SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2349 >>

باب: الإمام يأتي قوماً فيصلح بينهم.

36. DEVLET BAŞKANININ (HAKİMİN) BİR KAVME GELİP ONLARIN ARALARINI DÜZELTEBİLECEĞİ

 

حدثنا أبو النعمان: حدثنا حمَّاد: حدثنا أبو حازم المديني، عن سهل بن سعد الساعدي  قال: كان قتالاً بين بني عمرو، فبلغ ذلك النبي صلى الله عليه وسلم، فصلى الظهر ثم أتاهم يصلح بينهم، فلمَّا حضرت صلاة العصر، فأذَّن بلال وأقام، وأمر أبا بكر فتقدَّم، وجاء النبي صلى الله عليه وسلم وأبو بكر في الصلاة، فشقَّ الناس حتى قام خلف أبي بكر، فتقدم في الصفِّ الذي يليه، قال: وصفَّح القوم، وكان أبو بكر إذا دخل في الصلاة لم يلتفت حتى يفرغ، فلمَّا رأى التَّصفيح لا يمسك عليه التفت، فرأى النبي صلى الله عليه وسلم خلفه، فأومأ إليه النبي صلى الله عليه وسلم :(أن امضه). وأومأ بيده هكذا، و لبث أبو بكر هنيَّةً يحمد الله على قول النبي صلى الله عليه وسلم، ثم مشى القهقرى، فلمَّا رأى النبي صلى الله عليه وسلم ذلك تقدَّم، فصلَّى النبي صلى الله عليه وسلم بالناس، فلما قضى صلاته قال: (يا أبا بكر، ما منعك إذ أومأت إليك أن لا تكون مضيت). قال: لم يكن لابن أبي قحافة أن يؤمَّ النبيَّ صلى الله عليه وسلم، وقال للقوم: (إذا نابكم أمر فليسبِّح الرجال وليصفِّح النساء).

 

[-7190-] Sehl b. Sa'd es-Saidi şöyle demiştir: Amr oğulları arasında bir kavga çıkmıştı. Bu kavga Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kulağına gidince öğle namazını kıldı. Sonra aralarını düzeltmek üzere onların yanına gitti. Nihayet ikindi vakti gelince müezzin Bilal ezan okudu, kamet getiı -li ve Ebu Bekir' e namazı kıldırmasını istedi. Ebu Bekir öne geçip namaza durdu. Ebu Bekir namazda iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi. İnsanların saflarını yara yara nihayet Ebu Bekir'in arkasına geldi ve ona yakın olan safın içine geçip, namaza durdu, Sehl dedi ki:

 

Cemaat, (Ebu Bekir'e Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gelişini haber vermek için) el çırptı. Ebu Bekir ise namaza durduğu zaman onu bitirinceye kadar hiçbir şeye iltifat etmezdi. Ebu Bekir kendisine el çırpmanın durmadığını görünce başını çevirdi ve Hz. Nebii arkasında namaza durmuş gördü. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir'e "Namazını kıldırmaya devam et" diye işaret etti ve eliyle de yerinde durması işareti yaptı. Ebu Bekir yerinde birazcık durdu da Nebiin "yerinde dur" işaretinden dolayı Allah'a hamdetti. Sonra geri geri yürüyerek safa girdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir'in geri çekildiğini görünce öne geçti ve böylece insanlara bu namazı kıldırdı. Namazını bitirince "Ya Eba Bekir! Sana yerinde dur diye işaret ettiğim zaman neden namaza devam etmedin, bir engel mi vardı?" diye sordu. Ebu Bekir, "Ebu Kuhafe'nin oğluna Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önünde imamlık yapmak yakışık olmaz" dedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem cemaate "Namazda iken herhangi bir durumla karşılaştığınızda karşı tarafı ikaz etmek maksadıyla erkekler tesbih etsin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Devlet başkanının (hakimin) bir kavme gelip onların aralarını düzeltebileceği."

İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: İmam Buharl'nin attığı başlıktan anlaşılan devlet başkanının hasımlar arasında bizzat devreye girerek arabuluculuk yapmasının caizliğine dikkat çekmektir. Bu hükümde değişikliğe gitme (tashif) sayılmaz. Bu başlık bir de devlet başkanının hasımların arasını bulmak için husumet mahalline gitmesinin caiz olduğunu göstermektedir. Bunun sebebi  tehlikenin büyüklüğüdür ya da devlet başkanının ancak görmek suretiyle bilinebilecek şeyleri keşfetmesidir. Bu tavır, bazı kimselere özel muamele, ayrımcılık, değer vermeme sayılmaz.

 

باب: يُستحبُّ للكاتب أن يكون أميناً عاقلاً.

37. HÜKÜM YAZICI KATİBİN GÜVENİLİR VE AKILLI BİR KİMSE OLMASININ MÜSTEHAP OLDUĞU

 

حدثنا محمد بن عبيد الله أبو ثابت: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن ابن شهاب، عن عبيد بن السبَّاق، عن زيد بن ثابت قال: بعث إليَّ أبو بكر مقتل أهل اليمامة وعنده عمر، فقال أبو بكر: إنَّ عمر أتاني فقال: إنَّ القتل قد استحرَّ يوم اليمامة بقرَّاء القرآن، وإني أخشى أن يستحرَّ القتل بقرَّاء القرآن في المواطن كلِّها، فيذهب قرآن كثير، و إني أرى أن تأمر بجمع القرآن، قلت: كيف أفعل شيئاً لم يفعله رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ فقال عمر: هو والله خير، فلم يزل عمر يراجعني في ذلك حتَّى شرح الله صدري للذي شرح له صدر عمر، ورأيت في ذلك الذي رأى عمر. قال زيد: قال أبو بكر: وإنك رجل شابّ عاقل لا نتَّهمك، قد كنت تكتب الوحي لرسول الله صلى الله عليه وسلم، فتتبَّع القرآن فاجمعه. قال زيد: فوالله لو كلَّفني  نقل جبل من الجبال ما كان بأثقل عليَّ ممَّا كلَّفني من جمع القرآن. قلت كيف تفعلان شيئاً لم يفعله رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ قال أبو بكر: هو والله خير، فلم يزل يحثُّ مراجعتي حتى شرح الله صدري للَّذي شرح الله له صدر أبي بكر وعمر، ورأيت في ذلك الذي رأيا، فتتبَّعت القرآن أجمعه من العُسُبِ والرقاع و اللخاف وصدور الرجال، فوجدت في آخر سورة التوبة: {لقد جاءكم رسول من أنفسكم}. إلى آخرها مع خزيمة، أو أبي خزيمة، فألحقتها في سورتها، فكانت الصحف عند أبي بكر حياته حتى توفاه الله عز وجل، ثم عند عمر حياته حتى توفاه الله، ثم عند حفصة بنت عمر  .قال محمد بن عبيد الله: اللخاف يعني الخزف.

 

[-7191-] Zeyd b. Sabit şöyle anlatmıştır: Ebu Bekir (hafızların) Yemame'de şehit olmalarından dolayı bana haber gönderdi. Yanında Ömer de vardı. Ebu Bekir şunları söyledi: Ömer bana geldi ve dedi ki:

 

"Yemame gününün şiddetli savaşında Kur'an hafızlarından birçoğu şehit oldu. Ben diğer savaş sahalarında da harbin şiddetli olup, Kur'an hafızlarının şehit edilmelerinden, bu sebeple de Kur'an'dan büyükçe bir kısmın zayi olup gitmesinden endişe ediyorum. Bundan dolayı senin Kur'an'ın kitap halinde toplanmasını emretmenin güzel bir şey olacağını düşünüyorum." Ebu Bekir Zeyd'e şöyle dedi:

 

Ben de Ömer'e "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yapmadığı bir işi nasıl yaparım?" dedim. Ömer bana

 

"ValIahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve bana bu hususta müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah benim göğsümü Ömer'in göğsünü açmış olduğu iş için açtı da ben de bu işte Ömer'in düşündüğü gibi düşündüm. Zeyd, olayın devamını şöyle anlattı:

 

Ebu Bekir bana şunlarısöyledi: "Sen genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz. Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için vahyi yazıyordun. Dolayısıyla şimdi Kur'an'ı araştır ve bir araya topla!" Zeyd şöyle devam etti:

 

"Allah'a yemin ederim ki, eğer bana dağlardan birini nakletmeyi teklif etmiş olsalardı, o iş bana Ebu Bekir'in teklif ettiği Kur'an'ı toplama işinden daha ağır olmazdı. Onlara 'Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz?' dedim." Ebu Bekir "Vallahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve beni teşvik etmeye ve bana müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah Ebu Bekir ile Ömer'in göğüslerini genişlettiği bu işe benim de göğsümü açıp genişletti ve ben de onlar gibi düşünmeye başladım. Bunun üzerine Kur'an'ı araştırdım ve onu yazılı bulunduğu hurma dallarından, inceltilmiş deri ve bez parçalarından, taş levhalardan ve hafızların ezberlerinden toplamaya koyuldum. Nihayet et-Tevbe

suresinin sonunu "........." ayetini sonuna kadar Huzeyme'nin yahut Ebu Huzeyme el-Ensarl'nin yanında buldum ve bunu ilgili olduğu sureye kattım.

 

Neticede toplanan bu sahifeler, Ebu Bekir'in yanın aziz ve celil olan Allah kendisini vefat ettirinceye kadar kaldı. Sonra vefat ediR{:e

 

ye kadar hayatı boyunca Ömer'in yanında kaldı. Bundan sonra Ömer'in kızı Hafsa'nın yanında kaldı.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hüküm yazıcı katibin güvenilir ve akıllı bir kimse olmasının müstehap 01duğu." Başlıkta geçen "katip" kelimesinden maksat, hüküm ve başka şeyleri yazan kimse demektir. İmam Buhari bu konuda Zeyd b. Sabit'le, Hz. Ebu Bekir ve Ömer arasında Kur'an'ın toplanması konusunda geçen olayı konu alan hadise yer verdi. Bu hadisin geniş bir açıklaması, Fezailü'I-Kur'an bölümünde geçmişti. Burada hadise yer verilmesinden maksat, Hz. Ebu Bekir'in Zeyd'e "Sen genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz" şeklindeki ifadesidir.

 

İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir: Bu hadis aklın, insanda bulunan güzel özelliklerin aslı ve esası olduğunu göstermektedir. Zira Hz. Ebu Bekir, Zeyd'i akıllı olmaktan daha fazla bir şeyle nitelememiştir ve bu niteliği onun güvenilirliğine ve kendisinde töhmet olmamasına sebep olarak göstermiştir. Biz de şunu ifade edelim:

 

Gerçek onun dediği gibi değildir. Çünkü Ebu Bekir sözkonusu nitelemenin ardından şöyle demiştir:

 

"Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için vahyi yazıyordun." Bundan dolayı o Zeyd'i akıllı olarak nitelemekle yetinmiştir. Çünkü Zeyd'in güvenilirliği, yeterliliği ve akıllılığı olmasaydı, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona vahiy yazdırmazdı. Hz. Ebu Bekir'in onu "akıllı olmakla ve herhangi bir kusurla itham edilmemekle" nitelemesi, bunların dışında başka bir şeye değinmemesi bu niteliğin onda devam ettiğine işaret etmektedir. Aksi takdirde "akıllı" kelimesiyle birlikte sırf "Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz" cümlesi, onun yeterliliği ve güvenilirliğinin sabit olması açısından kafi değildir. Nice aklı parlak ve bilgili kimse vardır ki hıyanetleri ortaya çıkmıştır. Mühelleb şöyle devam eder:

 

İmam Buharl'nin bu başlığına göre sultanın ve hakimin katip tutması caizdir. Hadise göre herhangi bir konuda bilgi sahibi olan kimse, o konunun çözümü gündeme geldiğinde başkasından daha evladır. Beyhakl'nin hasen isnadla nakline göre Abdullah b. ZUbeyr şöyle demiştir:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah b. el-Erkam'ı katip yaptı. Abdullah onun adına civardaki ülke krallarına mektup yazıyordu. Abdullah Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nazarında güvenilirlik açısından öyle bir dereceye ulaşmıştı ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona mektup yazmasını emrediyor, sonra yazdığı nı mühürlüyor ve okumuyordu. Nebi s.a.v., Zeyd b. Sabit'i de katip olarak görevlendirdi. Zeyd vahiy ve hükümdarlara mektup yazıyordu. Abdullah'la Zeyd bulunmadığında Cafer b. Ebi' Talib katiplik yapıyordu. Zaman zaman sahabilerden bazıları Nebi s.a.v. Efendimize katiplik yapmıştır.

 

Beyhakl'nin, lyaz el-Eş'arl'den nakline göre Ebu Musa bir hıristiyanı katip yaptı. Hz. Ömer de bundan dolayı onu azarladı ve "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin"(Maide 51) ayet-i kerimesini okudu. Buı;un üzerine Ebu Musa "Valiahi ben onu dost edinmedim. O sadece yazı yazıYor" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer "Müslümanlar arasında yazı yazanı bulamadın mı? Onları (kendine) yaklaştırma! Zira Allah onları uzaklaştırmıştır. Onlara güvenme! Allah onların hain olduğunu ifade etmektedir. Allah kendilerini zelil kıldıktan sonra onları aziz etme" demiştir.

 

باب: كتاب الحاكم إلى عمَّاله، والقاضي إلى أمنائه.

38. DEVLET BAŞKANININ MEMURLARINA, HAKİMİN "EMİNLER" DENİLEN MEMURLARA YAZI YAZMASI

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن أبي ليلى(ح). حدثنا إسماعيل: حدثني مالك، عن أبي ليلى بن عبد الله بن عبد الرحمن بن سهل، عن سهل بن أبي حثْمة: أنه أخبره هو ورجال من كُبَراء قومه:

 أنَّ عبد الله بن سهل ومُحَيِّصة خرجا إلى خيبر من جهد أصابهم، فأخبِرَ محيِّصة أنَّ عبد الله قُتِل و طرح في فقير أو عين، فأتى يهود فقال: أنتم والله قتلتموه، قالوا: ما قتلناه والله، ثمَّ أقبل حتى قدم على قومه فذكر لهم، فأقبل هو وأخوه حويِّصة، وهو أكبر منه، وعبد الرحمن بن سهل، فذهب ليتكلم، وهو الذي كان بخيبر، فقال النبي صلى الله عليه وسلم لمحيِّصة: (كبِّر كبِّر). يريد السن، فتكلم حويِّصة ثمَّ تكلم محيِّصة، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ( إمَّا أن يدوا صاحبكم، وإمَّا أن يُؤذِنوا بحرب). فكتب رسول الله صلى الله عليه وسلم إليهم به، فكتبوا: ما قتلناه، فقال رسول الله لحويِّصة ومحيِّصة وعبد الرحمن: (أتحلفون وتستحقُّون دم صاحبكم). فقالوا: لا، قال: (أفتحلف لكم يهود). قالوا: ليسوا بمسلمين، فوداه رسول الله صلى الله عليه وسلم من عنده مائة ناقة حتى أدخلت الدار، قال سهل: فركضتني منها ناقة.

 

[-7192-] Abdurrahman b. Sehl'e Sehl b. Ebi Hasme ve kavminin büyüklerinden bazı kimselerin verdikleri habere göre Abdullah b. Sehl ve Muhayyisa uğradıkları bir kıtlık ve fakirlikten dolayı hurma satın almak için Hayber'e doğru yola çıkarlar. (Orada birbirlerinden ayrılıp, kendi işleriyle meşgul olmaya başlarlar.) Sonunda Muhayyisa'ya, Abdullah b. Sehl'in öldürülüp bir çukura -yahut bir pınar içine- atılmış olduğu haberi gelir. Bunun üzerine Muhayyisa Yahudilere gelir ve onlara "Valiahi onu sizler öldürdünüz!" der. Yahudiler de ona "Valiahi onu biz öldürmedik!" derler. Bundan sonra Muhayyisa dönüp ( Medine'ye) kendi kavminin yanına gelir ve onlara hadiseyi anlatır. Ardından Muhayyisa ve kardeşi Huvayyisa -ki Huvayyisa, Muhayyisa'dan daha büyüktü- ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman b. Sehl gelirler. Hayber'de bulunmuş olan Muhayyisa Nebie bu davayı anlatmaya başlar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Muhayyisa'ya hitaben

 

"İlk sözü büyüğe bırak, ilk sözü büyüğe bırak!" buyurur. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu emriyle yaşça büyük olan kardeşini kastetmektedir. Bunun üzerine Huvayyisa söz alır, ondan sonra Muhayyisa konuşur. Bunun ardından Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara

 

"Ya Yahudiler arkadaşınızın diyetin i öderler yahut da bize harb ilan etmiş olurlar!" buyurur ve bunu Yahudilere mektup yazıp gönderir. Onlardan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Abdullah'ı biz öldürmedik" diye cevap gelir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Huvayyisa, Muhayyisa ve Abdurrahman üçlüsüne hitaben "Sizler bu cinayetin Hayber Yahudileri tarafından işlendiğine yemin eder de arkadaşınızın kan bedeline hak kazanır mısınız?" diye sorar. Onlar da "Bizler buna yemin edemeyiz" derler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Öyle ise Yahudiler (onu öldürmediklerine dair) size yemin ederler" buyurur. Davacılar "Onlar Müslüman değillerdir" deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürülenin diyetini kendi imkanlarından yüz deve olarak öder ve sonunda bu develer onların evlerine sokulur. Sehl bu develerden bir dişi deve bana ayağıyla vurdu demiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hakimin 'eminIer' denilen memurlara yazı yazması." Başlıkta geçen "ummal" "amiı" kelimesinin çöğulu olup, bir beldenin valisi demektir. Onun görevi, o beldenin harac vergisini ve zekatlarını toplamak veya halka namaz kıldırmak ya da düşmana karşı cihad için kumandan tayin etmek gibi görevlerdir.

 

"Umena" ise hakimin insanların işlerini görmek için tayin ettiği memurlardır. İmam Buhari bu konuda Abdullah b. Sehl, onun Hayber'de öldürülmesi, Huvayyisa'nın ve beraberinde 'bulunanların bu maksatla harekete geçmeleri olayı ile ilgili Sehl b. Ebi Hasme hadisine yer vermiştir. Bu habere yer verilmesinden maksat "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu Yahudilere yazıp gönderir" cümlesidir. Bir başka ifadeyle Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine nakledilen haberi onlara yani Hayber'lilere yazıyla bildirmiştir. Bu konunun açıklaması hadisin şerhiyle birlikte Kasame Bölümünde geçmişti.

 

İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Bu hadiste Rasulullahın vekiline ve eminine mektup yazdığına dair bir şey yoktur. O, sadece davalıların bizzat kendilerine mektup yazmıştır, fakat hasımlara mektup yazma ve bunu esas almanın meşruluğundan naiblere ve katiplere başkalarının hakkında yazı yazmanın caizliği evleviyetle anlaşılır.