باب: القضاء
على الغائب.
28. MAHKEMEDE HAZIR OLMAYAN KİMSE HAKKINDA HÜKÜM VERME
حدَّثنا
محمد بن كثير:
أخبرنا
سفيان، عن
هشام، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها:
أن
هند قالت
للنبي صلى
الله عليه
وسلم: إن أبا سفيان
رجل شحيح،
فأحتاج أن آخذ
من ماله؟ قال:
(خذي ما يكفيك
وولدك
بالمعروف).
[-7180-] Aişe r.anha şöyle demiştir: (Ebu Süfyan'ın
hanımı) Hind, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
"Siz de biliyorsunuz ki Ebu Süfyan çok cimri bir adamdır, ben
onun malından almaya ihtiyaç duyuyorum!" dedi. Bunun üzerine Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Örfe göre sana ve çocuklarına yetecek
miktarı aW buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mahkemede hazır olmayan kimse hakkında hüküm verme."
Bu başlık, bilginlerin ittifakıyla Allah haklarında değil, kul haklarında
gaibin aleyhine hüküm verme demektir. Mesela gaib olan bir kimse aleyhine,
hırsızlık yaptığına dair bir delil ileri sürüIse hakim elinin kesilmesine
hükmetmez, ama çalınan mal hakkında hüküm verir. İbn Battal şöyle demiştir:
İmam Malik, Leys, Şafii, Ebu Ubeyd ve bir grup bilgin, gaib
hakkında hüküm vermeyi caiz görmüşlerdir. İbnü'l-Kasım'ın nakline göre İmam
Malik toprak ve gayr-ı menkul gibi gaibin delili olabilecek şeylerin bulunması
durumunu istisna etmiştir. Ancak o kişinin gaibliği uzar veya kendisinden haber
alınamaz olursa onun hakkında hüküm verilebilir. İbn Macişun bu haberin İmam
Malik' e dayanmasının sıhhatini inkar etmiş ve şöyle demiştir:
"Medine' de uygulama, gaib hakkında mutlak olarak hüküm
verileceği yolundadır. Hatta kişi kendisine hüküm yöneldikten sonra gaib olsa
hakim hakkında hüküm verir. İbn Ebi Leyla ve Ebu Hanıfe'ye göre hakim mutlak
olarak gaib hakkında hüküm veremez.
Beyyine getirildikten sonra davalı kaçsa veya gizlense hakim onu
üç kez çağırır. Geldiği takdirde ne ala, gelmezse aleyhinde vereceği hükmü
yürürlüğe koyar. İbn Kudame'nin görüşü şöyledir:
İbn Şübrüme, Evzaı ve İshak bu görüşü geçerli kabul etmişlerdir.
Bu yaklaşım Ahmed b. Hanbel'den gelen iki rivayetten biridir. Şa'bı ve Sevrı
ise bunun mümkün olmadığını söylemişlerdir. Ahmed b. Hanbel'den nakledilen
diğer görüş de bu doğrultudadır. O şöyle der:
"Ebu Hanife mesela vekili olan kimseyi bundan istisna
etmiştir. Dolayısıyla gaibin vekiline karşı görülen davadan sonra aleyhine hüküm
vermek caizdir." Gaibin aleyhine hüküm verilmez görüşünü savunanlar, Hz.
Ali'nin naklettiği şu hadisi delil olarak göstermişlerdir:
"Davacı ve davalıdan birisinin lehine diğerini dinlemedikçe
hüküm verme."(Tirmizi, Ahkam) Hadis, hasendir. Bu hadisi Ebu Davud,
Tirmizi ve başkaları rivayet etmişlerdir. Bu grubun diğer delilleri ise
şunlardır:
Taraflar arasında eşit davranmayı emreden hadis ile, davacı
mahkemeye geldiği takdirde hakimin onun ileri süreceği delili davalının
ifadesini almadıkça dinleyemeyeceği hadisi, davalı hazır olmadığı takdirde
davacının delilinin dinlenemeyeceği, bir de duruşmada hazır olmayanın,
giyabında hüküm vermek caiz olsaydı mahkemeye gelmesi gerekli olmazdı
düşüncesidir. Hazır olamayanın aleyhine hüküm vermenin caiz olduğu görüşünü
savunan müçtehidler buna şöyle cevap vermişlerdir:
Bütün bunlar gaib aleyhine hüküm vermeye engel deliller
değildir. Çünkü davacı mahkemeye geldiğinde delili mevcuttur. Dolayısıyla bu
delil dinlenir ve hakim, -önceki hükmü çürütmeye yol açsa bile- gereğine göre
am el edilir. Hz. Ali'nin rivayet ettiği hadis davaya gelmiş olan taraflar
hakkındadır diye yorumlanmıştır. İbnü'I-Arabl şöyle der:
Hz. Ali'nin hadisitarafları dinleme imkanı olduğunda
sözkonusudur. Hazır olmamadan dolayı bu imkansız olduğunda hüküm vermeye
engelolmaz. Tıpkı karşı tarafın bayılması veya delirmesi ya da hacr altına
alınması veya küçük yaşta olması durumlarında olduğu gibi. Hanefiler şuf' a
konusunda buna göre amel etmişlerdir. Yanında gaibe ait bir mal bulunan kimse
hakkındaki hüküm bu maldan gaibin eşinin nafakasını vermesi şeklindedir.
Müellif bundan sonra Ebu Süfyan'ın eşi Hind'le ilgili Hz. Aişe
radıyaWl.hu anna hadisini zikreder. İmam Şafil ve bir grup bilgin bu hadisi
hazır olmayanın aleyhine hüküm vermenin caiz olduğuna delil göstermişlerdir.
Ebu Süfyan o zamanlar (gaib değil) o beldede bulunuyordu denilerek bu görüş
tenkid edilmiştir. Bu konunun geniş bir açıklaması, yukarıda zikredilen hadisin
şerhiyle birlikte Nafakat Bölümünde geçmişti.