باب: الإمام
يأتي قوماً
فيصلح بينهم.
36. DEVLET BAŞKANININ (HAKİMİN) BİR KAVME GELİP ONLARIN
ARALARINI DÜZELTEBİLECEĞİ
حدثنا أبو
النعمان:
حدثنا حمَّاد:
حدثنا أبو حازم
المديني، عن
سهل بن سعد
الساعدي قال: كان
قتالاً بين بني
عمرو، فبلغ
ذلك النبي صلى
الله عليه
وسلم، فصلى
الظهر ثم
أتاهم يصلح
بينهم،
فلمَّا حضرت
صلاة العصر،
فأذَّن بلال
وأقام، وأمر
أبا بكر
فتقدَّم،
وجاء النبي
صلى الله عليه
وسلم وأبو بكر
في الصلاة،
فشقَّ الناس
حتى قام خلف أبي
بكر، فتقدم في
الصفِّ الذي
يليه، قال:
وصفَّح
القوم، وكان
أبو بكر إذا
دخل في الصلاة
لم يلتفت حتى
يفرغ، فلمَّا
رأى
التَّصفيح لا
يمسك عليه
التفت، فرأى
النبي صلى
الله عليه وسلم
خلفه، فأومأ
إليه النبي
صلى الله عليه
وسلم :(أن امضه).
وأومأ بيده
هكذا، و لبث
أبو بكر هنيَّةً
يحمد الله على
قول النبي صلى
الله عليه
وسلم، ثم مشى
القهقرى،
فلمَّا رأى النبي
صلى الله عليه
وسلم ذلك
تقدَّم،
فصلَّى النبي
صلى الله عليه
وسلم بالناس،
فلما قضى صلاته
قال: (يا أبا
بكر، ما منعك
إذ أومأت إليك
أن لا تكون
مضيت). قال: لم
يكن لابن أبي
قحافة أن يؤمَّ
النبيَّ صلى
الله عليه
وسلم، وقال
للقوم: (إذا
نابكم أمر
فليسبِّح
الرجال
وليصفِّح
النساء).
[-7190-] Sehl b. Sa'd es-Saidi şöyle demiştir: Amr
oğulları arasında bir kavga çıkmıştı. Bu kavga Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kulağına gidince öğle namazını kıldı. Sonra aralarını düzeltmek üzere
onların yanına gitti. Nihayet ikindi vakti gelince müezzin Bilal ezan okudu,
kamet getiı -li ve Ebu Bekir' e namazı kıldırmasını istedi. Ebu Bekir öne geçip
namaza durdu. Ebu Bekir namazda iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi.
İnsanların saflarını yara yara nihayet Ebu Bekir'in arkasına geldi ve ona yakın
olan safın içine geçip, namaza durdu, Sehl dedi ki:
Cemaat, (Ebu Bekir'e Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gelişini
haber vermek için) el çırptı. Ebu Bekir ise namaza durduğu zaman onu
bitirinceye kadar hiçbir şeye iltifat etmezdi. Ebu Bekir kendisine el çırpmanın
durmadığını görünce başını çevirdi ve Hz. Nebii arkasında namaza durmuş gördü.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir'e "Namazını kıldırmaya
devam et" diye işaret etti ve eliyle de yerinde durması işareti yaptı. Ebu
Bekir yerinde birazcık durdu da Nebiin "yerinde dur" işaretinden
dolayı Allah'a hamdetti. Sonra geri geri yürüyerek safa girdi. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir'in geri çekildiğini görünce öne geçti ve
böylece insanlara bu namazı kıldırdı. Namazını bitirince "Ya Eba Bekir!
Sana yerinde dur diye işaret ettiğim zaman neden namaza devam etmedin, bir
engel mi vardı?" diye sordu. Ebu Bekir, "Ebu Kuhafe'nin oğluna Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önünde imamlık yapmak yakışık olmaz" dedi.
Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem cemaate "Namazda iken
herhangi bir durumla karşılaştığınızda karşı tarafı ikaz etmek maksadıyla
erkekler tesbih etsin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Devlet başkanının (hakimin) bir kavme gelip onların
aralarını düzeltebileceği."
İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: İmam Buharl'nin attığı başlıktan
anlaşılan devlet başkanının hasımlar arasında bizzat devreye girerek
arabuluculuk yapmasının caizliğine dikkat çekmektir. Bu hükümde değişikliğe
gitme (tashif) sayılmaz. Bu başlık bir de devlet başkanının hasımların arasını
bulmak için husumet mahalline gitmesinin caiz olduğunu göstermektedir. Bunun
sebebi tehlikenin büyüklüğüdür ya da
devlet başkanının ancak görmek suretiyle bilinebilecek şeyleri keşfetmesidir.
Bu tavır, bazı kimselere özel muamele, ayrımcılık, değer vermeme sayılmaz.
باب:
يُستحبُّ
للكاتب أن
يكون أميناً
عاقلاً.
37. HÜKÜM YAZICI KATİBİN GÜVENİLİR VE AKILLI BİR KİMSE OLMASININ
MÜSTEHAP OLDUĞU
حدثنا محمد
بن عبيد الله
أبو ثابت:
حدثنا إبراهيم
بن سعد، عن
ابن شهاب، عن
عبيد بن
السبَّاق، عن
زيد بن ثابت
قال: بعث
إليَّ أبو بكر
مقتل أهل
اليمامة
وعنده عمر،
فقال أبو بكر:
إنَّ عمر
أتاني فقال:
إنَّ القتل قد
استحرَّ يوم
اليمامة
بقرَّاء
القرآن، وإني
أخشى أن
يستحرَّ القتل
بقرَّاء
القرآن في
المواطن
كلِّها، فيذهب
قرآن كثير، و
إني أرى أن
تأمر بجمع
القرآن، قلت:
كيف أفعل
شيئاً لم
يفعله رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
فقال عمر: هو
والله خير، فلم
يزل عمر
يراجعني في
ذلك حتَّى شرح
الله صدري
للذي شرح له
صدر عمر،
ورأيت في ذلك
الذي رأى عمر.
قال زيد: قال
أبو بكر: وإنك
رجل شابّ عاقل
لا نتَّهمك،
قد كنت تكتب
الوحي لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فتتبَّع
القرآن
فاجمعه. قال زيد:
فوالله لو
كلَّفني نقل جبل
من الجبال ما
كان بأثقل
عليَّ ممَّا
كلَّفني من
جمع القرآن.
قلت كيف
تفعلان شيئاً
لم يفعله رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
قال أبو بكر:
هو والله خير،
فلم يزل يحثُّ
مراجعتي حتى
شرح الله صدري
للَّذي شرح
الله له صدر
أبي بكر وعمر،
ورأيت في ذلك
الذي رأيا،
فتتبَّعت القرآن
أجمعه من
العُسُبِ
والرقاع و
اللخاف وصدور
الرجال،
فوجدت في آخر
سورة التوبة:
{لقد جاءكم
رسول من
أنفسكم}. إلى
آخرها مع
خزيمة، أو أبي
خزيمة،
فألحقتها في
سورتها،
فكانت الصحف
عند أبي بكر
حياته حتى
توفاه الله عز
وجل، ثم عند
عمر حياته حتى
توفاه الله، ثم
عند حفصة بنت
عمر .قال محمد بن
عبيد الله:
اللخاف يعني
الخزف.
[-7191-] Zeyd b. Sabit şöyle anlatmıştır: Ebu Bekir
(hafızların) Yemame'de şehit olmalarından dolayı bana haber gönderdi. Yanında
Ömer de vardı. Ebu Bekir şunları söyledi: Ömer bana geldi ve dedi ki:
"Yemame gününün şiddetli savaşında Kur'an hafızlarından
birçoğu şehit oldu. Ben diğer savaş sahalarında da harbin şiddetli olup, Kur'an
hafızlarının şehit edilmelerinden, bu sebeple de Kur'an'dan büyükçe bir kısmın
zayi olup gitmesinden endişe ediyorum. Bundan dolayı senin Kur'an'ın kitap
halinde toplanmasını emretmenin güzel bir şey olacağını düşünüyorum." Ebu
Bekir Zeyd'e şöyle dedi:
Ben de Ömer'e "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
yapmadığı bir işi nasıl yaparım?" dedim. Ömer bana
"ValIahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve bana bu hususta
müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah benim göğsümü Ömer'in göğsünü
açmış olduğu iş için açtı da ben de bu işte Ömer'in düşündüğü gibi düşündüm.
Zeyd, olayın devamını şöyle anlattı:
Ebu Bekir bana şunlarısöyledi: "Sen genç ve akıllı bir
adamsın. Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz. Sen Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem için vahyi yazıyordun. Dolayısıyla şimdi Kur'an'ı araştır ve
bir araya topla!" Zeyd şöyle devam etti:
"Allah'a yemin ederim ki, eğer bana dağlardan birini
nakletmeyi teklif etmiş olsalardı, o iş bana Ebu Bekir'in teklif ettiği
Kur'an'ı toplama işinden daha ağır olmazdı. Onlara 'Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz?' dedim." Ebu Bekir
"Vallahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve beni teşvik etmeye ve bana
müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah Ebu Bekir ile Ömer'in
göğüslerini genişlettiği bu işe benim de göğsümü açıp genişletti ve ben de
onlar gibi düşünmeye başladım. Bunun üzerine Kur'an'ı araştırdım ve onu yazılı
bulunduğu hurma dallarından, inceltilmiş deri ve bez parçalarından, taş
levhalardan ve hafızların ezberlerinden toplamaya koyuldum. Nihayet et-Tevbe
suresinin sonunu "........." ayetini sonuna kadar
Huzeyme'nin yahut Ebu Huzeyme el-Ensarl'nin yanında buldum ve bunu ilgili
olduğu sureye kattım.
Neticede toplanan bu sahifeler, Ebu Bekir'in yanın aziz ve celil
olan Allah kendisini vefat ettirinceye kadar kaldı. Sonra vefat ediR{:e
ye kadar hayatı boyunca Ömer'in yanında kaldı. Bundan sonra
Ömer'in kızı Hafsa'nın yanında kaldı.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hüküm yazıcı katibin güvenilir ve akıllı bir kimse
olmasının müstehap 01duğu." Başlıkta geçen "katip" kelimesinden
maksat, hüküm ve başka şeyleri yazan kimse demektir. İmam Buhari bu konuda Zeyd
b. Sabit'le, Hz. Ebu Bekir ve Ömer arasında Kur'an'ın toplanması konusunda
geçen olayı konu alan hadise yer verdi. Bu hadisin geniş bir açıklaması,
Fezailü'I-Kur'an bölümünde geçmişti. Burada hadise yer verilmesinden maksat,
Hz. Ebu Bekir'in Zeyd'e "Sen genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni hiçbir
kusurla itham etmiyoruz" şeklindeki ifadesidir.
İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir: Bu hadis
aklın, insanda bulunan güzel özelliklerin aslı ve esası olduğunu
göstermektedir. Zira Hz. Ebu Bekir, Zeyd'i akıllı olmaktan daha fazla bir şeyle
nitelememiştir ve bu niteliği onun güvenilirliğine ve kendisinde töhmet
olmamasına sebep olarak göstermiştir. Biz de şunu ifade edelim:
Gerçek onun dediği gibi değildir. Çünkü Ebu Bekir sözkonusu
nitelemenin ardından şöyle demiştir:
"Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için vahyi
yazıyordun." Bundan dolayı o Zeyd'i akıllı olarak nitelemekle yetinmiştir.
Çünkü Zeyd'in güvenilirliği, yeterliliği ve akıllılığı olmasaydı, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona vahiy yazdırmazdı. Hz. Ebu Bekir'in onu
"akıllı olmakla ve herhangi bir kusurla itham edilmemekle"
nitelemesi, bunların dışında başka bir şeye değinmemesi bu niteliğin onda devam
ettiğine işaret etmektedir. Aksi takdirde "akıllı" kelimesiyle
birlikte sırf "Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz" cümlesi, onun
yeterliliği ve güvenilirliğinin sabit olması açısından kafi değildir. Nice aklı
parlak ve bilgili kimse vardır ki hıyanetleri ortaya çıkmıştır. Mühelleb şöyle
devam eder:
İmam Buharl'nin bu başlığına göre sultanın ve hakimin katip
tutması caizdir. Hadise göre herhangi bir konuda bilgi sahibi olan kimse, o
konunun çözümü gündeme geldiğinde başkasından daha evladır. Beyhakl'nin hasen
isnadla nakline göre Abdullah b. ZUbeyr şöyle demiştir:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah b. el-Erkam'ı
katip yaptı. Abdullah onun adına civardaki ülke krallarına mektup yazıyordu.
Abdullah Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nazarında güvenilirlik
açısından öyle bir dereceye ulaşmıştı ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ona mektup yazmasını emrediyor, sonra yazdığı nı mühürlüyor ve okumuyordu. Nebi
s.a.v., Zeyd b. Sabit'i de katip olarak görevlendirdi. Zeyd vahiy ve
hükümdarlara mektup yazıyordu. Abdullah'la Zeyd bulunmadığında Cafer b. Ebi'
Talib katiplik yapıyordu. Zaman zaman sahabilerden bazıları Nebi s.a.v.
Efendimize katiplik yapmıştır.
Beyhakl'nin, lyaz el-Eş'arl'den nakline göre Ebu Musa bir
hıristiyanı katip yaptı. Hz. Ömer de bundan dolayı onu azarladı ve "Ey iman
edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin"(Maide 51) ayet-i
kerimesini okudu. Buı;un üzerine Ebu Musa "Valiahi ben onu dost edinmedim.
O sadece yazı yazıYor" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer "Müslümanlar
arasında yazı yazanı bulamadın mı? Onları (kendine) yaklaştırma! Zira Allah
onları uzaklaştırmıştır. Onlara güvenme! Allah onların hain olduğunu ifade
etmektedir. Allah kendilerini zelil kıldıktan sonra onları aziz etme"
demiştir.
باب: كتاب
الحاكم إلى
عمَّاله،
والقاضي إلى أمنائه.
38. DEVLET BAŞKANININ MEMURLARINA, HAKİMİN "EMİNLER"
DENİLEN MEMURLARA YAZI YAZMASI
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن أبي ليلى(ح).
حدثنا
إسماعيل:
حدثني مالك،
عن أبي ليلى
بن عبد الله
بن عبد الرحمن
بن سهل، عن
سهل بن أبي
حثْمة: أنه
أخبره هو
ورجال من
كُبَراء قومه:
أنَّ
عبد الله بن
سهل
ومُحَيِّصة
خرجا إلى خيبر
من جهد
أصابهم،
فأخبِرَ
محيِّصة أنَّ
عبد الله
قُتِل و طرح
في فقير أو
عين، فأتى
يهود فقال:
أنتم والله
قتلتموه،
قالوا: ما
قتلناه والله،
ثمَّ أقبل حتى
قدم على قومه
فذكر لهم، فأقبل
هو وأخوه
حويِّصة، وهو
أكبر منه، وعبد
الرحمن بن
سهل، فذهب
ليتكلم، وهو
الذي كان بخيبر،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم لمحيِّصة:
(كبِّر كبِّر).
يريد السن،
فتكلم
حويِّصة ثمَّ
تكلم
محيِّصة،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم : (
إمَّا أن يدوا
صاحبكم،
وإمَّا أن يُؤذِنوا
بحرب). فكتب
رسول الله صلى الله
عليه وسلم
إليهم به،
فكتبوا: ما
قتلناه، فقال
رسول الله
لحويِّصة
ومحيِّصة
وعبد الرحمن:
(أتحلفون
وتستحقُّون
دم صاحبكم).
فقالوا: لا،
قال: (أفتحلف
لكم يهود).
قالوا: ليسوا
بمسلمين،
فوداه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من
عنده مائة
ناقة حتى
أدخلت الدار،
قال سهل:
فركضتني منها
ناقة.
[-7192-] Abdurrahman b. Sehl'e Sehl b. Ebi Hasme ve
kavminin büyüklerinden bazı kimselerin verdikleri habere göre Abdullah b. Sehl
ve Muhayyisa uğradıkları bir kıtlık ve fakirlikten dolayı hurma satın almak
için Hayber'e doğru yola çıkarlar. (Orada birbirlerinden ayrılıp, kendi
işleriyle meşgul olmaya başlarlar.) Sonunda Muhayyisa'ya, Abdullah b. Sehl'in
öldürülüp bir çukura -yahut bir pınar içine- atılmış olduğu haberi gelir. Bunun
üzerine Muhayyisa Yahudilere gelir ve onlara "Valiahi onu sizler
öldürdünüz!" der. Yahudiler de ona "Valiahi onu biz öldürmedik!"
derler. Bundan sonra Muhayyisa dönüp ( Medine'ye) kendi kavminin yanına gelir
ve onlara hadiseyi anlatır. Ardından Muhayyisa ve kardeşi Huvayyisa -ki
Huvayyisa, Muhayyisa'dan daha büyüktü- ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman b.
Sehl gelirler. Hayber'de bulunmuş olan Muhayyisa Nebie bu davayı anlatmaya
başlar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Muhayyisa'ya hitaben
"İlk sözü büyüğe bırak, ilk sözü büyüğe bırak!" buyurur.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu emriyle yaşça büyük olan kardeşini
kastetmektedir. Bunun üzerine Huvayyisa söz alır, ondan sonra Muhayyisa
konuşur. Bunun ardından Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara
"Ya Yahudiler arkadaşınızın diyetin i öderler yahut da bize
harb ilan etmiş olurlar!" buyurur ve bunu Yahudilere mektup yazıp
gönderir. Onlardan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Abdullah'ı
biz öldürmedik" diye cevap gelir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Huvayyisa, Muhayyisa ve Abdurrahman üçlüsüne hitaben
"Sizler bu cinayetin Hayber Yahudileri tarafından işlendiğine yemin eder
de arkadaşınızın kan bedeline hak kazanır mısınız?" diye sorar. Onlar da
"Bizler buna yemin edemeyiz" derler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem
"Öyle ise Yahudiler (onu öldürmediklerine dair) size yemin
ederler" buyurur. Davacılar "Onlar Müslüman değillerdir"
deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürülenin diyetini kendi
imkanlarından yüz deve olarak öder ve sonunda bu develer onların evlerine
sokulur. Sehl bu develerden bir dişi deve bana ayağıyla vurdu demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hakimin 'eminIer' denilen memurlara yazı yazması."
Başlıkta geçen "ummal" "amiı" kelimesinin çöğulu olup, bir
beldenin valisi demektir. Onun görevi, o beldenin harac vergisini ve
zekatlarını toplamak veya halka namaz kıldırmak ya da düşmana karşı cihad için
kumandan tayin etmek gibi görevlerdir.
"Umena" ise hakimin insanların işlerini görmek için
tayin ettiği memurlardır. İmam Buhari bu konuda Abdullah b. Sehl, onun
Hayber'de öldürülmesi, Huvayyisa'nın ve beraberinde 'bulunanların bu maksatla
harekete geçmeleri olayı ile ilgili Sehl b. Ebi Hasme hadisine yer vermiştir.
Bu habere yer verilmesinden maksat "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
bunu Yahudilere yazıp gönderir" cümlesidir. Bir başka ifadeyle Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine nakledilen haberi onlara yani
Hayber'lilere yazıyla bildirmiştir. Bu konunun açıklaması hadisin şerhiyle
birlikte Kasame Bölümünde geçmişti.
İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Bu hadiste Rasulullahın vekiline
ve eminine mektup yazdığına dair bir şey yoktur. O, sadece davalıların bizzat
kendilerine mektup yazmıştır, fakat hasımlara mektup yazma ve bunu esas almanın
meşruluğundan naiblere ve katiplere başkalarının hakkında yazı yazmanın
caizliği evleviyetle anlaşılır.