باب:
الإستخلاف.
51. VEFAT ETTİKTEN SONRA BİRİSİNİ YERİNE HALİFE TAYİN ETME
حدثنا يحيى
بن يحيى:
أخبرنا
سليمان بن
بلال، عن يحيى
بن سعيد: سمعت
القاسم بن
محمد قال:
قالت
عائشة رضي
الله عنها:
وارأساه،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
:(ذاكِ
لو كان وأنا
حيّ فأستغفر
لك وأدعو لك).
فقالت عائشة:
واثكلياه،
والله إني
لأظنك تحبُّ
موتي، ولو كان
ذاك لظلِلتَ
آخر يومك
معرِّساً
ببعض أزواجك،
فقال النبي صلى
الله عليه
وسلم : (بل أنا
وارأساه، لقد
هممت، أو
أردت، أن أرسل
إلى أبي بكر
وابنه فأعهد،
أن يقول
القائلون أو
يتمنى
المتمنُّون،
ثم قلت: يأبى
الله ويدفع
المؤمنون، أو:
يدفع الله
ويأبى
المؤمنون).
[-7217-] Kasım b. Muhammed şöyle demiştir: Aişe r.anha
(bir keresinde şiddetli bir baş ağrısına tutuldu da) "Vay başım
(ölüyorum')" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de
"Eğer sen ölür de ben hayatta kalırsam senin için mağfiret
diler ve sana dua ederim!" buyurdu. Bunun üzerine Aişe r.anha
"Vay başıma gelen musibete! Vallahi öyle sanıyorum ki sen
benim ölümümü istiyorsun. Eğer ben ölürsem muhakkak ki sen o son günün
gecesinde kadınlarının birisiyle gerdek olup yaşarsın!" dedi. Aişe
r.anha'nın bu sözü üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
"Ya Aişe Asıl ben 'Vay başıma!' demeliyim. (Çünkü senden önce
öleceğim). Ya Aişe! (hatta) şimdi ben Ebu Bekir'e ve oğluna haber göndermek ve
-hilafet dedikoducularının sözlerinden ve hilafet umanların temennilerinden
nefret ederek- hilafeti Ebu Bekir'e vasiyet etmeye karar verdim -veya istedim-
fakat sonra düşündüm ki Allah (hilafeti Ebu Bekir'e nasip etmekten) çekinmez.
mu'minler de (ondan başkasının) halife olmasını men ederler ya da Allah (Ebu
Bekir'den başkasına halifeliği) nasip etmez, mu'minler de (Ebu Bekir'den
başkasına bey'at ve uymaktan) kaçınırlar."
حدثنا محمد
بن يوسف:
أخبرنا
سفيان، عن
هشام بن عروة،
عن أبيه، عن
عبد الله بن
عمر رضي الله
عنهما قال:
قيل
لعمر: ألا
تستخلف؟ قال:
إن أستخلف فقد
استخلف من هو
خير مني أبو
بكر، وإن أترك
فقد ترك من هو
خير مني رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. فأثنوا
عليه، فقال:
راغب وراهب،
وددت أنِّي
نجوت منها
كفافاً، لا لي
ولا عليَّ، لا
أتحمَّلها
حيًّا
وميِّتاً.
[-7218-] Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Babam Ömer
(vurulup, durumu ağırlaşınca dostları) "Yerine bir halife tayin etmez
misin?" diye sordular. Ömer
"Eğer yerime halife tayin ve tavsiye edersem (aykırı bir iş
yapmış olmam). Çünkü benden hayırlı olan Ebu Bekir yerine halife tayin ve
tavsiye etti. Eğer tayin etmez de (bu işi ümmete) bırakırsam, şüphesiz benden
hayırlı olan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de (bu işi ümmete)
bırakmıştı" dedi.
İbn Ömer şöyle devam etti: Orada hazır bulunanlar Ömer'i övdüler.
Bunun üzerine Ömer "Ben (hem) isterim ve (hem de) korkarım. Ben bu hilafet
işinden ne karlı, ne de zararlı olmayarak, hayatımda ve ölümümde sorumluluğunu yüklenmeksizin
sıyrılıp çıkmayı istedim.
حدثنا
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام، عن معمر،
عن الزُّهريّ:
أخبرني أنس
بن مالك رضي
الله عنه: أنه
سمع خطبة عمر
الآخرة حين
جلس على
المنبر، وذلك
الغد من يوم
توفي النبي
صلى الله عليه
وسلم، فتشهَّد
وأبو بكر صامت
لا يتكلم،
قال: كنت أرجو
أن يعيش رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حتى
يدبرنا، يريد
بذلك أن يكون
آخرهم، فإن
يكُ محمد صلى
الله عليه
وسلم قد مات، فإن
الله تعالى قد
جعل بين
أظهركم نوراً
تهتدون به بما
هدى الله
محمداً صلى
الله عليه
وسلم، وإنَّ
أبا بكر صاحب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ثاني
اثنين،
فإنَّه أولى
المسلمين
بأموركم،
فقوموا
فبايعوه،
وكانت طائفة منهم
قد بايعوه قبل
ذلك في سقيفة
بني ساعدة، وكانت
بيعة
العامَّة على
المنبر. قال
الزُهريُّ،
عن أنس بن
مالك: سمعت
عمر يقول لأبي
بكر يومئذٍ:
اصعد المنبر،
فلم يزل به
حتى صعد المنبر،
فبايعه الناس
عامَّةً.
[-7219-] Zührı'nin nakline göre Enes b. Malik, Hz.
Ömer'in minber üzerine oturup da yaptığı ikinci konuşmayı dinlemişti. Bu
konuşma Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatı gününün ertesinde olmuştu.
Ömer şehadet kelimelerini söyledi. Ebu Bekir ise hiç konuşmuyor susuyordu.
Ömer,
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşayıp da bizden
sonraya kalmasını ümit ederdim" dedi. Ömer bu sözüyle Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in vefatının kendilerinden sonra olmasını kastediyordu. Ömer
devamla şöyle dedi:
"Muhammed ölmüş ise şüphesiz Allah sizin aranızda bir nur
(Kur'an) bırakmıştır ki onunla Allah'ın Muhammed'e hidayet ettiği yolu
bulacaksınız. Şüphesiz Ebu Bekir de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
arkadaşı ve (mağarada) 'iki kişiden birisidir.'(Tevbe 40) "Hiç şüphe yok
ki o Müslümanların işlerini üzerine almaya en layık kimsedir. (Ey hazır
bulunanlar!) Kalkınız ve ona bey'at ediniz!"
Sahabilerden bir kısmı bundan önce Saide oğulları saklfesinde Ebu
Bekir' e bey'at etmişti. Genel bey'at ise minber üzerinde yapılan bu bey'at
olmuştu.
Zührı'nin nakline göre Enes b. Malik şöyle demiştir: "O gün
Ömer'in, Ebu Bekir'e ısrarla "minbere çık!" deyip durduğunu işittim
ve sonunda Ebu Bekir minbere çıkınca tüm insanlar ona bey'at ettiler."
حدثنا عبد
العزيز بن عبد
الله: حدثنا
إبراهيم بن
سعد، عن أبيه،
عن محمد بن
جبير بن مطعم،
عن أبيه قال:
أتت
النبي صلى
الله عليه
وسلم امرأة
فكلمته في
شيء، فأمرها
أن ترجع إليه،
قالت: يا رسول
الله، أرأيت
إن جئت ولم
أجدك؟ كأنها
تريد الموت،
قال: (إن لم
تجديني فأتي
أبا بكر)
[-7220-] Muhammed b. CUbeyr b. Mut'im'in nakline göre
babası şöyle demiştir: Bir keresinde Nebi'e bir kadın geldi ve bir şey
konusunda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemla konuştu. (Kadın dönerken)
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona tekrar kendisine dönmesini emretti. Bunun
üzerine kadın -Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefat edebileceğini
ima ederek- "Ya Resulallah! Ben gelir de seni bulamazsam?" diye
sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona
"Şayet beni bulamazsan Ebu Bekir'e gelip müracaat et!"
buyurdu.
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن سفيان:
حدثني قيس بن
مسلم، عن طارق
بن شهاب، عن
أبي بكر رضي
الله عنه: قال
لوفد بزاخة:
تتبعون أذناب
الإبل، حتى
يري الله
خليفة نبيِّه
صلى الله عليه
وسلم والمهاجرين
أمراً
يعذرونكم به.
[-7221-] Ebu Bekir (Nebi s.a.v.'in vefatından son irtidad
eden) Büzaha heyetine hitaben)
"Yüce Allah Nebiinin halifesine ve muhadrlere sizleri mazur
kılacak bir durum gösterinceye kadar çöllerde develerin kuyruklarının ardından
gidiniz" dedi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
AÇIKLAMA SONRASI BİR HADİS DAHA VAR
Buharl'nin kullandığı başlıktaki "İstihlaf", bir
halifenin vefat edeceği sırada kendisinden sonra gelecek halifeyi tayin etmesi
veya aralarından birini seçmeleri için bir topluluğa yardımda bulunması
demektir.
"Fe a'hide" yani benden sonra bu işi görecek kimseye
yardım edeyim. İmam Buharl'nin cümleden anladığı budur. Dolayısıyla hadiste
geçen "el-ahd" kelimesi bundan daha genelolmakla birlikte Buhari bu
başlığı kullanmıştır.
Müslim'in naklettiği bir rivayete göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Aişe r.anha'ya "Bana EbU Bekir ve kardeşini çağır da bir
mektup yazayım. Çünkü ben (halifeliği) temennf eden birisinin çıkacağından ve
(halifeliğe) ben daha layığım diyeceğinden endişe ediyorum. Yüce Allah ve
mu'minler ise EbU Bekir'den başkasına halifeliği nasip etmemekten çekinmez.
"(Müslim, Fadailu's-Sahabe) Bezzar'ın rivayetine göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Allah korusun! İnsanların Ebu Bekir hakkında
ihtilafa düşmelerinden Allah'a sığınırım" buyurmuştur. Mühelleb bu konuda
ileri 'giderek şöyle demiştir: Hadis, Ebu Bekir'in halifeliğine kesin bir
delildir. İnsanı hayrette bırakanı onun bunu söyledikten sonra Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in yerine herhangi bir kimseyi halife olarak bırakmadığının
sabit olduğunu ifade etmiş olmasıdır.
"Eğer yerime halife tayin ve tavsiye edersem." Bizim
bu konudaki görüşümüz şudur: Anlaşılan Hz. Ömer'in tercihi yerine herhangi bir
kimseyi halife olarak bırakmamaktır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
yaptığı uygulama, azimetin aksinedir. Bu, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in temettu haccına niyetlenip, ifrad haccı yapmasına benzer. Netice
olarak o, ifrad haccını tercih etmiş oldu.
"Orada hazır bulunanlar Ömer' i övdüler. Bunun üzerine Ömer
'Ben (hem) isterim ve (hem de) korkarım' dedi." İbn Battal şöyle der: Bu
ifade iki manaya muhtemeldir: Birincisi beni övenler ya bu konudaki isabetli
düşüncemi ve açıklamamı istemektedirler ya da içlerinde gizledikleri
hoşlanmamayı artaya Çlkarmamdan korkmaktadırlar ya da bunlar benim yanımda
olanı istemekte ve benden korkmaktadırlar veya insanlar hilafeti istemekte ve
ondan korkmaktadırlar. Ben bunu isteyene verirsem kendisine (görevi başında)
yardım edilmeyeceğinden endişe ederim. İstemeyene verdiğim takdirde onun da bu
görevi yapmayacağından korkarım.
Kadi iyad bu manalara bir başkasını katarak şöyle demiştir: Bu
iki kelime Hz. Ömer'in niteliğidir. Buna göre Hz. Ömer ben Allah katındakini
arzulamakta ve onun vereceği cezadan korkmaktayım. Sizin övgülerinize itibar
etmem. Bu beni başınıza birini halife tayin ve tespit etme işiyle i1gilenmekten
alıkoyuyar demiş olmaktadır.
"Ben bundan" yani hilafetten onun kötülüğünden ve
hayrından uzak olarak yakamı sıyırmak istiyorum. Nitekim kendisi bu ifadeyi
hadiste "ne karlı, ne de zararlı olmayarak" cümlesiyle tefsir
etmektedir.
İbn Battal özetle şöyle demiştir: "Hz. Ömer bu konuda fitne
korkusuyla orta bir yol tutmuştur." Ve böylece yerine birisini halife
tayin etmenin Müslümanların işlerini daha çok sağlama alacağını görmüştür.
Bundan dolayı meseleyi Hz. Nebie ve Ebu Bekir' e uymayı terk etmiş olmamak için
altı kişiye havale etmiştir. O Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
uygulamasının bir kısmını alarak yerine belli bir kimseyi tayin etmemiş, Ebu
Bekır'in uygulamasından bir kısmını alarak -açıkça isim belirtmemekle birlikte-
bu görevi altı kişiden birisine bırakmıştır.
İbn Battal şöyle devam eder: Bu olay görevdeki halifenin bunu
kendisinden sonra başka birisine bırakabileceğine, bu konuda bütün Müslümanlara
emir vermesinin caiz olduğuna delildir. Zira sahabiler ve onların ardından
gelenler Ebu Bekir'in görevi Ömer'e vermesi konusundaki uygulamada ittifak
halindedirler. Aynı şekilde onlar Hz. Ömer'in altı kişiye emir vermesini kabul
noktasında da ihtilaf etmemişlerdir. İbn Battal şöyle der: Bu, bir kimsenin bir
başkasını kendi çocuğu üzerine -çocuğun menfaatleri konusunda düşünce tarzı bir
başkasından daha mükemmelolduğu için- vasi tayin etmesine benzer. Halife de
aynen böyledir.
Nevevi ve başkalarının bu konudaki ifadelerine göre bilginler
tayin ve tavsiye etme yoluyla halife olunabileceği noktasında icma ettikleri
gibi bunun ehlü'lhal ve'l-akdin bir kimseyi -bir başkası tavsiye ve tayin
edilmediği için- halife tayin edeceği, halifenin bu meseleyi belli sayıda
kişiler veya başkaları arasında danışmayla yapılması emri verebileceği
noktasında icma etmişlerdir. Yine onlar bir halife tayin etmenin gerekli
olduğu, bunun aklen değil, şer'an vacip olduğu noktasında da görüş birliği
etmişlerdir.
"Enes b. Malik, Hz. Ömer'in minber üzerine oturup da
yaptığı ikinci konuşmayı dinlemişti. Bu konuşma Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in vefatı gününün ertesinde olmuştu." Bu konuşma, Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in vefatı gününün ertesinde olmuştu. Enes'in gördüm ve işittim
diye naklettiği bu olay, -Muhsan Olup Zinadan Gebe Ka1an Kadının Recmedilmesi
başlığı altında daha önce açıklandığı üzere- Ebu Bekir'e Saide oğulları
sakifesinde bey'at edildikten sonra gerçekleşmiştir. Orada Ebu Bekir'e önce
Muhacirlerin, sonra Ensarın bey'at ettiğinden söz edilmişti. Sahabiler orada bu
işi sonlandırıp, Ebu Bekir'e bey'at konusunda tam birlik gerçekleşince, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mescidine geldiler ve Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in cenazesinin kaldırılması işiyle meşgul olmaya başladılar.
Sonra Ömer Saide oğulları sakifesinde gerçekleşen bey'at akdinde hazır
bulunmayan kimselere orada olup bitenleri haber verdi. Ardından onları Ebu
Bekir'e bey'at etmeye davet etti ve orada hazır bulunmayanlar Ebu Bekir'e
bey'at ettiler. Bütün bunlar aynı gün içinde gerçekleşti.
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşayıp da
bizden sonraya kalmasını ümit ederdim." Yani bunu dilerdim.
"Tüm insanlar ona bey'at ettiler." Yani ikinci bey'at Saide
oğulları sakifesinde gerçekleşen bey'at ten daha genel, daha meşhur ve
katılanlar itibarıyla daha kalabalıktı.
"Ebu Bekir, (Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
vefatından sonra dinden çıkmış) Büzaha heyetine hitaben şöyle dedi."
Büzaha, Esed ve Gatafan kabilelerindendi.
Bu kabileler Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından
sonra dinden dönmüşler, Tulayha b. Huveylid el-Esedı'ye tabi olmuşlardı.
Tulayha, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından sonra Nebi
olduğunu iddia edince insanlar kendilerinden olduğu için ona itaat ettiler.
Bunun üzerine Halid b. Velid, Yemame'de Müseylime'nin işini bitirdikten sonra
onlarla çarpıştı. Bu kabileler yenilince heyetlerini Ebu Bekir'e gönderdiler.
Tabert ve başka tarihçiler Ridde Olayları Bölümünde onların hikayelerine ve Ebu
Bekir'in halifeliği döneminde sahabilerin onlarla yaptıkları çarpışmalara yer
verirler.
"Develerin kuyruklarının ardından gidiniz." İbn Battal
şöyle demiştir: Bu kabileler önce dinden döndüler, sonra tövbe ettiler ve
kendilerini mazur görmesi için elçilerini Ebu Bekir' e gönderdiler. Ebu Bekir
danışmalarda bulunmadan onlar hakkında hüküm vermek istemedi ve onlara
"Şimdi dönün ve çöllerde develerin kuyruklarının ardından gidiniz"
dedi.
Öyle anlaşılıyor ki Ebu Bekir'in onlara bu mühleti vermekten
maksadı tövbe ettiklerinin ve İslamı güzel bir şekilde yaşayarak salih kimseler
olduklarının ortaya çıkmasıdır.
حدثني محمد
بن المثنَّى:
حدثناغندر:
حدثنا شعبة،
عن عبد الملك:
سمعت جابر بن
سمرة قال:
سمعت
النبي صلى
الله عليه وسلم
يقول: (يكون
اثنا عشر
أميراً) فقال
كلمة لم أسمعها،
فقال أبي: إنه
قال: (كلهم من
قريش).
[-7222 - 7223-] Cabir b. Semure'nın nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"On iki emir olacaktır" buyurmuştur. -Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem birkelime daha söyledi ama işitme di m dediğimde- babam
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'Bunların tümü Kureyş'tendir'
buyurdu dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ebu Davud'un el-Esved b. Said vasıtasıyla Cabir b. Semura'dan
yaptığı benzer bir nakilde şöyle bir farklılık vardır: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem evine dönünce Kureyş geldi ve 'Sonra ne Olacak?'
diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sonra katı (herc)
olacak" diye cevap verdi.(Ebu Davud, Mehdi) Bezzar ise bu farklılığı bir
başka yönden nakletmiştir. Onun nakline göre Cabir şöyle demiştir: "Sonra
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem evine döndü. Ben de onun yanına geldim
ve 'Sonra ne olacak?' diye sordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
'Sonra katı (herc) olacak' diye cevap verdi. İbn Battal'ın nakline göre
Mühelleb şöyle demiştir: Bu hadisin manası hakkında kesin kanaat sahibi olan
hiç kimseye rastlamadım.
Bazıları sözkonusu emirler peşpeşe gelecek derken, bazıları
bunlar aynı zamanda ortaya çıkıp, her biri emir olduğunu iddia edecek
demişlerdir. Mühelleb şöyle devam etmiştir: Ağır basan zanna göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisinden sonra son derece acaip fitneler meydana
geleceğini hatta aynı zaman dilimi içinde halkın on iki emirin arkasına takılarak
fırkalara ayrılacağını haber vermiştir. Mühelleb sözüne şöyle devam etmiştir:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bundan başka bir manayı kastetmiş
olsaydı, "On iki emir çıkacak ve bunlar şöyle şöyle yapacaklar"
ifadesini kullanırdl. Onları haberden soyutladığına göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in bu kimselerin aynı zamanda ortaya çıkacaklarını ifade etmek
istediğini anladık. Bu, hadis yollarından Buhari' de yer alan rivayet dışında
hiçbir şeye vakıf olmayan kimselerin ifadesidir.
Benim Müslim ve başkalarından naklettiğim rivayetlerden
anladığım şudur:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların idareciliklerine
mahsus olan nitelikten söz etmiştir. Bu, İslamın aziz ve sağlam olmasıdır. Bir
başka rivayette bir başka nitelik yer almaktadır. Bu da Ebu Davud'da yer alan
rivayette olduğu üzere insanların tümünün bunların etrafında toplanacaklarıdır.
Ebu Davud bu hadisi İsmail b. Ebi Halid, babası ve Cabir b. Semura isnadıyla şu
şekilde nakletmektedir: "Bu din başınıza on iki halife gelinceye kadar
ayakta durmaya devam edecektir. Bunların tümü etrafında ümmet bir araya
gelecektir. "(Ebu Davud, Mehdi)
Aynı rivayeti Taberani el-Esved vasıtasıyla bir başka yönden
Semura'dan şöyle nakleder: "Onlara düşmanlık edenlerin düşmanlığı kendilerine
zarar vermeyecektir. " Kadı Iyaz, bunu özetleyerek şöyle demiştir:
Hadisten şu kastedilmiş olabilir: Bu on iki kişi hilafetin aziz, İslam'ın
güçlü, dosdoğru, hilafet görevini yürüten kimselerin etrafında toplanıldığı bir
sürede çıkacaklardır. Bu görüşü hadisin bazı rivayetlerinde yer alan
"Ümmetin tümü bunların etrafında toplanacaktır" cümlesi teyid
etmektedir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in haber verdiği bu gerçek
insanların etraflarında toplandığı halifeler hakkında ortaya çıkmıştır. Bu,
Emevi oğullarının yönetiminde çalkantılar başlayıncaya ve el-Velid b. Yezid
zamanındaki o fitne ortaya çıkıncaya kadar devam etmiştir. Sözkonusu emirler,
Abbasi devleti kurulup Emevllerin kökünü kazıyıncaya kadar ardarda
gelmişlerdir. Hadiste sözü edilen sayının incelendiğinde doğru olduğu
görülecektir. Kadı Iyaz şöyle demiştir: Bu hadis, başka manaya da muhtemeldir.
Nebiinin maksadının ne olduğunu en iyi Yüce Allah bilir.
Bunun açıklaması şudur: "İdima" kelimesinden maksat
insanların kendisine bey'at etmek için boyun eğmeleridir. Tarihte gerçekleşen
de şudur: İnsanlar sırasıyla Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali'ye boyun eğip bey'at
etmişlerdir. Bu durum, Sıffın'da hakem olayına kadar böylece sürmüştür. O gün
Muaviye'ye halife ismi verilmiştir. Sonra insanlar Hz. Hasan'ın barışı
esnasında Muaviye'ye boyun eğip bey'at etmişlerdir. Ardından onun oğlu Yezid'e
bey'at etmişlerdir. Halifelik Hüseyin'in eline geçmemiştir. Tam tersine o
bundan önce katledilmiştir. Daha sonra Yezid ölünce ihtilaf baş göstermiş ve İbnü'z-ZUbeyr'in
katlinden sonra Abdulmelik b. Mervan'a bey'at edilinceye kadar bu durum
sürmüştür. Bundan sonra onun dört çocuğu sırasıyla el-Velid, Süleyman, Yezid ve
son olarak Hişam'a bey'at edilmiştir. Süleyman'la, Yezid arasında Ömer b.
Abdulaziz vardır. Buraya kadar Hulefa-yı Raşidinden sonra yedi kişi saymış
olduk. On ikinci emir ise elVelid b. Yezid b. Abdulmelik'tir. el-Velid'in
amcası Hişam ölünce insanlar ona bey'at etmişlerdir. el-Velid yaklaşık dört
sene halifelik yapmış, sonra ona isyan etmişler ve kendisini öldürmüşlerdir.
O günden itibaren fitneler yayılmış, durum değişmiştir. Bu
tarihten sonra insanlar bir halifenin etrafında bir daha bir araya
gelmemişlerdir. Çünkü amcaoğlu el-Velid b. Yezid'e karşı gelen Yezid b.
el-Velid' in halifeliği uzun sürmemiştir. Tam tersine babasının amcaoğlu Mervan
b. Muhammed b. Mervan o daha ölmeden kendisine isyan etmiştir. Yezid ölünce
yerine kardeşi İbrahim geçmiş ve Mervan da ona galip gelmiştir. Sonra Abbas
oğulları Mervan'a isyan etmişler ve sonunda Mervan öldürülmüştür. Bundan sonra
hilafete Abbas oğullarının ilk halifesi Ebü'l-Abbas es-Seffah geçmiştir. Ona
isyan edenlerin çokluğu yanında halifeliği uzun sürmemiştir. Sonra yerine
kardeşi el-Mansur geçmiş, onun halifeliği uzun sürmüştür. Fakat Mervanilerin
el-Endülüs'ü ele geçirmeleri nedeniyle uzak mağrib bölgesi ona itaatten
çıkmıştır. Endülüs, zorla ele geçirdikleri bir bölge olarak ellerinde kalmaya
devam etmiştir.
Ancak idareciler, bundan sonra da kendilerine halife ismini
almayı sürdürmüşlerdir. Yeryüzünün bütün bölgelerinde bir tefrika baş göstermiş
ve bazı beldelerde hilafetten geriye isimden başka bir şey kalmamıştır. Oysa
Abdulmelik b. Mervan'ındöneminde yeryüzünün her tarafında Müslümanların hakim
oldukları doğu, batı, sağ, sol her bölgede halife adına hutbe okunuyordu. Bu
beldelerden hiçbirinde halifenin emri olmaksızın hiç kimse hiçbir göreve
gelemiyordu. Bunların tarihlerini inceleyen kimse söylediklerimizin doğru
olduğunu görecektir. Buna göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in 'Sonra katı (herc)
olacak' cümlesinin manası şu olur: Bundan sonra fitnelerden kaynaklanan öldürme
olayları olacaktır. Bu, yaygınlaşacak ve sürüp giderek zaman durdukça
artacaktır. Nitekim aynen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in haber
verdiği gibi olmuştur. Yardım dilenecek tek varlık Yüce Allah'tır.