SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2337 >>

باب: الشهادة على الخط المختوم، وما يجوز من ذلك وما يضيق عليه، وكتاب الحاكم إلى عامله والقاضي إلى القاضي.

15. MÜHÜRLENMİŞ YAZI ÜZERİNE ŞAHİTLİK, BUNUN CAİZ OLANI VE OLMAYANI, BİR HAKİMİN MEMURUNA VE BİR HAKİMİN BİR BAŞKA HAKİME MEKTUP YAZMASI

 

وقال بعض الناس: كتاب الحاكم جائز إلا في الحدود، ثم قال: إن كان القتل خطأ فهو جائز، لأن هذا مال بزعمه، وإنما صار مالاً بعد أن ثبت القتل، فالخطأ والعمد واحد.

Birileri (Ebu Hanife ve taraftarları) şöyle demiştir: Bir hakimin şer'i cezalar (hudud) konusu hariç (bir diğer hakime) mektup yazması caizdir. Adam öldürme yanlışlıkla yapılmışsa bu konuda yazmak da caizdir. Zira bu -onun iddiasına göre- bir mal davasıdır. Oysa yanlışlıkla öldürme, ancak hakim nazarında katlin hata olduğunun sabit olmasının ardından mala dönüşür. Yanlışlıkla öldürmekle, kasıtla öldürmenin hükümleri birdir.

 

وقد كتب عمر إلى عامله في الحدود  .وكتب عمر بن عبد العزيز في سن كُسرت .وقال إبراهيم: كتاب القاضي إلى القاضي جائز إذا عرف الكتاب والخاتم  .وكان الشعبي يجيز الكتاب المختوم بما فيه من القاضي. ويروى عن ابن عمر نحوه.

Ömer b. el-Hattab, valisine hadler konusunda mektup yazmıştır.  Ömer b. Abdulaziz de kendi valisine kırılmış bir diş hakkında bir mektup yazmıştır. İbrahim en-Nehai de "bir hakimin diğer hakime -kendisine mektup yazılan hakim yazıyı ve üzerine mühürlenen mührü başkalarıyla karışmayacak şekilde tanıdığı takdirde- mektup yazması caizdir" demiştir. Eş-Şa'bi de hakim tarafından mühürlenmiş olan mektubun içindekileri geçerli kabul ediyordu. İbn Ömer' den de eş-Şa'bi' den rivayet olunanın benzeri nakledilmiştir.

 

وقال معاوية بن عبد الكريم الثقفي: شهدت عبد الملك بن يعلى قاضي البصرة، وإياس بن معاوية، والحسن، وثمامة بن عبد الله بن أنس، وبلال بن أبي بردة، وعبد الله بن بريدة الأسلمي، وعامر بن عبدة، وعبَّاد بن منصور، يجيزون كتب القضاة بغير محضر من الشهود، فإن قال الذي جيء عليه بالكتاب: إنه زور، قيل له: اذهب فالتمس المخرج من ذلك.

Muaviye b. Abdulkerim es-Sekafi ise şöyle demiştir: Basra kadısı Abdulmelik b. Ya'la, Iyas b. Muaviye, Hasan-ı Basri, Sümame b. Abdullah b. Enes, Bilal b. Ebi Bürde, Abdullah b. Büreyde el-Eslemi, Amir b. Abde ve Abbad b. Mansur'un hakimlerin mektuplarını şahitlerin huzurunda olmaksızın geçerli saydıklarını gördüm. Aleyhinde mektup getirilmiş olan kimse "Bu mektup yalandır" diyecek olursa ona "Sen git, bundan bir çıkış yolu ara" denilir. Buhari şöyle devam eder:

 

وأول من سأل على كتاب القاضي البيِّنة ابن أبي ليلى وسوَّار بن عبد الله.

Hakimin yazdığı mektup hakkında ilk delil isteyen Muhammed b. Ebi Leyla ile Sewar b. Abdullah olmuştur.

 

وقال لنا أبو نعيم: حدثنا عبيد الله بن محرز: جئت بكتاب من موسى بن أنس قاضي البصرة، وأقمت عنده البيِّنة: أنَّ لي عند فلان كذا وكذا، وهو بالكوفة، وجئت به القاسم بن عبد الرحمن فأجازه .وكره الحسن وأبو قلابة: أن يشهد على وصية حتى يعلم ما فيها، لأنه لا يدري لعل فيها جَوراً .وقد كتب النبي صلى الله عليه وسلم إلى أهل خيبر: (إما أن تدوا صاحبكم، وإما أن تؤذنوا بحرب).

Ebu Nuaym'in nakline göre Ubeydullah b. Muhriz şöyle der: Basra kadısı Musa b. Enes'ten bir mektup getirdim ve huzurunda benim Kufe' de bulunan filan kimse zimmetinde şu kadar alacağım vardır diye delil getirdim. Söz konusu mektubu el-Kasım b. Abdurrahman'a getirdim. O da bunu geçerli saydı. Hasan-ı Basri ve Ebu Kılabe şahidin bir vasiyetin içindeki şeyleri iyice bilmedikçe şahadet etmesini hoş karşılamamıştır. Çünkü şahit vasiyetin içinde zulüm ve haksızlık olabileceğini bilmez demişlerdir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hubeyyisa ve Muhayyisa kıssası hakkında Hayber Yahudilerine "Ya maktulün diyetini verirseniz ya da bize harp ilan etmiş olursunuz!" diye mektup yazıp göndermiştir.

 

وقال الزُهري، في الشهادة على المرأة من وراء الستر: إن عرفتها فاشهد، وإلا فلا تشهد.

Zühr! de perde arkasından kadın üzerine yapılan şahadette "Eğer o kadını tanımış isen onun üzerine şahadet et, eğer tanımadıysan şahadet etme" demiştir.

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة قال: سمعت قتادة، عن أنس بن مالك قال:

 لما أراد النبي صلى الله عليه وسلم أن يكتب إلى الروم، قالوا: إنهم لا يقرؤون كتاباً إلا مختوماً، فاتخذ النبي صلى الله عليه وسلم خاتماً من فضة، كأني أنظر إلى وبيصه، ونقشه: محمد رسول الله.

 

[-7162-] Enes b. Malik şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem RumIara mektup yazmak istediği zaman sahabiler:

 

"Rumlar ancak üzeri mühürlenmiş bulunan mektubu okurlar" dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gümüşten bir yüzük yaptırdı. Onun Nebi s.a.v.'in parmağındaki parlaması hala gözümün önündedir. Bu yüzüğün nakşı "Muhammed Resulallah" şeklinde idi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması: 

 

"Bunun caiz olanı ve olmayanı." İmam Buharl'nin demek istediği şudur:

 

Bir hakimin diğerine mektup yazması konusundaki hüküm, caizdir veya değildir şeklinde genellenemez. Çünkü mutlak olarak yasak edilirse, bu takdirde haklar zayi olur. Mutlak olarak amel edilirse, bu durumda sahtecilikten emin olunamaz. Dolayısıyla bir hakimin diğerine mektubu, bazı şartlarla caizdir denir.

 

"Hakimin memuruna ve bir hakimin bir başka hakime mektup yazması."

 

İmam Buhari bu başlıkla yazı üzerine şahadete cevaz verirken "Hakimin hakime mektubu" ve "Hakimin memuruna mektubu" konusunda cevaz vermeyen kimselere verilecek cevaba işaret etmektedir. Bunu söyleyenin kim olduğu ve bu konudaki araştırma ileride gelecektir.

 

"Birileri (Ebu Hanife ve taraftarları) şöyle demiştir: Bir hakimin şer'! cezalar (hudud) konusu hariç (bir diğer hakime) mektup yazması caizdir."

 

İbn Battal şöyle demiştir: Buharl'nin Hanefllerden bu görüşü savunanlara karşı ileri sürdüğü delil açıktır. Zira adam öldürme konusunda mekhip caiz olmadığına göre yanlışlıkla yapılanla, kasten yapılan arasında ilk başta hiçbir fark yoktur. Yanlışlık1a yapılan öldürmede para, suçun hakim nezdinde sabit olmasından sonra gündeme gelmektedir. Kasten öldürme durumunda da ceza belki sonunda paraya dönüşebilir. Bu açıdan ikisine eşit bakmak gerekir.

 

"Ömer b. el-Hattab, valisine hadler konusunda mektup yazmıştır." Ebu Zerr'in el-Müstemli ve el-Kuşmihenl'den Carı1d hakkında şöyle bir rivayeti vardır: Sözü geçen Carı1d Müslüman olmuş ve sahabe olma şeretine ermişti. Sonra Bahreyn' e dönüp, orada kaldı. Onun Bahreyn valisi Kadame b. Maz'un ile yaşadığı bir olay vardır. Abdurrezzak'ın Abdullah b. Amir b. Rebl'a'dan nakline göre Hz. Ömer, Kadame b. Maz'un'u valilik görevine tayin edince, Abdulkays kabilesinin efendisi Hz. Ömer' e geldi ve "Kadame içki içip sarhoş oldu" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer bu konu ile ilgili olarak Kadame'ye bir mektup yazdı. Abdurrezzak, Kudame'nin gelişi, Carud ve Ebu Hureyre'nin şahitliği, Kadame'nin Maide suresindeki ayeti delilolarak getirmesi, Hz. Ömer'in onacevap vermesi ve kendisine içki içme cezası olarak sopa vurması dahil olmak üzere bu olayı uzun uzun aktarır.(Abdurrezzak, Musannef, iX, 240) Hudud Bölümünün son kısımlarında bu olaya değinilmişti. Carı1d'un Basra'ya inişi bundan sonra olmuştur. O Hz. Ömer'in halifeliği döneminde hicrı 20 yılında şehit edilmişti.

 

"Git, bundan bir çıkış yolu ara." Yani bu sorumluluktan bir çıkış yolu ara. Bu ya beyyineye geçerli bir tenkit ileri sürmek suretiyle olur ki bu durumda şahitlik geçerliliğini kaybeder ya da şahitliğe konu olan suçtan berı olduğunu gösteren bir delille olabilir.  "........ O da bunu geçerli saydı" yani onu geçerli saydı ve gereğine göre amel etti.

 

Bir Uyarı :

 

İbn Kadame'nin el-Muğnf'sinde bu konuyla ilgili olarak şu açıklama yer almaktadır: Fetva imamlarının ifadelerine göre bir hakimin diğer hakime yazdığı mektup konusunda adil iki kişinin şahadette bulunması şarttır. Hakimin yazısının ve mührünün tanınması yeterli değildir. Hasan-ı Basrı, Sevvar, Hasen el-Anberı şöyle demişlerdir: Hakim, mektubu gönderen hakimin yazısını ve mührünü tanıyorsa mektubu kabul eder. Ebu Sevr'in görüşü de bu doğrultudadır. Biz de şunu ekleyelim: Bu yaklaşım Buharl'nin mektup konusunda delil soran ilk kişinin Sevvar olduğu yolundaki Sevvar'dan yaptığı nakl e muhalifti İbn Kadame'nin sözünü ettiği kimselere Buhari'nin zikrettiği tabiun ve onlardan sonra gelen nesilden. büyük beldelerin hakimleri olarak diğer sözünü ettiği kimseler eklenir.

 

Buharl'nin attığı bu başlık diğer rivayetlerle birlikte üç hüküm içermektedir:

 

1 - Yazıya şehadet,

2- Hakimin hakime mektubu,

3- Mektupta olan şeyleri ikrara şehadet.

 

İmam Buhari'nin ifadesinin zahirinden anlaşılan bu üç unsurun caiz olduğudur. Birinciden başlayacak olursak; İbn Battal şöyle demiştir: Bilginler, şahidin şehadet olayını hatırı ama d ıkça hakimin yazısını gördüğünde şahitlik yapmasının caiz olmadığı noktasında ittifak etmişlerdir. Şahit sözkonusu şehadeti hatırlamıyorsa, şahitlik edemez. Zira dileyen mühür kazıtır, dileyen mektup yazar. Bunun bir benzeri Hz. Osman'ın halifelik günlerinde vefat sebebi konusunda ifade edilen olayda geçmişti. Yüce Allah "Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır" buyurmaktadır.(Zuhruf, 86) İmam Malik yazı üzerine şahadeti geçerli saymıştır. İbn Şa'ban'ın nakline göre İbn Vehb şöyle demiştir: Ben bu konuda İmam Malik'in görüşünü almıyorum. Tahavı'nin görüşü ise şöyledir: Bu konuda fıkıh bilginlerinin tümü İmam Malik' e muhalefet etmişler ve onun bu konudaki görüşünü şaz kabul etmişlerdir. Çünkü yazı, yazıya benzer. Yapılan iş ne hakimin bir sözüne şehadettir, ne de gözle görmektir.

 

İkinci hükme gelecek olursak, İbn Battal şöyle der: Bilginler hakimlerin hakimlere mektupları konusunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk bunun caiz olduğu kanaatine varmıştır. Ancak Hanefller şer'ı cezaları (hudo.d) bundan istisna etmişlerdir. İmam Şafii'nin görüşü de bu doğrultudadır. İmam Buharl'nin Hanefllere karşı ileri sürdüğü delil güçlüdür. Çünkü yanlışlıkla yapılan katı, ancak katlin sabit olmasından sonra mala dönüşmektedir. İbn Battal şöyle devam eder: İmam Buharl'nin hakimin hakime yazdığı mektuba cevaz verdiğini zikrettiği tabiundan olan kadıların delili, hadisten alınma olup açıktır. Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem civardaki hükümdarlara mektup yazmış ve onun yazdığı mektuba herhangi bir kimseyi şahit tuttuğu nakledilmemiştir. İbn Battal şöyle der: Öte yandan belli başlı beldelerdeki fıkıh bilginleri (fukahau'l-emsar) Sewar ve İbn Ebi Leyla'nın buna şahit gerektiği yolundaki görüşleri üzerine icma etmişlerdir. Gerekçe olarak insanların artık bozulduklarını ileri sürmüşler ve kan ve mal konusunda ihtiyatlı davranılmıştır demişlerdir. Abdullah b. Nafi'in nakline göre İmam Malik şöyle demiştir: Eski alimler mühür kullanılmasına cevaz verirlerdi. Bundan dolayı hakim birisine mektup yazar, mühürlemekten başka bir şey yapmazdı ve buna göre amel edilirdi. Nihayet hakimler töhmete uğrayınca yazdıkları mektup ancak iki kişinin şahitliğiyle kabul edilir oldu.

 

Mektubun içindekini ikrara şehadet şklinde olan üçüncü hüküm hakkında İbn Battal şöyle .demiştir: Bilginler, bir hakim yazdığına iki kişiyi şahit tutup da onlara bunu okumaz ve içinde olanlar hakkında bilgi vermezse, o mektubun kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler sergilemişlerdir. İmam Malik bu caizdir derken, Ebu Hanife ve imam Şafii "caiz değildir" derler ve görüşlerine

 

Allah Tealanın "Biz bildiğimizden başkasına şahit/ik etmedik"(Yusuf 81) ayet-i kerimesini delil göstermişlerdir. İbn Battal şöyle devam eder: İmam Malik'in delili şudur:

 

Hakim bunun kendi mektubu olduğunu ikrar ettiği takdirde buna şahimkten maksat, mektubu alan hakimin bunun diğer hakimin yazdığı mektup olduğunu öğrenmesidir. Bazen hakimin nezdinde insanların öyle davaları olabilir ki, onu herkesin bilmesini istemez. Sözgelimi vasiyet eden vasiyetinde ileri gittiğinde bunu herkesin bilmesini istemez.

 

İbn Battal şöyle devam eder: İmam Malik ayrıca şahitlerin üzeri mühürlü olan vasiyetle kapalı olan mektuba şahitlik etmelerine ce vaz vermiştir. Bu durumda iki şahit hakime "Biz hakimin bu mektubun içinde olanları ikrar ettiğine şahidiz" derler. Bu konudaki delil, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in valilerine yazdığı mektubu götürecek kimselere okumaksızın yazmasıdır. Bu mektuplar da birtakım hükümler ve sünnetler içermekteydi.