باب: قوله
تعالى: {وكان
الإنسان أكثر
شيء جدلاً}
/الكهف: 54 /.وقوله
تعالى: {ولا
تجادلوا أهل
الكتاب إلا
بالتي هي
أحسن}
/العنكبوت: 46/.
18. YÜCE ALLAH'IN "TARTıŞMAYA EN ÇOK DÜŞKÜN VARLIK
İNSANDIR"(Kehf 54) AYETİ İLE "EHL-İ KİTAPLA ANCAK EN GÜZEL YOLDAN
MÜCADELE EDİN"(Ankebut 46) AYETİ
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزُهري (ح).
حدثني محمد بن
سلام: أخبرنا
عتَّاب بن
بشير، عن
إسحق، عن
الزُهري:
أخبرني علي بن
حسين: أن حسين
بن علي رضي
الله عنهما
أخبره: أن علي
بن أبي طالب
قال:
إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم طرقه
وفاطمة عليها
السلام بنت
رسول الله صلى
الله عليه وسلم،
فقال لهم: (ألا
تصلُّون).
فقال علي:
فقلت: يا رسول
الله، إنما
أنفسنا بيد
الله، فإذا
شاء أن يبعثنا
بعثنا. فانصرف
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حين قال
له ذلك، ولم
يرجع إليه
شيئاً، ثم
سمعه وهو
مدبر، يضرب
فخذه، وهو
يقول: {وكان
الإنسان أكثر
شئ جدلاً}.
[-7347-] Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gece benimle ve kızı Fatıma'nın aleyhisselam
ziyaretine geldi ve bize
"Sizler namaz kılmaz mısınız?" diye sordu. Ali olayın
devamını şöyle anlattı:
Ben "Ya Resulallah!
Nefislerimiz ancak Allah'ın elindedir. Bizi uyandırmak istediği
zaman uyandırır!" dedim. Bu cevabım üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem geri döndü ve bana hiçbir cevap vermedi. Sonra dönüp giderken dizine
vurarak
"Tartışmaya en çok düşkün varlık insandır" ayetini
okumakta olduğunu işittim.
قال أبو عبد
الله: يقال: ما
أتاك ليلاً
فهو طارق،
ويقال: الطارق
النجم،
والثاقب
المضيء، يقال:
أثقب نارك
للموقد.
Ebu Abdullah Buhari şöyle dedi: İnsana gece gelen şeye
"Tarık" denir. Işığı ile karanlığı deldiği için yıldıza
"et-tarık" denilir. Işık saçtığı için de "es-sakib"
denilir. Ateş yakacak kimseye emir fiili olarak "eskib nareke = ateşini
yak" denilir.
حدثنا قتيبة:
حدثنا الليث،
عن سعيد، عن
أبيه، عن أبي
هريرة قال:
بينا
نحن في
المسجد، خرج
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال:
(انطلقوا إلى
يهود). فخرجنا
معه حتى جئنا
بيت المدراس،
فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم فناداهم
فقال: (يا معشر
يهود، أسلموا
تسلموا).
فقالوا:
بلَّغت يا أبا
القاسم، قال:
فقال لهم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(ذلك أريد،
أسلموا
تسلموا).
فقالوا: قد بلَّغت
يا أبا
القاسم، فقال
لهم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (ذلك
أريد). ثم
قالها
الثالثة، فقال:
(اعلموا أنما
الأرض لله
ورسوله، وأني
أريد أن
أجليكم من هذه
الأرض، فمن وجد
منكم بماله
شيئاً
فليبعه، وإلا
فاعلموا أنما
الأرض لله
ورسوله).
[-7348-] Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Mescidde
bulunduğumuz bir sırada Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımıza Çıktı
ve
"Haydin Yahudilerin yurduna yürüyün!" buyurdu. Bizler onunla
birlikte yola çıktık. Nihayet Yahudilerin içinde alimlerinin Tevrat okudukları
Beytü'l-Midras'a vardık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayakta dikilip,
onlara seslenerek
"Ey Yahudi topluluğu! İslam dinine girin ki selamette
olun!" buyurdu. Bunun üzerine Yahudiler "Sen tebliğ ettin ya
Ebe'lKasım" dediler. Ravi dedi ki:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara "Ben ancak bunu
istiyorum" dedi. Yahudiler yine "Sen tebliğ ettin ya
Ebe'l-Kasım!" dediler.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara tekrar "Ben
ancak bunu istiyorum" dedi. Sonra bu sözünü üçüncü kez yine söyledi ve
ardından şöyle buyurdu:
"Biliniz ki yeryüzü ancak Allah'a ve Resulüne aittir. Ben
sizleri bu araziden çıkarmak istiyorum. Bunun için sizden her kim kendi
malından (taşıyamayacağı) bir şeyolursa onu satsın. Aksi takdirde iyi biliniz
ki yeryüzü ancak Allah ve Resulüne aittir."
AÇIKLAMA:
Şeyh Ebu Muhammed b. Ebi Hamza şöyle demiştir: Bu hadisten
birçok sonuç çıkmaktadır.
1 - Gafil bir kimseye özellikte kişinin yakını ve arkadaşıysa
hatırlatmakta bulunmak meşrudur. Çünkü gaflet insanın yapısından kaynaklanan
bir şeydir. Dolayısıyla kişinin kendi nefsini ve sevdiklerini hayrı
hatırlatarak ve bu konuda yardımcı olarak denetlemesi uygun olur.
2- Hikmetin eseriyle itiraza kudretin eseriyle cevap vermek
uygun düşmez.
Bir alim vacip olmayan herhangi bir meselede hikmet gereği
konuştuğunda hitap ettiği kişi ona karşı delil sunarken, kudretle yetinmelidir.
Birinci prensip, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dizine vurmasından,
ikincisi açıkça sözlü olarak tepki göstermemesinden anlaşılmaktadır. Şeyh şöyle
der:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ali'ye "Tartışmaya en
düşkün varlık insandır" cümlesi ile hitap etmedi. Çünkü biliyordu ki Ali,
kudretle cevap vermenin hikmetten olmadığından habersiz değildi.
3- Bir kimse başkasına ait bir hususta kendi kendine
konuşabilir.
4- insan hayret ettiğinde veya üzüldüğünde vücudunda bazı
organlarına vurabilir.
5- Kulluğun gereği, insanın şer'ı bir gereklilik varken ona mazeret
aramaması, ancak ihmalkar olduğunu itiraf edip, tövbe ve istiğfara
sarılmasıdır.
6- Bu hadisten Hz. Ali'nin apaçık bir fazileti anlaşılmaktadır.
Çünkü o çok alçak gönüllü bir şahsiyettir. Zira bu hadisi değerini bilmeyen bir
kimse nezdinde son derece azarlanmasını gerektiren bir üslupla rivayet
etmektedir. Ancak o bu duruma aldırmamış ve olayı içindeki dini sonuçlarla
birlikte rivayet etmiştir.
"Beytü'l-M,idras." Bunun ne demek olduğu. ikrah
Bölümünde geçmişti. Hz.
Nebi s.a.v.'in cümlenin sonunda "Ben ancak bunu
istiyorum" cümlesinin manası şudur:
Ben ancak tebliğ ettiğimi ikrar etmenizi istiyorum. Çünkü bana
emredilen tebliğ etmektir.
Mühelleb şöyle demiştir: imam Buhari, bunun başlığın ikinci
kısmıyla alakalı olduğunu belirttikten sonra şöyle açıklamış oldu:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Yahudilere tebliğde bulunup,
onları islama ve bu din e sarılmaya davet etmiş, onlar da "tebliğ
ettin" demişler ve ona itaata boyun eğmemişlerdir. Bunun üzerine
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara tebliğde ileri gitmiş, bunu
tekrarlamıştır. işte bu en güzel şekilde yapılan mücadeledir. O bu
açıklamasıyla Mücahid'in "Ayet Yahudilerden iman etmeyen ve Müslümanlarla
anlaşması olan kimseler hakkında inmiştir" şeklindeki görüşüne katılmış
olmaktadır. Haberi Taberi nakletmiştir. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem şöyle
demiştir:
"Mimmen zaleme minhum" ifadesinden maksat, bulunduğu
inanç üzere devam eden kimseler demektir. Katade, bu ayetin kılıç ayetiyle
mensuh olduğunu söylemiştir. Taberl'nin sahih bir isnadla nakline göre Mücahid,
"Onlar kötü söylerse, siz iyi söyleyin. Ancak içlerinden zulmedenler
hariçtir. Onlardan hmcınızı alımz" demiştir.
Taberi "Maksat cizye vermekten kaçınandır" diyen
görüşü tercih etmiştir.
Taberi şöyle demiştir: Cizye veren de küfründe ısrarlı olduğu
için kendi nefsine zulmeden bir kişi olarak buna dahildir. Fakat bu ayetten
maksat Müslümanlara zulmedip, onlarla çarpışan ve Müslüman olmaktan kaçınan
kimselerdir ya da cizye verenlerdir. Ayette nesh olduğu iddiası bunun delilsiz
sabit olmayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Taberi'nin tercih ettiği görüşe
göre Yüce Allah açıklamada bulunarak, inat edenlere insaflı bir şekilde delil
getirerek ehl-i kitabla mücadele etmeyi emretmektedir. Ayetten anlaşılan, ehl-i
kitabla en güzel yol dışında da mücadele etmenin caizliğidir ki bu kılıçla
mücadele etmektir .