SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-İ’TİSAM

<< 2390 >>

باب: قوله تعالى: {وكان الإنسان أكثر شيء جدلاً} /الكهف: 54 /.وقوله تعالى: {ولا تجادلوا أهل الكتاب إلا بالتي هي أحسن} /العنكبوت: 46/.

18. YÜCE ALLAH'IN "TARTıŞMAYA EN ÇOK DÜŞKÜN VARLIK İNSANDIR"(Kehf 54) AYETİ İLE "EHL-İ KİTAPLA ANCAK EN GÜZEL YOLDAN MÜCADELE EDİN"(Ankebut 46) AYETİ

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري (ح). حدثني محمد بن سلام: أخبرنا عتَّاب بن بشير، عن إسحق، عن الزُهري: أخبرني علي بن حسين: أن حسين بن علي رضي الله عنهما أخبره: أن علي بن أبي طالب قال:

 إن رسول الله صلى الله عليه وسلم طرقه وفاطمة عليها السلام بنت رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال لهم: (ألا تصلُّون). فقال علي: فقلت: يا رسول الله، إنما أنفسنا بيد الله، فإذا شاء أن يبعثنا بعثنا. فانصرف رسول الله صلى الله عليه وسلم حين قال له ذلك، ولم يرجع إليه شيئاً، ثم سمعه وهو مدبر، يضرب فخذه، وهو يقول: {وكان الإنسان أكثر شئ جدلاً}.

 

[-7347-] Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gece benimle ve kızı Fatıma'nın aleyhisselam ziyaretine geldi ve bize

 

"Sizler namaz kılmaz mısınız?" diye sordu. Ali olayın devamını şöyle anlattı:

 

Ben "Ya Resulallah!

 

Nefislerimiz ancak Allah'ın elindedir. Bizi uyandırmak istediği zaman uyandırır!" dedim. Bu cevabım üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geri döndü ve bana hiçbir cevap vermedi. Sonra dönüp giderken dizine vurarak

 

"Tartışmaya en çok düşkün varlık insandır" ayetini okumakta olduğunu işittim.

 

قال أبو عبد الله: يقال: ما أتاك ليلاً فهو طارق، ويقال: الطارق النجم، والثاقب المضيء، يقال: أثقب نارك للموقد.

 

Ebu Abdullah Buhari şöyle dedi: İnsana gece gelen şeye "Tarık" denir. Işığı ile karanlığı deldiği için yıldıza "et-tarık" denilir. Işık saçtığı için de "es-sakib" denilir. Ateş yakacak kimseye emir fiili olarak "eskib nareke = ateşini yak" denilir.

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا الليث، عن سعيد، عن أبيه، عن أبي هريرة قال:

 بينا نحن في المسجد، خرج رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (انطلقوا إلى يهود). فخرجنا معه حتى جئنا بيت المدراس، فقام النبي صلى الله عليه وسلم فناداهم فقال: (يا معشر يهود، أسلموا تسلموا). فقالوا: بلَّغت يا أبا القاسم، قال: فقال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ذلك أريد، أسلموا تسلموا). فقالوا: قد بلَّغت يا أبا القاسم، فقال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ذلك أريد). ثم قالها الثالثة، فقال: (اعلموا أنما الأرض لله ورسوله، وأني أريد أن أجليكم من هذه الأرض، فمن وجد منكم بماله شيئاً فليبعه، وإلا فاعلموا أنما الأرض لله ورسوله).

 

[-7348-] Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Mescidde bulunduğumuz bir sırada Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımıza Çıktı ve

 

"Haydin Yahudilerin yurduna yürüyün!" buyurdu. Bizler onunla birlikte yola çıktık. Nihayet Yahudilerin içinde alimlerinin Tevrat okudukları Beytü'l-Midras'a vardık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayakta dikilip, onlara seslenerek

 

"Ey Yahudi topluluğu! İslam dinine girin ki selamette olun!" buyurdu. Bunun üzerine Yahudiler "Sen tebliğ ettin ya Ebe'lKasım" dediler. Ravi dedi ki:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara "Ben ancak bunu istiyorum" dedi. Yahudiler yine "Sen tebliğ ettin ya Ebe'l-Kasım!" dediler.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara tekrar "Ben ancak bunu istiyorum" dedi. Sonra bu sözünü üçüncü kez yine söyledi ve ardından şöyle buyurdu:

 

"Biliniz ki yeryüzü ancak Allah'a ve Resulüne aittir. Ben sizleri bu araziden çıkarmak istiyorum. Bunun için sizden her kim kendi malından (taşıyamayacağı) bir şeyolursa onu satsın. Aksi takdirde iyi biliniz ki yeryüzü ancak Allah ve Resulüne aittir."

 

 

AÇIKLAMA:

 

Şeyh Ebu Muhammed b. Ebi Hamza şöyle demiştir: Bu hadisten birçok sonuç çıkmaktadır.

 

1 - Gafil bir kimseye özellikte kişinin yakını ve arkadaşıysa hatırlatmakta bulunmak meşrudur. Çünkü gaflet insanın yapısından kaynaklanan bir şeydir. Dolayısıyla kişinin kendi nefsini ve sevdiklerini hayrı hatırlatarak ve bu konuda yardımcı olarak denetlemesi uygun olur.

 

2- Hikmetin eseriyle itiraza kudretin eseriyle cevap vermek uygun düşmez.

 

Bir alim vacip olmayan herhangi bir meselede hikmet gereği konuştuğunda hitap ettiği kişi ona karşı delil sunarken, kudretle yetinmelidir. Birinci prensip, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dizine vurmasından, ikincisi açıkça sözlü olarak tepki göstermemesinden anlaşılmaktadır. Şeyh şöyle der:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ali'ye "Tartışmaya en düşkün varlık insandır" cümlesi ile hitap etmedi. Çünkü biliyordu ki Ali, kudretle cevap vermenin hikmetten olmadığından habersiz değildi.

 

3- Bir kimse başkasına ait bir hususta kendi kendine konuşabilir.

 

4- insan hayret ettiğinde veya üzüldüğünde vücudunda bazı organlarına vurabilir.

 

5- Kulluğun gereği, insanın şer'ı bir gereklilik varken ona mazeret aramaması, ancak ihmalkar olduğunu itiraf edip, tövbe ve istiğfara sarılmasıdır.

 

6- Bu hadisten Hz. Ali'nin apaçık bir fazileti anlaşılmaktadır. Çünkü o çok alçak gönüllü bir şahsiyettir. Zira bu hadisi değerini bilmeyen bir kimse nezdinde son derece azarlanmasını gerektiren bir üslupla rivayet etmektedir. Ancak o bu duruma aldırmamış ve olayı içindeki dini sonuçlarla birlikte rivayet etmiştir.

 

"Beytü'l-M,idras." Bunun ne demek olduğu. ikrah Bölümünde geçmişti. Hz.

Nebi s.a.v.'in cümlenin sonunda "Ben ancak bunu istiyorum" cümlesinin manası şudur:

 

Ben ancak tebliğ ettiğimi ikrar etmenizi istiyorum. Çünkü bana emredilen tebliğ etmektir.

 

Mühelleb şöyle demiştir: imam Buhari, bunun başlığın ikinci kısmıyla alakalı olduğunu belirttikten sonra şöyle açıklamış oldu:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Yahudilere tebliğde bulunup, onları islama ve bu din e sarılmaya davet etmiş, onlar da "tebliğ ettin" demişler ve ona itaata boyun eğmemişlerdir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara tebliğde ileri gitmiş, bunu tekrarlamıştır. işte bu en güzel şekilde yapılan mücadeledir. O bu açıklamasıyla Mücahid'in "Ayet Yahudilerden iman etmeyen ve Müslümanlarla anlaşması olan kimseler hakkında inmiştir" şeklindeki görüşüne katılmış olmaktadır. Haberi Taberi nakletmiştir. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem şöyle demiştir:

 

"Mimmen zaleme minhum" ifadesinden maksat, bulunduğu inanç üzere devam eden kimseler demektir. Katade, bu ayetin kılıç ayetiyle mensuh olduğunu söylemiştir. Taberl'nin sahih bir isnadla nakline göre Mücahid, "Onlar kötü söylerse, siz iyi söyleyin. Ancak içlerinden zulmedenler hariçtir. Onlardan hmcınızı alımz" demiştir.

 

Taberi "Maksat cizye vermekten kaçınandır" diyen görüşü tercih etmiştir.

 

Taberi şöyle demiştir: Cizye veren de küfründe ısrarlı olduğu için kendi nefsine zulmeden bir kişi olarak buna dahildir. Fakat bu ayetten maksat Müslümanlara zulmedip, onlarla çarpışan ve Müslüman olmaktan kaçınan kimselerdir ya da cizye verenlerdir. Ayette nesh olduğu iddiası bunun delilsiz sabit olmayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Taberi'nin tercih ettiği görüşe göre Yüce Allah açıklamada bulunarak, inat edenlere insaflı bir şekilde delil getirerek ehl-i kitabla mücadele etmeyi emretmektedir. Ayetten anlaşılan, ehl-i kitabla en güzel yol dışında da mücadele etmenin caizliğidir ki bu kılıçla mücadele etmektir .