SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2330 >>

باب: من لم يسأل الإمارة أعانه الله عليها.

5. GÖREV İSTEMEYEN KİMSEYE ALLAH'IN BU İŞTE YARDIM EDECEĞİ

 

حدثنا حجاج بن منهال: حدثنا جرير بن حازم، عن الحسن، عن عبد الرحمن بن سمرة قال:

 قال لي النبي صلى الله عليه وسلم: (يا عبد الرحمن، لا تسأل الإمارة، فإنك إن أعطيتها عن مسألة وُكِلت إليها، وإن أعطيتها عن غير مسألة أعنت عليها، وإذا حلفت على يمين، فرأيت غيرها خيراً منها، فكفِّر عن يمينك وأت الذي هو خير).

 

[-7146-] Abdurrahman b. Semura şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şu öğüdü verdi:

 

"Ey Abdurrahman! Görevi isteme! Zira görev sana talebin üzere verilirse onunla başbaşa bırakılırsın. Eğer bu görev sana sen istemeden verilirse bu görevde yardım görürsün. Bir şeye yemin eder de başkasını ondan daha hayırlı görürsen yemininden dolayı kefaret verip, o hayırlı işi işle!"

 

باب: من سأل الإمارة وُكِل إليها.

6. GÖREVİ İSTEYEN KİMSENİN ONUNLA BAŞBAŞA BlRAKILACAĞI

 

حدثنا أبو معمر: حدثنا عبد الوارث: حدثنا يونس، عن الحسن قال: حدثني عبد الرحمن بن سمرة قال:

 قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يا عبد الرحمن بن سمرة، لا تسأل الإمارة، فإن أعطيتها عن مسألة وُكِلت إليها، وإن أعطيتها عن غير مسألة أعنت عليها، وإذا حلفت على يمين، فرأيت غيرها خيراً منها، فأت الذي هو خير، وكفِّر عن يمينك).

 

[-7147-] Abdurrahman b. Semure şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:

 

"Ey Abdurrahman! Görevi isteme! Zira görev sana talebin üzere verilirse onunla başbaşa bırakılırsın. Eğer istemeden verilirse bu görevde yardım görürsün. Bir şeye yemin eder de başkasını ondan daha hayırlı görürsen o hayırlı işi işle ve yemininden dolayı kefaret ver!"

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması: 

 

"......... yani isteyerek. Hadisin manasına gelince, görev isteyen kimseye bu görev verildiğinde kişi hırsından dolayı o görevde yardım görmez. Hadisten hükümle ilgili bir şeyi talep etmenin mekruh olduğu anlaşılmaktadır. Hadisteki "emirlik" kavramına yargı, hisbe ve benzeri görevler dahildir. Bu görevleri hırsla isteyen kimseye yardım edilmez. Ebu Davud'un Ebu Hureyre'den naklettiği şu hadis bu hükümle zahiren çelişmektedir:

 

"Her kim Müslümanları yargılama görevini talep edip, bu göreve gelirse sonra adaleti zulmüne galip gelirse ona cennet vardır. Zulmü adaletine galip gelirse o kişi cehennemdedir. "(Ebu Davud, Akdıye) Bu iki rivayeti birbiriyle cem ve telif etmek mümkündür: Kişinin görevi talep etmesi nedeniyle kendisine yardım edilmemesinden göreve geldiğinde adil davranmayacağı hükmü çıkmaz, ya da buradaki "görev isteme"yi "içinden geçirme", oradakini "göreve getirilme" olarak yorumlamak mümkündür. Ebu Musa'nın rivayet ettiği bir hadiste "Bizler bir görevi onu hırsla isteyene vermeyiz" ifadesi geçmişti.(Buhari, Ahkam) Bundan dolayı onun karşıtı "işme=yardım etme" kelimesiyle ifade edilmiştir. Yaptığı işte Allah'tan yardım alamayan kimsenin bu iş için yeterliliği yok demektir. Dolayısıyla böyle bir kimsenin isteğine olumlu cevap vermek doğru değildir. Bilindiği üzere hiçbir görev meşakkatten hali değildir. Allah'tan yardım almayan kimse girdiği işte tehlikeli bir konuma düşer ve hem dünyası, hem de ahireti hüsrana uğrar. Aklı olan bir kimse esasen görev talebinde bulunmaz. Aksine yeterli olduğu takdirde ona bu görev kendisi istemese de verilir. Bu durumda sözleri dosdoğru olan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona yardım vaadinde bulunmuştur. Bundaki fazilet de kimsenin saklısı ve gizlisi değildir.

 

باب: ما يُكره من الحرص على الإمارة.

7. GÖREVİ HIRSLA İSTEMENİN MEKRUHLUĞU

 

حدثنا أحمد بن يونس: حدثنا ابن أبي ذئب، عن سعيد المقبري، عن أبي هريرة،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (إنكم ستحرصون على الإمارة، وستكون ندامة يوم القيامة، فنعم المرضعة وبئست الفاطمة).

وقال محمد بن بشار: حدثنا عبد الله بن حمران: حدثنا عبد الحميد بن جعفر، عن سعيد المقبري، عن عمر بن الحكم، عن أبي هريرة، قوله.

 

[-7148-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Sizler mevki ve makamlara çok hırslı oluyorsunuz. Halbuki idarecilik, kıyamet günü nedamet olacaktır. O makam, ne güzel bir sütannedir ve ne kötü bir sütten kesendir."

 

 

حدثنا محمد بن العلاء: حدثنا أبو أسامة، عن بريد، عن أبي بردة، عن أبي موسى رضي الله عنه قال:

 دخلت على النبي صلى الله عليه وسلم أنا ورجلان من قومي، فقال أحد الرجلين: أمِّرنا يا رسول الله، وقال الآخر مثله، فقال: (إنا لا نولِّي هذا من سأله، ولا من حرص عليه).

 

[-7149-] Ebu Musa r.a. şöyle demiştir: kendi aşiretinden iki kişiyle birlikte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gitmiştim. Onlardan biri

 

"Ya Resulallahi Beni bir göreve tayin et!" dedi. Diğeri de bunun aynısını söyledi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Bizler bir görevi onu talep edene ve hırsla isteyene vermeyiz" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması: 

 

"Görevi hırsla istemenin mekruhluğu." Yani onu elde etmeye. "oJlo::!1 " Bu kavrama halifelik demek olan imaret-i uzma ile bazı beldelere valilik anlamına gelen imaret-i suğra dahildir. Bu, Nebi s.a.v.'in bir şeyi daha vuku bulmadan önce haber vermesidir. Nitekim aynen onun haber verdiği gibi olmuştur.

 

"Halbuki idarecilik, kıyamet günü nedamet olacaktır." Yani bu görevi gerektiği şekilde yapmayan kimse için nedamet olacaktır. Bunu Müslim'in Ebu Zerr'den naklettiği şu hadis de kaydetmektedir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Ya Resulallah! Beni bir göreve tayin etmez misin?" diye sordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: "Sen zayıfsın! Bu görev bir emanettir. Sözkonusu görev kıyamet günü rüsvaylık ve nedamet olacaktır. Ancak bu görevi hakkıyla alan ve üzerindeki yükümlülüğü ifa edenler müstesnadır. "(Müslim, İmara)

 

Nevevi şöyle demiştir: Bu hadis, -özellikle kendisinde zayıflık olan kimseler için- görevi üstlenmekten kaçınma konusunda büyük bir prensiptir. Ehil olmadığı halde bu göreve gelen ve sonra adaleti sağlamayan kimseler yaptıkları ihmalden dolayı kıyamet günü rüsvaylıkla cezalandırıldıkları takdirde bu bir nedamet olacaktır. Göreve ehil olup, adil davranan kimse için -haberlerden anlaşıldığı üzere- büyük bir ecir sözkonusudur. Fakat göreve gelmekte büyük bir tehlike vardır. Bundan dolayı büyükler görevalmaktan kaçınmışlardır. Doğruyu en iyi Yüce Allah bilir.

 

"O makam, ne güzel bir sütannedir ve ne kötü bir sütten kesendir." Davudı bu cümleyi şöyle açıklamıştır: 0, dünyada ne iyi bir sütannedir, öldükten sonra ise ne kötü bir sütten kesendir. Zira kişi yaptıklarından dolayı hesaba gidecektir. Dolayısıyla bu görev henüz emme ihtiyacı sona ermeden memeden kesen anne gibidir ki bu tavır, çocuğun ölmesine sebep olur.

 

Bir başkası bu cümleyi şöyle açıklamıştır: 0, ne güzel bir sütannedir. Çünkü kişi bu makama geldiğinde mertebe, mal elde eder, sözü geçer, maddi ve vehmi birtakım lezzetler elde eder. Ancak ölümle veya başka bir sebeple o görevden ayrılma durumunda, ahirette sebep olduğu birtakım sorumluluklarından dolayı ne kötü bir sütten kesendir!

 

Hadisten göreve gelen kimsenin elde ettiği nimet ve mutluluğun, karşılaşacağı mutsuzluk ve zarardan daha az olacağı anlaşılmaktadır. Bu ya dünyada iken görevden azledilerek olur ki kişi bu durumda bilinmez, sorulmaz bir kişilik haline gelir ya da ahirette sorumluluk ve mesuliyettir ki bu daha da ağırdır. Yüce Allah'tan af ve mağfiret dileriz.

 

Kadı Beydavı şöyle demiştir: Aklı başında olan bir kimseye ardından hasretierin geldiği lezzet ve ferahlanmak yaraşmaz. Mühelleb'in düşüncesi ise şu yöndedir: Bir görevi hırsla istemek, insanların o görev uğruna birbirleriyle çatışmasına sebeptir. Bunun sonunda kan akar, mallar ve ırzlar mubah görülür, yeryüzünde fesad büyür. Pişmanlığın neden kaynaklandığına gelince, kişi öldürülebilir veya görevden azledilir ya da ölür ve o göreve geldiğine pişman olur. Zira işlediği sorumluluk getiren şeylerden hesaba çekilir. Oysa kendisi hırsla istemiş olduğu şeyi ondan ayrı düştüğü için elden kaçırmıştır. Mühelleb şöyle devam eder: Bundan -bir valinin, ölmesi ve ardından o işi kendisinden başka yapacak kimsenin bulunmaması örneğinde olduğu gibi- görev için tek kalma durumu müstesnadır. Bu durumda kişi göreve gelmediği takdirde halkın durumu kötüye gideceği için fesad meydana gelir.

 

Biz de şunu ekleyelim: Bu, bir önceki hadiste talep ederek veya etmeyerek göreve gelme şeklindeki var sayıma aykırı değildir. Aksine "hırs" kelimesi, insanların durumu bozulur korkusuyla bir göreve gelen kimse -kendisinde genellikle hırs olmayacağı için- istemeden görev verilmiş kimse gibi olacağına işaret etmektedir. Bir görev için tek kalmış kişinin hırslı olması -o görevi almak kendisi açısından vacip olacağı için- affedilebilir. Halifenin hakimlik görevine birisini tayin etmesi farz-ı ayndır. Hakimin kendisinden başka birisi daha olduğu takdirde bu göreve gelmesi farz-ı kifayedir.