceye kadar ridasım yayar, sonra onu
yumarsa benden işitmiş olduğu hiçbir şeyi asla unutmayacaktır" buyurdu.
Bunun üzerine ben üzerimde bulunan bir burdeyi yaydım. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellemi hak ile gönderen Allah adına yemin olsun ki bundan sonra
kendisinden işittiğim hiçbir sözü unutmadım."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi s.a.v.'in hükmü insanlar için gizli değildi diyen
kimseye karşı deliL." Yani Nebi s.a.v.'in hükmü, -nadir olanlar hariç-
insanlara açıktı ve gizli değildi.
Bu başlık, sahabilerin büyüklerinden birçoklarının Nebi
s.a.v.'in teklifi fiillere dair bazı şeyleri söylerken veya yaparken yanında
bulunmadıklarını açıklamak için getirilmiştir. Dolayısıyla o sahabi kendi
muttali olduğu duruma göre hareket ederdi. Ya neshedici hükmü bilmediği için
mensuha göre amele devam eder ya da beraet-i asliye ye göre hareket ederdi. Bu
prensip yerleşince o büyük sahabinin fiilini -özellikle de idari görevlerde
bulunmuşsa- başkasının rivayetine tercih eden kişiye karşı delil meydana gelmiş
oldu. Büyük sahabinin uygulamasını tercih eden kişi onun yanında bulunan
rivayet, bu rivayetten daha güçlü olmasaydı o buna muhalefet etmezdi anlayışı
ile bu tercihi yapmaktadır. Ancak bu prensibi esas almak, zanni bir delil
dolayısıyla kesin olanı terk etmeye yol açar diye reddedilmiştir.
İbn Battal şöyle der: Müellif " Nebi s.a.v.'in hükümleri ve
sünnetleri kendisinden mütevatir olarak nakledilmiştir ve ondan mütevatir
olarak nakledilmeyen habere göre amel etmek caiz değildir" diyen Rafızi ve
Haricilere cevap vermek istemiştir. Müellif şöyle der: Onların bu görüşleri
sahabilerin birbirlerinden delil aldıkları ve bir kısmının diğerinin rivayetine
döndükleri şeklindeki sahih rivayetle reddedilmiştir. Haber-i vahidle amel
edileceğine dair icma oluşmuştur.
Biz de şunu ekleyelim: Beyhaki giriş kısmında sahabiliği eskiye
dayanan ve ilmi geniş olup, başkasına öğreten birisinin hafızasından bazı
şeylerin silineceğine delil şeklinde bir başlık açmış ve akabinde şu hadisleri
örnek vermiştir:
Ebu Bekir'in Muvatta'da yer alan ninenin mirastan payını konu
alan hadisi, bu bölümde zikredilen Hz. Ömer'in izin almayla ilgili hadisi, İbn
Mesud'un bir kadınla nikah akdi yapıp, sonra onu boşadıktan sonra annesi ile
evlenmek isteyen erkeği konu alan hadisi. İbn Mesud "Bunda herhangi bir
sakınca yoktur" demiştir. Bir başka örnek ise onun küçük küçük parçalara
ayrılmış gümüşü külçe halindeki gümüşle fazlalıklı olarak mübadele etmeye cevaz
vermesi, sonra bu iki hükümden başka sahabilerden duyduğu yasaklıktan dolayı
vazgeçmesi. Beyhaki bunun dışında başka örnekler de vermiştir.
"Karın tokluğuna" yani karnımı doyurmam için. Bir
başka ifadeyle Ebu Hureyre'nin Nebi s.a.v.'den çok hadis duymasının asıl
sebebi, yiyecek bir şeyler bulabilmek için Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellemtan hiç ayrılmamasıdır. Zira onun alıp satacağı bir şeyi olmadığı gibi,
ekin ekeceği toprağı ve üzerinde çalışacağı tarlası da yoktu. O yiyecek bulamam
korkusuyla Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den hiç ayrılmıyordu. İşte bu
birliktelikten Resulullah s.a.v. ile onun kadar bir arada bulunmayan kimsenin
duyamayacağı kadar söz duyma, uygulama görme ve rivayette bulunma fırsatı
doğmuştur. Onun bunları sürekli hafızasında tutmasına -kendisinin işaret ettiği
üzere- Nebi s.a.v.'in duası da yardımcı olmuştur.