باب: ما ذكر
أن النبي صلى
الله عليه
وسلم لم يكن
له بوَّاب.
11. NEBİ S.A.V.'İN KAPISINDA DİKİLEN MUHAFIZLARIN OLMADIĞI
حدثنا إسحق
بن منصور:
أخبرنا عبد
الصمد: حدثنا
شعبة: حدثنا
ثابت
البناني، عن
أنس بن مالك:
يقول
لامرأة من
أهله: تعرفين
فلانة؟ قالت:
نعم، قال: فإن
النبي صلى
الله عليه
وسلم مر بها
وهي تبكي عند
قبر، فقال:
(اتقي الله
واصبري).
فقالت: إليك
عني، فإنك خلو
من مصيبتي.
قال: فجاوزها
ومضى، فمر بها
رجل فقال: ما
قال لك رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
قالت: ما
عرفته، قال:
إنه لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
قال: فجاءت إلى
بابه فلم تجد
عليه بواباً،
فقالت: يا
رسول الله،
والله ما
عرفتك، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إن
الصبر عند أول
صدمة).
[-7154-] Sabit el-Bünanı'nin nakline göre Enes b. Malik
kendi ailesinden bir kadına hitaben "Sen filanca kadını tanıyor
musun?" diye sordu. O kadın "Evet" dedi. Enes şöyle dedi:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, O kadın bir kabir yanında ağlamakta
iken ona uğradığı ve "Allah'tan kork ve sabret!" buyurdu. Kadın
"Benden uzak dur! Çünkü sen benim başıma gelen musibeti bilmiyorsunı"
dedi. Enes dedi ki: Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O
kadını bırakıp, yoluna devam etti. Arkasından o kadına bir adam rastladı ve
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana ne söyledi?" dedi. Kadın
"Ben onu tanımadım" dedi. O kişi "Haberin olsun O, Allah'ın
Resulüdür" dedi. Enes dedi ki: Durumu öğrenen kadın Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in kapısına geldi de kapının önünde hiçbir (perdedar, bekçi veya)
muhafızla karşılaşmadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Ya Resulallah!
Allah'a yemin ederim ki seni tanıyamadım" dedi. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ona "Sabır musibetin ilk darbesinin geldiği anda olan
sabırdır. " buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Sabır musibetin ilk darbesinin geldiği anda olan
sabırdır." Bu hadisin geniş bir açıklaması Cenaiz bölümünde "Kabir
Ziyareti" başlığı altında geçmişti.
............. ileyke annı" çekil ve beni kendi halime bırak
demektir. Kadının: ").>- ,$L; şeklindeki ifadesi, "sen benim
üzüntü ve kederimi yaşamıyorsun" demektir.
Mühelleb şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
kapısında düzenli ve sürekli bir muhafız yoktu. Dolayısıyla Menakıb Bölümünde
Ebu Musa'nın Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kuyunun etrafında
oturmak için yapılmış yere oturduğunda ona kapıcılık yaptığı yolundaki ifadesi
ile bu hüküm çürütülemez. Mühelleb şöyle devam eder: Bu iki rivayet i
birbiriyle uzlaştırmak mümkündür:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ailesiyle ilgili bir işle
meşgulolmadığında veya kendisiyle ilgili bir işi kendi başına yapmadığında
halkla arasındaki perdeyi kaldırır ve kendisinden bir şeyler isteyecek olan
kimseler için ortaya çıkardı.
Taberi şöyle demiştir: Nikah Bölümünde geçtiği üzere Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay süreyle hanımlarının yanına girmeyeceğine
yemin ettiğinde elEsved Ömer için izin istemişti. İşte bu hadis, Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendi nefsiyle başbaşa kaldığında kapıcı
(muhafız) edindiğini göstermektedir. Böyle olmasaydı Ömer kendisi için izin
istemez ve "Ya Rebah! Benim için izin iste!" demeye ihtiyaç duymazdı.
Bizce Hz. Ömer'in İzin isteme sebebi, kızı dolayısıyla
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine kızmış olmasından endişe
duyması ve huzuruna girme izni isteyerek bu konuyu araştırmak istemesi
olabilir. Kendisine izin verilince endişesi yatışmış ve daha önce açıklaması
geçtiği üzere rahat konuşmuştur.
Hakimin muhafız tutmasının meşru olup olmadığı noktasında bilginler
ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafil ve bir grup bilgin hakimin muhafız edinmesi
uygun değildir demişlerdir. Başkaları ise bunun caiz olduğu kanaatine
varmışlardır. Birinci görüş insanların sükunet içinde oldukları, hayır üzere
birleştikleri ve hakime itaat ettikleri zamanlarda sözkonusudur denilmiştir.
Başka bilginler ise şöyle derler: Tam tersine bir hakimin bu zamanlarda davacı
ve davalıları sıraya koyması, arsızlık edenlere engelolup, kötüleri etkisiz
hale getirmesi için muhafız tutması müstehaptır. İbnü't-Tın'in nakline göre
Davudl şöyle demiştir: Bazı hakimlerin muhafızların sert davranması, davacı ve
davalılar için kart uygulaması getirmeleri, selef alimlerinin uygulamalarından
değildir.
Muhafız edinme meselesine gelince, bu Abbas ve Ali ile Ömer'in
çekişmesi olayında sabittir. Zira onun Yerfe adında bir muhafızı vardı. Bu konu
Humus bölümünde açık olarak geçmişti. Alimlerden bunun caizliğini hakimin
insanlar arasında hüküm vermek için oturduğu vaktin dışıyla kayıtlayanlar
olduğu gibi, daha önce geçtiği üzere caizliği genel kılanlar da vardır.
Kartlara gelince İbnü't-Tın şöyle demiştir: Davudl'nin bu
kelimeden maksadı üzerinde olup bitenlerin yer aldığı kartlar ise bu sahihtir.
Yani böyle bir uygulama sonradan olmuştur. İbnü't-TIn şöyle devam eder: Daha
önce gelenin davasına bakmaya başlamak için kimin önce geldiğinin yazıldığı
kartlara gelince, bu hüküm de adalete girer.
Bir başka alim şöyle demiştir: Kapıcı veya muhafızın vazifesi
gelen kimsenin durumu hakkında -özellikle eşraftan ise- hakime bilgi vermektir.
"Zira muhtemeldir ki o kişi davacı veya davalı olarak gelmiştir, hakim ise
onun ziyarete geldiğini zanneder ve kendisine hakkını ikram kabilinden verir.
Oysa davalı veya davacı olarak gelene bu şekilde hak vermek caiz değildir. Hakime
bu konuda haber vermek ya sözle ya da yazıyla olur. Sürekli muhafız tutmak
mekruhtur. Bazen haram olabilir. Ebu Davud ve Tirmizi'nin ceyyid bir isnadla
nakillerine göre Ebu Meryem el-Esedi Muaviye'ye şöyle demiştir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem işittim şöyle
diyordu: ''Allah, bir kimseyi insanların işiyle ilgili bir göreve getirir de o
kişi onların ihtiyaçlarını göreceğine gizlenirse Yüce Allah da kıyamet günü
onun ihtiyacını görmeyip, gizlenir."lol Bu hadis insanlar arasında
hakimlik görevine gelip de herhangi bir mazereti olmaksızın onlardan gizlenen
kimseye karşı ağır bir tehdit içermektedir. Zira böyle bir hareket hakları
sahiplerine ulaştırılmayı geciktirir veya büsbütün zayi eder.
Bilginler, mahkemede ilk müracaat edenden başlayarak sırayla
gidilmesi, yolculuk halinde olana -özellikle yolcu, arkadaşlarından geri
kalacağından korkuyorsa- mukime göre öncelik tanınmasının müstehab olduğu
noktasında ittifak etmişlerdir. Yine kapıcı veya muhafız tutan hakimin bunu güvenilir,
iffetli, emanete riayet eden, arif, güzel ahlaklı, insanların değerini bilen
kişiler arasından seçmesi gerektiği noktasında da ittifak etmişlerdir.