باب: الشهادة
على الخط
المختوم، وما
يجوز من ذلك
وما يضيق
عليه، وكتاب
الحاكم إلى
عامله والقاضي
إلى القاضي.
15. MÜHÜRLENMİŞ YAZI ÜZERİNE ŞAHİTLİK, BUNUN CAİZ OLANI VE
OLMAYANI, BİR HAKİMİN MEMURUNA VE BİR HAKİMİN BİR BAŞKA HAKİME MEKTUP YAZMASI
وقال بعض
الناس: كتاب
الحاكم جائز
إلا في الحدود،
ثم قال: إن كان
القتل خطأ فهو
جائز، لأن هذا
مال بزعمه،
وإنما صار
مالاً بعد أن
ثبت القتل،
فالخطأ
والعمد واحد.
Birileri (Ebu Hanife ve taraftarları) şöyle demiştir: Bir
hakimin şer'i cezalar (hudud) konusu hariç (bir diğer hakime) mektup yazması
caizdir. Adam öldürme yanlışlıkla yapılmışsa bu konuda yazmak da caizdir. Zira
bu -onun iddiasına göre- bir mal davasıdır. Oysa yanlışlıkla öldürme, ancak
hakim nazarında katlin hata olduğunun sabit olmasının ardından mala dönüşür.
Yanlışlıkla öldürmekle, kasıtla öldürmenin hükümleri birdir.
وقد كتب عمر
إلى عامله في
الحدود .وكتب
عمر بن عبد
العزيز في سن
كُسرت .وقال
إبراهيم: كتاب
القاضي إلى
القاضي جائز إذا
عرف الكتاب
والخاتم .وكان
الشعبي يجيز
الكتاب
المختوم بما
فيه من
القاضي. ويروى
عن ابن عمر
نحوه.
Ömer b. el-Hattab, valisine hadler konusunda mektup
yazmıştır. Ömer b. Abdulaziz de kendi
valisine kırılmış bir diş hakkında bir mektup yazmıştır. İbrahim en-Nehai de
"bir hakimin diğer hakime -kendisine mektup yazılan hakim yazıyı ve
üzerine mühürlenen mührü başkalarıyla karışmayacak şekilde tanıdığı takdirde-
mektup yazması caizdir" demiştir. Eş-Şa'bi de hakim tarafından mühürlenmiş
olan mektubun içindekileri geçerli kabul ediyordu. İbn Ömer' den de eş-Şa'bi'
den rivayet olunanın benzeri nakledilmiştir.
وقال معاوية
بن عبد الكريم
الثقفي: شهدت
عبد الملك بن
يعلى قاضي
البصرة،
وإياس بن
معاوية، والحسن،
وثمامة بن عبد
الله بن أنس،
وبلال بن أبي
بردة، وعبد
الله بن بريدة
الأسلمي،
وعامر بن
عبدة،
وعبَّاد بن
منصور،
يجيزون كتب
القضاة بغير
محضر من الشهود،
فإن قال الذي
جيء عليه
بالكتاب: إنه
زور، قيل له:
اذهب فالتمس
المخرج من ذلك.
Muaviye b. Abdulkerim es-Sekafi ise şöyle demiştir: Basra kadısı
Abdulmelik b. Ya'la, Iyas b. Muaviye, Hasan-ı Basri, Sümame b. Abdullah b.
Enes, Bilal b. Ebi Bürde, Abdullah b. Büreyde el-Eslemi, Amir b. Abde ve Abbad
b. Mansur'un hakimlerin mektuplarını şahitlerin huzurunda olmaksızın geçerli
saydıklarını gördüm. Aleyhinde mektup getirilmiş olan kimse "Bu mektup
yalandır" diyecek olursa ona "Sen git, bundan bir çıkış yolu
ara" denilir. Buhari şöyle devam eder:
وأول من سأل
على كتاب
القاضي
البيِّنة ابن
أبي ليلى
وسوَّار بن
عبد الله.
Hakimin yazdığı mektup hakkında ilk delil isteyen Muhammed b.
Ebi Leyla ile Sewar b. Abdullah olmuştur.
وقال لنا أبو
نعيم: حدثنا
عبيد الله بن
محرز: جئت
بكتاب من موسى
بن أنس قاضي
البصرة،
وأقمت عنده
البيِّنة:
أنَّ لي عند
فلان كذا
وكذا، وهو
بالكوفة،
وجئت به
القاسم بن عبد
الرحمن فأجازه .وكره
الحسن وأبو
قلابة: أن
يشهد على وصية
حتى يعلم ما
فيها، لأنه لا
يدري لعل فيها
جَوراً .وقد
كتب النبي صلى
الله عليه
وسلم إلى أهل
خيبر: (إما أن
تدوا صاحبكم،
وإما أن
تؤذنوا بحرب).
Ebu Nuaym'in nakline göre Ubeydullah b. Muhriz şöyle der: Basra
kadısı Musa b. Enes'ten bir mektup getirdim ve huzurunda benim Kufe' de bulunan
filan kimse zimmetinde şu kadar alacağım vardır diye delil getirdim. Söz konusu
mektubu el-Kasım b. Abdurrahman'a getirdim. O da bunu geçerli saydı. Hasan-ı
Basri ve Ebu Kılabe şahidin bir vasiyetin içindeki şeyleri iyice bilmedikçe
şahadet etmesini hoş karşılamamıştır. Çünkü şahit vasiyetin içinde zulüm ve
haksızlık olabileceğini bilmez demişlerdir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Hubeyyisa ve Muhayyisa kıssası hakkında Hayber Yahudilerine "Ya maktulün
diyetini verirseniz ya da bize harp ilan etmiş olursunuz!" diye mektup
yazıp göndermiştir.
وقال
الزُهري، في
الشهادة على
المرأة من وراء
الستر: إن
عرفتها
فاشهد، وإلا
فلا تشهد.
Zühr! de perde arkasından kadın üzerine yapılan şahadette
"Eğer o kadını tanımış isen onun üzerine şahadet et, eğer tanımadıysan
şahadet etme" demiştir.
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا غندر:
حدثنا شعبة قال:
سمعت قتادة،
عن أنس بن
مالك قال:
لما
أراد النبي
صلى الله عليه
وسلم أن يكتب
إلى الروم،
قالوا: إنهم
لا يقرؤون
كتاباً إلا مختوماً،
فاتخذ النبي
صلى الله عليه
وسلم خاتماً
من فضة، كأني
أنظر إلى
وبيصه، ونقشه:
محمد رسول
الله.
[-7162-] Enes b. Malik şöyle demiştir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem RumIara mektup yazmak istediği zaman sahabiler:
"Rumlar ancak üzeri mühürlenmiş bulunan mektubu okurlar"
dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gümüşten bir yüzük
yaptırdı. Onun Nebi s.a.v.'in parmağındaki parlaması hala gözümün önündedir. Bu
yüzüğün nakşı "Muhammed Resulallah" şeklinde idi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Bunun caiz olanı ve olmayanı." İmam Buharl'nin demek
istediği şudur:
Bir hakimin diğerine mektup yazması konusundaki hüküm, caizdir
veya değildir şeklinde genellenemez. Çünkü mutlak olarak yasak edilirse, bu
takdirde haklar zayi olur. Mutlak olarak amel edilirse, bu durumda
sahtecilikten emin olunamaz. Dolayısıyla bir hakimin diğerine mektubu, bazı
şartlarla caizdir denir.
"Hakimin memuruna ve bir hakimin bir başka hakime mektup
yazması."
İmam Buhari bu başlıkla yazı üzerine şahadete cevaz verirken
"Hakimin hakime mektubu" ve "Hakimin memuruna mektubu"
konusunda cevaz vermeyen kimselere verilecek cevaba işaret etmektedir. Bunu
söyleyenin kim olduğu ve bu konudaki araştırma ileride gelecektir.
"Birileri (Ebu Hanife ve taraftarları) şöyle demiştir: Bir
hakimin şer'! cezalar (hudud) konusu hariç (bir diğer hakime) mektup yazması
caizdir."
İbn Battal şöyle demiştir: Buharl'nin Hanefllerden bu görüşü
savunanlara karşı ileri sürdüğü delil açıktır. Zira adam öldürme konusunda
mekhip caiz olmadığına göre yanlışlıkla yapılanla, kasten yapılan arasında ilk
başta hiçbir fark yoktur. Yanlışlık1a yapılan öldürmede para, suçun hakim
nezdinde sabit olmasından sonra gündeme gelmektedir. Kasten öldürme durumunda
da ceza belki sonunda paraya dönüşebilir. Bu açıdan ikisine eşit bakmak
gerekir.
"Ömer b. el-Hattab, valisine hadler konusunda mektup
yazmıştır." Ebu Zerr'in el-Müstemli ve el-Kuşmihenl'den Carı1d hakkında
şöyle bir rivayeti vardır: Sözü geçen Carı1d Müslüman olmuş ve sahabe olma
şeretine ermişti. Sonra Bahreyn' e dönüp, orada kaldı. Onun Bahreyn valisi
Kadame b. Maz'un ile yaşadığı bir olay vardır. Abdurrezzak'ın Abdullah b. Amir
b. Rebl'a'dan nakline göre Hz. Ömer, Kadame b. Maz'un'u valilik görevine tayin
edince, Abdulkays kabilesinin efendisi Hz. Ömer' e geldi ve "Kadame içki
içip sarhoş oldu" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer bu konu ile ilgili olarak
Kadame'ye bir mektup yazdı. Abdurrezzak, Kudame'nin gelişi, Carud ve Ebu
Hureyre'nin şahitliği, Kadame'nin Maide suresindeki ayeti delilolarak
getirmesi, Hz. Ömer'in onacevap vermesi ve kendisine içki içme cezası olarak
sopa vurması dahil olmak üzere bu olayı uzun uzun aktarır.(Abdurrezzak,
Musannef, iX, 240) Hudud Bölümünün son kısımlarında bu olaya değinilmişti.
Carı1d'un Basra'ya inişi bundan sonra olmuştur. O Hz. Ömer'in halifeliği
döneminde hicrı 20 yılında şehit edilmişti.
"Git, bundan bir çıkış yolu ara." Yani bu
sorumluluktan bir çıkış yolu ara. Bu ya beyyineye geçerli bir tenkit ileri
sürmek suretiyle olur ki bu durumda şahitlik geçerliliğini kaybeder ya da
şahitliğe konu olan suçtan berı olduğunu gösteren bir delille olabilir. "........ O da bunu geçerli saydı"
yani onu geçerli saydı ve gereğine göre amel etti.
Bir Uyarı :
İbn Kadame'nin el-Muğnf'sinde bu konuyla ilgili olarak şu
açıklama yer almaktadır: Fetva imamlarının ifadelerine göre bir hakimin diğer
hakime yazdığı mektup konusunda adil iki kişinin şahadette bulunması şarttır.
Hakimin yazısının ve mührünün tanınması yeterli değildir. Hasan-ı Basrı,
Sevvar, Hasen el-Anberı şöyle demişlerdir: Hakim, mektubu gönderen hakimin
yazısını ve mührünü tanıyorsa mektubu kabul eder. Ebu Sevr'in görüşü de bu
doğrultudadır. Biz de şunu ekleyelim: Bu yaklaşım Buharl'nin mektup konusunda
delil soran ilk kişinin Sevvar olduğu yolundaki Sevvar'dan yaptığı nakl e
muhalifti İbn Kadame'nin sözünü ettiği kimselere Buhari'nin zikrettiği tabiun
ve onlardan sonra gelen nesilden. büyük beldelerin hakimleri olarak diğer
sözünü ettiği kimseler eklenir.
Buharl'nin attığı bu başlık diğer rivayetlerle birlikte üç hüküm
içermektedir:
1 - Yazıya şehadet,
2- Hakimin hakime mektubu,
3- Mektupta olan şeyleri ikrara şehadet.
İmam Buhari'nin ifadesinin zahirinden anlaşılan bu üç unsurun
caiz olduğudur. Birinciden başlayacak olursak; İbn Battal şöyle demiştir:
Bilginler, şahidin şehadet olayını hatırı ama d ıkça hakimin yazısını gördüğünde
şahitlik yapmasının caiz olmadığı noktasında ittifak etmişlerdir. Şahit
sözkonusu şehadeti hatırlamıyorsa, şahitlik edemez. Zira dileyen mühür kazıtır,
dileyen mektup yazar. Bunun bir benzeri Hz. Osman'ın halifelik günlerinde vefat
sebebi konusunda ifade edilen olayda geçmişti. Yüce Allah "Ancak bilerek
hakka şahitlik edenler bunun dışındadır" buyurmaktadır.(Zuhruf, 86) İmam
Malik yazı üzerine şahadeti geçerli saymıştır. İbn Şa'ban'ın nakline göre İbn
Vehb şöyle demiştir: Ben bu konuda İmam Malik'in görüşünü almıyorum. Tahavı'nin
görüşü ise şöyledir: Bu konuda fıkıh bilginlerinin tümü İmam Malik' e muhalefet
etmişler ve onun bu konudaki görüşünü şaz kabul etmişlerdir. Çünkü yazı, yazıya
benzer. Yapılan iş ne hakimin bir sözüne şehadettir, ne de gözle görmektir.
İkinci hükme gelecek olursak, İbn Battal şöyle der: Bilginler
hakimlerin hakimlere mektupları konusunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk bunun
caiz olduğu kanaatine varmıştır. Ancak Hanefller şer'ı cezaları (hudo.d) bundan
istisna etmişlerdir. İmam Şafii'nin görüşü de bu doğrultudadır. İmam Buharl'nin
Hanefllere karşı ileri sürdüğü delil güçlüdür. Çünkü yanlışlıkla yapılan katı,
ancak katlin sabit olmasından sonra mala dönüşmektedir. İbn Battal şöyle devam
eder: İmam Buharl'nin hakimin hakime yazdığı mektuba cevaz verdiğini zikrettiği
tabiundan olan kadıların delili, hadisten alınma olup açıktır. Zira Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem civardaki hükümdarlara mektup yazmış ve onun
yazdığı mektuba herhangi bir kimseyi şahit tuttuğu nakledilmemiştir. İbn Battal
şöyle der: Öte yandan belli başlı beldelerdeki fıkıh bilginleri
(fukahau'l-emsar) Sewar ve İbn Ebi Leyla'nın buna şahit gerektiği yolundaki
görüşleri üzerine icma etmişlerdir. Gerekçe olarak insanların artık
bozulduklarını ileri sürmüşler ve kan ve mal konusunda ihtiyatlı davranılmıştır
demişlerdir. Abdullah b. Nafi'in nakline göre İmam Malik şöyle demiştir: Eski
alimler mühür kullanılmasına cevaz verirlerdi. Bundan dolayı hakim birisine
mektup yazar, mühürlemekten başka bir şey yapmazdı ve buna göre amel edilirdi.
Nihayet hakimler töhmete uğrayınca yazdıkları mektup ancak iki kişinin
şahitliğiyle kabul edilir oldu.
Mektubun içindekini ikrara şehadet şklinde olan üçüncü hüküm
hakkında İbn Battal şöyle .demiştir: Bilginler, bir hakim yazdığına iki kişiyi
şahit tutup da onlara bunu okumaz ve içinde olanlar hakkında bilgi vermezse, o
mektubun kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler sergilemişlerdir.
İmam Malik bu caizdir derken, Ebu Hanife ve imam Şafii "caiz
değildir" derler ve görüşlerine
Allah Tealanın "Biz bildiğimizden başkasına şahit/ik
etmedik"(Yusuf 81) ayet-i kerimesini delil göstermişlerdir. İbn Battal
şöyle devam eder: İmam Malik'in delili şudur:
Hakim bunun kendi mektubu olduğunu ikrar ettiği takdirde buna
şahimkten maksat, mektubu alan hakimin bunun diğer hakimin yazdığı mektup
olduğunu öğrenmesidir. Bazen hakimin nezdinde insanların öyle davaları olabilir
ki, onu herkesin bilmesini istemez. Sözgelimi vasiyet eden vasiyetinde ileri
gittiğinde bunu herkesin bilmesini istemez.
İbn Battal şöyle devam eder: İmam Malik ayrıca şahitlerin üzeri
mühürlü olan vasiyetle kapalı olan mektuba şahitlik etmelerine ce vaz
vermiştir. Bu durumda iki şahit hakime "Biz hakimin bu mektubun içinde
olanları ikrar ettiğine şahidiz" derler. Bu konudaki delil, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in valilerine yazdığı mektubu götürecek kimselere
okumaksızın yazmasıdır. Bu mektuplar da birtakım hükümler ve sünnetler
içermekteydi.