باب : العرفاء
للناس.
26. İNSANLAR İÇİN UZMAN VE OTORİTE KİŞİLER GÖREVLENDİRME
حدثنا
اسماعيل بن
أبي أويس:
حدثني
اسماعيل بن ابراهيم،
عن عمه موسى
ابن عقبة: قال
ابن شهاب: حدثني
عروة بن
الزبير: أن
مروان بن
الحكم والمسور
بن مخرمة
أخبراه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال، حين
أذن لهم
المسلمون في
عتق سبي
هوازن: (إني لا
أدري من أذن
فيكم ممن لم
يأذن،
فارجعوا حتى
يرفع إلينا
عرفاؤكم
أمركم). فرجع
الناس فكلمهم
عرفاؤهم،
فرجعوا إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فأخبروه:
أن الناس قد طيَّبوا
وأذنوا.
[-7176 - 7177-] Urve b. Zübeyr'in Mervan b. el-Hakem ile Misver
b. Mahreme'den nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlar
Hevazin esirlerinin hürriyete kavuşturulması hususunda kendilerine izin
verdikleri zaman şöyle buyurdu:
"İçinizden izin veren/e vermeyeni bilmiyorum. Şimdi siz geri
dönün ve içinizdeki otoriteler durumunuzu bize arz etsin." Bunun üzerine
insanlar geri döndüler. Kabilelerinin otoriteleri kendileriyle konuştu. Sonra
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip, her biri (esirlerini geri
vermekten) memnun olduklarını ve buna izin verdiklerini bildirdiler.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"İnsanlar için otorite ve uzmanlar." Başlıkta geçen
" •. \.jr urefa" '\,j ). arIf" kelimesinin çoğuludur. Artf, bir
kitlenin bir grubun işlerini gören otorite, uzman kişi demektir. Kelimenin
kullanımı "....... araftu ale'l-kavm" ve "..........a'rufu,
.j)l.;\.j fe ene arifun ve raıIfun" şeklindedir. Bunun manası halkın
yönetimini ve işlerini yürütmeyi üstlendim demektir. Sözkonusu kimselere
"arıf" denilmesi, onların halkın işlerini bilmeleri ve ihtiyaç anında
kendilerinden üst makama bildirmelerinden dolayıdır.
İbn Battal şöyle demiştir: Bu hadis, uzman ve otorite kişiler
görevlendirmenin meşru olduğunu ifade etmektedir. Çünkü devlet başkanının
halkın bütün işlerini bizzat kendisinin yapması mümkün değildir. Dolayısıyla
göreve getirdiği kişinin yaptığı icraatların kendisine ihtiyaç bırakmaması için
yardımcı kişilere ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. İbn Battal şöyle der: Herhangi
bir konudaki emir ve yasaklık herkese yönelik olduğunda ve bu hususta bazı
kimselere dayanıldığında belki de ihmal meydana gelebilir. Buna karşılık devlet
başkanı her bir topluluğun başına bir .uzman ve otorite tayin ettiğinde
insanlar için tek çıkar yol, onun emrettiğini yerine getirmektir.
İbnü'l-Müneyyir Haşiye'de şöyle der: Hadisten hakimin şahit
tutmaksızın ikrara dayanarak hüküm vermesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Zira
otorite ve uzmanlar (ureta) her bir kişi için razı olduklarına dair iki şahit
tutmamıştır. İnsanlar devlet başkanının vekili olan bu uzmanların yanında
ikrarda bulunmuşlardır ve buna itibar edilmiştir. Hadise göre bir hakim kendi
hükmünü bir başka hakime dilden aktarabilir ve diğer hakim de o hükmü
-hakimlerden her biri kendi görev mahallinde olması şartıyla geçerli olur.
Biz de şunu ekleyelim: Hadise göre otorite ve uzmanları kınama
konusunda gelen haber uzman tayin etmeye engel değildir. Zira bu haber -eğer
sabitse- uzmanlarda çoğunlukla görülen haksızlık yapmak, haddi aşmak ve günaha
düşmeye yol açan insafı kınama amaçlıdır şeklinde yorumlanır. Sözü geçen hadisi
Ebu Davud, Mikdam b. Ma'dikerib'ten şu şekilde nakletmiştir: "Bilgiçlik
doğrudur ve insanların bir bilgiç ve otoritelerinin olması gereklidir. ancak
(arifler) bilgiçler cehennemdedir."(Ebu Davud, Harac) Ahmed b. Hanbel'in
ve sahihtir değerlendirmesi ile İbn Huzeyme'nin Ebu Hureyre' den nakline göre
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Vay o emirlerin haline! Vay o
bilgiçlerin haline!" buyurmuştur. Tibi şöyle der:
"Bilgiçler/arifler cehennemdedir" ifadesinde zamir
kullanılacakken açıkça "el-urefa" denilmesi, ariflerin/bilgiçlerin
tehlikeli bir iş olduğuna ve bunu yapan kimsenin azaba yol açan sakıncalı
duruma düşmekten emin olmadığına işaret etmektedir. Hadisin bu ifadesi Yüce
Allah'ın şu ayetine benzer: "Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler
şüphesiz karınıarına ancak ateş tıkınmış olurlar."(Nisa 10) Dolayısıyla
aklı başında olan bir kimsenin kendisini cehenneme sürükleyecek hususlara
düşmemesi için bu hususta uyanık olması uygundur.
Biz de şunu ekleyelim: Bu açıklamayı bir başka hadis teyid
etmektedir. Zira o hadiste emirler ariflerin/uzmanların maruz kaldığı tehditle
tehdit edilmektedirler. Bu bize şunu gösteriyor: Hadisten maksat, bu konuya giren
herkesin salim olmayacağı ve her bir kişinin tehlikede olduğudur. İstisna ise
herkes için takdir edilmiştir.
"Bilgiçlik Doğrudur." Bundan maksat, onların tayini
haktır/doğrudur demektir. Zira insanların faydası ve çıkarı bunu
gerektirmektedir. Çünkü emir bizzat kendi yaptığı hususlarda yardıma ihtiyaç
duyar. Yukarıda zikrettiğimiz hadisin de gösterdiği üzere bu konu için
ariflerin/uzmanların Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında görev yapmış
olmaları delil olarak yeterlidir.
باب : ما يكره
من ثناء
السلطان،
وإذا خرج قال
غير ذلك.
27. BiR KiMSENiN SULTANI YÜZÜNE KARŞI ÖVERKEN DIŞARI ÇIKTIĞINDA
BUNUN AKSiNi KONUŞMASININ ÇiRKiNLiĞi
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
عاصم بن محمد
بن زيد بن عبد
الله بن عمر،
عن أبيه: قال
أناس لابن
عمر: إنا ندخل
على سلطاننا،
فنقول لهم
خلاف ما نتكلم
إذا خرجنا من
عندهم، قال: كنا
نعدها نفاقاً.
[-7178-] Asım b. Muhammed b. 6eyd b. Abdullah b. Ömer'in
nakline göre babası şöyle demiştir: Bir takım insanlar İbn Ömer'e
"Bizler sultanımızın huzuruna girdiğimizde onlara dışarı
çıktığımız zaman konuşmakta olduklarımızın zıtlını söylüyoruz" dediler.
İbn Ömer "Biz bu hareketi (Nebi zamanında) münafıklık sayıyorduk"
dedi.
حدثنا قتيبة:
حدثنا الليث،
عن يزيد بن
ابي حبيب، عن
عراك، عن أبي
هريرة: أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول: (إن
شرَّ
الناس ذو
الوجهين،
الذي يأتي
هؤلاء بوجه
وهؤلاء بوجه).
[-7179-] Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"İnsanların en kötüsü iki yüzlü olan kimsedir ki birine bir
yüzle, diğerine bir başka yüzle gelir" buyurmuştur.